Sabah kabuslarla uyanmıştım zaten, söyleyemedim içimden geçenleri sana.
Bir sevda yaşanacaksa böyle yaşanmalıydı , biterken bile severek , özlem duyacağını bile bile, her anı sensiz de seninle yaşayacağını bilerek bitmeliydi.
Nasıl ki seninleyken her an mutluysam sensizken de senin yokluğunun acısını yaşamalıydım.
Bizim aramızdaki her ne ise bunu hakediyor, sonuna kadar mutluluksa , sonuna kadar da yaşanmalı bu acı.
içimi çok yaksa da çok acıtsa da böyle olmalı. Bana göre değil soğuyarak senden uzaklaşarak senle ayrılmak.
Ne kadar mutluysam o kadar acı çekiyorum...
sen yoksan burda olmanın da bir anlamı yok..
Cam kırıkları gibi söylediklerin ve söylemediklerin. Ya söylemediğinde yakıyor içimi hissettirerek ya da söylediğinde kanatıyor her seferinde daha derine inerek...
Hoşçakal. Sarılamadan biten, son kez gözlerinin içine bakamadığım bu süreçte hoşçakal. Söylemek istediğim çok şey var, boğazım düğüm düğüm, beni bilirsin sevemedim vedaları. Kötü tek şey söyleyemem, haketmediğin için, ama keşke bu şekilde olmasaydı. Çok özelsin , öyle de kalacaksın. Ama bıraksaydın da sadece uzaktan sessizce sadece boş profilini görmeye devam edebilseydim, sabah yolda akşam o soğuk bankımda otururken bi an çevrim içi olduğunu görüp iyi olduğunu düşünseydim kendimce. Buna kanaat getirseydim. Bir gün illaki bitecekti biliyorum, sen daha güçlüydün ve kararı sen aldın. Umarım aldığın karar seni çok mutlu eder. Tamamen attın hayatından , ben de tamamen çıkıyorum, sanırım geçmişin hiç önemi yok ki bi anda silip engelledin her yerden. Sesini , kokunu hep özlicem, hep bende kalacaksın, hayatımın bir yerinde içimin bir parçasında hep olacaksın. Hoşçakal canısım.