dünün dünyası,amerigo,acı duygular,insanlık komedyası'nın ölümsüz yazarı balzac,günlükler gibi eserlerin avusturyalı yazarı...
'Stefan Zweig 1881 yılında Viyana'da doğdu. Babası varlıklı bir sanayiciydi. Viyana ve Berlin'de eğitim gördü. Birçok ülkeyi dolaştıktan sonra Birinci Dünya Savaşı sırasında, Zürih'e geldi. Savaş karşıtı kişiliğiyle tanındı. 1919-1934 yılları arasında Salzburg'da yaşadı, 1938'de ingiltere'ye, 1939'da New York'a gitti, birkaç ay sonra da Brezilya'ya yerleşti. Avrupa'nın içine düştüğü duruma dayanamayarak 1942 yılında karısıyla birlikte intihar etti. Çok sayıda denemesi, öyküsü, uzun öyküsü ve romanı yanında, büyük bir ustalıkla kaleme aldığı yaşamöyküleriyle de ünlüdür.'
george orwell'ın ülkemizde can yayınlarından çıkan ve dünya klasikleri arasında yer alan kitabı...
"Çok genç yaşta bile gözüpek ve yürekli biri olan George Orwell (1903-1950) önce döneminin ve ülkesinin toplumsal düzenine karşı çıktı. Büyük Rus devrimine inandı. Troçki'ye hayrandı. Ancak, ispanya içsavaşı sırasında Stalinistlerin Troçkistlere karşı tutumu, umutlarını yıktı. Bu durum ve yakalandığı hastalık, George Orwell'i Bin Dokuz Yüz Seksen Dört'ün mutlak umutsuzluğuna sürükledi. Orwell, yapısal olarak karamsar, ya da siyaset tutkunu biri değildi. ilgi alanları çok genişti. Daha az acılı bir dönemde yaşasaydı, yaşamaktan mutluluk duyardı. Ama çağımıza siyaset egemendir. Orwell, yaşadığı sürece gerçeklere bağlı kalmış ve öğrenmekten, en acı dersleri bile öğrenmekten vazgeçmemiştir. Ama umudunu yitirmiştir. "Orwell"in çağımızın peygamberi olmasını engelleyen de bu olmuştur. Dünyanın bugünkü durumunda umutla gerçeği birleştirmek olanaksızdır. Durum buysa, tüm peygamberler yalancı peygamberlerdir. Orwell gibi kişiler, bence günümüz dünyasında gerekli olanın yarısını, ama ancak yarısını ortaya koymuşlardır. Öteki yarıyı hala aramaktayız".
kapitalist sistemdeki dünyanın küreselleşen ortamında insanlar kendi kültür ve aidiyetlerini kaybetme problemiyle karşı karşıya kalmışlar;sömürge sisteminin kurduğu baskın kültür,diğer kültürleri sentezlemeye ve kendi baskısını kurmaya çalışmış ve ne yazıkki birçok coğrafyada başarılı olmuştur.bugün fransa'daki bir zencinin kim olduğuna verdiği cevap fransızımsa,o'nun afrikalı kimliği ölmüştür.kendi deyimiyle o artık bir fransızdır.ten rengi dışında o'nu afrikalı yapan hiç bir aidiyet özelliği kalmamıştır.kültürüne ve milletine bağlı olmayan bir kimlik ölümcül olmaya mahkumdur...
ismi türkçeye can dostum olarak çevrilen film bir dahinin hayat karşısındaki aldırmaz tavrını gözlerönüne seriyor... mit'de bir profesörün çocuğu keşfiyle gelişen filmin başrollerinde oscarlı oyuncular Robin Williams, Minnie Driver'la Matt Damon ve Ben Affleck rol alıyor.. konusu itibari ile özgün bir yelpazede kendini gösteren film gösterime girdiği yılda sanırım 2 dalda oscar almıştı...
George Lakoff ve Mark Johnson'ın ülkemizde paradigma yayınları tarafından yayınlanan ve metaforlar hakkında geniş bilgi sunan,daha açık bir ifadeyle metaforlar hakkındaki bulanıklığı ortadan kaldıran okunulması gereken kitap...
'Şimdiden bir klasik olan Metaforlar-Hayat, Anlam ve Dil, metafor anlayışımız ile onun dil ve zihindeki rolünü değiştirdi. Yazarlara göre metafor temel bir zihin mekanizmasıdır; bize sayısız başka şeyi kavramamızı sağlayacak fiziksel ve sosyal tecrübemiz konusunda bildiğimiz şeyleri kullanma imkanı veren bir mekanizma. En temel tecrübe anlayışlarımızı yapıya kavuşturdukları için metaforlar, hayatımızın olmazsa olmazlarıdır, Metaforlar algı ve eylemlerimizi biz farkında olmadığımız halde şekillendirirler.
Eğlenceli ve entelektüel açıdan tahrik edici...Lakoff ve Johnson'ın her sayfada gösterdiği gibi, metafor hakkındaki en önemli gerçek onun tecrübe edildiği gerçeğidir ve bu kitap okunmayı tecrübe edilmekten daha çok talep etmiyor.'
komünizm her ne kadar insanları eşitlemeye çalışmışsada başarılı olamamıştır...
kapitalizm ''insanları eşitler.''tabi eşitler dediysek her alanda oluşan bir eşitlikten değil sadece tüketimdeki eşitlikten bahsediyoruz...
bugünün tüketici toplumunda etrafımızda şekillenen ana motif ekonomik düzeyde eşit olmayan birçok insanın aynı tüketim mallarına sahip olmasını gösteriyor..nakit olarak sahip olmaya gücümüzün yetmeyeceği bir çok şeye günümüzde yaygınlaşan kredi kartı ve taksitlendirme seçenekleri ile sahip olabiliyoruz..maddi durumları farklı olan insanların nasıl olupta aynı malları tüketebildiği sorunsalı da işte burdan doğuyor...
günümüz modernizminin,daha doğru bir ifade kullanırsak bugün için post-modernizm kavramının ve modernizm,pre-modernizm kavramlarının ortaya çıkış zamanları bugün halaa bir sorunsaldır...
şöyleki;modernizmin başlangıcı olarak kesinleşmiş bir olay veya tarih olmayıp bilakis konu hakkında farklılıklar ortaya çıkar...
modernizmin ortaya çıkışı olarak 15.yy,17. ve 18.yy amerika ve fransız devrimleri kimine görede isaac newton ve ya descartes kabul edilir... postmodernizm konusunda ise çok fazla gerilere gitmeden batı avrupa ve kuzey amerikanın 20.yy'daki modern,mahalli ve benim tabirimle içeriğinde ilginçlikler bulunduran mimari yapıları başlangıç olarak ön plana çıkar...
Stephen Toulmin'in paradigma yayınlarından çıkan ve modernitenin dününü ve bugününü anlatan tarihsel süreç içerisinde modernizmin ve postmodernizmin sınır çizgisini betimleyen okunulası kitap...
ayrıca günümüz postmodernizm tartışmalarınada açıklık getirecek bir kitap...