dünya bir hapishane, bizde mahkumlarız. tektip yer, tektip giyiniriz. bize eğitim diye şap verirler. hepimizin uslu durmasını ve bize öğretilen kadar almamızı beklerler. ama herkes bir değil, her zihin farklı hayaller taşır. farklı olanlar, farklı olduklarına inananlar duvarı deler, çeliği büker, demiri kırar, tünel kazar ve bu hapishaneden kaçar gider. istedikleri, inandıkları ve kabiliyetlerine göre yapabilecekleri en güzel işleri yapar. geri kalanlar uslu durup, belki gardiyan olurum bir gün diye denilen herşeyi yapar. ama gerçek şu ki gardiyanlıkta hapishane içinde bir tutsaklıktır.
Başarı isteyip, kendindeki yetenekleri farketmeyen, onları kullanmayı istemeyen, birşeyler yapbileceğine inanmayan, ve bu uğurda çalışmayan eğitim sistemini eleştirmesin.
Hepimiz aynı bataklığın klonlanmış kurbağalarıyız. sadece inancımız farklı.
içine kapanık, arkadaş sayısı bir elin parmağını geçmeyen bir kızın ergenlik psikolojisini ve yaşadıklarını anlatan, yazarı ve yönetmeni Kelly Fremon Craig olan bir film.
Filmde Woody Harrelson'un oyunculuğu harikaydı, olduğu sahnelerde mutlaka gülümsüyorsunuz.
--spoiler--
Nadine'nin sınıfında kendisine ilgi gösteren, iyi davranan, evine geldiği halde Nadine'yi özgür bırakan, onu mutlu etmek için elinden gelen çekik gözlü arkadaş yerine hiçbir şey paylaşmadığı ama sırf tipini beğendiği için başka bir çocukla takılmak istemesi beni lise günlerime götürdü. Ben çekik gözlü arkadaş oluyorum. Fakatfilmin sonundaki gibi bir kısa film çekemediğim için, benim Nadine'm hiçbir zaman yanımda olmadı.
--spoiler--
20 yıllık plan içerisindeki hesaba göre yazarın tezini ele alalım.
haftada iki kere keraneye gitse, 250 tl'den 500 tl.
52 haftadan 26.000 tl.
sadece kendisi için yeme,içme, barınma,güvenlik giderleri ayda 1000 tl. yılda 12.000 tl.
20 yılda 760.000 tl maliyeti var.
evlendiği takdirde giderleri hesap edecek olsak;
düğün 100.000 tl.
iki kişi için yeme,içme, barınma,güvenlik giderleri ayda 2000 tl. yılda 24.000 tl.
20 yılda toplam maliyet 580.000 tl.
karlıymış gibi gözükebilir. 20 yıldan sonrası için seks yapılamayan her ay zarara gidersin. boşansan; davaydı, nafakaydı küllen zarara girersin.
ayrıca evliliğin çocuk gibi paha biçilemez karları olduğu gibi, zaman zaman eşinin dırdırları gibi değeri ölçülemeyen maliyetleri var.
iyi düşün. bedava diye girme bu işe.
lisede özenmece. üniversitede takılmaca. askerlikte hasretlik. iş hayatında can sıkıntısı yada avlama. evlendikten sonra keyif yada maddi manevi sıkıntılar.40 dan sonra alışkanlık.
bir sabah, sabah namazına giderken elektrik direğinin altında araç içinde, elinde bir kağıt ile yazıları okuyan bir adam ve daktilo ile yazı yazan başka bir adam gördüm. korktum ama usulca caminin içine kaçtım. namazdan sonra gün ışıdı, camiden çıktım, şu aracın oraya bir bakayım dedim. baktım adamlar yok. araç da yok. yalnız elektrik direği de yok.
dini değerler üzerinden bir şekilde kesesini dolduran kişilere denebilir. Örneğin, biri çıksa, peygamberimiz patatesi faydalı olduğunu, bol bol yenmesi gerektiğini söylese ve patates satarak para kazansa, bu adam din tüccarı oldu. oysa ki o zamanlarda arap yarımadasında patates bile yoktu.
uyumadan önce, bazen kapalı televizyonun kırmızı sinyal ışığı bile rahatsız ederken, bazen sokak lambasının ışığını odanda aramak. o anki ruh halinle ilgili etrafına bakmak.
hikayeyi işssizlikten okudum dicem, olmayacak. çünkü işyerinden okuyorum.meğer ne çok zamanım varmış bilgisayar başında. hikaye şimdiden bana farkındalık yarattı. teşekkürler.
"Şimdi senin tutacağın yol, insanları tanıdığım kadarıyla söylüyorum, bellidir. Bütün acı ve felaketlerinin sebebi tutkularındır. Bu tutkuların seni kapıp götürmüş. Sende çok acı çekmişsin. Bunlar hayatın sana verdiği gündelik derslerdir. insan bunlardan yararlanmayı bilmelidir. Sen çok şey yaşamışsın. Acı nerede, huzur nerede bilirsin..."
demek istediğim yazar.
evlilik izni nikahın yapıldığı günü dahil toplamda 3 günlük izindir. nikah gününü ister ilk gün, ister orta, ister son gün olarak belirleyebilirsiniz.
örnek cumartesi evlenen biri, isterse, perşembe, cuma, cumartesi olarak alabilirdi. yada cuma, cumartesi, pazar.
yasa gereği tamamen kişiye kalmış.
2011 yapımı, Matt Damon ve Emily Blunt'ın başrollerinde oynadığı film. filmin konusu kaderin değişkenliği. filmin 1 saat 46 dk olarak kısa tutulması, hem konunun hem aşkın hem aksiyonun çok yüzeysel kalmasına sebep olmuş. Derinlik yok ama izlenir.
--spoiler--
film; başkan diye adlandırılan yaratıcının, memurları tarafından, plan diye adlandırılan insan kaderinin yönlendirildiği, fakat bazen bu memurların bile engel olamadıkları insanın farklı kader yaşayabileceğini gösteriyor.
filmdeki Matt Damon ve Anthony Mackie'nin gemideki konuşması, musa (a.s.)-hızır (a.s.) konuşmasını anımsatır.
kapılardan geçme, hangi kapının nereye çıktığı ile ilgili kısımları yeterince net değil, izleyiciyi tatmin etmiyor.
ayrıca amerikan başkanı olacak kişilerin çok önceden üst akıl tarafından planlandığı gibi bir izlenim veriyor, şapka detayı ile bu planların yahudiler tarafından yapıldığı paranoyasını azdırıyor. ama onların bile üstünde bir akıl olabileceği alttan altan veriliyor olabilir.
film için olabilecek en iyi slagon; "kaderin üstünde bir kader vardır"
--spoiler--
1993 yapımı fantastik komedi ve biraz da romantik bir film diyebiliriz. filmin sonunda neler olacağından ziyade filmin akışında neler olacağına odaklanılması gereken film. senaryonun güzelliği ve esnekliğinden dolayı her an bir sonraki sahneyi merak ettiriyor. ve insan isterse hayatta neler yapabileceğini gösteriyor. ve bunu sadece bir gün içerisinde yapıyor.
--spoiler--
filmin sonunda "heee, bundanmış meğer" dedirtecek bir durum yok. o yüzden fazla kasmayın, keyfini çıkarın.
araba sahnesinde köstebeğe bayıldım. araçla uçurumdan atladıktan sonra, yatakta uyandığındaki haline koptum.
--spoiler--
karakterlerinin tamamına yakınında psikolojik sıkıntılar olan, ama bunu izleyiciye keyifli bir şekilde aktaran, tahmin edilebilir finali ile duyguyu tavan yaptırmayan ama ana karakterlerin gerçekçi tavırlarını tebessüm ve şaşkınlıkla izleyeceğiniz bir film.
Jennifer Lawrance böyle devam ederse, Hollywood onu yeni Meryl Streep olarak değerlendirip devamlı oscar/oscaradaylığı verir. işinin hakkını da veriyor. Her ne kadar nasıl ünlü olduğunu bilsek de, ününü yükseklerde devam ettirmek daha zordur, bunu başarıyor. Mother!(2017) filmiyle Oscar alacağına inanıyorum. *
Bradley, fiziksel olarak rolüne çok yakışmış. Sonlara doğru mektup sahnesindeki tavırları biraz yapay olsada genel olarak iyiydi.
DeNiro, Jackie, Chris filmi zenginleştiren isimler. Onları görmek ayrıca mutlu etti.
--spoiler--
filmdeki saçmalık, Pat' (Bradley) karısını banyoda adamın biri ile yakalıyor, adamı öldüresiye dövüyor, hastaneye yatıyor, hastaneden çıktıktan sonra Pat, karısı ile arası düzelsin diye herşeyi yapmaya göze alıyor. Tamam hastalıklı karakterler var da bu kadar değil amk. ve de bu hasta karakter, kocası öldü diye herkesle yatan Tiffany'e (Jennifer) slut diyebilecek kadar da aklı yerinde. bu paradokstan dolayı puan kırılır.
--spoiler--