küçükken evin içerisinde bir avuç dolusu para bulup sevindiğim de annemin ''artık onlar geçmiyo '' sözleriyle şaşa kaldığım, sakızın evin içerisinde bulunan paradan daha değerli olduğu durumlardır.
gündelik hayatta işimdeyim gücümdeyim formunu yakalamışken aniden aklıma bir düşünce geliyor ve bu düşünceyi entrye dönüştürsem çok tutar diyorum ve ardına '' boşver yahu bu saatte sözlükte kimse yoktur, gece girersem artı oy patlaması yaşarım '' sözlerini söyleyip vazgeçiyorum, gece oluyor ne düşünce var ne entry, ee haliyle oy da yok... oylum oylum oylanmam gerek sözlük
sözlükte en sevdiğim başlık yaran inci sözlük ayarları olup, bu başlığı yazmaya üşendiğimden, sürekli olarak şukela butonunu tıklayıp, başlığı yakalamaya çalışıyorum. bazen saatlerimi alıyor, fakat basmak, karanlıkta yazmaktan daha kolay bruder.
öğle vakitlerinde,'' hadi uyu '' sesinin kesilmesiyle, uyumaya vaktinin olmaması. uyku senin için giderek azalan bir dinlenme eylemsizliğine dönüşüyorsa bil ki artık büyüyorsun, uyku senin için giderek sonsuzlaşan bir durağanlık eylemine dönüşüyorsa bil ki ölüyorsun.
kapıları kilitli arabanın, kapısının açılma anıyla eş zamanla kapı mandalını asılmak ve beraberinde sizinki hariç tüm kapıların açıldığının farkındalığı.
hayatıma müdahale edilmesinden nefret edip, bir başkasının da hayatına müdahale etmekten kaçınıyorum. yakın çevremden birisi bir başka birisine ne zaman '' şöyle yap, böyle yap '' gibisinden hayat dersleri verse, aklıma '' abi iyi de adamın hayatına neden müdahale ediyosun '' sözleri gelir fakat söylemem, çünkü söylediğim taktirde bende onun hayatına müdahale etmiş olurum düşüncesine kapılırım. *
kurşun kalemi çok kullanan insanın yapmış olduğu eylemdir. mimarlık öğrencileri, sanat okulu öğrencileri, grafik öğrencileri v.b. bilirler. kurşun kalemi kalemtraşla açarsanız eğer çok daha çabuk tükenir, eğer hassas bir ele sahipseniz kalemi bıçakla açarak, çok daha tasarruflu kullanabilirsiniz. biçim işlevi izler.
bir günün daha sonuna yaklaşıyordum. biraz yürüyüp hava almak için dışarı çıktım fakat soğukla yağmur birbirleriyle işbirliği yapmış olsa gerek ki bana izin vermiyorlardı. yürümeye devam ettim aşağı yukarı 1 km uzaklaşmıştım evden, ahmak ıslatan dedikleri bu olsa gerek sırılsıklam oluşumdan anlamıştım, üstüne birde yoldan vurdum duymazca giden bir araba üzerime su sıçrattı normalde olsa küfrederdim ama bende onun gibi vurdum duymaz bir şekilde yoluma devam ettim. ellerim cebimde ve telefonumun titreyen ellerime eşlik etmesini istiyordum ufak bir çağrı yada birkaç kelimelik mesaj bekliyordum. derken kendimi evde buldum belki senden mesaj gelmeden bir mesaj daha atmam yüzsüzlük ama kendimi durduracak değilim. bugün etik duygusunu bir kenara atmak isterdim, yanında uykuya dalmak isterdim ve sıcak bir sarılma sonrasında yüz yüze bakmak isterdim nefesin yüzümde buğu yapsın diye. iyi geceler
yaşamın devamı,
dünkü yağmur dindi, ıslaklığım geçti fakat havanın kuru soğuğu devam ediyordu. yine bir gün sonuydu yorgunluğum bu gece dışarıda yürümemi engelledi, fakat balkonda biraz nefes almama engel değildi. dişlerimin titreyişi içime yansıdı, dudaklarımın çatlamış olduğunu hissettim, düşünmeden birkaç adımda yatağıma yaklaştım, ışığı bile açmadan yorganıma mumyalandım retinamı siyaha boyuyorum ve slüetin karşımda. kaldığı yerden devam ediyor, bu kez dudaklarımın çatlak olmasıyla senin nefesini daha yakından hissediyorum zaten buna da ihtiyacım var. bu kez nefesin dudağımda yoğuşma yaratıyor ve buğular ıslaklığa dönüşüyor. burnumdan verdiğim nefes göz kapaklarına çarpıyor, kirpiklerini dalgalandırıyor, yüzünde farkında olmadığın bir tebessüm. dünden bugüne değişen sana daha yakın olmam. kurgusuz bir hayalin ardından iyi gecelerim.
yanımda ki kişi durmaksızın kendini övdüğünde, ben de ardına durmadan kendimi kötülüyorum. sonunda karşımdaki kişi '' sen aslında öyle birisi değilsin '' dediğinde ben de '' sende aslında bahsettiğin gibi birisi değilsin '' diyorum.
kredi verebilmek adına bin bir türlü yalakalığı yapıp, başarıya ulaştıktan sonra müşteri arkasını dönüp banka kapısından dışarı çıkarken, '' inşallah kredisini gününde ödeyemez '' duasını eden personeli bünyesinde çalıştıran ''yara-sa'' bank.
+ ben de senin bugünki halini pek isyankar gördüm genç, hayır ola?
- ergenliğe giriyorum ondandır.
+ dikkat et de ergenlik sana girmesin. ( nihahahahhaha )
- er benim, genlerimde sana girsin...
arkadaşları ali derler hani oturur bizim kahvede
yakmış abayı bir dilbere nefaset birşey fidan boylu
bizim ali pişpirik oynar mfö dinler maç seyreder
dedim ki abayı yakmış kıza bundan haberi yok kızın ama
ali desidero aliii ali desidero.
...............................................
you know they say our coffee sits on al ali
hardly anything i have burned a belle nefaset tall saplings
mfo listens to watch the match we play ali pişpirik
i said to her smitten girl does not know it but
alii desidero desidero ali ali.
yeni yeni bitme zamanlarımda okuldan kaçıp dedemlerin oturmuş olduğu eski datça mahallesine giderdim. otostopla gitmenin vermiş olduğu heyecan ve kendimin büyük olduğunu hissetme çabaları... taş kaplı dar yolların vermiş olduğu soğukluk ve oradaki fazla insanı tanımayışımın vermiş olduğu korkuya eklenen bir evin verandasındaki ak sakallı dede;
masa başında güne bakan çiçeklerinin arasında kaybolan, saçı sakalına karışmış, bıyıkları maltepe sigarasından sararmış, patlıcan burunlu, elinden kalem ve karalama kağıtlarını eksik etmeyen dedevari birinden korkuyorum. o evin önüne geldiğim zamanlarda ayaklarım kıçımı dövmece hızlı hızlı koşuyorum. zamanla farkına varıyor ve '' ne diye korkuyosun ki? suç mu işledin? '' diye laf atıyor. yüzüne bakıp sadece kafamı yana doğru bilmem işareti yapıyorum ve yanına gidiyorum. üzerinden çıkarmadığı tiftik tiftik olmuş yeleği sanki en değerli hazinelerinden birisi gibiydi. yanı başında bulundurduğu şarap şişesi sevgilisi olsa gerek derdim. o yıllarda bende kaçamak alkol alıp bunu bir meziyet sanıyordum ve patlıcan burunlu amcanın yanına bir şişe şarapla gidiyordum. '' yapma bea evlat, hadi anladık okuldan kaçıyosun ne diye şarapla geliyosun '' derdi. ee üzüm üzüme baka baka kararmış derdim ki ardından ''bizimkisi itle yatan bitle kalkmaya benzer evlat'' derdi. ''evin'' neyimize yetmiyoda gidip bol etiketli mantarlılardan alıyosun sözünüde cümlenin kıçına yerleştirirdi.
o yaşlarda kim olduğuna dair bir bilgim yoktu ve kendisine de sorulmayınca kendiyle ilgili cevaplar vermezdi. o yüzdendir benim ona patlıcan burunlu amca deyişim. meğersem o can yücelmiş.