asıl amacı sitem olan başlıktır. öyle değil midir? ilk önce dumanı gözükmez mi bir şeylerin? daha sonra direği, en sonunda da kendisi.
kaybedişte de bu olaylar silsilesinin aynısı geçerlidir. fakat, daha hızlı bir tükeniş vardır bu kez.
10 larca yılda kazanılan bir sevgi, tek bir hamlede kaybedilir. ya da b.ktan bir sebepten en güzel dostluklar son bulur.
"tıkanıyor" deriz ya bazen bir şeyler için. ya da "tıkandı." işte o anda yuvarlaklık meselesi girer işin içine. bizler de çıkamayız bu hengameden. tekrar başlayabilmek için geç kalırız. ya da, tekrar başlamak için erken hamle yaparız.
yıllar öncesinin o güzelim varlığının adı alf'ti . kedi yiyordu bu güzelim hayvanda. trt'deki dizide hep öyle lanse edildi. bir kez olsun göremedik kedi yiyip yemediğini. farketmez. satanistlerin de kedi yiyip yemediğini görmedik ki.
neticede bu bu söylemin doğruluk payı var mıdır, yok mudur çokta kimsenin umrunda değildir.
özellikle günümüzde varolmamakla aynı anlama gelen durumdur. o kadar b.ktan bir haldir ki ne yaparsan yap ve ne söylersen söyle kimse sana inanmaz ve kimse seni dinlemez.
nefes alıp veren bir kadavra misali yaşarsın bu hayatı.
ezik bünye söylemidir. yıllar önce kendisini kovan patronunun karşına geçip de, cümlesinin devamını da şöyle getirdiğinde, "artık fucker değil. parayı ve pulu buldu. istediği kişiyi istediği pozisyonda becerebilecek bir mal varlığına sahip. sizi de amuda kaldırıp becerek" deyip, uzun cümlelerini bitirdiğinde patronun gözleri fal taşı gibi açılabilir.
gün itibari ile yurdumun küçük bir ilinde küçük bir duvarda gözüken grafity tarzıyla yazılmış yazıdır.
gelişti artık yeni jenerasyon. aşklarını dahi daha anlamlı sandıkları bir şekilde ifade ediyorlar.
buradan bu arkadaşlara sesleniyoruz.
"hey adamım sizin sorununuz ne?"
eğer anlamazlarsa ingilizce-türkçe karışımı ile söyleyelim. onların tarzı ile:
bu duruma üzülsün mü, sevinsin mi bir türlü karar veremeyecek olan kadındır. köpeğinin her türlü maharetini her türlü ortamda anlatan, hatta hayvancağızı maymun misali oynatan bu hatun kişilik, ilk defa üzülür. üzüntü duygusu daha ağır basar. köpeğinin, kendi yanındayken sol koluna kerkilmesini çok geç anlar.
nereden bakılırsa bakılsın,* ne sayılırsa sayılsın, ve nereye çekilmek istenirse istensin kesinlikle üzülmemiz gereken bir yaşamdır.
bir kez olsun gözleri yumupta o muhteşem duyguyu tatmamak acı olsa gerektir. hiç sevişmeden ölen insanı ise hiç söylememize gerek yoktur.
en beteridir.
madalyayi hakeden insandir. milletekillerinin sectigi cumhurbaskanligi seciminde milletvekili olmadan bu eylemi gerceklestirdigi icin tum ovguler ve yergiler sahsina munhasirdir.
eger isin ucunda, kufur eden kisi ile uzerine alinan kisi arasinda giciklik veya bir husumet yoksa kufuru alinanin gecmisinin arastirilmasi gereken durumdur.
kufur eden kisi, digeri uzerine alindiginda donup kalir. tepkisizdir.
bu ne perhiz bu ne lahana tususundaki kisi eylemidir. her konusulan zararli seyi cani ceken bu kisinin yaninda guzelliklerden bahsedilmelidir. belki cani ceker diye.
ilginc bir eylemdir. bir dosta sigarayi birakmasi icin telkinlerde bulundugunuzda sohbet uzar. beyimiz bir sigara yakmazdan once saatlerce bosa konustugunuzu, konusarak ispatlar.
-sigaranin en buyuk zararlarindan biri de...
+sigara diyosun saatlerdir. afyonum patladi serefsizim. bi tane yaksam ayip olmaz. degil mi?
-...
staddaki 50 binkk karton seyirciye oynanacak bir mac daha. bir daha olay cikmasin lan , canavar gibi top oynuyor bu cocuklar. adam gibi izlemeyi ogrenelim artik. bol sans yigitler. 300 spartalidan sonra sirada bu sarisinlar var.
ozellikle gunumuzde oyle bir hal alan durumdur ki tv izleyiciligi, o b.ktan cihazlarin bir dili olsa kesinlikle soyle konusurlar.
"simdi uyandi. elini yuzunu yikamadan gelip gecer karsima. gozleri kan canagi olana kadar izledigini sanir beni. oysa ki ben izliyorum onu. ilginc oldugunu saniyor icimdeki her seyin. oysa ki asil ilginc olan kendisi. ve hayati. ne uzerimdeki tozu sildigi var ne de uzerimdeki o b.ktan danteli aldigi. tum bu abukluklar yetmedigi gibi bir de kanallar net gozukmedigimde yumrukla vuruyor sirtima. ilginc olan senin hayatin ve sensin. lutfen kapa beni. hayat daha renkli. ve daha genis bir ekrana sahip. cik disari. canli yasa her seyi."
binbir türlü yurdum insanını hem daha yakından görmek adına hem de ata'mıza daha yakın olmak adına yapılabilitesi olmayan, olsa tadından yenmeyecek eylemdir.
arada bir o eski arabalara binilip meydanda tur atılabilir. nöbetçilerden okeyde dördüncü olmaları için gelmeleri de rica edilebilir.
olsa, güzel olacaktır. ama olmayacak duadır. amin demek gereksizdir.
özellikle de gıcık olunan yan komşular ise bu misafirler, çakmağı çaktıktan sonra ekstradan kolonyalı bölgeye hafifçe üflenip daha rahat tutuşup kül olmaları için hiçbir neden olmayan mantıklı ve zekice eylemdir.
bu eylem sonrasında abazalıktan kıvranan erkeklerin birbirini becermesi ile sonuçlanabilecek ilginç olaydır. denenmemelidir. denense dahi arada bir güneşlendirilmeli ve halleri hatırları sorulmalıdır.
ne yapsındır, ne etsindir, gönül ferman dinlemediği için duyguları ve inançları arasında çelişki yaşayıp sonunda duygularına yenik düşen insandır.
hor görülmemelidir. göz yaşları silinmeli. başı okşanmalıdır.
vucudu deforme olmasin diye cocuk dogurmayan kadindan daha salak ve geri zekalı insandır. hem estetik cerrahiden bi haberdir. hem de geride bıraktıklarını ot sanan mahluktur.
başarısız bir intihar girişiminden sonra linç edilmesi gerekendir.
bayanların özel gününü anlarız da "bir erkeğin özel günü ne ola ki?" diye, sormamıza neden olan hadisedir.
ararsın arkadaşı. hafta sonudur. üç-beş lafın belini kırmak istersin. kıramasan dahi en azından örseleyebilirsin. o melun bahaneyi uydurur:
"özel günüm. dışarı çıkamam."
"ulan" dersin, telefonun ahizesini kapayıpta, "sen adet mi görüyorsun da özel günün var." ahizeden eli kaldırıp bu kez yanıt verirsin.
"senin dediğin gibi olsun. gelecek hafta sonu görüşürüz."
not: sonradan için içini yer, bu çocuğun neyi vardı? acaba bana açamadığı bir sıkıntısı mı vardı? yoksa harbiden .bne mi diye?
kendi hafta sonunu b.k ettiği gibi bir de senin hafta sonunu da b.k eder.
ülkemizin en büyük sorunlarından birisi olan trafik sorununu iyice sorun yapan kadınlardır. kendi hareket kabiliyetleri sıfır olduğu için süper hareket kabiliyeti olan araçları sürmeyip de zebil ederler.
evlerinde oturup, sabah sabah seda sayan izleme cezasına çarptırılasıdırlar.
bin defa ters cevap alınsa dahi platonik sevgiliye bağıra bağıra söylemektir:
"seni seviyorum."
karşı tarafa verilen her şansın aslında kendimize verildiğini bilip de ümitsizliğe kapılmamaktır. yarından ziyade bugün'ün önemli olduğunu bilip ona göre hareket etmektir.
hep ama hep aptalca bir gülümseme ile gezmektir. polyanna tarafından tecavüze uğramış şekilde, hayata dair fikirlerle varolmaktır. *
insanlardan istediği verimi alamayan bünyelerin yaptığı eylemdir. ilk başta bir hamsterla ya da muhabbet kuşu ile başlayan bu toplumdan kopuş süreci (evet. bu eylem toplumdan kopuştur) daha sonraları iguana ya da yılan ile devam eder.
eve gelen üç-beş tanıdıkta bu vahşi hayvanlar yüzünden gelmez olur.
bu davranışı sergileyen kişi için çözüm yolu basittir: kendisi hayvanat bahçesine taşınmalıdır.
tamamen yalan bir önermedir. yıllarca, sırf bir dost bulmak için mahallemizde kafasını kırmadığım adam kalmadı. sırf bir dost bulabilmek adınaydı tüm hırçınlığım. olmadı.
şimdilerde ise yalnız ve bi çare yaşıyorum. bir gün öleceğim. cesedimi evimdeki kediler yiyecek. işte o zaman bir b.ka yarayacak, yaşarken bir b.ka yaramayan bu bedenim.
not. en kısa zamanda bu yalnızlığı gidermek için evi hayvanat bahçesine dönüştüreceğim.
kemal sunal'ın baş rolde oynadığı bekçiler kralı filmindeki köpeğinin ismi. hatta, tüm millet bu dayıyı ankaradaki büyük bir siyasi sanıyordu. güzel bir filmdi. şaban, mahalledeki her bi b.ka karışıyordu. şimdiki siyasiler gibi.
filmde işlenilen konular ise çok gerçekçidir. güneydoğu anadolu bölgesi'ndeki o yok oluş süreci, cinsel istismar, ensest, terör sorunu, kimlik çatışmaları, insanların arayışı olan huzur ve kişinin içsel yolculuğu... taş gibi bir film.
insanlık namına g.tünü yırtan amerikan sinemasına mastürbasyon çektirecek bir çalışma. amerikalılara, bir kaç gün önce izlediğimiz başka bir film olan 300'ünüzü alın da g.tünüze sokun" dedirtecek cinsten bir abdullah oğuz ağıtı.
bu arada unutmadan, çok özlemişim talat bulut gibi güzel bir oyuncuyu beyaz perdede görmeyi. kendilerini tekrar gördüğümüze sevindik. cemal rolündeki murat han isimli genç adam ise gayet başarılı.
kısa keseceğim; son olarakta o ne muhteşem görüntülerdir öyle. ve, ne muhteşem bir müzik.
ırak'ın, afganistan'ın işgalleri de savaştır tabiki de, fakat burada anlatılmak istenen şey; devletler ve milletler olarak toplu bir savaşa girilmemesidir. kişilerin, sanal alemde tadına bakmasıdır kanın, vahşetin, adam öldürmenin.
tüketim çılgınlığının ve hiç üretim olmamasının bir neticesi olarak da her birimiz bokuz. leş gibi kokmaya başladığımız an ise birileri gelip temizliyor. ta ki yeni bir bok yığını gelene kadar.
hiçbir şekilde savaş taraftarı olmayan ben, imrenmiyorum değil gerçek savaşın içindeki ıraklılara.