nickless cage
1408 (heykeli dikilesice)
üçüncü nesil yazar 8 takipçi 100.40 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    i know it s over

    14.
  1. riff'lerine kapanıp, bir müddet orada saklanmak/sakınmak/takılmak istediğim şarkı. bebeğim çok çok'sun.
    5 ...
  2. barış bıçakçı

    13.
  3. gülten akın'ın o meşhur dizesi "ah kimselerin vakti yok durup ince seyleri anlamaya", barış bıçakçı için geçerli değildir. iyi ki de değildir. barış bıçakçı durur. sakin sakin sakinler. ince ipince şeyleri görür, anlar, inceler sonra da anlatır. vaktiniz yoksa da yaratın ve bu güzel abimize kulak göz zihin verin derim. kıymetini bilelim...
    3 ...
  4. istanbul12

    6.
  5. ilk albümleri olan ilk'i nihayet çıkaran orkestra or group or band. ilk albüm konserlerinde, şarkılarını ilk dinleyenlerden biri olmak isterseniz 26 ekim'de ckm'ye buyrunuz: http://web03.biletix.com/etkinlik/MKIST/DIGER/tr
    0 ...
  6. dağınık

    0.
  7. kafa
    sakal
    fikir
    oda

    yazı
    çizi
    yatak
    kitap
    film
    müzik
    sperm
    bakış
    görüş
    hayal
    kırıklık
    bulantı
    sevgi
    sövgü
    dünyam...
    varım yoğum dağınık
    ve bir varım bir yokum.
    -Toparlan lan toparlan lan toparlan lan toparlan lan!
    4 ...
  8. arthur rimbaud

    42.
  9. yol uzun
    mevsim yaz
    sakinken gençken ve hala güzelken
    tercihen yalnızken
    bazen de sevişirken
    biraz yatmadan önce, sabah kalkınca en çok
    taze diri sonsuz ve zehirsizken
    rüzgar eser, kokan denizdir
    tuz tadı fazla uzaklaşmamışken
    uslu durup da irinleri görme modunu kapatmışken
    yol uzun
    mevsim hala yaz
    sakinken gençken ve hala güzelken
    okuyup okuyup okuyup da usulca gülümserken...
    2 ...
  10. turgut uyar

    213.
  11. Tanrını da al git Azrail,
    Sana Turgut uyar'dan hayır gelmez.

    ölümsüzlük yıldönümün kutlu olsun uyar baba. ah usta, güzel usta, votka?
    4 ...
  12. boşu boşuna sarf edilen kelimeler

    1.
  13. bence hınçla bileniyorlar bir yerlerde. bile bile susuyorlar. bilenlere bıyık altında gülümsüyorlar. masaaltı votka çakıyorlar. sarhoşlanıyorlar. yalpalıyorlar. ama öfkelerini unutmuyorlar. onlar. kimler? o, en olmaz dediklerin işte. onlar. gereksiz yere dışavurulanlar. püskürtülenler, hak etmedikleri güruhlara saçılanlar. yazık edilenler. unutulanlar. aranıp sorulmayanlar. terk edilenler. harcananlar.

    bu kadar gereksiz laf kalabalığının, soytarılığın, pespayeliğin, rezilliğin, gerizekalılığın ve envai çeşit insansal faulün bir cezası olacaktır elbette. olmalı. olsun.
    4 ...
  14. boğaziçi köprüsü

    33.
  15. intizar.
    intihar.
    tam karşımda. hep aklımda. her akşamda.
    rüzgar, deniz, acı, geçti, balıklar, balıklar, balıklar, sonsuzlukçularlalar.
    hiçbir şeyden haberiniz yok sizin, japonya'da mühendislik okuyan çocuklar!
    -dur yavuz, sakin. sakin. sakin.
    1 ...
  16. edip cansever

    183.
  17. değişik bir ağustos yaşanıyor. Nereden estiği belli olmayan rüzgârlar günlerce zihinlerde gürleyebiliyor. yaz eylemlerine şaşırmamak gerektiğini aşklardan ve şairlerden ve yalnızlıklardan bellemiştik halbuki ama kainatı hala merakla algılamaya çalışan beyinlere gel de söz geçir. neden bu kadar meraklıyız, merak etmiyoruz. yalnızca merak ediyoruz. alabildiğine leş alabildiğine gündelik ve alabildiğine paçavra şeyleri çoğunlukla... meraklar arasında bir erdem sıralamasına girmeye gerek de görmüyorum esasında. insanlar hiçbir şekilde sıralanmamalı da. insanlar için yapılabilecek en iyi şey belki de onları sınıflandırmak ve kendi hallerine bırakmak. insanlar en çok ikiye ayrılıyor 2011'de ve milattan önce 986'da: Ölüler ve yaşayanlar. işin güzel tarafı demokratik de bir sınıflandırma. her insan, iki sınıfın da tadına bakabiliyor. Yaşamın değilse de Ölümün tadının aynı olduğunu düşünüyorum. Başarısız bir tanrı, orada bir başarıya ulaşır, diye umuyorum en azından. Cennet cehennem falan filan söylentileri var ama ben hala ona bir şans verilebilir diyorum. Vazgeçtim vermeyelim. Benden onay alamadı evet. Dağın umursamadığını bile bile ona küsen tüm tavşanlar; seviyorum sizi. Konu dağıldı. Ne diyordum? Ölüler ve yaşayanlar. bu kadar. temelde bu. fazlası değil. öldün. bitti her şey. pespaye hırsların, geri zekalıkların, mutlulukların, çileğin, hüzünlerin, spermlerin, tütün kokusunun ve egzoz dumanının falan filan hiçbir anlamı kalmıyor artık.

    Bazı canlılar da var ki onlar ölmeye çalışsa da ölemiyor. edip cansever bu eşsiz ruhlardan biri işte. iyi ki doğmuş iyi ki ölememiş. Ona olan Sevgim ve saygım; tıpkı kendisi gibi sonsuz. hürmetler.
    4 ...
  18. turgut uyar

    200.
  19. ankaralı bir 1927'de, hiç ölmemek üzerine kurgulanmış bir hayata -bugün- merhaba diyen ruh feneri... iyi ki doğmuş, iyi ki.

    her evde bir turgut uyar şiiri okunsa bugün, herkes bir başka sussa ve göğe baksa... içimiz güvercinleri okşamış gibi rahat, güvercinler bahtiyar, dünya biraz daha huzurlu olabilir... ben başlıyorum, gerisi size kalmış.


    Önce sesin gelir aklıma
    Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm
    Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli
    Sonra cumartesi günleri gelir
    Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum
    Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak.

    Kırk kere söyledim bir daha söylerim
    Savaşta ve barışta, karada ve denizde,
    Düşkünlükte ve esenlikte
    Zamanımız apayrı bize göre
    Yanyana olduk mu elele
    Aç kalsak ağlamayız biliyorum.

    içim güvercinleri okşamış gibi rahat
    Sen yanımdayken ister istemez
    Geniş meydanlarda akşam üstleri
    Üstüste üç kere deniz, üç kere çınarlar.

    Sen yanımdayken ister istemez
    Uzak ırmakları hatırlıyorum.

    Arasıra düşmüyor değil aklıma
    Yabancı kadınların sıcaklığı
    Ama Allah bilir ya, ne saklıyayım
    Yanında ihtiyarlamak istiyorum...
    4 ...
  20. yaşam sevinciyle dolu günler temenni ederiz

    1.
  21. bir yol üstü dinlenme tesisi anonsu.

    "antalya'dan hareketle ısparta, kütahya üzerinden istanbul'a devam etmekte olan kamil koç turizmin sayın yolcuları, mola süreniz dolmuştur, lütfen otobüsteki yerinizi alınız. hedehödö dinlenme tesisleri olarak teşekkür eder, yaşam sevinciyle dolu günler temenni ederiz."

    rüzgarlı bir yaz akşamüstüydü. iç ege püfür püfürdü. ağzım dilim küfür küfürdü. anonsu duyduğu anda bir acayip oldu ruhi bey. sen ruhi bey nasılsın? metni kaleme alan adamı düşündüm. sevgilisinden yeni ayrılmış bir bedbaht olabilirdi. ya da yalnızca bir şakacı. şair olmak isteyip de becerememiş alelade bir dinlenme tesisi çalışanı belki de. yaşam sevinciyle dolu günler temenni etmesinin beni ne kadar mutlu ettiğini şu an telefon açsam ve kendilerine iletsem mi? bana manyak derler mi? "gerçekten her şeyden bıktığım bir andı, anonsunuzu duymak beni yeniden hayata bağladı" desem çok mu abartmış olurdum? yaşam sevinci... bir bulup bir kaybettiğim. bir coşturup bir durdurduğum. bir dokunup bin ah işittiğim...

    ilerleyen yıllarda herhangi bir yol üstü lokantasında şöyle bir anons çıkarsa karşına, sakın şaşırma. o benimdir bebeğim:

    "haydan gelip huya giden dünya turizminin sayın yolcuları... yaşam sevinciyle dolu günler temenni ederim size. sevgilerimle."

    sevgililililerimle.
    4 ...
  22. dediğidir

    1.
  23. "fazla üzerine gelmiş olabilirim bugün
    ama benim de işim bu
    başka şeyler denemedim mi sanıyorsun ha, lanet olsun!
    mutlu muyum ki insanları mutsuz ederken?
    varoluşumun nedeni bu, üzgünüm.
    şimdi o şansonun sesini biraz daha aç
    yüzünü yıka ayağa kalk bir şiir yaz bağıra çağıra oku
    kâinatı senin kollarına bırakıyorum, sahne senin.
    beni affet."

    akşamüstü rüzgârına karışarak beni -şimdilik- terk eden tarifsiz iç sıkıntısının,
    dediğidir.
    1 ...
  24. yirmibirinci yüzyıllının andı

    1.
  25. sabah tutuklanıp akşam salıverildiğim ofishanelerde
    en derinliksiz kelimeler
    en renksiz nefesler
    -bazılarının nefesi renklidir. ben kokladım.
    son model mimiklerle
    ruhumu törpülemekten imtina etmeyeceğime
    sahip olduğum her şey üzerine ant içerim!
    2 ...
  26. turgut uyar

    191.
  27. en sevdiği temmuzmuş aylardan. öyleyse dünyanın en güzel temmuzları uyar babanın olsun. en çok onun.

    söylenir ve yarım kalır
    bütün aşklar yeryüzünde
    bir kaktüs bol sudan nasıl
    nasıl çürürse öyle

    en sevdiğim temmuzdu aylardan
    hazirana benzediği için biraz
    biraz da kendiliğinden
    belki de müşteriye iyi davranan
    efendi bir bakkal kimliğinde

    nasıl mutlu oldum iki yaz
    nasıl mutlu oldum kardeşler
    salkımsöğüt bir ben iki
    bir üçüncü var mıydı bilmiyorum
    üçüncü vardı elbet
    bir yaban ördeğinin sevincini taşıran
    bir sonbahar gibi köpüren
    temmuza benzese de
    öyle oldum ki anlatamam
    sıcak yaz
    solgun bir coğrafya gibi belleğimde
    şapkalar çiçekler eski elbiseler
    geçmişi olan eski elbiseler
    denizden çıkan bir ışık
    unutulmuş bakımsız arka bahçeler
    öyle oldum ki anlatamam
    her mevsimde sonbaharı taşlayan
    bir çocuk nasıl olursa

    belki de bitip tükenmeyen
    bir fetih döneminde
    atlar nasıl kişnerse
    yani durgun bir suyun
    erguvandan aldığı renkle
    gidip geldim caddelerde
    Fatih nerdeydi Samatya nerde
    nerden gidilirdi Üsküdar'a
    düşünüp durdum günlerce

    anlatamam ormanların ettiğini
    nasıl dayandım o mutluluğa
    tükenmez bir ışık olan mutluluğa
    deniz ve ışık olan
    karmakarışık bir mutluluğa
    nasıl

    şimdi bir şarap gibiyim
    coğrafyasız
    eskimeye bırakılmış fıçısında
    2 ...
  28. huzur

    173.
  29. huzursuz ruhlar var. huzursuz bir dünya var. ilk sayfalarında huzur veren, huzur adlı bir roman var. çok yaşayınız sayın tanpınar. suat diye bir adam var, sonra. huzurun içine eden. huzursuz ruhlar hala var.
    2 ...
  30. turgut uyar

    186.
  31. Birtakım düşünceler okuyor, balonlar patlatıyorum.
    Yeni bir yaz geliyor ve ben yine vantilatör almaya üşeniyorum.
    Şehirler bitmiyor, şiirler yetmiyor.
    Bu kadarı da fazla artık!
    Ayışığı banyosunda arındııık arındık. Yoksa?
    -Zor geliyor bazen insan olmak, gücüme gidiyor bir tür adına utanmak.

    Nerede bırakırsam bırakayım,
    aynı yerde ve bütün .....'lığıyla (şşşş!) beni içeri buyur eden Turgut Uyar,
    23 Haziran 2011'in sana selamı var.

    Ah usta,
    güzel usta,
    votka?
    3 ...
  32. mesai bitimi yaz kadınları

    1.
  33. onsekizsıfırsıfır diye bağırınca saatler,
    salıveriliyorlar şehrin sokaklarına ayarlama enstitüsünce.
    onlar ki ruhları -geçici de olsa- azat edilmiş modern köleler,
    onlar ki üzerlerinde çiçekli renkli aldımsenili dekolteli elbiseler...
    odamda oturmuşum, izliyorum dağılışlarını, doğaya yaydıkları kokuları.
    rüzgar ılık tatlı esiyor,
    penceremde mesai bitimi yaz kadınları.
    canlarım benim.
    öperin.
    5 ...
  34. kazım koyuncu

    533.
  35. "işte gidiyorum" dedi. gitti. dünya bütün pisliğiyle dönmeye devam etti. etmese miydi? nerdee dünyada o karakter! neyse... ne güzel ağabeyimizdin sen be kazım ağabey. seviyorum seni. sonsuz saygı benden.
    4 ...
  36. serinlerde bir yerlerde

    1.
  37. saçlarda rüzgâr
    dalga kokusu burunda
    ayaklar özgür, kumlar tepelenmekten kızgın
    mavilimcil-yeşililili bir dünya
    -hey gidinin algleri, nasıl unuturum lan sizi!
    yaşasın renklerin sevişkenliği
    bitmesin buz gibi biranın bosphorus yolculuğu
    ve işte tene tuz ekilen öğle saatleri
    bronzlaştıkça başkalaşıyorum
    kusura bakma ey kendilim, ben başkasını seviyorum
    ray ban bana, yaralanmış güneşler gözüme
    yastıklaştırılmış en sevdiğim solmuş tea-shirt'üm başımın üstüne
    kirlenmiş sakalımın biraz üzerinde konuşlanmış gözlerime değen müstesna ay parçaları
    şerefli güzelliğinize!

    serinlerde bir yerlerdeyim,
    su çok güzel; ağırlıklarını soyun da gel bebeğim.
    1 ...
  38. yol

    63.
  39. davetine icabet etmek lazım
    kastırmadan kızdırmadan küstürmeden cancağızım.
    -bırakalım bu uyakları
    dedi asabi bir martı şimdi.
    -hayat güzelleşmişken öpmek lazım dudaklarını
    diye ekledi sevgilisi.
    bir yaşıma daha girdim, elveda merdivenler merhaba ölük şairler.
    şekerpare'nin affına sığınarak,
    gönül rahatlığıyla kabartabilirim ki ey sevgili yolsuzluk yapanlar
    yolmak ya da yolmamak...
    işte bütün meselesizlik bu.
    bütün yarımları, keşmekeşi, kaosu, pespayeliği, dünyalılığı mute'ye almak.
    ne güzeldir, "ne güzeldir yollarda olmak şimdi" diye çilekleyen gitarlara dokunmak.
    kendi ellerimle ezdiğim üzümler, kendi dudaklarıma kancan veren mitolojik bir şaraba dönüşecek şimdi.
    bana sarhoş muamelesi yap dünya, yoksa çekilmiyorsun.
    neyse ki yol var, yollarda sarhoş olmak var.
    hey yavrum hey. öpücem.
    3 ...
  40. güneş ve çay

    1.
  41. ısıtır ısıtır ısıtırlar.

    sonbaharın sonunda, kışın ortasında mevsimine küsmüş sıcakkanlı güneylileri köprülerden atlamaktan kurtarırlar. bir ofiste bilgisayar başında oturmanın dayanılmaz ağırlığını biraz da olsa hafifletirler. taş sokaklı bir meydanda, bir taraftan güneşimi bir taraftan çayımı yudumluyormuşum gibi hissettirirler. pencereyi açar, kaçarım sokaklara. zihin benim zihnim, hayallere dalmayıp da ya ne yapacağıdım? taş çatlasa 46 sene daha ömrüm kalmış. benim sokaklara çıkıp, güneş ışınları eşliğinde o kadının his kokulu saçlarına dokunmam lazım. büyük saat'i durdurarak, hayattan çalmam lazım. içip içip sarhoş olup, kaldırımlarda sızmam, dünyanın tüm sokaklarını görmem, keşfetmem lazım. yazılacak şarkılar var, izlenecek filmler, okuncak kitaplar, yakılacak şiirler, dokunulacak kalpler, içine girilecek derin dehlizler... ne işim var lan burada? ne işim var bu rezil modern hapishanelerde?

    güneş ve çay, sordular beni: neredesin?
    3 ...
  42. eat pray love

    18.
  43. ye dua et sev ama yine de mutlu olma. ye dua et sev ama yine de tatmin olma. ve git "ye dua et sev" adlı sikindirik bir kitap okuyarak/film izleyerek hayatının anlamını bulmaya çalış. 21. yüzyıl insanının tanımı ahanda bu.

    hülya rabırt filmin sonunda, o adaya gidip havyar badem'le birkaç gün düzüştükten sonra tatminsizliğine kaldığı yerden devam ediyordur... inanmayan gitsin baksın. ya da yesin dua etsin sevsin.
    2 ...
  44. wong kar wai

    5.
  45. geleneksel wong kar wai izleme günleri hoş gelip, sefalar getirmiştir. muaazzam bir atmosfer, özenle seçilmiş lezzetli müzikler, muhteşem gerçekçi oyunculuklar, şairane bir anlatım, dozunda hüzün, dozunda mutluluk... işte bunlar için bir parça kasvet ve bir parça soğuk havaya ihtiyacımız vardı. kasım geldi tam olduk. kasım kasım kasvetlenmeye başlandık.

    wong kar wai dahil herkes wong kar wai izlemelidir.
    2 ...
  46. rain man

    50.
  47. 80'lerin sonu 90'ların başında film olmak.

    sinema sanatının 1349 fevkalade özelliğinden biri de şu: çekildiği dönemin dokusunu kayda geçiriyor. insanlar yıllar yıllar sonra o filmi izliyor. böylece hatırlıyor veya öğreniyorlar. bu gerçekten muazzam bir şey. dostum dustin'den, performansını ancak 22 sene sonra izleyebildiğim için, özür dileyerek satırlarıma son veriyorum. bi şeyi ekleyerek:

    -o nasıl bir kızdı ray?
    +göz kamaştırıcıydı. tatil gibiydi...
    4 ...
  48. insan hayatının siklenmediği bir ülkede doğmak

    1.
  49. ciğerinizin 5 para etmemesi demektir. hayır, karaktersiz olduğunuz için değil, coğrafyanızda insan ciğeri para etmediği için. öldürüp öldürüp hapse tıkıldıktan sonra salıverilen canilerle aynı ülkede yaşamak demektir. işine geldiği zaman erdal erenlerin yaşını büyütüp asan, işine geldiğinde ogün samast gibilerin yaşını küçülten bir zihniyet tarafından tutsak edilmişsiniz demektir. caddede yürürken kafanıza camlar düşebilir, emniyet şeridinden gitmezseniz enayi sayılırsınız bu ülkede. paranız yoksa hastanelere düşmeyin. polis kızar aman ha parkta öpüşmeyin, karakola da düşmeyin polis tecavüz edebilir. saysak sabah olur be corç.

    türkiye cumhuriyeti topraklarında yaşayan insanlar kadar sorumsuz, işinden kaytaran, laçka, gevşek bir insan topluluğu görmedim. belki de tükanı kapatıp gitme vakti gelmiştir. göçebe milletiz nasıl olsa, dağılalım anasını satiim. her bir yanının vidası gevşemiş... insan hakları sürüm sürüm sürünmekte. yalnız ve gevşek ülke.

    gece gece bana bu öfkeli satırları yazdıran son olay: http://webtv.hurriyet.com...1/kaza-degil-cinayet.aspx

    yemişim böyle ülkeyi.
    4 ...
  50. the social network

    14.
  51. nickless cage and one of his friends like it.
    1 ...
  52. en ideal meslekler

    2.
  53. boş boş konuşmak

    1.
  54. herkesin dönem dönem, zaman zaman yaptığı hatta bazen yapmak zorunda bile kaldığı ya da bilinçsizce gerçekleştirdiği eylem. peki ya bazı insanların hayatının bu eylem üzerine kurulması? işte bu tahammül edilemez. sabahları zaten çekilmez, sevimsiz ve asabi olunur bir de otobüste, asansörde, ofiste böyle tiplerle karşılaşmak... böğrüm deliniyor lan, böğrüm... yapmacık cümleler, şirin olma taklitleri, sormuş olmak için sormak, yaşamış olmak için yaşamak... sabır... sabır çekiyorum. insana rağmen, insanla yaşamayı, sakin sakin öğrenmen lazım nickless efendi. beğenmiyorsan siktir git inzivaya çekil. akıllı ol, akıllı!
    2 ...
  55. çoğunluk

    6.
  56. çoğunluk, yalnızca bir azınlık tarafından izlenecek yerel görünümlü evrensel bir film. ki sinema sanatını icat edenlerin ruhuna rahmet okutacak cinsten. taş gibi sert, buz gibi soğuk... ne hayatlar yaşanıyor memlekette, ne ruhlar söndürülüyor, sevgisizlik nasıl büyüyor filan... adamlar yapmış abi, üstelik japon da değil. e ne duruyorsun güzel kardeşim, kıçını kaldır da, kal git sinemaya. adamlar para kazansın, yeniden düzgün filmler çeksin.
    10 ...
  57. günlük güneşlik

    2.
  58. gün, eşsizse; güneş sizsiniz.
    ısıtın dünyayı.
    oh my rabbit, oh my little darling,
    gimme some vitamin d.

    susam susam sustum. günlük güneşlik bir istanbul geç sabahında belki de yapılacak en son şey kötü bir şaka olmalı. sonbahar ortası güneşler çook çook uzun zaman sonra giyilen pantolonun cebinden çıkan 20 milyon gibi biraz da... süprizli. umutlu. güzel. ama işe yaramaz. paradan altı sıfır atılalı çok oldu. tedavülden kalktı yorgun banknotlar. fenerbahçe'ye altı sıfır yenileli de çok oldu. ormanlar kralıyız biz. aslanız. modern şehir hayatı uymuyor bize. kadıköy, adına inat, tam bir metropol. nerden baksan bir kaos. aslanın tabiatına aykırı. bize doğa lazım. o halde hadi, gidelim: into to wild...

    89'lu formalarımı özledim. prekazileri, cüneytleri.. sonra 90'lı galatasarayımı... kalli, tugay, ilie... ve efsane 2000 ruhu. ah ah! hepsini birer birer siktir ettik takımdan. koskoca bülent korkmaz'ı bile jübilesiz postaladık. şaşlar, şükürler, ergünler filan... asıl üzücü olan bu işte. leş bir camia olduk çıktık. fenerbahçe her maçta tokmuş.. tokarsa toksun... içimizdeki kirlandalılar asıl tokanlar... neyse... günlük güneşlik havalar böyle işte. insanı daha da dağınık yapıyor, zihnini dağıtıyor. ne diyorduk, nerelere geldik? yine de bu coşkun sabahların bir anlamı olmalı.
    1 ...
  59. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük