gerçekte neye, kime hizmet ettiği alenen belli olan sözde siyasal parti hdpnin meclise girmesine çocuklar gibi sevinen bir takım tatlısu solcularının dil uzatma cesareti gösterdiği "milliyetçi" parti.
tespit kasıp can sıkmak istemiyorum,zaten bu başlığı okuyan bir insanın eylemi gerçekleştirmek için ne kadar kararlı ve heyecanlı olduğunu düşünürsek buna gerek yok. o yüzden söyleyeceğim tek şey korunmayı unutma.
yoksa en iyi ihtimalle koca bir ayını acaba bir problem var mı düşüncesiyle gün sayarak geçirir, yaşayabileceğiniz sağlık sorunları riskini de tavana çıkartırsın.
bu gece herkese "yeşil duvar" tehlikesinin gümbür gümbür geldiğini gösteren, kimi zaman ağlatan kimi zaman güldüren, çıkar gözetmeksizin, lig ayırt etmeksizin olduğu her yerde olmaya çalıştığım, yoluna yıllarımı harcamaktan mutluluk duyduğum, güzel şehrimin güzeller güzeli spor kulübü.
bulunduğu her ortamda aile olmanın önemini vurgulayan, temsilciliği bulunan illerde bursalı öğrencilere gurbet hissi yaşatmayan, her geçen gün giderek büyüyen, mensubu olmaktan gurur duyduğum bursa'nın önde gelen dinamiklerinden olan üniversiteli bursasporlular derneğinin bilinen adı.
ben hariç herkesle iyi anlaşan diye düzeltmek istediğim, dahil olmadığım, olmak istemeyeceğim insan tipidir. böylelerini samimi bulmadığım gibi bulundukları ortamda kendimi huzursuz hissediyorum. fazla yapmacık geliyor bana bu tarz insanlar.
ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
pervane olan kendini gizler mi alevden;
sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu...
gün senden ışık alsa da bir renge bürünse;
ay secde edip çehrene yerlerde sürünse;
her şey silinip kayboluyorken nazarımdan
yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...
ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!
bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
dinmez! gönlün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
dinmez! ebedi özleyişin bestesidir bu!
hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
görmek seni ukbadan eğer mümkün olsaydı.
dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
tek bendeki volkanları söndürse denizler...
hala yaşıyor gizlenerek ruhuma "kaabil";
imkanı bulunsaydı, bütün ömre mukabil
sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.
mehtaplı yüzün tanrı'yı kıskandırıyordur.
en hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur,
kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik.
bir aralar sahibi olduğum ve gücünün küçümsenmeyecek kadar çok olduğunu düşündüğüm arabadır kendisi. kullandığım süre boyunca dert yandıran ama sattığımda içimde bir burukluk oluşturan, benim diyen sedan arabadan konforlu koltukları, sürücüyü farklı duygulara sürükleyen konsol göstergeleri, ufak kasasının altında gizlediği güçlü motoru olan bu aracı sırf çevremde yer alan insanların "sen öğrencisin, bu kadar fazla yakan arabayla ne işin var" şeklindeki söylemlerine dayanamayıp elimden çıkardım. yazının devamını okuyana kadar sonraki hayatıma 1300 cclik az yakan bir araç alarak devam ettiğimi düşünebilirsiniz ama maalesef durum düşündüğünüz gibi gerçekleşmedi.
şuan 2000 cc hacminde 150 hp gücünde f7r motorlu bir megane coupe sahibiyim ve hala öğrenciyim. sanırım bir yerlerde hata yapıyorum sözlük.