tam bir vahşettir. bunu ancak anasının onu nerden peydahladığı belli olmayan, sapık ruhlu biri yapabilir. düşünsenize, sokağa çıkıp insanları sırf şapka takmıyor diye öldürüryorsunuz. sevenleri, ailesi hiç mi hiç umrunuzda değil. allah böyle insanları ıslah etsin.
- öncelikle mustafa kemal değil, atatürk diyeceğiz!
- biri atatürk'ü sevmiyorsa ona ''şakirt'' diyeceğiz.
- bu ülkeyi beğenmeyen irana gitmeli.
- senede en az bir kere anıtkabiri tavaf edip, atamızın önünde saygı duruşunda durduktan sonra, gözyaşlarımızı akıtarak oradan ayrılacağız.
- kuran kurslarına karşı olduğumuz kadar bale gibi sanat dallarına da açık olacağız.
- okullarda islam dini ile alakalı tek bir kelime dahi görürsek yaygarayı kopartacağız. mahalle karısı neymiş? mahalle karısı skiyoruz biz burda dedirteceğiz adeta.
- atatürk'e söylemediği sözleri atfedeceğiz.
- atatürk hakkında olumsuz bir eleştiri geliyorsa, kulaklarımıza babamızınkini sokmak suretiyle duymamazlıktan gelecek, ve unutmayacağız: o bizi kurtarmıştı.
- kadınlarımız yaşlandıkça kemalist teyzeye dönüşecek; erkeklerimiz ise yaşlandığında emekli astsubay halini alacak.
- onuncu yıl marşımızı okurken kendimizden geçeceğiz. öyle kendimizden geçeceğiz ki, biri bizi afedersiniz bilmem ne yapsa bile hissetmeyeceğiz.
- namaz kılan adam şeriat istiyordur, dikkat edilmeli.
- başörtülü birini bir erkekle görürsek ''başörtülüler de zaten böyle'' sloganını yapıştıracağız. yani sadece kemalist kızlar yollu değil, müslümanların bile kızları bozulabiliyor diyerek içimizi rahatlatacağız.
prof. Dr. Çetin Yetkin tarafından yazılmış bir demokrasi eleştirisidir. demokrasinin gerçekten halkın özgür iradesini mi yansıttığını, seçimlerin ne kadar adil şartlarda gerçekleştirildiğini sorgular.
(#17100705) nickiyle uyumsuz bir herif. ulen tarihçiyim diye geziniyorsun ortalıkta -daha doğrusu nickini alıyorsun, ben de rubai yazamam mesela olabilir böyle şeyler- bir de yaptığın yorumun hıyarlığına bak. hangi tarihçi tarihi bir belge için ''terbiyesizlik'' diyebilir ki?
saçma bir önermedir. asgari ücret alıp, ben bunla niye sigara alamıyorum? diye sormayıp, en iyisi sigara almayayım deyip geçen adamın aptallığıdır. büyük ihtimalle tayyip tşşağını yiyordur.
tek hak dinin islam olmasından kaynaklanan durumdur. mesela bunu kaldıramayan adam da orspu çocuğudur ama kendini uludağ sözlükte yazar sanabilir mesela.
türkiye cumhuriyeti devleti'nin ilk milli eğitim bakanı dr. rıza nur'un anılarını anlattığı hayat ve hatıratım isimli eserinde geçen olaylardır. bilindiği üzere rıza nur bir zamanlar atatürk'ün en yakınlarındandı.
kitaptan bir bölümü aynen aktarıyorum:
Latife'yle boşandıktan sonra Mustafa Kemal'in zincirleri yeniden çözüldü. Eski fuhşiyat alabildiğine başladı. Çankaya meşhur ve muteber bir kerhâne oldu. Yirmi-otuz kadın birden doluyordu. Sabahlara kadar mum söndü yapılıyordu...
Salih Bozok'la Recep Zühtü istanbul'da Tokatlıyan'ın arkasında bir ev tuttup bunu kerhane hâline koydular. Hem kendileri eğleniyor hem de kadınları iyilerini seçip Mustafa Kemal'e yolluyorlardı. Karılar Hâriciye vekili (dışişleri bakanı) Tevfik Rüştü'nün evine gidiyor, Gazi de oraya gidip eğleniyordu. Sabahlara kadar türlü fuhuş oluyordu. Hâriciye vekili kerhâneci başı olmuştu. Zararı yok, zaten bu sayede hâriciye vekili olmuştu. Mustafa Kemal boşanınca kadınlar artık doğruca Çankaya'ya Mustafa Kemal'e gidiyor...
Salihin kerhanesi çok zaman işledi. Öyle rezaletler oldu ki, polis kapatmaya teşebbüs etti. Mustafa Kemal'in en büyük arzularının ocağı yıkılabilir mi? Demek rezaletler ne kadar ilerlemişti. Nihayet polis burasını kapatmaya muvaffak olmuştur. Ama aradan yıllar geçti.
Mustafa Kemal Konya'ya gitmiş, orada mektebi ziyaret edip bir öğretmen kadını beğenmiş, almış getirmiş. Onunla bir müddet eğlendi. Sonra Avrupa'ya tahsile yolladı. Milletin parasıyla fahişelerine ihsan...
izmir'e gitmiş, orman memurunun mektebe giden küçük kızı Afet'i beğenmiş, almış getirmiş. Hadi ona da fuhuş... Sonra onu da isviçre'ye tahsile yolladı. Vaktiyle metresi Fikriye'yi de göndermişti. Onun usûlü bu...
Nerede kız görüp beğenirse eşkiya gibi omuzlayıp götürüyor.Hem de mekteplerden... Ne fecî! Evvelce bir gece Ankara Darülmuallimâtını da basıp bir kız kaçırmıştı. Adam hırsız eşkiya...
Şimdi bu afet yanında, en gözdesi... Muallim, müverrir(!) olarak bulunduruyor.
iş sade böyle değil. Her taraftan kendisine kadın takdim edenler var. Bir avukat Lütfi var, karısı Bulgar'mış. Çok güzelmiş. Karısını takdim etmiş, baron işi gibi imtiyazlar almış. Şimdi böyle kadın yağmuru var, Çankaya'ya yağıyor...
Böyle pezevenklerin bini bir paraya...Maalesef namuslu insanlardan da iştirak edenler oluyor. Birgün Çankaya'dan Meclis'e bir telefon geldi. Arayan Kütahya mebusu Nuri. Sivas mebusu Rasim'le konuştu. Sonra Rasim gelip bize anlattı, Nuri diyormuş ki: 'Doktor Ömer Şevki bey nerede? Paşa'ya Müfid Bey'in kızını takdim edecekti. Araba gönderdik bekliyoruz.' Filhakika Ömer Şevki bu kızı alıp Mustafa Kemal'e o gün götürmüştür. Bunu işiten mebuslar hep iğrendik, hem de bir alay mevzuu oldu haftalarca sürdü. Şükür meclis'te namuslu insanlar çokmuş. Herkes Ömer Şevki'den selamı sabahı kesti. Halbuki bu adam namusluydu...
Çankaya fuhuş merkezine böyle gelip gidenler olduğu gibi yirmi-otuz tane de seçme genç kız ve kadın var. Bunların bir kısmına evlatlığım(!) diyor. Bir tanesi pek meşhur, Almanya'da dans tahsil etmiş bir kız. Güya Çankaya'da dans hocalığı ediyormuş!? Sonra bunu da Avrupa'ya yolladı. Dönünce de gözden düştü...
Bu işler saymakla bitmez. Binbir gece masalları, Venüs mabedi hikayeleridir. Fuhşun her türlüsü icra edilir. Hepsini yazmak uzun ve çirkin...
(Türkiye'nin ilk Milli Eğitim bakanı) Dr.Rıza Nur, Hatırâtım, syf 1318-1321)
galler asıllı amerikan televizyoncudur. 1972 doğumlu olan bu hanım, los angeles'da bulunan KNBC-TV'de hafta içi her gün program yapıyor. ayrıca ününün bir kısmını bikinili fotoğraflarıyla sağlamış.*
24 mayıs 2011 yılından beri uganda'nın başbakanlığını yapan devlet adamıdır. asıl mesleği avukatlık olan bu zat, Makerere Universitesi hukuk bölümünden mezundur.
şia'nın zamanla nasıl yozlaştığını ve amacından saptığını eleştiren bir ali şeriati eseridir. yazara göre; yüzyıllardır devam etmekte olan mezhep çatışması aslında Safevî Şiiliği ve emevi sünniliği sebebiyle ortaya çıkmıştır. ikisi de mezhepleri kendilerine göre düzenleyerek yozlaştırmış, kurumsallaştırmıştır. sunni ve şii'lerin aralarında büyük farklılıklar olmasına karşın, bu uğurda yapılan katliamların sebebinin bu farklılıklar olmadığını, emevi ve safevi anlayışının tek etken olduğunu savunur.
yine yazara göre; safevi anlayışı tamamen hz. ali yolundan sapmış ve gerçek şii düşüncesine zarar veren, sapık bir ideolojidir.