sırf birinin elini tutayım,
sırf birisi yanımda boy göstersin,
sırf birini öpeyim,
derdine düşmüş, hayatının en güzel zamanlarını (en güzel zaman yaşanılan andır) sadece karşı cins olduğu için onunla paylaşan adam gibi adamlar sayesinde kızlarımız da elimi sallasam ellisi havasına giriyor.(ki bence gayet de haklılar)
bir söz vardır bununla ilgili, leyla ile mecnun izleyenler bilir. ''bir iken iki oluyorsun onunla birlikte, o gidince tek kalman gerekir ya, kalmıyorsun işte yarım kalıyorsun.''
çok severken, terk edilen tarafsanız; ilk günlerde hep aynı soruyu sorarsınız kendinize = neden?
bu soru kemirir sizi, yarım kalmışken hiç' e dönersiniz.
iki seçenek vardır önünüzde ama siz hep size acı verecek seçeneği seçersiniz, çünkü bir kere yıkmıştır sizi, egonuzu, kendine güveninizi.
sonra kendi kendinize düşünürsünüz. ulan ben neden o gidince yarım kaldım? hiçbir zaman tam olamadım mı? işte burada gizlidir cevap. sizden yarımınızı başka bir değişle sol yanınızı alıp gitmiştir giden. eğer eksik kaldığınız şeyleri onunla doldurduysanız bugüne kadar, hayatınızın sonuna kadar eksik kalma duygusu hissedersiniz. ah şu kalp, o kadar aptal ki. önce kendini sevmeli insan, kalbine söz geçirmeli. ama olmuyor dostlar, hayat kuruyor bir zindan ve içine atıyor sizi.
sevmeyin demeyeceğim, çünkü çok güzel seviyor insan sevince.
ama biraz da kendinizi sevin, hiç etmeyin hayatınızı bir hiç uğruna.
ne demiş cemal süreyya '' üzülme değmez lafını duymaktan çok sıkıldım, değmeyenlere zaten üzülmem; üzüldüğüm şey, değmeyenlere yüreğimin değmiş olması.''
üniversite zamanı herkes ağır taştaş geçer sizinle,
mezun olunca kral olursunuz.
o size kıçıyla gülen işletme öğrencileri abi çeker size,
sabredin gençler sonu güzel bitiyor.
o günden beri ağzımdan çıkan her kelime boğazımda düğüm oluyor, çözemiyorum. ayrılığın da bir adabı vardır denir ya, işte o adabı görememek ilişkinin bitmesinden daha üzücü bir durum. ayrılmadan 6 gün önceydi son görüşmemiz, hiç beklemediğim kadar sıcak, hiç beklemediğim kadar iyiydi bana karşı. Eve nasıl döndüğümü hatırlamıyorum, yolda ev arkadaşımla karşılaştım ve bana ''ne oldu aq havada uçuyorsun'' dedi. Öyleydi amına koyayım, 6 yıllık sevgilimin bana her zamanki gibi sıcak davranması bu sefer farklı gelmişti. Mutluluktan sağı solu tekmeleyesim falan vardı, inanın o anki mutluluğumu hiçbir cümle anlatamaz. Son sarılmamızın ardından(bunun son sarılmamız olduğunu bilmiyordum, bilsem kollarım kopana kadar bırakmazdım.) , bir sonraki gün buluşmak istediğimi belirttim. işi olduğunu söyledi, bunu takip eden 5 gün boyunca da türlü türlü yalanlarla görüşmeyi erteledi. Hatalarımız vardı, eksiklerimiz oldu, çok kavga etmiştik, ama ben bunları telafi edeceğime hiç bu kadar emin olmamıştım, kendimi ona vermeye çok hazırdım. Bana; sensiz yaşayamam diyen 'o' kendisini son iki aydır ayrılığa hazırladığını( ve beni sik gibi ortada bıraktığını) artık mutlu olamayacağımızı söyledi. Ve gitti. 6 yıllık bir ilişkiyi telefonda bitirdi, telefonda derken mesajla bitirdi. aradım aradım açmadı. yüzü yoktu belki, orasını hiçbir zaman anlayabileceğimi sanmıyorum. bana 6 gün önce neden bu kadar sıcak davrandığı hakkında da, sanırım iyi bir veda istedi, ama benim bunun veda olduğundan haberim yoktu. Çok acı, inanın çok acı. içime işledi, ama öyle böyle değil geldi kuruldu, onu kalbime çok ince bir işçilik ile işledim, ama o bıçakla söktü aldı kendisini ordan, kullanılmaz hale getirdi belki. ikimiz de kedileri çok severdik, kendime bile zar zor bakan ben, yavru kedi sahiplendim sırf o gelsin de sevsin diye, şimdi her gece yanımda uyuyor o kedi. o' nun yattığı tarafa artık ondan hatıra kalan(her ne kadar görme fırsatı olmasa bile) kedim yatıyor artık.
uzun süreli ilişkisi biten erkek, ne yapar ne eder bilmem ama.
ben, kaybettim inancımı. öyle oh be özgürüm havalarına falan da girmedim, giremem öyle bir adam olamam. o ve o' nun gibiler kadar kötü olamam ben. sevmenin, sevilmenin, saygının, ayrılığın bir adabı var.
sevecekseniz, adam gibi sevin,
gidecekseniz, adam gibi gidin.
aksini yapan insanlar için söyleyebileceğim tek söz,
kadınların ilişkide yaptıkları en büyük hata karşısındaki insanı, hayalindeki insana dönüştürmeye çalışmasıdır. erkek kadının hayalindeki rolü üstlenmek için değişmeye çalışır ve sonrasında kendi benliğini de kaybeder, hayaldeki erkek de olamaz hiçbir zaman. o yüzden siz siz olun karşınızdaki insanı 'o' olduğu için sevin. öyle sizin hayallerinizdeki prens olmasını istiyorsanız, o adama şekil vermeye çalışmayın, gerçekten. çünkü seven adam değişmeye çalışır.
hikaye ne kadar doğru ne kadar yanlış bilmiyorum.
bir gün saat 5:45 gibi bir belge almak için şirketten çıktım, acelem vardı hemen taksiye bindim. taksicinin anlattığı hikayeyi duyunca hayatın ne kadar acımasız olduğunu gördüm. genelde kolpacıdır taksiciler ama bilmiyorum samimi geldi bana. neyse anlatayım. bir gün bir yolcusu anlatmış, olay yolcunun başından geçiyor. iki sevgili istanbulda üniversite kazanmışlar, tam okula kayıt zamanı kızın babası vefat etmiş. elde yok, avuçta yok. neyse kız okulu bırakma kararı almış, ancak çocuk durdurmuş, ben çalışırım sen oku, sana para yollarım demiş. 4-5 yıl boyunca kıza sürekli para yollamış, elinden geldiğince yanına gitmiş. Bir gün tesadüf eseri kızın iki tane telefon kullandığını fark etmiş, diğer telefonu inceleyince beyninden kan sıçramış. hikayedeki kızımız bu adamı, 3 yıl boyunca onun yolladığı paralarla, başka biriyle aldatmış. bu olau doğru mu, değil mi bilmem ama, öyle şeyler duyuyoruz ki, insan "Hadi be ordan böyle şey mi olur!?" diyemiyor. işte bu yüzden hayat çok acımasız, çok
nerden bakarsan bak, fanatizim.
partiyi destekler gözü kör olur,
takımı destekler gözü kör olur,
fanatizim olduğu sürece gözümüz hep farklı fikirlere kapalı olucak ve bu da bizi geriye götürmekten, birbirimize düşürmekten başka bir işe yaramayacak.
bir mühendis olarak, öncelikle geçmiş olsun dileklerini iletmek daha sonra tavsiyeler vermek isterim. öncelikle sizi hayal kırıklığına uğratmak gibi olmasın ama o filmlerde izlediğimiz ya da hayalini kurduğumuz mühendislik gibi olmuyor türkiyedeki mühendislik. ben daha 2.ayımı anca dolduruyorum bu meslekte ama şunu çok net anladım. biz ne kadar mühendislik yaparsak yapalım (ya da buna inandıralım), insanların (patronların) bizden beklediği tek şey daha çok para olacak her zaman. o yüzden öyle ben dünyayı kurtarıcam da yeni icatlar yaparım vs. hayallerine kapılmayın. eğer mühendislik okuyacaksanız, dil öğrenmeye bakın derim. öğrenebildiğiniz kadar. mezun olduktan sonra her dil maaşa +200-300 arası rakam koyar.
her şeyi kafama takmam.
not:buraya güzel huylarını girip, bu huylarına gereksiz diyen güzel insanlara üzülüyorum. gerçekten bu huylara sahip olamayan insanlara daha çok üzülüyorum.