yaklaşık iki senedir okuyucu olarak bile giriş yapmadığım sözlüğe döndüğümde gördüğüm ilk şey bu. genellikle yeni nesillerin ** açtıkları başlıklar, o başlıkların altlarına girdikleri entryler sözlüğün kalitesini 2 yıl öncesinin çok gerisine taşımış. girilen entrylerin pek çoğunda en ufak bir bilgi parçası bile yok insanın işine yarayan. espri anlayışı desen hep belden aşağı, seviye yerlerde sürünüyor. sol frame'e baktığım zaman gördüğüm başlıklar ise içler acısı. ya aç karnına oral seks yapamayan kadın, tuvalete tek başına gidebilen kızlar, her gün vajina görmekten bıkmayan jinekolog gibi absürt tespitler içeren başlıklar, ya da fetoş'un sümüklü mendilleri, deniz baykal'ın video kaseti gibi sözüm ona siyasi başlıklar..
anlaşılan o ki, adı inci olan ama midye kabuğu kadar değeri olmayan diğer sözlüklere özenen genç yazarlarımız var aramızda. toplumsal yozlaşma, siyasal yozlaşma derken sözlüksel yozlaşmayı da yaşattılar ya bize daha ne diyelim.
Peşin Edit: Eski günlerin hatırına eksilerinize katlanırım ulan.
kişisel tercihtir. kimine göre güzeldir kimine göre değil. sahi neydi güzelliğin kriterleri? var mıydı öyle bi şey? belli ölçüler, belli renkler, belli duruşlar ?
Vezirov ailesinin soyu, 18. asrın Karabağ Hükümdarı ibrahimhali Han'ın nüfuzlu vezirlerinden biri olan Mirza Alimehmedağa'ya dayanır. Yusuf Vezir, 12 Eylül 1887'de Şuşa'da dünyaya gelir. Babası Meşedi Mirbaba Iran, Orta Asya ve Türkiye'yi gezmiş; Fars ve Türk dillerini mükemmel bilen, edebiyatla ilgili bir kişidir. Genç yaşta servetini tükettikten sonra Ağdam'da bir attar dükkanı açarak şifacı olarak çalışmaya başlar. Oğlunun eğitimi ile bizzat meşgul olup ona Farsçayı ve en zengin şekliyle Türkçeyi öğretir.
Yusuf Vezir 1904'te Rusça eğitim veren Şuşa Fen Mektebi'nde eğitim görürken, hayattan şikâyetlerini dile getirdiği Jaloba adlı ilk şiirini yazar. Ayrıca küçük yaşlarda resim ve karikatür çizme¬ye başlar. Bu dönemde amcaoğluyla beraber Fokusnik isimli karikatürlü aylık bir dergi çıkartır ve yeteneğiyle çevresinin dikkatini çeker. 20. yüzyılın ilk yıllarında Bakû'ye gelir, Baku Fen Lisesi'ni bitirir, sonra da bugünün Ukrayna'sının başkentinde bulunan Kiev Üniversitesi'nin Hukuk Fakültesi'nden mezun olur.
Kiev'deyken yayınlanan birçok eserinin arasında Melik Memmed adlı meşhur çocuk masalı (1911) dikkat çeker. Kiev'deki öğrencilik hayatı; yazarın edebi verimliliği, toplumsal meselelere duyarlılığı ve milli duygusunun şekillenmesi açısından önemli bir dönemdir. Kiev'de bulunduğu sırada buradaki Azerbaycanlı öğrencileri çevresine toplayarak Türk Ademi Merkeziyye Fırkası Müsavat'ın Kiev şubesini kurar ve bu şubeye başkanlık eder. Daha sonra, yeni kurulan Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti'nce Ukrayna'ya diplomat olarak atanır. Görevi Azerbaycan'ın Rus siyasi platformunda tanınmasını sağlamaktır. Y. Vezir; Rusça, Almanca ve ingilizceyi mükemmel konuşan başarılı bir yazar, üstelik de aktif bir siyaset adamıdır. 1909-1915 yıllarında birçok roman ve hikâyesi basılır. Yusuf Vezir yabancı dilleri bildiği için 1918'de Azerbaycan Dışişleri Bakanlığında Protokol Şefliği yapar. Sırasıyla Ukrayna, Almanya ve Türkiye'de çalışır. istanbul'da diplomasiyle meşgul olmanın yanında Azerbaycan Edebiyatına Bir Bakış ve Tarihi, Coğrafi ve iktisadi Azerbaycan adlı kitaplarını yayınlatır.
1920 yılında Rus orduları Azerbaycan'ı işgal edince istanbul'daki görevi sona eren Yusuf Vezir, Paris'te eğitim gören küçük kardeşinin yanma gider. Avukatlık mesleğini bu ülkede icra edemeyince fabrikalarda işçi olarak çalışır, bu arada Paris Haberleri gazetesinde "Şark Mektupları" başlığı altında yazılar yazar. Ali ve Nino'yu da bu dönemde yazdığı düşünülmektedir. Kardeşinin hastalanıp ölmesi üzerine vatan hasreti tahammül edilemez boyutlara ulaşan Yusuf Vezir, Sovyet hükümetinin çıkarttığı genel aftan yararlanarak dilekçe ile Sovyet makamlarına başvurur, Sovyet vatandaşlığına girer ve 1927 Nisan ayında vatanına geri döner.
Viyana'daki Tal Yayınevi'ne Ali ve Nino'yu içeren kalınca bir el yazması bırakarak ortadan kaybolan şık kıyafetli adam da büyük bir ihtimalle, hükümetin izniyle vatanına dönmeye hazırlanan Yusuf Vezir Çemenzeminli'den başkası değildir. Ülkesinde sırasıyla Bakü işçisi gazetesinde redaktör, Devlet Planlama Komitesi ictimai-Medeni Bölümü'nde danışman; Azerbaycan Devlet Üniversitesi'nin Şarkiyat ve Pedagoji Fakülteleri ile Tıp ve Petrol Enstitülerinde Azerbaycan ve Rus dillerinde öğretim görevlisi olarak çalışır.
Rusça-Türkçe (Azerbaycan lehçesiyle) Sözlük'ün hazırlanmasında görev alır. Bu arada en önemli eserleri arasında yer alan Kızlar Bulağı, Talebeler, 1917. Yıl adlı romanlar ile Hazreti Şehriyar isimli komedi eseri yazar. Tolstoy, Turgenyev, Nevarov, Victor Hugo gibi usta yazarların eserlerini Azerbaycan Türkçesine aktarır.
1937 yılında Sovyet yönetiminin, Azerbaycan edebiyat ve sanat dünyasından birçok ünlü ismi tutuklayıp idam ettirmek için düzenlediği "temizleme operasyonu" sırasında işinden atılır. Stalin'e yazdığı mektuba ve Moskova'ya gitmesine rağmen uzun bir süre işsiz kalır. 1938 yılında bir gazete ilanına müracaatı sonucu, Özbekistan'ın Urgenç şehrindeki Horezm Vilayet Pedagoji Enstitüsi'ne baş muallim ve kütüphane müdürü olarak atanır.
1937-38 temizleme operasyonu sırasında sorgulanan bazı entelektüellerin ifadelerine dayanılarak 1940 yılında tevkif edilip Bakü'ye getirtilir. Novkorod iline bağlı bir taşra hapishanesine sürgüne gönderilir. 1943 yılında sürgünde ölür.
çekirge'de zübeyde hanım doğumevi'nin karşısındaki caddede, basket sahasının karşısında arabada tost yapan şahsiyettir. her gidişimizde en az 40-50 tane tost vardır sırada. civarın zengin insanları jeeplerle audi ttlerle gelip "ali bey bir adet kaşarlı tost rica edebilir miyim?" der. çok hızlıdır ve leziz tostlar yapar.. çift kaşarlı karışık tavsiyemdir.
güzel bir beatles şarkısıdır. sözlerini theodorakis yazmış müziğini de sanırsam gatsos yapmıştır.
I never knew that a day like today lay before us
I've got the sun in my heart and my heart's in the sun
The skys are as bright as your eyes the horizon is open
Love is the ceiling feeling are reeling free as the air
Forever on and forever
Forever on side by side
Whoever knew that we too could be free as we fancied
Fancy is free but are we who are bound to each other by love
To each other by love
Whoever knew that we too could be free as we fancied
Fancy is free but we are who are bound to each other by love
To each other by love
To each other by love
To each other by love
65 yıl yemeden, içmeden, tuvalet ihtiyacı hissetmeden yaşayan hindistanlu fakir. doktorların yaptığı testlerde vücut fonksiyonlarının normal bir insanın ki gibi gayet düzenli * çalıştığı ortaya çıkmıştır. ilgin. bir durumdur.
amerika'da konuşulan ingilizcedir. telaffuzu british english ten çok daha kolaydır * meb mufredatına göre okullarımızda ders olarak okutulmaktadır. üniversitelerde de genellikle american english görülür. **
blind man ask me forgiveness
i won't deny myself
disrespect you have given
your suffering's my wealth
i feed off pain, force fed to love it
and now i swallow whole
i'll never live in the past
let freedom ring with a shotgun blast
burn my fist to the concrete
my fear is my strength
power, rage unbound because
been pounded by the streets
cyanide blood burns down the skyline
hatred is purity
the bullet connects at last
let freedom ring with a shotgun blast
ingiltere de konuşulan ingilizcedir. bazı kelimeler farklı yazılır. bir de telaffuzu değişiktir. bi bok bilmeyen ingilizce öğretmenleri için bulunmaz bir fırsattır.
ö: hocam hedehödö ne demek?
h: hebelehüb demek evladım.
ö.ö: sözlükte şabalaşup yazıyo hocam.
h: british english* te hebelehüb anlamına da geliyo evlat.
kampüsteki kediler bile çok sever kendisini. her sabah kedileri besler. bi işiniz düştüğünde sizden daha çok çalışır. ders anlatırken ninni gibi konuşur herkesin uykusu gelir. yard. doç. tur kendileri. ellerinden öperim.
okul öncesi öğretmenliği, ingilizce öğretmenliği gibi bölümlerde sıkça karşılaşılan durumdur. pek güzeldir. pek eğlencelidir. tek kalmak kötüdür. 2 kişi de çok azdır. en güzeli 3 erkek olmaktır.
uludag üniversitesi'nde bir grup öğrenci tarafından kurulmuş dernektir. resmi kayıtlara işlenmiş olmasa da faaliyetlerini sürdürmektedir. kurucusu necben olmakla birlikte bünyesinde 3 tane de kurucu üye barındırmaktadır.
yaz dönemine damgasını vuran, takımına, yaşına, değerine göre, akla hayale gelmeyecek, çeşit çeşit oyunlar üretilen kartlardır. 6 kart çıkardı bir kutudan. içinde de acayip bir sakız bi de küçük çıkartma. çıkartmaları yapıştırmak için bir de kağıt olurdu. bütün futbolcuları tamamlayana kaykay verilirdi. bir tane de hiç çıkmayan futbolcu olurdu. hepsini bulur onu bulamazdın.
NBA 98 de spikerin oyuncuların ismini başına the* getirerek okumasıyla ortaya çıkan söz öbeği.
diğerleri için
(bkz: the garnett)
(bkz: the malone)
(bkz: the bryant)