olayın başlangıcı aslında birçoğumuzun meslek lisesine kaydolmasıyla başladı, myo'larla devam etti.
bilen bilir otobüste yanınıza oturan amca bile "öğrenci misin?" diye sorduktan sonra "2 yıllık mı?" sorusunu yapıştırır.
anlayacağınız 70 yaşındaki insanlar bile myo'ların ne kadar üniversiteden sayılıp sayılmadığının farkında. özel sektörde imza yetkisi olmadan, iş güvenliği olmadan, kısıtlı işlerde tutunmaya çalışan her önlisans mezununun aklına kpss düşmüştür. en azından her krizde ilk feda edilecekler arasında olmayız, fikri yaygındır. işte bunun için biz de kpss'ye yöneldik. fakat anlaşılan devlet kendi açtığı okulları unutmaya karar vermiş. sınava giren 600000 aday için sadece 1600 kadro açıldı. yani 375 adaydan 1'i iş sahibi olacaktı.
bıçak kemiğe dayanmıştı. bizi unutanları biz de unutmaya karar verdik. kaybedecek birşeyimiz yoktu.
işte "600.000 önlisanslı tepkisini gösteriyor" facebook sayfası böyle doğdu. çıkan haberler hep aynı kaynaklardan kopyaladıkları için "en az oyu alan partiye oy verecekler" şeklinde belirtmiş maalesef. fakat durum öyle değil. biz, öncelikle bizi unutanlara oy vermeyeceğiz, bu kesin! lafa gelince herkes gençlerden yana, gençlerin meslek sahibi olmaları konusunda aslan kesiliyor. eğer samimilerse, bununla ilgili proje üretmeleri gerekir, ne yapacaklarını ya da ne yapamayacaklarını açıkça anlatmaları gerekir. hedefimiz kamuoyu oluşturmak ve bizim haklarımızı savunacağını düşündüğümüz, samimiyetine inandığımız bir partiye oy vermek.
ilk buluşma için yapılan en saçma tekliflerin başında gelir.
1 saat mal mal film izle, sonra 15 dakika film üzerinden yarak kürek diyaloglar kurmaya çalış, sonra 1 saat daha mal mal film izle, sonra yine film üzerinden saçmalamaya devam et. çok güzel gerçekten.
ilk diyoruz şefim!
karşındakini tanımaya çalışacaksın, kendini anlatmaya çalışacaksın, "bu iş yürür mü?" muhakemesi yapacaksın... araya, bol ekşınlı, bayat hikayeli hollywood çöplüklerini niye sokuyosun güzel kardeşim?
"şeriat yanlılarının önünü keselim, devlet kadrolarına giremesinler" mantığıyla ve ancak 3. dünya ülkelerinde yapılabilecek kadar ahmakça bir planla azınlık için büyük çoğunluğu yakarak* (denizcilik, sağlık, adalet, ticaret, endüstri meslek mezunları vs.) uygulamaya konulan yasanın 10. yılında son raund.
bu 10 yıllık süreçte asıl niyeti gizlemek için o kadar saçma bahaneler duydum ki, o mesnetsiz, cılız takiyeleri dinlemek midemi bulandırıyor artık. iş bu sebepten tek bi' entryle o yarak kürek savunmaları (burada yapılan ve yapılmayan ) cevaplayıp mevzudan sıyrılabilirsem çok mutlu olaca(ğı)m:
öncelikle herkes, bu uygulamanın asıl nedeninin, birilerinin "arka bahçemiz" dediği okulların önünü kesmek olduğunu çok iyi bilsin. yok meslek liselerine o kadar yatırım yaptık, mesleğe yönledirdik o yüzden ... safsatalarını geçelim. bu süreci yaşayanların pek hoş karşılayabileceği şakalar değil bunlar.
hala (daha) "haklı gerekçe" diye diretenler varsa buyrun başlayalım:
1)biz 14-15 yaşında anadolu lisesini/ fen lisesini kazandık; yoğun matematik, fizik eğitimi aldık, meslek lisesi mezunları bu derslerin hiçbirini görmedi.
el cevap: liseler 4 yıla çıkarılmadan önce 5 yıl (yazıyla beş) eğitim veren anadolu teknik liseleri vardı.** bu okullarda matematik, fizik, geometri gibi normal lise müfredatında yer alan bütün derslerin yanı sıra mesleki dersler de okutulurdu. ayrıca sen yazın sikini taşağını yaya yaya yatarken bu arkadaşlar(?) bilumum işletmelerde staj yapıp iş hayatının ne sikim bi şey olduğunu görürlerdi.
elini kolunu sallayarak düz liseye kaydını yaptıran her odun, hiçbir engelle karşılaşmadan üniversite sınavına girebilirken, o senin "hak etmiyor" dediğin adamlar, anadolu liseleri sınavıyla kazandıkları okullardan mezun olduklarında kendi branşlarında yüksek eğitim almaya bile layık görülmüyorlar.
dur, seni de kendim kadar aptal sandığım için şöyle izah edeyim:
mehmet, anadolu liseleri sınavıyla anadolu teknik lisesi, uçak teknisyenliği bölümünü kazanmış olsun. 5 yıl boyunca (1 yılı yabancı dil hazırlıktır) matematik, geometri gibi derslerle boğuşurken atelye derslerinde de uçak motor, elektrik-elektronik dersleriyle mesleğine hazırlanıyor. yaz tatilinde de, çeşitli şirketlerde uçakların altına yatıp pratik yapıyor. sonra?
sonra herhangi bir lisenin sayısal alan mezunu ondan daha az puan almasına rağmen uçak mühendisliğinde okumaya hak kazanıyor. ya mehmet? o da başta bu sistemi çıkaranlar ve savunanlar olmak üzere önüne kim gelirse küfrede küfrede evin yolunu tutuyor. büyük ihtimalle 5-6 yıl sonra bir uçağın altında tornavida döndürmeye devam ederken, kendisinden daha az puanla uçak mühendisi olan şahıs, onun şefi olacak. çoq guzel de mi?
hadi anadolu teknik ve anadolu meslek liseleri faslını kapatalım. meslek lisesi mezunlarının da senin kadar kültür dersi görmediğini farz edelim.
burada avantajlı olan sen değil misin yavru?
o adam/kadın sap gibi çıkmış meslek lisesinden. doğru dürüst ne matematik ne de fizik biliyor. öss'de onun önüne geçmen, hedeflenen yeri kazanman çok daha kolay değil mi? neden caz yapıyorsun?
korkuyorsun. bir gencin, 14-15 yaşında yaptığı/yapmaya zorlandığı hatalar yüzünden istemediği bir hayata mahkum olmasını, rakibin olmasına tercih ediyorsun.
senden daha az eğitim almış, daha zor şartlarda yarışa başlamış birisi, aynı düzeyde bilgiye ullaşsa bile "aaa ama o lisede görmedi ki bu dersleri, banane ya!" yavşaklığına yatacak kadar olgunsun çünkü. benim küçük riyakarım..
2)devlet bu okullara o kadar yatırım yaptı, 4 yıl boyunca kendi alanlarında eğitildiler. şimdi başka bi mesleği seçerlerse devlet zarar etmiş olmaz mı?
el cevap: bi sikim olmaz! hayatı boyunca sevmeyeceği bir mesleği yapacağına farklı, sevdiği bir alanda çalışması çok daha evladır. demokratik bir devletin amacı, insanlarının refahını, mutluluğunu sağlamaktır.
kaldı ki, o okullarda diğer liselerden farklı olarak öğrenciler kendi malzemelerinin parasını ceplerinden öderler. takım çantasından, kullanılan malzemelere kadar bütün alet edavat kendilerine aittir. kısacası devletin çok bi masraf yaptığını söylemek pek doğru olmaz. ha yapılmış bir masraf varsa da, eğitimi ücretsiz olan bir "sosyal devlet"in bireylerinin vergileriyle yapılmıştır. benim ailemin verdiği vergiyle bir masraf yapılmışsa sana ne oluyo amk!
el cevap: imam hatip liselerinin tamamı, vatandaşların vergileriyle devlet tarafından açılmıştır. bir devlet düşünün ki, kendi açtığı okulları tehlike olarak görsün, bu okullarda okuyan kendi vatandaşlarını öteki olarak nitelesin/fişlesin!
"lan bu ne sikim devlet!" dersin değil mi?
de.
şu, "şeriatçılar kıl, tüy, yün olacak, ecdadımızı sikecek" mevzusuna gelirsek, üzülerek söylüyorum ki, bunun kaynağı imam hatip liseleri değildir.
asıl kaynak, o çok övülen fen ve anadolu liselerinde yetişen, efendilerine büyük manevi bağla biat edip, kazandıkları fakültelerin (ve örgütün) gücüyle devlet kademelerinde en üst makamlara yerleşen çok sevimli, hoşgörü timsali şakirdlerdir. yani o istenmeyen, sevilmeyen insanlar hemen hemen her kurumda, her kademede mevcuttur. ve evet, doktor da, avukat da, emniyet müdürü de olabiliyorlar.
son olarak, "bu ülkenin başbakanı imam hatip mezunudur. siz, koyduğunuz yasaklarla suçsuz vatandaşları engellemekten başka bi sik yapamazsınız" diyerek sözümü noktalıyorum.
muck.
* imam hatip mezunlarının meslek lisesi mezunlarının içindeki oranı %7'dir. %9 şeklinde veriler de mevcut. çok fark etmez, nihayetinde 10 kişi için 90 kişiyi yakmak demokrasi, cumhuriyet ve sosyal devlet anlayışıyla bağdaşan bir durum değil.
** şimdi (bildiğim kadarıyla) bütün endüstri meslek ve anadolu meslek liselerinin adı anadolu teknik lisesi olarak değiştirildi. artık, 5 yıl eğitim yapan mesleki ve teknik liseler kalmadı, sanırım.
bana hiç bakma!...
medet umma,
her narana kafa sallayan
meyhane arkadaşlarından!...
şarap şişesine bak!...
bir yüz var orda,
sana doğru bakan,
sevabını unutmuş,
günahını sayamayan...
bir yüz ki,
yüz fıçı da içse arlanamayan...
masalar şapkana hasret,
sarhoşluğundan bıkmışlar.
bana hiç bakma!...
bıçaklar vardır,
keser atar taşları
ortadan!...
sözler vardır,
bıçaktan da keskin.
bir taş koyar gediğine
yerinden kadırılamayan!...
satırlar vardır,
kırk katırı aratmayan!...
hatalar vardır,
kılı kırk yarsan
telafisi olmayan!...
bana hiç bakma!...
hesaplar gelir,
ödeyemezsin
meyhaneyi satsan.
meyhaneler vardır,
pişmanlığın hesabını tutamayan!...
hiç bana bakma!...
despot yönetimden bıkarak istifa eden 60'tan fazla yazarın 40 kadarı dün kirli sözlük'ü istila etmiştir. hayatımda ilk defa bu kadar kişinin aynı gün hesabını kapatıp, topluca başka bir sözlüğe geçtiğini gördüm. gerçekten tuhaf.
"kendini göstermek için çok fazla zıplayan genç bir yazar" dan daha fazlası.
dinci tayfayla kürtçülerin buluştuğu, ski taşağına denk türk elitlerinin de (yazar,çizer falandır bir kısmı) 3.5 saltoyla atladığı "vurun tsk'ya!" noktasında "ben de varım ben de!" heyecanıyla döşeyip duruyor. iyi, güzel, maşallah da; şu "el bombası cezası" ile başlayıp tsk'yı din sömürüsüyle, iki yüzlülükle suçlayıp, "bu ülkede askere gidilir mi?" başlığı atan birinin gülen cemaati gibi, kendinden olmayanı dindar olsun ya da olmasın "öteki" olarak gören bir örgüte karşı bu kadar hoşgörülü, kollayıcı olması da çok ilginç gerçekten.
belli bir başarı gösteren, yararlı şeyler yapmaya çalışan her insan gibi o da taşlanmış olacak ki, sitemini belirten bir yazı koymuş sitesine. aslında az çok tahmin edebiliyorum nelerle karşılaştığını.
siteden alıntı:
üç yıldır hiçbir karşılık beklemeden ders videoları yayınlıyorum. tıklamadığınız reklamların geliriyle üzerine kendi cebimden de katarak sitenin masraflarını karşılamaya çalışıyorum. pahalı olacağı için tescil ettirmediğimden şu an ekolhoca markası başkasının üzerinde. üstelik mahkeme masrafları için milyarlarca lira gerekiyor. bugüne kadar hiçbir sponsorum olmadı, olmasını da istemiyorum. hiç bir ücret almadığım halde insanlar benim köşeyi döndüğümü zannediyorlar. katkısı olması için zaten yayında olan videolarımla bir dvd hazırladım. nasıl olsa bedava izliyoruz diye alan olmadı. alanlar bir anlamda teşekkür etmiş oldular. 1 saat özel dersin 50 liradan başladığı memleketimizde tüm emeğimi yeni hazırladığım 60 video ile birlikte üstelik büyük bir kısmı kargo ve dvd masrafı olacak şekilde gönderdiğim için çıkar ve menfaat elde etmekle suçlanıyor ve kınanıyorum. kimse benim derslerimi izlemek zorunda değildir ve kimseye zorla dvd satmıyorum. lütfen bana bu konu ile ilgili incitici mesaj göndermeyin. eski videolarım halen yayındadır. yeni videolarımı internette paylaşanlara da hakkımı helal etmiyorum.
"tipsiz olduğu için sevgili bulamayan erkek" olsaydı şayet burada tanımlanması gereken, bütün kızlar güzel mi? şeklinde bir soru sorabilirdik. fakat bu haliyle pek bi şey diyemiyoruz.
65 yaşına kadar çalışacağını göz önünde bulundurursak pek mantıksız bir karar sayılmaz. bir insan hiçbir şey yapmadan köşesinde otursa da, hayatını anfilerde harcasa da o yaşa gelecek. en azından 10 yıl, 20 yıl bile olsa ölmeden önce hayallerinin mesleğini yapabilmeli. yolu açık olsun, der, eş-dost sohbetlerinde hikayesini anlatırız.
imam hatip lisesinden çıkıp tıp okumak ya da sağlık lisesinden çıkıp hukuk okumak kadar ilginç ama imkansız değil. 99'daki katsayı uygulamasından önce buna benzer örnekler oldukça fazla.
türkçe karaktere geçilmeden önce açılan başlıklarla uygulamadan sonra açılan başlıkların birleştirilmediği, yönlendirilmediği sözlük. bunun bir nedeni var mı bilemiyorum lakin aynı konulara ait farklı entryleri farklı iki başlık altında görmek tuhaf geliyor. bir dağınıklık hissi uyandırıyor. ror ror..
kimse kimseye karışmaz. ister yemek tarifi ver, istersen futbol muhabbeti çevir. bu özgürlük mü yoksa laçkalık mı bilemiyorum, ama ortada bir serbestlik olduğu kesin. ha ayrıca, yaş ortalaması diğer küçük sözlüklere göre biraz daha yüksektir. daha doğrusu yüksekti. en azından benim gördüklerim arasında.
geçen hafta istifa eden eski yök üyesi, laiklik bekçiliğine soyunmuş tipik statükocu bürokrat.
yök ve iktidar partisinin kat sayı konusundaki tavırlarından rahatsız olduğunu belirtmişti. sonra olay netleşince "ben söylemiştim" açıklamlarını okuduk, aferin sana dedik.
şimdi bu katsayı hikayesini bir kenara bırakırsak, beni asıl, "zaten meslek liseleri bugünkü müfredatlarıyla üniversiteye öğrenci yerleştiremez." şeklindeki abuk çıkarımı rahatsız etti.
hiçbir zaman görmeyecek olsa da kendisine bi çift lafım var:
"biz, imam hatiplileri istemiyoruz" diyemeyecek kadar korkak olduğunuz için çoğunluğu, tüm meslek lisesi mezunlarını feda ettiniz. şimdi, ördüğünüz o duvar yıkılırken, yine aynı nedenlerden dolayı cılız mesnetlerle mantıksız çıkarımlar yapıyorsunuz. bitti hocam o hikaye.
ben, bütün dersleri sözel olduğu halde imam hatipten çıkıp tıp fakültesini kazanan, doğru dürüst kültür dersi olmadığı halde sağlık lisesinden çıkıp hukuk fakültesini kazanan adamlar tanıyorum. merak etmeyin hocam, anasını bile sikerler!
statükocu bürokratlardan tutun, onlara büyük bir istekle, şevkle eşlik eden jakoben chp'lilere, zamanında komünizmin en yoz versiyonu olan stalinizmi savunacak kadar eşitlikçi(!) tatlı su sendikacılarına, rakı masasında ülke kurtaran yurdum insanı zihniyetindeki köşe yazarlarına kadar, çok farklı ünvanlara sahip insanların "eyvah anam! imam doktorlar, imam hakimler geliyur!" serzenişleriyle karşı çıktıkları düzenleme. hadi onların neyi savundukları, farklı konumlarına rağmen pastayı nasıl da kardeşçe paylaştıkları belli, anlaşılır. görüyoruz ki bu güruha, düşünme yetisi vardır, biraz sorgular en azından dediğimiz gençler de abuk, tutarsız tespitlerle katılıyor, ki işte o zaman kayış atıyor, "bilmiyorsan sus, rezil etme kendini" küstahlığı dökülüyor dilimden.
şayet siz, bataklık olarak agıladığınız islamcı, daha yumuşak bir ifadeyle cemaatçi yapılanmanın katsayıyla engellenip kuruyacağını düşünüyorsanız, önce gidin bi yüzünüzü yıkayın derim.
sonra da gerçek türkiye'yi tanımaya başlayın. devlete üst düzey emniyet yetkilisi yetiştiren polis akademisindeki cemaatçi yapılanmayı, komiser yardımcılığı sınavından, il emniyet müdürlüğüne kadar her kademede etkili ve yetkili olan f tipi örgütlenmeyi öğrenin. valiliğe giden yolda ilk adım olan kaymakam adaylığı sınavından, ülkenin en iyi kurumlarında kariyer sahibi olmak isteyenlerin girdiği müfettişlik, uzmanlık sınavlarında son söz hakkının kimlere, hangi sulu göz müritlerine ait olduğunu öğrenin. bunlar hakkında az buçuk bilgiye ulaştıktan sonra, imam hatipli kızların avusturya'da tıp, mühendislik okumasını sağlayan sözde vakıfları ezberleyin. aynı amaca hizmet eden eğitim kurumlarının ard arda açtığı, yök tarafından tanınan üniversiteleri ve buralardan mezun olan insanların türkiye'de hangi mevkilere gelebileceklerini öğrenin. saray bosna üniversitesi'nin kimlere hizmet verdiğini öğrenin en azından. tabi bunlar imam hatipliler için geçerli, ki bu yapılanmanın küçük kısmı. asıl kısım üniversite sevdasına düşmüş herkesin o ya da bu şekilde öğrendiği türkiye'deki lise, dershane, üniversite sürecinde gelişiyor.
samanyolu fen lisesi, fatih koleji, fatih fen lisesi, yamanlar fen lisesi, fem dershaneleri, körfez dershaneleri, fatih üniversitesi... bunlar bahsi geçen cemaatin türkiye'de açtığı eğitim kurumlarından sadece birkaçı. bu ve benzeri okullara bir de diğer cemaatlerin okullarını ekleyin. yine de fotoğrafın küçük bir kısmını görebilirsiniz. zira asıl büyük örgütlenme devlete ait fen, anadolu liselerinde yaşanıyor. türkiye'nin her ilindeki üniversite birimlerinlerinde o sevmediğiniz, istemediğiniz imam doktorlar, imam avukatlar, imam mühendisler yetişiyor, arkadan gelenleri yetiştiriyor. kısacası bu katsayı saçmalığının hüküm sürdüğü 10 yıllık zamanda imam hatip mezunu olmamasına rağmen, öteki olarak gördüğünüz insanlardan fazlasıyla yetişti. ha şimdi kalkmış, sanki bu yıl birden bire bu zihniyetteki insanların peydah olacağını, üniversiteleri "şimdi" ele geçireceklerini düşünüp, "böhüü çok korkuyom ben" demenin ne anlamı var? madem bu kadar karşısınız, madem bu kadar büyük kin besliyorsunuz 30 yıldır aklınız neredeydi?
bu 10 yıllık süreçte o ya da bu şekilde imam hatipe gitmiş insanlardan, belli bir cemaatin korumasında yurt dışına gidemeyen, özel üniversitelerde okuma imkanı olmayan, kısacası dar gelirli insanları engellediniz. belki ailelerinin zoruyla, belki de toylukla verilen yanlış kararlar yüzünden hayatı boyunca sevmeyecekleri, yapmak istemeyecekleri mesleklere, statülere mahkum ettiniz. ama işin en acı, en zalimce tarafı "biz imam hatiplileri istemiyoruz" diyemeyecek kadar korkak olduğunuz için küçük azınlığı engellemek uğruna, bu davada hiçbir yeri olmayan çoğunluğu, tüm meslek lisesi mezunlarını yakmanızdı.. bence bu ülkede mazlum edebiyatı yapacak, "hakkımız yendi" diyebilecek (eğitim alanında) bir kesim varsa, o da, konuyla yakından uzaktan alakası olmayan "gerçek" meslek lisesi öğrencileri ve mezunlarıdır.
şimdi kalkmış bazı goygoycular "ama bu adaletsizlik! (düz) lise mezunlarının işi iyice kötüleşti" diyorlar, ki bir yerde haklılar, ama adaletten bahsederken zerre kadar samimi ve inandırıcı değiller. şayet bir insan kazanırken yapılan zalimliğe susup, kaybetmeye başladığı zaman hak, hukuk teraneleri okumaya başlıyorsa riyakarın önde gidenidir. düştüğü yer müstahaktır ona!
sözlüklere takılmayın. takılıyorsanız da bunu belli etmeyin. aramızdaki bazı hıyarlar, görmedikleri ve belki de hiç göremeyecekleri kızlar için birbirlerine giriyorlar. herkes önünden yesin. dur, şunu sıçmadan olmaz: terli terli su içmeyin.
sözlüğün içine sıçtınız lan. sol tarafta eli yüzü düzgün başlık yok sayenizde. dershane kantini değil olm bura. ziktirip gidin okullarınıza. bak karı düşürürsünüz. erken gidene kızlar teklif ediyormuş. hem ucuza ev de bulursunuz. üff..
bak az önce ben böyle düşündüm. düşündüklerimi de itiraf ettim. negzel di mi?
bazı üniversitelerde uygulanan yeni programlar sayesinde gerekleşen hadise. (hastanım hadise)
herhangi bir yüksek öğretim programını bitiren ateistler, başvurmaları halinde fark derslerini vererek bilim adamı olabiliyorlar. ama formasyon yok. onun şeyi farklı, programı.
bir polisiyede dedektiflerin bilgi almak amacıyla gidip, seyyar satıcılarda çubukla yemek yemeden geri dönmediği mahalledir. ha burada beyaz sakallı gizemli amca olur bir de. küçük, köhne bir dükkan işletir. mahalle karıları gibi herkesi tanır, bilgi kaynağıdır.