benim seçtiğim yolu bdp'nin kendi politikası olarak duyurmasıdır. daha doğrusu şartlı politikası. Evetle hayır arasında pek bi farkın olmadığı, her ne kadar biri hayır öteki evet diyorum dese de temelde aynı politik eksende olan partilerin, siyasal oluşumların rekabetidir bu refarandum. ikiside birbirinden beter sonuçlar doğuracak bir referandum için halkın evet veya hayır demeye zorlandığı bir ortamda başka bir seçeneğinde, tepkinin de olabileceği bir seçimdir BOYKOT.
Memleketin utanılacak halidir.
2007 genel seçimleri öncesinde erzurum'da propaganda çalışmaları yapan sağlık bakanı recep akdağ, erzurum'un olur ilçesinde esnaf ziyaretinde bulunuyordu. arkadaşıyla kahvede çay içen 24 yaşındaki öğrenci durmuş şahin'in bir anda karşısına bakan akdağ çıktı. uzattığı elini sıkmayan öğrenci karşısında şaşkına dönen sağlık bakanı recep akdağ, öğrenciye ''neden elimi sıkmıyorsun'' sorusunu yöneltti. durmuş şahin ise '' ben iktidar olup da vatana hizmeti dokunmayanın elini sıkmam'' yanıtını verdi.
bakan recep akdağ, şikayetçi olunca polisler durmuş şahin'i önce emniyete götürdü, oradan da mahkemeye çıkardı. şahin, tck'nın 125. maddesi kapsamında '' kamu görevlisine alanen hakaret etmek'' iddiasıyla tutuklanıp 5 gün hapis yattıktan sonra serbest bırakıldı. ancak olur cumhuriyet savcısı şükrü ipek, durmuş şahin'in peşini bırakmadı ve hakkında 6 aydan 2 yıla kadar hapis istemiyle iddianame hazırladı. mahkeme, durmuş şahin'e 2 ay hapis cezası verdi, daha sonra cezayı 1.720 tl para cezasına çevirdi. 1 ekim 2009 birgün gazetesi haberidir.
nönette uyuklayan Er ibrahimin eline tutuşturulan bombanın patlamasını engelleyecek olan tek parçadır. ilgili parça, askerlikten ruhu ve beyni paramparça olmuş bir teğmenin elindedir.
Er ibrahim teskeresine 75 gün kala kendisi ve bomba pimi aramak için yanına gittiği 3 arkadaşıyla birlikte öldürülmüştür.
Katledilenlerden Ali Osman Altın'ın cenaze töreninde silahlı kuvvetler adına Üsteğmen Murat Basten'in konuşması aşağıdaki gibidir :
'' Türkiye Cumhuriyeti devletini bölmeye ve parçalamaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Buna heveslenenler tarih bilgisinden yoksun, gafil ve hainlerdir. Kahraman şehidimizin kahraman ailesi acınızı sizlerle paylaşıyoruz. Biliniz ki o artık büyük Türk milletinin bağrında ve ay yıldızlı bayrağın gölgesinde rütbelerin en kutsal ve en şereflisi olan şehitlik mertebesinde ebediyete kadar yaşayacaktır.''
Bu olayda kim bölmeye kalktıki Türkiye Cumhuriyeti devletini ?
Bu sadece bir örnekti ama bunlar gibi onlarca belki yüzlerce can var yok olup giden. Aynı şekilde Çukurca'da 6 askerin ölümüne 8 askerin yaralanmasına neden olan mayınları da bildik yalanlarla PKK'nın üstüne yıkıp şanını koruyan askerimizin düşettiği idda ediliyor.
Evet PKK suçlu ona bişey demiyoruz. Ama görüyoruz ki PKK aynı zamanda hazır suçlu konumunada gelmiş. TSK kendini aklamak içinde bu hazır suçluyu kullanıyor. Cidden bir şehit haberi geldiğinde acaba cidden şehitmi diye düşünüyor insan. işlenen cinayetler var resmen ortada, intiharlar eğitim zaiyatları pimi çekilmiş bomba durumları...
Peki bunların hesabını kim verecek. Sütten çıkmış ak kaşık olan TSK bunlar için bir bedel ödemeyecek mi acaba. Emir vermeye alışmış olan bu kişilikler hesap vermeyide öğrenmeliler bi yerde.
barış ortamında varlığını sürdürmesi son derece zor olan bir parti. basit söylemler ve şiddet üzerinden politika yaptığı için düşünmekten, araştırmaktan ve olayları derinlemesine analiz etmekten pek hoşlanmayan bir kesim tarafından ilgi görebilmektedir. polat alemdar özentisi gençlik yapılanmaları bunu kanıtlar niteliktedir.
sanatçı duyarlılığıdır. sanatçıyım diyorsa bir kişi her koşulda barışı desteklemek sorumluluğundadır.
bir cinayeti övmek için klip hazırlayanlara (bkz: ismail türüt) (bkz: ogün samast) sanatçı diyebilen bir zihniyetin sezen aksuyu anlaması mantıklı olmaz tabi.
son bi kaç gündür nijeryadaki şeriat yanlısı teröristlerin savunduğu düşüncedir. Bu kişilerin ellerinde silahlarla devlet binalarına, karakollara ve kiliselere saldırma amacını özetleyen cümledir. batı tarzı eğitime karşı olduklarını belirtiyorlar. örneğin onlar yağmurun allahın bir rahmeti olduğuna inandıklarını ama batı tarzı eğitimde yağmurun buharlaşma sonucu oluşan bir doğal olay olduğu öğretilmekte ve bu durumda inançlarını sarsmaktaymış.
işin ilginç yanı her eften püften şeyde çok hassas inançları sarsılan bu kişiler nasıl oluyorda bu çok zayıf, pamuk ipliğine bağlı inançları için ellerinde silah çatışmaya giriyorlar. bu ne çelişkidir ya da ne cehalettir ?
bozuk düzenin insanları içine ittiği bir kirliliktir.torpilin yoksa sınava gireceksin güzel güzel puanlar alacaksın ama mülakatta eleneceksin, iş başvurursu yapacaksın ama mülakatta eleneceksin... torpilin varsa sınavlar formalitedir oturacağın koltuk önceden bildirilmiştir zaten sana.insanın doğasında hep kolaya kaçmak vardır bi yerlerden bi açık yakalarsa işini halletmeye, birilerinin omzuna basarak yükselmeye çalışır. ama sistemin görevi nedir. sistem işte bu farklı karakterleri bir eksende eşitleyip herkesin harcadığı emekle doğru orantılı olarak bir kazanç elde etmesini sağlayacak bir toplum düzeni oluşturmakla mükelleftir. şimdi hata nerde? her bulduğu açığı gediği kendi çıkarı için kullanma derdinde olan bireyde mi yoksa bu açıkları önleyemeyen bozuk düzende mi?
doğduğu günden beri kendisine dikte ettirilen allah inancını sorgusuz sualsiz kabul edip bu benim inancımdır diyenlere göre daha dürüst ve cesur bir tutumdur.
ortada bilinmeyen bir şeyler varsa o bilinmeyenle ilgili olarak mutlaka tapınılacak birşeyler olmuştur tarih boyunca. peki bu ne zamana kadar devam etmiştir? işte o bilinmeyenin bilinir hale geldiği zamana kadar. geçmişteki çok tanrılı sistemlerin yerini günümüzde tek tanrılı sistem almıştır bu durum bilinmezlerin bilinir hale gelmesiyle doğru orantılı bir süreçtir. ancak şimdiki merak konusu ise tanrı dan sonra ne geleceğidir.
dört tarafım duvar
yosun tutmuş, taşdan duvar
kapım demir
kurşun işlemez
top atsan yıkılmaz
tavanım koyu beton grisi
başka renk kabul etmez
yani diyorum ki
zindanda olsam
ve görmesem maviyi, güneşi, denizi...
çizerim kafama resmini
maviyi bulutlarıyla
güneşi sıcaklığıyla
ve hayatı tüm renkleriyle
olur ya
birgün göremezsem seni
şimdiden çiziyorum yüreğime resmini
yürek kör olmaz
görmemek imkansız seni.
dört tarafım duvar
yosun tutmuş, taşdan duvar
kapım demir
kurşun işlemez
top atsan yıkılmaz
tavanım koyu beton grisi
başka renk kabul etmez
yani diyorum ki
zindanda olsam
ve görmesem maviyi, güneşi, denizi...
çizerim kafama resmini
maviyi bulutlarıyla
güneşi sıcaklığıyla
ve hayatı tüm renkleriyle
olur ya
birgün göremezsem seni
şimdiden çiziyorum yüreğime resmini
yürek kör olmaz
görmemek imkansız seni.
altı ay oldu
kadınım demeyeli sana
yanaklarında sakladığın
gözyaşlarından öpmeyeli
tam altı ay
bunca zamandır duymadım nefesini
sesine katamadım sesimi
sen yeryüzünün tanrısıydın
bense gökyüzünün
sen bana
yağmur kokulu topraklar getirirdin
bense
dünyalarca yıldız yağdırırdım saçlarına
sen
yeryüzünde ulaşılmaz dağlar yaratırdın
ben
güneş olup ilk önce sna doğardım.
ta ki
tanrılar ölüp
tek tanrılı sistem
gelinceye dek.
dünyanın bütün medeniyetlerini büyütüp
beşikliğini yapan her yerde
efes'de bağdat'da kudüs'de
paris'de roma'da istanbul'da...
sen varsın.
kimi yerlere bombalar yağıyor
kimi yerlerde şenlikler kuruluyor
bazılarında bahar yaşanıyor
bazılarında ölüm kanıksanıyor
ilgili kahvenin üretim safhasından haberdar olmayan kişidir. şayet söz konusu kahvenin üretiminde, kahve tezgahlarına boyu bile yetişmeyen afrikalı çocuk işçiler aylık 10-15 dolara çalıştırılmaktadır. sömürüye ortak olmak istiyorsan sen de starbucks iç.
yok sayabileceğimiz bir varsayımdır.
yoktur sebepsizlik, var olan sebebi söylememektir bu. açık olmamaktır bazen, değer vermemek, dikkate almamaktır. ama bazen de tam tersidir. kırmak istememektir, değer vermektir. yürümeyen bir ilişkiyi karşındakini üzmeden bitirebilme uğraşı da olabilir.