dr. steve best'in cümleleri ile "ALF, hayvanları sömürünün dehşetinden ve esaretinden kurtarmak adına bilinçli olarak yasayı çiğneyen insanlardan oluşmuş birbiriyle gevşek bir şekilde alakalı hücreler topluluğudur." Kendisi ile yapılan röportajda alf hakkında bilgi veriyor dr. steven best. http://hayvanozgurluguhar...-hayvan-ozgurlugu-ve-alf/ ayrıca takip etmek için http://www.animalliberationfront.com/ 'a uğrayabilirsiniz.
hayvan ürünleri ve hayvan sömürüsü üzerinden elde edilen ürünleri tüketmeyen insandır vegan. besinden tutun da giyecek ve temizlik ürünleri gibi bir çok alana yayabilirsiniz bunu.
linklerdeki konuşmasında Gary Yourofsky anlatmış. ayrıca mevzuya dair bir çok araştırma da mevcuttur. bilgi kirliliği yaratılmasın ki görüldüğü üzere bu başlıkta çok fazla bilgi kirliliği var.
stargate dizisinde bir ırktır esasen. yılan işte lan, giriyor boş bulduğunda adamın içine. iyi götten falan girmiyordu. enseden, ağızdan lambadanak giriyordu mübarek.
oğlum sakın "sıçar atarız biz onu" demeyin. nereye atıyorsun? çok hızlıydı, sapık goauld'ları göstermemişler dizide. götçüleri var bunların bir de. orospu oluyorsun bunlara, başka dertleri yok öyle evreni ele geçirelim falan demiyorlar. hatunları vajinadan, adamları götten ele geçirip seks alemleri düzenliyorlar. ondan kötüler zaten, evreni ele geçirseler kesin iyi olurlardı.
hem evreni ele geçirmelerinden ziyade dünyalıların bu kadar kasıp bütün teknolojiyi anlama gayreti bundan zaten. yoksa kölelik olmadıkları bir şey değil ama göt tehlikede. insanlığın tek önemli ganimeti; göt. her şeyini kaybeder ama götünden olmaz.
hani çok masum bir davranış. olur ya insanlık halidir, insan bir an düşüverir. uyku bu ne zaman gelir belli olmaz, bir an içiniz geçer. anlarım yani ama benim yatağımda uyursanız tekmelerim. kalk ibne şurada uyu diye. hayır, ben genelde tv karşısında saçma programlar izleyerek uyurum, ne yapayım uyuyamıyorum yoksa, ama ibnelik olsun diye rahatsızlık veririm.
not: ben senin yatağında yatıyorum dersen eyvallah canımı ye ciğerim. yatağım senindir.
izleyici: benim babam hasta, amerika'da ölüm döşeğinde ama gidemiyorum.
sunucu: o zaman biz sana bir tane uçak bileti alalım, seni babanın yanına gönderelim.
(alkışlar)
izleyici: yok, benim bilet param var yani bilete gerek yok. benim vergi borcum var onu ödeyemediğimden yurt dışına çıkamıyorum.
sunucu: ben vergi dairesi miyim? banane senin vergi borcundan? devlet baba mıyım ben? ödeseydin borcunu...
fenerbahçe gladyatör dürzüler ekibinin kılıç kalkan şovu yaptığı maç sanırım. boşuna demiyoruz fenerbahçe'nin kültürü bu, işte bunu yarattılar. bir basketbol kalmıştı içine etmediğiniz, yuh ulan.
her sabah yaptığım gibi sigara almak için bakkala gittim. mahallemin biricik manyak bakkalı ile sabah sporu niyetine sabah sohbetine başladım. konular belirsizdi tabi. bir oradan bir buradan, mahalledeki konut fiyatlarından başlayıp mahalledeki rus kadınlarının hangi evlerde oturduğunu ve başından geçen ilginç olayları anlattı bana. birden laf her konuya bir hikayesi olan insana geldi.
bakkal bana "bak adamım, ben senin zannettiğin gibi biri değilim. her konuya bir hikayem yok ama her hikaye için bir konum olabilir" dedi. "ama bebeğim neden böyle diyorsun?" diyerek araya girmeme rağmen sakince sözüne devam etti: "Bunu anlatmak çok kolay. bunu anlamak için bana bakmalısın dostum. lütfen bana söyler misin eğer her konuya bir hikayem var olsaydı bu kadar çok sorunlu, sıkıntılı, hasta bir insan olur muydum? herkese anlatacak bir hikayem olsaydı kimseye acı çektirmez, kimseyi üzmezdim. hikayelerim olsaydı bunların olmasına izin vereceğimi mi sanıyorsun?"
bakkal bir an sustu ve gözlerini raflara dikti. lafı daha fazla uzatmamak için susmaya devam etti paramın üstünü verirken. işimin bittiğine kanaat getirdikten sonra bakkaldan ayrıldım. Tam o anda uzun saçlı ve sakallı bir adam gördüm sokakta. adam bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki sigarasızdır diye düşündüm. adama yanaşıp "vay adamım yak bi sigara" dermiş gibi sigara ikram ettim ve laflamaya başladık. meğer adamın babası zamanında ona hikaye dolu bir torba vermiş ve "her gereksiz sohbetinde bu hikayelerinden birini kullan" demiş. adam ilk gün bu torbadan 48 tane hikaye anlatmış ve her geçen gün daha az hikaye anlatmaya başlamış. bir süre sonra hiç konuşmamaya başlamış, babasına gidip durumu anlatmış, babası onu karşısına alıp şöyle demiş: "bugünden sonra konuşmadığın her gün için torbaya bir hikaye bırak". gel zaman git zaman adamda hiç hikaye kalmamış hepsi torbaya birikmiş ve adam babasına tekrar gözükmüş. babası "aferim evladım, çabuk öğreniyorsun ama bu torbaya iyi bak artık çok hikayen birikti ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" dediği anda kapı aralanmış ve bakkal içeri girmiş "hayır! dur, sakın yapma. sakın babanı dinleme!" demiş. işte o andan itibaren adam hayatı bitkisel hayata girmiş, bakkal ise gene bakkal olarak kalmış.
şimdi azizler, hikayeden de anlaşıldığı üzere konuyu beklememek lazım. bir konu varsa hemen hikayesini de yazmak lazım. hikayecilik öldü diye ağlamayasınız sonra. bakın bu insan kendini hikayeciliğe vermiş insandır işte. feyz alın ibneler.
şimdi evlatlarım, mastürbasyon güzel şeydir. sevgilin varsa da güzeldir. mesela canım kimi isterse onu hayal ederim hatta kadınları birleştirim; Jennifer Carpenter'ın kafasını alır rose mcgowans'ın gövdesine takarım. ne yapabilirim elimde olan sadece bu. ilişki sürdürebilen süper adam da olsam -ki değilim- bir şey değişmezdi çünkü ne yaparsa yapsın sevgilin bunu sana sağlayamaz. o ayrı bir durumun öznesi.
işte tam da bu noktada bu yazar kişisini ona buna ders vermektense kendisi üzerine çalışmaya, kendisi ile oynamaya, davet ediyorum. ve bunu "kötü" bir şey gibi görmemesini hatta kendisini bulduğu "an" olarak görmesini tavsiye ediyorum. bunun dışında bu yazar bir mastürbatör olarak çok şugar bir insandır o kesin.
onu bu mecralarda madara etmeye çalışan sütü bozuk milletinin insanlarına da mevlam imagination versin.
amerikan filmlerinde görürüz bu olayı. sebebi de açık çok astık, çok kestik şimdi rahatlama vaktidir. al bakim canım kızım şu battaniyeyi (burada izleyiciye rahatlayın mesajı verir film), aha bu da kahve iç de için ısınsın (kanımız donmuştu be azizim kıza bir şey olacak diye)...
halbuki olay böyle değil tabii ki. her insan bilir ki rahatlama ve ısınmanın biricik sağlayıcısı kanyaktır. bir de sinir krizi geçirmek üzere olan birine uyarıcı vermek nasıl iştir azizler? hatunun kanı zaten safi adrenalin olmuş bir de dayayın uyarıcıyı motoru yaksın hatun iyice.
vahşet ve dram ne kadar da birbirine yakın şeyler. vahşetin uygulandığı kişi için "vahşet" çok dramatik. kişiye uygulanan "drama" etkisi ise seyreden için vahşet.