kokla şair bu taşı gazze'den getirdim
bu görmüş olduğun kurşun
filistin'in göğsünden çıktı
sen oğuz atay'da yüzerken
intihar yeyip intihar kusarken
bir çocuk adam gibi öldü.
sabaha doğru bindokuzyüzaltmışdört.
kara iktidar tişörtüne bürünmüş bir şair
harlem boyunca ayaktakileri selamlıyor.
kur'an'ın açık bir sayfasında
tozu dumana katanlara kasem ediyor Allah
asfalt kanımızdan usandı diyor bir zenci.
sabaha doğru bindokuzyüzaltmışdörtte
bodler alnından öpüyor malkım'ı.
hey tamburi efendi bir şarkı çal bana
siyah-beyaz olsun eski şarkılar gibi
hani new orleans yollarında bir yük treni
hani bir vagonun tepesinde iki gezgin
rüzgarda inleyen bir ağız mızıkası
dylan
boşnak ahalinin [yani sen, ben ve o dahil herkesin] aliya'dan sonraki iki numaralı kayıt dışı kahramanı.
basketbolcu.
efsane.
efsane basketbolcu.
evvelen saraybosna takımıyla, ardından real madrid'le dünyayı sallayan, kariyer verileriyle alınmadık hiçbir ödül bırakmayan ve en önemlisi, bosna'nın bosna olduğunun farkında müstesna bir sporcu, unutulmaz bir yakışıklı.
aslında tüm bunları saraybosna'nın herhangi bir sokağının orta yerindeki 13 yaşındaki bir veletten öğrenmek hem nicelik hem de nitelik açısından daha akıllıcadır.
bilge kral, zarif kumandan, efsane mücahit, merhum aliya'nın savaşta ve barışta, hastalıkta ve sağlıkta, ölümde ve dahi kalımda en yakın arkadaşı. şair. bosna milli marşının yazarı.
sigara üreticisi bir firmada teknik eleman olarak yer alan dr. wiggard'ın [crowe], firmanın sağlığa zararlı işlerinden rahatsız olması ve şirketten ayrılması üzerine aldığı tehditleri, üstündeki kumpası, kumu ve pası anlatan şahane bir başyapıt.
"siz almina'yı tanıyor musunuz? tabii ki tanımıyorsunuz. ama şimdi tanışacaksınız ve siz de onu benim gibi çok seveceksiniz"
son günlerde ne yüzüme bakıyor
ne bir selam veriyorsun almina.
zahmet edip ne elimi sıkıyor
ne bir hatır soruyorsun almina
madem hızlı yaşamayı severdin,
neden bana yar olamaya söz verdin?
cambaz gibi kalpten kalbe tel gerdin,
maceraya yürüyorsun almina
ben yanarken hasretinin narında,
hoyrat eller bağlar bozdu bağrında
ben aklımı uğurlarken uğrunda
sen sefalar sürüyorsun almina
koca bir yaz gelip geçti gülmeden
ben giderim, sen insafa gelmeden
hayatımla oynuyorsun bilmeden
günahıma giriyorsun almina
seni gözden seni sözden sakınıp
sır vermedim dosta senden yakınıp
hasretinle hergün biraz tükenip
bittiğimi görüyorsun almina
telaşlanma kastettiysen canıma
günden güne giriyorsun kanıma
bir atımlık barut kaldı sonuma
muradına eriyorsun almina.
(tamam sözler mesele değil de) kendisinin neden böyle bir şarkı yaptığı johann wolfgang goethe universitat ve isveç akademisinin değerli üyelerince hala araştırılmaktadır.]
allah'ım kaderimde anarşi ve protesto
antidepresanlar ve içi boş bir gardırop
ne de çok yer kaplıyor mesela al pacino
yardımın gerekiyor kadıköy'deyim stop.
allah'ım kaderim bu sentimental ambargo:
alternatif referans potansiyel salvo yok,
sadece klostrofobi, hicran türbülans ve şok;
cariyeler çekilmiş yeraltına cumburlop.
allah'ım kaderimi sen yazdın sen bilirsin
kalbim oyuncak mı ne, ne kolay kırılıyor?
"deplasmandır bu dünya" diyor albino şeyhim
plasebo yutturuyor bana depresif doktor.
allah'ım kaderimden şikayetçi değilim
aksine bahtiyarım evrende bana da rol
verdiğin için şahsen, allah'ım bizler senin
falsolu kullarınız, n'olur bizden razı ol.
[ilk dörtlüğü ve "'deplasmandır bu dünya' diyor albino şeyhim" cümlesini ben aldım. kimse heveslenmesin.]
halihazırda bir devlet teşkilatı dahi olmayan somali'de, Allah'ın* izni ve yardımıyla, bir devletin yapması gereken neredeyse her şeyi tek başına yapan yardım kuruluşu.
okul yapacak, hastane yapacak, hakim yetiştirecek, telefon bağlayacak devlet yok; ama, zemzem vakfı var.
söz konusu, kahpe ırak işgali başlangıcında cannes film festivali'nde tom cruise ile beraber "bay bush'un ırak politikalarını sonuna kadar destekliyoruz" diyen steven spielberg hödüğü olunca, mide kramplarına, ayak uyuşmasına, baş dönmesine neden olan slogan.
[ayrıca, vasat bir sözlük yazarının "bir steven spielberg filmi" cümlesini mi yoksa o cümlenin sadece tümlecini mi tanımladığını bilmesi gerekir. yoksa, maazallah, sıradan bir e.t. veledi muamelesi görür ki, yazıktır.]
kıbrıs'a müdahale kararı alan türkiye'ye, dönemin birleşik devletler başkanı lyndon johnson tarafından gönderilen bir çeşit nota-mektup. mektupta, türkiye'nin olası bir harekatı karşısında -ki bu yunanistan'la karşı karşıya gelmek anlamına geliyordu, gerginleşen rusya-türkiye ilişkilerinde nato'nun tarafsız kalacağı uyarısında bulunuluyordu. inönü'nün meşhur "yeni bir dünya kurulur, türkiye'de bu yeni dünyada yerini alır" lafı da bu mektup üzerine dillendirilmiştir.
1974 kıbrıs barış harekatında ambargo gibi kahpeliklerle iyiden iyiye çirkefleşen abd'ye karşı türkiye'deki "sağcı", "solcu", "yeşil", "kırmızı"... kim varsa, hepsinin bir ağızdan abd'ye kafa tutup rusya'dan yana tavır aldığı tarihi mutabakat günlerin de öncüsü sayılır bu mektup.
en az "almanya yenilince biz de yenilmiş sayıldık" kadar saçma sapan söylem. ilkokul yıllarından miras "dokunulmaz" lakırdı. emperyalizmin bu civardaki en zararlı iğnelerinden biri.
-arap aleminin saf öfkesini toplayan ve aşina olunan tabirle, ortadoğu'nun kalbine hançer gibi saplanan israil'i tanıyan ilk devletlerden biri türkiye'ydi. aynı zamanda, türkiye, israil'i tanıyan ilk "müslüman" ülke olarak da tarihe geçti.
[şahsen, hiçbir şeye yanmıyorum da, şu araplara duyulan anlamsız öfkenin 10'da birini birinci dünya savaşında kudurmuş köpekler gibi üstümüze saldıran ingilizlere, fransızlara, italyanlara; yahut truman doktrini ve johnson mektubu gibi densizliklerle bizi felç eden amerikalilara yöneltebilseydik, tarih bilinciyle daha fiyakalı işler yapabilecek günlerimiz çok daha yakın olurdu, ona yanıyorum. neyse; yine de ümitler gün gün tazeleniyor şu ara...]
kendileri cumhuriyet kutlamalarında aşka gelmiş ve göbek atan hanım kızımızın alnına, türk geleneklerine bağlılık adına, para yapıştırmışlardır.
o değil de, benim derdim başka;
milyon tane haber sitesi var,
her bir haber sitesinde milyar tane "flaş" haber var.
azıcık uğraşılsa, her 3 dakikada bir, "sansasyonel" bir haber yakalanıp, sözlük'te başlıklaştırılabilir.
sanırım masa-başı iş gören sözlük kullanıcılarının vakit geçirme yöntemlerinden biri, bu manşet-başlıklar.
ben şimdi bu entry'i "chp" ya da "tacidar seyhan" ya da "kemal sağ" ya da "alna para yapıştırmak" başlıklarına yazsam ne olurdu ki?
anlıyorum, galiba. zira bu tür haber-başlıklardaki polemikler sayesinde evime de-şarj vaziyette gitmiş oluyorum. bir dinginlik, bir iç-huzur...
kanaatimce, maça gidip fütursuzca ağız dolusu küfretmekten farkı yok bu işin.
bir daha yaparsam da adım mesut, göbekadım bahtiyar olsun.
neyse.
adettendir, entry'i usulünce bitirelim: akp kötü, chp çok pasif, sezer çok dürüst bir insan, "ne hale geldiğimiz ortada", "bu çağda bu kafa", orhan pamuk şeyaptığı için şeyolmuştur, satılan mal geri alınmaz, alex'le tümer bir arada oynamaz.