onların yerinde olmayı hiç mi hiç istemezdim.bir süre sonra sorardım kendime yahu benim evlerinin önü boyalı direkten başka hiç mi şarkım yok.düşünsenize meraba ben öykü demeye varmadan hemen boyalı direk yapıştırılıyor suratınıza.sokakta dolaşırken 'aa anne bak boyalı direk' seslerini duyar gibiyim.
verdikleri rahatsızlık bir gün yetmezmiş gibi 3 gün sürdürürler.neymiş efendim adetmiş.koyarlar oraya dandirik sesli bir şarkıcı, şarkıcı denebilirse tabi bütün sandalyeler boş olsa bile tek başına söylerler.hani paraları yok ya bunların, düğün salonu tutamıyorlar ya o yüzden böyle söyleyen adamları getirtiyorlar.artık çevresindekilere illallah dedirtmiştir.cenazesi mi vardır sınavı mı hiç düşünmezler.böyle komşu böyle tanıdık olmaz olsun dedirtirler.hiç de kusura bakmasınlar efendim.ben senin zımbırtını çekecek değilim.
her ne kadar beni sinirlendirse, her ne kadar bu giriyi 'köprüüüden geçtiiii geliiiiin' şarkısını dandirik sesli adamdan dinleyerek yazsam da çifte mutluluklar dilerim.
kelime: polis
nyspeg: ya abi hani eski yunan da şehirlere deniyo hani??
+ ya abi o ne yaa azcık daha anlat
nyspeg: yaa abi hani amerikada da var hani indiana..... dıt dıt dıt filan hadi olum zaman geçiyo bak
+hıı polis abi yaa
polis kelimesini bile böyle kasarak anlatmaya çalışmışım ya kendime bişey diyemiyorum hani desen cop kullanır, hırsızları yakalar.nerden aklıma gelmiş hayret.ama anlatmışım nihayetinde..
yeraltı dünyasının bekçiliğini yapan bu üç başlı köpek 5 kez yenilmiştir.
-son görevi kerberos'u yakalamak olan herakles tarafından yakalanarak.,
-müzik yeteneğini kullanan orpheus tarafından uyutularak,
-lethe ırmağındaki su yardımıyla hermes tarafından uyutularak,
-roma mitolojisinde, ilaçlı keklerle aineias tarafından uyutularak,
-yine bir roma masalında, ilaçlı keklerle psykhe tarafından uyutularak.
bu bilgiyi ilk okuduğumda aklıma harry potter'ın adını bilmediğim bi filminde, bir taşı koruyan üç başlı köpek aklıma geldi.sanırım burada yunan mitolojisinden etkilenmişler.hatta filmde köpeği müzikle uyuttuklarını(orpheus'un yaptığı gibi) hatırlayınca bunun doğruluk payı daha da bir artıyor..
194. telefonum her çaldığında beni ön balkonumun en sağ ikinci fayansının sol orta kısımına götüren gsm oparatörüdür.baz istasyonu bir km uzaklıkta bana bakmakta iken yine de çekmiyor.bu nasıl iş anlamadım..
ayrıca her aradığınızda 3 kez ard arda gelen hata sesi aramalarımızın vazgeçilmez melodisi oldu.ilk aradığınızda bu sesi duyuyor sonra şebekenin dibe vurduğunu görüyoruz.eğer şanslıysanız ikinci aramanızda isteğinize ulaşıyorsunuz.
o zaman neden hala avea kullanıyorsun diye sorarsanız, bir çok kullanıcı gibi cavabım öğretmen hattı olacaktır.
küçükken bizi hayal dünyasında gezdiren, çocukluğumuzun vazgeçilmez masalları bizim için neyse mitoloji de şimdi odur.
sanırım yunanca ya olan ilgimden olmalı ki bu aralar pek bi merak ediyorum, okudukça da insan daha bi ilgi duyuyor.
beni genpa servislerinde süründüren, aldıktan sonra kullanması bir türlü nasip olmayan, parasını da nihayet 5 ay sonrasında alabildiğim beni genpa'dan artık bıktıran nokia telefonudur.ama şıklığı ve sadeliği,görüntü kalitesi ve kamerasından dolayı yine vazgeçemeyeceğim telefondur.
bu sene uygulaması için sınavına girdiğim ancak uygulamayı yaptığım maketin kolları ve bacakları olmadığı için hayrete düştüğüm ve yapmakta bir hayli zorlandığım, acil durumlarda yapılan hayat kurtarıcı ilk yardımdır.her insanın az da olsa bilmesi gereken bu olayı kısaca anlatayım:
ilk yardıma ihtiyacı olan yerde yatan bir hasta gördüğümüz zaman hemen oraya yöneliyoruz ve bu işi bildiğimiz için 'çekilin ben doktorum' narasıyla artistiğimizi yaptıktan sonra çevre güvenliğini sağlıyoruz.hastayı elektrik çarpmışsa kaynağından uzaklaştırıyoruz gibi.hastanın omzunu hafif sarsarak bilincinin yerinde olup olmadığına bakıyoruz.yanıt alınmadıysa hemen 112 yi arıyoruz.ancak hasta boğulmuş ya da travma geçirmişse 1 tur kpr uyguluyoruz.sonra 112 yi arıyoruz.telefonda nerde olduğunuzu ve durumu bildiriyorsunuz ve karşı taraf kapatmadan kapatmıyoruz.ambulans gelene kadar müdahaleye devam ediyoruz.sonra hastanın solunum yoluna bakıyoruz.eğer yabancı bir madde boğaza kaçmışsa elimize temiz bir bezi sararak sıyırarak ağızdan alıyoruz ve çıkartıyoruz.hastanın dili de geriye kaçmış olabilir.dili çıkartmak için de 2 yöntem kullanıyoruz.eğer hastada travma varsa hastanın baş tarafına geçerek baş parmaklarımız elmacık kemiklerine ve diğer parmaklarımızı çenesine koyuyoruz ve başı yukarı doğru kaldırıyoruz.eğer travma yoksa bir elimizin avcunu hastanın alnına dayıyoruz diğer elimizle de çeneyi yukarı kaldırıyoruz.daha sonra bak-dinle-hisset yöntemini uyguluyoruz.yani yüzümüzü hastanın göğsüne yaklaştırıyoruz.gözümüzle göğsünde bir hareketin olup olmadığını ağızından da nefesi hissedip hissetmediğimize bakıyoruz.eğer solunum yoksa geliyoruz en güzel kısma hayat öpücüğüne.hastaya 2 kez derin nefes veriyoruz.daha sonra dolaşımını kontrol etmek için boğazındaki şah damarına bakıyoruz.eğer nabız yoksa kalp masajı yapıyoruz.kalp masajını sternumun 1/2 sine iki elimizle yapıyoruz.bu hareketleri yani kpr yi yorulana kadar yapıyoruz.hasta kendine normale dönünce derleme pozisyonu aldırıyoruz.yani hasta sırt üstü yatarken sol elini sağ yanağına getiriyoruz, sağ bacağını büküyoruz ve bu halde sağ tarafa yatırıyoruz.30 dk sonra aynı şeyi sol tarafa yapıyoruz.ve sonuçta bu kadar basit yöntemle hayat kurtarıyorsunuz.ne mutlu size..
bu arada kpr demişken, kpr 30 kez kalp masajı ve 2 soluk verme işleminden oluşan döngüdür.
amerika tarafından kanada'ya doğru akan şelaledir.kanada, şelaleyi karşıdan gördüğünden, bu taraftan seyredenlerin amerika tarafından seyredenlere nazaran çok daha şanslı olduğu söylenebilir.kanada tarafında, botla şelalenin çok yakınına kadar gelirken, amerika tarafında ise 8(2005 fiyatı) dolar karşılığında yakındaki kayalıklara inebiliyorsunuz.bundan yararlanmak isteyenlerin her ne kadar yağmurluk verilse de 55 metre yukarıdan akan bir şelalenin altında ıslanmayan yerinin kalmaması muhtemeldir.
bir çok müzik kültürünü birbiriyle uyumlu bir şekilde buluşturan,birbirinden güzel parçalara imza atan valencia lı gruptur.parçalarını tam 142 çeşit enstrüman kullanarak yapan bu ispanyol grubu dinlemek insanı derinlere götürür ve dinlendirir.teleffuzu bilinmeyen grubun okunuşu 'le am de fok' şeklindedir.ingilizcede 'man of fire' manasına geliyor.yani 'ateşin adamı' manasında.
ilkokulda öğretmen, babamın işini ve ismini sorduğunda, herkesin bana güleceği kanaatinde olduğumdan kıvranarak söylediğim kelime.küçükken ökkeş isminin bana çok komik gelmesi ve babamdan başka kimsede bu ismi duyamamamdan kaynaklanıyor olmalı ki demeye utanmışım.daha sonra muzaffer izgü nün ökkeş serisiyle karşılaşmam, dizilerde ökkeş ismini sık sık duymam düşüncemi değiştirdi açıkcası.
bir de dizilerde nerede kötü ve gıcık bir adam var genelinin ismi ökkeş'tir.herhalde okunuşundan..
küçükken komşunun çocuğu soyadında meme geçiyo diye ağzında salyalar akıtarak beklerdi bunun karikatürlerini.ulan acaba bişey görürmüyüz diye söyler dururdu mal.
yarışmacının harf lütfen demesinden sonra çıkan kafa s.ken o sesten dolayı bir an önce müdahale edilmesi gereken program.çıldırıyorum ulan.vuvuzela dan da beter.
iğrenç ötesi sitedir.
kardeşimin ''bir site buldum hayatta bakamazsın, ölü fotoları falan koymuşlar'' şeklinde söyleminden sonra tıpta okumamım verdiği hava ve ''ben herşeye bakabilirim'' salak cesaretiyle girdiğim sitedir.(tabi bu arada kardeşim gözlerini elleriyle kapatmış açma açma diye bağrıyor.)ben de herhangi bir resme tıkladım ve karşıma iskelet resmi geldi hiç korkunç değildi.bunu okulda da görüyordum.iyice havalandım bundan mı korkuyorsunuz diye.sonra başka bir fotoya tıkladığımda aklımdan hiç gitmeyecek çürümüş mosmor ölü çocuk resmi vardı.hemen arkamı döndüm, yerlerde debeleniyorum.zaten kardeşim bunları bildiği için odadan kaçtı.internet sayfasını kapatmam gerek.ama ekrana bakamıyorum ki!!artık sayfayı nasıl kapatacağımı düşünmeye başladım.ekranı kapatsam mouse okunu göremiyorum kapatamıyorum.en sonunda elime anatomi notunu alarak ekranın büyük bir kısmını kapattım ve sayfayı bir daha açmamak üzere kapattım.
her şeye hemen havalanıp atlamamam gerektiğini öğrendim.
aynı zamanda doktor olunca bunun gibi şeylerle karşılaşacağımı bildiğimden daha da bir ürktüm.
burdan bu başlığı okuyan ancak hiç bu siteye girmemiş olan yazar dostlarımdan kesinlikle, cesaretlenip bakmamalarını rica ediyorum.daha doğrusu midesine güvenen girsin diyeyim.
yazılan entrynin ne yönde ne kadar oylandığını görebilmek.şimdi inkar etmeyelim ki hangi birimiz entry girdikten sonra ben butonuna defalaraca basmıyor.ulan acaba okudular mı beni ne dediler diye.diğer sözlüklerde olmayıp uludağ sözlükte olan bu özellik sayesinde de tepkiler açık bir şekilde öğrenilebiliyor.