doktor değilim, yalnızca hasta gözüyle değerlendirebilirim fakat bugüne kadar ne benim ne etrafımdaki insanların akut veya kronik rahatsızlıklarına kesin çözüm bulamamış tıp branşıdır. insan şaşırıyor, tıp bu kadar hızlı ilerlerken, ölümcül hastalıklara bile çareler geliştiriliyorken, neden dermatoloji pek de ilerlemiyor gibi görünüyor? muhtemelen hayati risk taşıyan hastalıklarla ilgili araştırmalar daha yoğun olarak fonlanıyordur, sebep bu olabilir mi diye merak ediyorum.
örneğin ürtiker, ne kimse sebebini biliyor ne çözümünü. çok sık karşılaşılan bir rahatsızlık ve tüm dünyada milyonlarca insan bu hastalıktan çekiyor. şahsen üç aydır gitmediğimiz doktor hastane kalmadı, yok arkadaş. aynısı sedef için de geçerli. sivilce için bile geçerli. üzgünüm dermatoloji ama durum böyle.
edit: kronik ürtiker için herhangi bir bilgi veya tavsiye paylaşmak isteyen arkadaşlar olursa çok memnun olacağımı söylemeden geçemedim. sevgiler.
annesinin, ablasının ve sanırım tüm akrabalarının salak olmasından dolayı burnu pislikten çıkmayan şarkıcıdır.
anne hanım yetişkin bir insan, fotograflarından gördüğümüz kadarıyla eli ayağı da tutuyor, siz benimle ilgilenmiyorsunuz doktora götürmüyorsunuz diye intihar etmiş olması sadece kendi aşırı bağımlı kişiliğinden kaynaklanmaktadır. ebeveyn değilim ve büyük konuşmak da istemiyorum ama türkiye'deki ebeveynlerin kendilerini yetişkin evlatlarından bağımsızlaştırmayı becerememesinin ciddi bir sorun olduğunu düşünüyorum.
sen bir psikologa danış hadisecim, o da aynılarını söyleyecek merak etme, kendini suçlama. öpüyorum.
diyet tavsiyeleri dünya literatürüne dayanan, hatta kendisi bir çalışma yapıyor mu yoksa direkt çeviri mi yapıp türkiye'de aktarıyor diye düşündüren hekimin meslekten uzaklaştırılması olayıdır.
bunu şu sebeple söylüyorum, tüm dünya canan karatay'ın verdiği diyet tavsiyelerini veriyor: şeker ve karbonhidrattan uzak dur, yağ, protein ve sebzelerden korkma. fakat başka bir ülkede bu kadar uğraşılan, meslekten uzaklaştırılan vs bir hekim gördünüz mü? ülkemizde gerçekten çağın bir adım dahi ilerisinde olmayacaksın, hemen önüne engeli koyuyorlar.
hayır, doktor öğretim üyesi "doktorasını yapan öğretim görevlileri"nin aldığı ünvan değildir. doktorasını yapan doktor ünvanlı kişilerin eskiden "yardımcı doçent" olarak bildiğimiz kadroyu alması sonucu edindiği ünvandır.
öğretim görevlisi ise doktorasını yapmış veya yapmamış olan ve yalnızca ders vermekle yükümlü olan, kendisinden araştırma yayın vs yapması beklenmeyen akademisyendir.
ayrıca doktor öğretim üyesi ünvanının getirildiği kararla üniversitelerde uzman olarak çalışan personele de artık "öğretim görevlisi" denmektedir.
gerçekleşen atamaya göre (bkz: zafer çubukçu) ve (bkz: fecir alptekin) yeni cumhurbaşkanı başdanışmanları olmuştur.
aynı zamanda Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı bakan yardımcılıklarına (bkz: Ahmet Erdem) ve (bkz: Ayşe Ergezen) atandı.
Milli Eğitim Bakanlığı bakan yardımcılığı görevlerine (bkz: ibrahim Er) (cumnurbaşkanının teyze oğlu) ve (bkz: Reha Denemeç) getirildi.
Cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurulan Strateji ve Bütçe Başkanlığı'na eski Maliye Bakanı (bkz: Naci Ağbal), iletişim Başkanlığı'na ise setacı (bkz: Fahrettin Altun) atandı.
asıl amacından uzaklaşan sözlüğün yalnızca boş muhabbet ve forum amacıyla kullanıldığı tespitidir. bir insan evladı da yok ki doğru dürüst bilgi içeren bir şeyler yazsın. gidin geyiğinizi sosyal medya platformlarında yapın arkadaş.
şu sıralarda siyasi çevrelerde bahsi geçen düzenleme. meb idari kadrosu tamamlandığında yök'ün meb'e bağlanacağı ve ağırlıklı mhp kontrolünde yönetileceği konuşulmakta.
hiç sevilmeyen, son derece başarısız eğitim politikalarına imza atmış olan meb müsteşarı. bakan olamadığına millet çok sevindi, umarım hiçbir kadro için düşünülmez ve adı silinir gider.
son dönemlerde herkesin hakkında farklı bir fikir sahibi olduğu konudur. kimisine göre bahçeli cemaatleri bitirmek için görevlendirildi, kimisine göre yök ve meb'i hizaya sokmak için, kimisine göre de mecliste hdp dışarıda pkk ile savaşmak için.