ilk çıktıkları zamanlar ki albümlerinde bildiğin country tarzı müzik yaparken*, only by the night ile inanılmaz bir değişim yaşayan, amerikalı bir papazın üç oğlunun yanlarına kuzenlerini de katıp kurdukları grup.
12 eylül 1978 cornwall doğumlu ingiliz müzisyen. bu zat-ı muhteremle ilk olarak tanışmam I love your smile adli şarkısına çekmiş olduğu audrey tautou lu nostaljik klip. yapmış olduğu muziğin tarzı folk gibi dursa da işin içine çok farklı tınılar katabilmiş ki iyiki de katmış. malesef şuan için müzik piyasasında tek albümü bulunmakta fakat devamının geleceğinden eminiz.
shakira nın son albümü the sun comes out dan güzel, kıpır kıpır bir parça. albümde şarkının iki farklı versiyonu mevcut. birinde el cata ile ispanyolca diğerinde ise pitbull la spanglish*.
ayrıca kelime ispanyolca olup vahşi savaşçı demekmiş.
(bkz: les passants) ile tanıdığım ve tek şarkıda kendine hayran bırakan, şarkı söylerken ki sempatik atraksiyonlarıyla gönüllerde hemen yer edinen cezayir asıllı Isabelle Geffroy un solistliğini yaptığı fransız grup.
aşka gelmişin editi: dinledikçe kendine aşık eden bir sesi var bu kızın, allah`ım fransızca ne kadar güzel bir dilmişte benim haberim yokmuş. (bkz: 14 şubat) *
son üç yıl içinde fiorentina, napoli ve udinese tarafından transfer edilmeye çalışılmış bir oyuncunun adı geçen komik entry. ayrıca haber doğruysa bile bonservis bedeli ile yil sonuna kadar kiralama ücreti arasında ki farkı anlamak cok mu zor?
onu da geçtim sercan yıldırım gibi bir adam için 10 küsür milyon avro istenen, keza tabata ya, mehmet topuz a milyonlar dökülen bir ligde, 23 yaşında, gelecek vaad eden bir stancu ya verilen 5.6 milyon çok değil bence.
gezgin yazar. özellikle suriye topraklarında yaptığı gözlem ve kazandığı tecrubelerle orda yaşayanları dahi aydınlatan bilge kişi. ayrıca kalabalıklarda yapamayıp sakine kaçan yapısıylada kendime yakın hissettiğim.
sözde vizyonumuz avrupa kupalarıyken de gördüğümüz üzere futbol isimle oynanmıyor.
hakkında ne şöyle berbat böyle rezil, ne de şahane topçu, buralar hep entari dolacak, kral olacak yorumları için erken.
önce bırakın adam çıksın oynasın bi yahu.
dil öğrenmek adına bir ayımı geçirdiğim afrika ülkesi.
okulum kahire deydi ve gezmeler dışında zamanımın büyük kısmı kahire de geçti.
öncelikle medeniyetin doğduğu topraklar olduğu doğrudur fakat medeniyet denen o tek dişi kalmış canavarın oralardan göçeli baya olmuş.
altı ay kalma düşüncesiyle gidip bir ayda gezilecek yerlerini bitirip apar topar kendimi suriye ye attığım ülke.
fakat herşeye rağmen inanılmaz tecrubeler edinmedim de değil. o kadar pisliğin, kokunun, yokluğun, trafik çilesinin içinde insanların nasıl hiçbir şeyi umursamadan yaşadıklarını gördüm.
siyah-beyaz çöl de* 4x4 araçlarla safari, içecek sınırlı ve tüm gün güneş altında arabada kalıp ateş gibi olmuş su, hava kararınca şu fani ömrü hayatımda gördüğüm en parlak yıldızlarla kaplı gökyüzünün altında kurulan hayaller, şöförlerin jeeplerden udu defi çıkarıp çaldıkları arap müziği, japon kolombiya ingiliz italyan kızlarının kamp ateşi etrafında ki belly dance çabaları, etrafımızda dolaşan tilkilere aldırış etmemeye çalışılıp uyuma, başaramama...
gene şu fani ömrü hayatta ilk defa yataklı tren le gece yolculuğu, sabaha luxor, yoldaşımın altın sarısı bir alman olması ve bütün taksicilerin nazarını bize çekişi, bizi otele götürmek için bir saat başımızın etini yemeleri, en sonunda biriyle anlaşıp otelin adını söylememizle taksicinin yüz metre kadar gidip gitmeden aha burası oteliniz demesi, parayı cebe koyarken ki şukran deyişi, luxor da ki tapınakları, kalıntıları 2 günde bitirememiz, artık gına gelmesi, nil üstünde ki felucca* turu, banana island ı, ata binip ağa gibi köy köy dolaşmamız.... * giza da gizem dolu(!)*keops, kefren, mikerinos piramitleri, allem kullem edip yok sen türksün yok sen müslümansın sana beleş deyip deveye bindirmeleri, üç beş fotoğrafımı çekip tenha yerde indirmeleri, ardından bahşiş bahşiş diye kavga etmeleri....
iskenderiye nin meşhur kütüphanesi, nefis mango suyu, kalesi, botanik bahçesi...
insanları konusunda halkın türklere karşı bir sempatisi var ama çok turistik bir ülke olduğundan ve insanların fakirliğinden malesef çoğu turistlerden koparacağı paraya bakıyor ve genel mantık geçirebildiğin kadar geçir.
mısırlı bir arkadaştan öğrendiğim kadarıyla ülkede 3 çeşit fiyatlandırma varmış.
ilki normal fiyat mısırlılar için, ikincisi orta ölçekli kazık fiyat mısırlı olmayan araplar için, üçüncüsü ise ecnebi fiyatı yani bildiğin tükürüksüz geçirme politikası...
daha niceleriyle dediğim gibi inanılmaz bir tecrube mısır.
fakat bir hafta bu tecrubeleri edinmek için yeterli olacaktır.
fazlası için, benim gibi eğitim uğraşınız falan yoksa yada mısır tarihi delisi değilseniz sakın ha derim..
bergamot aromasının verdiği müthiş lezzet ve koku ile gönüllerde ahmad tea in vanilyalısıyla birlikte taht kuran çay çeşidi. özellikle twinings ve ahmad tea tavsiye edilir.
meyva olanının isminin bütün dillerde mango olarak geçtiğinden, ismi akıllarda kolayca kalması için bu ismi seçtiklerini duyduğum ispanyol giyim markası.
her toplumun kendi içinde belli örf ve adetleri vardır. bu konuyu çılgın yobazlar, mahalle-toplum baskısına getirmeden önce bu şekilde düşünmek gerekir. şuan ki yozlaşan, avrupa özentisi gençlik yerine biraz daha eskilere bakarsak ne dede, ninelerimizin ne de anne babalarımızın öyle sokaklarda sarmaş dolaş gezdiklerini ne park köşelerinde çılgınlarca seviştiklerini zannetmiyorum. hiç mi yeşilçam klasiklerinden izlemezsiniz. o zamanın ilişkilerde ki naifliği, seviyeyi özlemiyor değilim.
ayrıca bu konunun dinle, yobazlıkla alakalı olmadığının kanıtlarından biriside diğer toplumlar. diğer kültürlere bakarsak birçok japon ve koreli kız arkadaşımın bırak sokakta masum iki sevgili gibi öpüşmeyi, arkadaş olarak bile toplu buluşmalarda erkeklere karşı belli bir mesafe ve saygı içinde olmaları sanmıyorum ki onların yobazlıklarından gelsin.