olay nedir biz de dahil olalım. çok naif bir şey yazmıştım da galiba trend tanımadığımız insanları aşağılamakmış ben çok yanlış girmişim konuya. Olm size ne kendi nick altına isterse yıldız tilbenin benini paylaşır "ben" diyerek. bi sakin olun mk. yan tarafta kaslı erkek fotosu paylaşılıyor onlara dalın. Kendi fotosunu kendi nickaltına yazan insana laf etmek nedir monaco.
sanırsın bu klavye ninjaları instagramda limon yemiş bonobo şempanzesi gibi poz vermiyor. burdaki çakma gotik köy prenseslerinin %98i yırtık pantolon altına siyah tayt giyiyor ve gelmiş kendi kendine eğlenen yurdum kezbanının tarzına laf ediyor. yapmayın ayıp ediyorsunuz.
neyse son sözüm de deniz saçlı kıza.. ara beni bul, deniz sacli kiz beni bulsun.... yeter yaa askeri politikayla ne oynuyorsunuz.
“Her sabah işe gitmeden önce sen uyurken onlarca kez öpüyorum seni en mükemmel öpücüğü bulmak için. Kızıyorsun bazen, uyanıyorsun. O seni bir kere öpecek, uyanmayacaksın belki de. Mükemmel olduğundan emin olmadan gidecek”
Hayatımda çok olmayan. Bir tane var ama o da her şeyi değiştirdi. Mutluluğu tercih edebilecekken yanlış kutuyu açtım. Sonsuz huzur, rahatlık ve mutluluk vardı oysa ki diğerinde.
Bazen içinde olduğum durum. Hemcinslerimden hoşlanmıyorum ama iki tane 6 ve 12 yaş büyüme k abla tarafından yetiştirilince haliyle her türlü ergen kız durumuna alışıyorsun. Hala romantik komedi izler, romantizm beklerim hayattan. Biraz Rambo filan izleyeyim.
yaz sabahlari icin - (zamaninda armani kaldiracak diye 10 sise aldigim armani white. yillar gectikten sonra kokusu kaybolmaya basliyor diye yerine carolina herrera 212, biraz andiriyor)
yelkenli gunler icin - ralph lauren polo blue
kis gunleri icin - jean paul gaultier le male
geceleri - dior intense
spor yaparken - pull and bear potion
genelde bunlar. onun yaninda farkli farkli durumlar icin 15-20 baska parfum.
an itibariyle "klavye delikanlisi" lafiyla karsilik vermistir. patlamis misir ve heyecanla bu dandik kavganin varacagi yeni noktalari izliyorum. faşişt vs whatever.. fight.
bazen zorla yapmak zorunda kaldigimdir.
hatta her sabah..
disi - hangini giyeyim bu mu yoksa bu mu ?
pana - valla en cabuk hangini giyebiliyorsan onu giy
disi - hizli olmami istiyorsan yardimci ol
pana - tamam sunu giy
disi - gercekten onu mu begendin ?
pana - evet
disi - dogruyu söyle
pana- eveeeet
disi - ya hizlica evden cikalim diye diyorsun
pana - hayiiiir
disi - peki digeri kötu mu ?
pana - yok o da guzel, bu daha guzel ama
disi - hangisini daha cok begendin ama
pana - iste söyledigimi
disi - hmmm... peki digerini kardesime mi vereyim begenmiyorsan ?
bu muhabbet böyle uzar gider. sonunda kendini balkondan atmak istersin.
cevabi basit olan sorudur, allah her yerde gözükyor.. damarlarinda akan kanda, elindeki bardakta, denizdeki kumda, gökyuzundeki bulaahasdfasdfasdf
kendimi ciddiye alamadim bi an... cunku yok, bu yuzden görunmuyor.
cok da fantastik degildir.
kendi kendine sözlukte bunlar hakkinda konusacagina, bunlarin konusuldugu bir yere gitmek daha mantikli geliyor.
bunlari konusabilecek kapasitede insanin olmadigi yerde kalkip francois truffaut'un fahrenheit 451 filmindeki nihiliziminden bahsetmek biraz ego masturbasyonu degil mi ?
olm nerden baslasam nerden konuya dahil olsam bilemedim dedigim kisi.
neyse kötu bir sey demeden sunu söyleyebilirim, foto asiri derecede 90lardan gibi degil mi ?
yuksek bel acik renk kot, icine sokulmus duz tisört ve asiri kalin kemer. sanki marimardaki sergio gibi.