Uygulamaları artık insanlar kendi psikolojik durumlarına göre kullanıyor genelleme yapmamakla birlikte, mesela bir insan gündem takip edip aynı zamanda kafa dağıtmak istiyorsa twitter kullanıyor ama sadece eğlenmek, kafa dağıtmak, gün içindeki yorgunluğunu atmak istiyorsa instagram kullanıyor, yaşlı ve teknolojik gelişmeleri takip edemiyor ise facebook kullanıyor. Bunların arasından instagram en sahte olanı çünkü herkes kendi gerçekliğini kurmuş ve o gerçeklikte en mutlu şekilde yaşamaya çalışıyor. Bir yanda yemekler, bir yanda manzara fotoğrafları, bir yanda arabalar, bir yanda inanılmaz güzel kadınlar, resmen dünyanın en iyi yanlarını alıp sadece bu pencereden bakılan saçma bir gerçeklik kurulmuş insanlar bu pencereden nefes alıp, bu dünyanın radyasyonundan kurtuluyor.
Twitter'da popüler bir avukat, son olaylarda aktif rol alıp bir çok öğrenciyi serbest bıraktırdı lakin sol görüşe aşırı bağlı yani akp'nin en sevdiği muhalif kesim olan insanlar, avukatı önceden attığı tweetler yüzünden linç ediyorlar.
Ofansif mizahı savunanlar ''her şeyin mizahı yapılır'' der. Ben başka bir şey soruyorum; Her şeyin mizahı yapılmalı mı ? bu ne kadar gerekli ? insanların bir şeylerini deşerek mizah yapmanın kime ne yararı var.
Hepimiz bir şeylere ayak uydurarak yaşarız; işimize, okulumuza, arkadaşlarımıza, sevgililerimize..
insanın yaşamı ayak uydurmalara bağlıdır kim daha iyi yaşamına ayak uydurursa o daha iyi yaslanır yaşama ama tabi insan en çok kendisine ayak uydurmalıdır çünkü insan kendisinin direğidir, kendine yaslanamayan insan yaşamında eksiktir.
insan kendi içinde başka bir hayat yaşar ama bu yaşamı unutmak zorunda kalır, modern yaşamın kendisine verdiği olanakları kullanır çalışır, okur, evlenir ama bunu neden yaptığının cevabını bulamaz herkes yaptığı için yapar yani herkese ayak uydurur, kendisine ayak uydurmaz.
insanın kendisine ayak uydurmasının önemi işte burada ortaya çıkıyor çünkü toplum sanıldığı gibi bizi kapsayan değil bizi dışarıda tutan bir olgudur, toplum bizi dışarıda tutmak için her fırsatı değerlendirir eğer insan kendisine ayak uydurursa topluma ihtiyaç duymaz, artık toplumun direğine ihtiyacı yoktur, kendi direklerine yaslanmak ona huzur veriyor kendi içindeki yaşamı yaşıyordur.
Bu nasıl yapılır bilmez belki Nietzsche'nin dediği gibi ''üstün insan'' olmak lazım ama insanlar artık birbirinin farklı klonu gibi hiç bir şey farklı değil farklılığın olmadığı yerde ''üstün insan'' olunamaz.
En büyük terördür insanlar bağlandıkları "değerler" uğruna bir başka insanı sırf "kafir" diye öldürür ve bu normal karşılanır. ismet özelin dediği gibi "her müslüman terörist olmak zorundadır" evet doğru her dine inan insan terörist olmak zorunadır çünkü dinini başka türlü kabul ettiremez ve yayamaz ve bu insanlığın ölümünün kısır döngüsüdür.
gerçekten öyledir, fetöcü ne kadar adam varsa zamanında akp için çalışmış, oy toplamış hatta oy vermiştir araları bozulunca bu durum daha iyi ortaya çıktı akp'nin içinde fetö ile beraber fotoğrafı olan, gel artık bu hasret bitsin diyen adamlar var ve en iyi örnek; fetö okullarının önünde fotoğraf çekilen biri başkent belediye başkanı adayı.
normal bir şeydir, yaptığınız normal davranışları güzel cümleler ile süsleyip, güzel göstermeye ne çok meraklısınız. kitap ile kahveyi birlikte instagrama atmak gibi.
dostoyevski'nin ''karamazov kardeşler'' adlı eserinde goethe'nin şiiri olarak bahsettiği ama hiç bir yerde bulamadığım şiiridir. içim burkuluyor, gözüm açık gidecek bulamaz isem.
Reenkarnasyona bir numaralı kanıt olarak gösterilen “Titu olayı” iki buçuk yaşındaki Titu Singh isimli bebeğin ailesine önceki hayatıyla ve öldürülmesiyle ilgili ayrıntıları anlatmasıyla ortaya çıktı.
Önceki yaşamlarında öldürüldükten sonra hayata dönerek katillerinin yakasını bırakmayan kurbanların reenkarnasyon hikayeleri oldukça sık anlatılan bir durum. Ancak 1990 yılında ingiliz BBC televizyonunda yayınlanan bir belgeselle büyük olay yaratan Hintli Titu Singh’in reenkarnasyon hikayesi tüm dünyada yankı uyandırmış ve tartışma yaratmıştı.
Hindistan’da yaşayan Titu, ailesine önceki yaşamındaki hayatını ailesini ve Agra şehrindeki eski evini anlatmaya başladığında 2.5 yaşındaydı. Anıları o kadar detaylıydı ki bir radyo dükkanında çalıştığını, adının Suresh Verma olduğunu ve Uma isimli eşinden 2 çocuk sahibi olduğunu bile anlatıyordu. Ailesi önceleri çocuğu ciddiye almıyordu ancak bazen bir yetişkin gibi davranan Tito bir gün silahla vurularak öldürüldüğünü, daha sonra cesedinin yakılarak küllerinin nehre atıldığını söylediğinde endişelenmeye başladılar.
Titu, Agra’daki evini özlediğini söylerken ağabeyi şehre giderek bu hikayenin doğruluğunu araştırmaya başladı. Uma isimli 2 çocuk sahibi dul bir kadın tarafından işletilen Suresh Radyo isimli bir dükkana rastladı. Uma, Singh ailesini ziyaret etmeye karar verdi. “Önceki aile”sine kavuşan Titu, Uma’ya önceki yaşamında gittikleri bir panayırı anlattı ve evlerini bahçesine gömdüğü altınlarda bahsetti. Şoke olan Uma, kocasının yeniden hayata döndüğüne inanmıştı.
Dehşete düşen aile hikayeyi doğrulamak için Titu’yu Agra’ya götürdü. Küçük çocuk, Suresh’in 2 oğlunu hemen tanıdı ve ölümünden bu yana radyo dükkanındaki değişiklikleri de hemen fark etti. ingiliz BBC kanalına çıkarılan Tito, Suresh’in arabasında otururken başına yediği bir kurşunla hayatını kabettiğini anlattı. Otopsi raporları da kurşunun Suresh’in sağ şakağından girdiğini kafasının sol tarafından çıktığını gösteriyordu.
Daha sonra Tito’nun saçları canlı yayında tıraş edildi ve küçük çocuğun başının sağ kısmında tam da kurşunun girdiği kısımda ve sol tarafta kurşunun çıktığı kısımda 2 yara izi olduğu ortaya çıktı. Küçük çocuk Agra’daki bir mahkemeye cinayetin başka ayrıntılarını da anlatarak otoriteleri davayı yeniden açmaları için ikna etmeyi başardı. Titu’nun verdiği bilgiler sayesinde Suresh’in katili yakalandı ve mahkeme önüne çıkarılarak yargılandı.
https://galeri.uludagsozluk.com/r/1497162/+
Moğolların hanı olduktan sonra Ming hanedanının (1368-1644) egemenliği altındaki Çin’in kuzey sınırları için sürekli bir tehdit oluşturdu. 1550’de ordularıyla Çin’in kuzeybatı sınırını belirleyen Çin Seddi’ni aşarak, başkent Pekin’in dış kesimlerini yağmaladı. Ama, birkaç gün sonra Moğolistan’a geri çekilmek zorunda kaldı.
yani anlaşılacağı gibi çin sen seddi geçilmez değilmiş.
nereden geliyor bu değirmenin suyu diye sormadan edemediğim paradır. bu futbol aşkı neden birden böyle birden patlak verdi anlamadım, adamlar deli gibi takım satın alıp ortalığın ebesini ağlatıyor nerede eski takımlar.. bide hıyar alır gibi o kadar rahat futbolcu alıyorlar ki hiç anlamıyorum.. harbi zenginin parası benim gibi fakirlerin hem çenesini hem beynini yoruyor.
düşününce saniyeler bizi ölüme daha çok yakınlaştırıyor, saniyeler sanki seri katiller bizi öldürmek için akıyorlar zamanda, insanın aklına gelince bir tuhaf oluyor. ve bunu bilmeden hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz.