sözlük içinde organize olması gereken, yani sağ-sol farketmez aşağı yukarı bir freymde butonlandırılması gereken tim.
yasal düzleme oturtmak adına, güç bende artık!
uyanan kişi afyon patlayana kadar terör estirenlerdense normal olan hal.
terör estirmek derken mecazi anlamda yani.
sanmıyorum ama; hani yazarlarımızdan anlamayan olur deyü deyü.
hayat ne güzel; kuşlar, böcekler, renk renk kelebekler falan...*
vapurları unutmamak lazım ama.
bir kadın, bir erkek.
eşitliğin hangi tarafında olduğunla alakalı durum biraz.
hep karşı karşıya kaldık seninle. aramızda koca bir eşittir.
varlığımızın doğal koşulundan gelen durumumuz. yani erkek ve kadın, yani siyah ve beyaz, yani artı ve eksi oluşumuz izin vermedi yanyana gelmemize herkesin aksine. böyle iş mi olur deme.
oluyor, oldu.
eşitliği bozmak istediğimizde hep bir değil sıfır olduk. ve bu yüzden belki de herkesten daha fazla aşık olduk.
bunca felsefe boşuna değil, onu da biliyorum.
şimdi yine hayata 1-0 yenik başlıyorum.
aradaki rakamları unut. hayat bu. dört dörtlük değil kod numarası.
ya birsin ya sıfır.
çalışıyorum aklımdasın, susuyorum aklımdasın, uyuyorum yine aklımdasın.
ve son isteğim;
hayatına birisini sok, hatta evlen onunla. mutlu ol.
ol ki unutayım, ol ki aklımda değil mazimde bırakayım.
tam adı "yazınsal yaşamlar: ünlü yazarların gizli yaşamları", orijinal adı ise; "vidas escritas" olan javier marias kitabı.
"ispanyol romancı ve deneme yazarı Javier Marias, birçok ülkede büyük ilgi gören Yazınsal Yaşamlar'da, ünlü yazarların kısa yaşam öykülerini sevecen ve saygılı, ama bir hayli de alaycı bir yaklaşımla sunuyor okurlarına. Faulkner ve Conrad'dan James Joyse ve Henry James'e, Arthur Conan Doyle ve Robert Louis Stevenson'dan Turgenyev ve Thomas Mann'a, Rainer Maria Rilke ve Malcolm Lowry'den Rimbaud ve Oscar Wilde'a, Mişima'dan Laurence Sterne'e, pek çok yazarı, gerçeklerden sapmadan neredeyse birer roman kişisine dönüştürüyor, onların gizli dileğinin bu olduğu inancıyla.
"Gelip Geçen Kadınlar" bölümünde, sıradışı yaşamlarıyla ilgi odağı olmuş ya da büyük yazarlara esin vermiş kadınlar anlatılıyor. Kitabın sonunda ise, Marias, kendi kartpostal koleksiyonundan seçtikleri eşliğinde, en sevdiği yazarların pozlarını, havalarını, yüz ifadelerini eğlenceli bir bakışla yorumluyor. Yazınsal Yaşamlar, gerçek bir edebiyat şenliği."
"gerçekten de islami kesimde neler oluyor, o kesimin moda olan, demode hale gelen şeyleri nelerdir, kimler yükseliyor, kimler gözden düşüyor, neler okuyor, neler dinliyorlar öğrenmek heralde eğlenceli olurdu."
bunu dedikten az sonra da şöyle diyor yazıda;
"ahmet arsan'ı bulduk.
.
.
.
ben köşenin adını "öteki mahalle" koyalım dedim.
hürriyet pazar'daki entelektüel ve liberal arkadaşlar, "olmaz, ötekileştiririz" dediler.
ben de "o zaman, bizim mahalle diyelim" dedim.
kabul ettiler."
kıyamam yhaaaa.
bu ne şalgam bu ne adana demezler mi adama?
bu delikanlıyı tabii ki tanımıyorum. hergeleymiş öyle diyorlar. gerçek hayat'ta ne yazdığını da bilmiyorum esasen. ama anlatılanlara göre tozu dumana katmış zamanında. yazsın tabii. yazsın okuyalım da, bu islami kesime özel sayfalar, pencereler, kapı kolları falan ne oluyor onu çözemiyorum özünde ben. bir de bak bak, ne kadar düşünceliler bak; neymiş öteki mahalle demişler "ötekileştiririz olmaz" diye karşı çıkılmış. canlarım benim. zaten islami kesime özel bir sayfa demek ne demek lan? bir kez daha kopyalayacağım;
"gerçekten de islami kesimde neler oluyor, o kesimin moda olan, demode hale gelen şeyleri nelerdir, kimler yükseliyor, kimler gözden düşüyor, neler okuyor, neler dinliyorlar öğrenmek heralde eğlenceli olurdu."
bu cümle bana bir denek üzerinde yapılan araştırmalarının sonucunu şehvetle bekleyen bir profesör havası verdi arkadaş. sanki bu grup uzaylı. neden farklı farklı konumlarda incelenmeye çalışılıyor onu anlamıyorum.
oldu olacak açın bir bölüm islami kesim psikolojisi, sosyolojisi bilmem neyi olsun bitsin.
a ama siz ötekileştiremediklerimizdendeğildinizdeğilmi?
gözlerim doluyor samimiliğinize.
konuyla tamamen bağımsız bu edit: başlığı görünce aklıma biri geldi, güldüm sonra. *
bu tanım yapma olayı bazen iyi de kimi zaman sıkıyor afedersin.
tanım işte he; ege şarkısında geçen söz.
al işte yazacaktım bi' dünya şey en damarından. bitti gitti.
ege şarkısında geçen söz lan işte. "küçük birer kelepçeymiş ellerimizi bağlayan" diye de devam ediyor.
ediyor da, gel sor bakalım nasıl ediyor?
düşün. gözüne sokmak mı lazım illa bunu, düşün diye diye.
yastığa koyduğun zaman başını yaşanmamışları düşün, adsız, başlıksız, tanımsız kalanları düşün.
yazık be!
bir başkası sonsuza dek birini sevebiliyor mu hala acaba?
denenmeye müsait.
ey sanat her şeyi hayata dönüştüren...
kaleminden damıttığın özünün gerçekliği kadardır sözünün doğruluğu.
çektiği ızdırabın büyüklüğü müdür peki
necip fazıl'ı şair yapan?
ya da vicdan eskiden kalma bir sözcük müdür halk dilinde olur olmaz kullanılan.
kolalı yastık yüz yüze kalınca ne düşünür kalbin o sırada?
altalta yazınca uyaklı olması mıdır şiir yazmanın formülü?
uğraşma!
ne kadar yazsan boşuna.
derinlik herkesin boyuna göre şekillenir.
sığ insanlarda inci tanesi arama.
derininde kaybolacağın sularda boğulma.
kısa metraj film tadında geçen zamanın, karanlıkta ama ışık hızıyla zihinde yansıması.
coca cola'nın yeni * reklamındaki sloganı. slogana takılma, görüntüyü yakala!
bu kadar güzel reklam filmlerini görünce insanın aklına gelen şey her zaman markanın ününden, görüntüsünden falan filan farklı oluyor. yaratıcılıkla birleşmiş görsellik size çok farklı şeyler düşündürebiliyor. mesela bir banka reklamı vardı yakın zamanda ki ilgili başlık şudur;
belki de şimdiye kadar çekilmiş en iyi reklam filmiydi. herkesi şöyle bir duvara çarptırma yetisine sahip başka bir reklam filmi hatırlamıyorum.
--zihnini farklı reklam filmi bulmakla meşgul etme, yazıyı oku. mutlaka vardır, ama dedim ya ben hatırlamıyorum.--
aslında sanat bu işte. size bunu hissettirebiliyorsa, farklı düşünmenizi sağlıyorsa amacına ulaşmış demek de aynı zamanda. coca cola reklamına gelirsek, yine enfes düşünülmüş. coca cola'nın hitap ettiği genel kesimin genç kuşak olduğunu düşünürsek ondan tabii ki maximiles ağırlığında bir şey beklemek saçmalık olur. hem verdiği mesaj, hem görsellik çok iyi oysa. eğlence yeni neslin en gözde ulaşma çabası. güzel yakalamış bunu reklam. ama yine de;
başıma bir iş gelmeyecekse coca cola'yı sevmiyorum.
Yazdıklarımın otokontrolü beynimdeki baskıyı biraz daha artırıyor da ondan ağrıyor başım. Düşüncelerim oluşurken epey sancı yapıyor da. Tam kapasite çalışmıyor bir türlü lanet olası. Hani gazı bitmeye yaklaşmış da sönük sönük yanan, üstüne bir de berbat kokan katalitik sobası gibiyim. Ne kendimi, ne başkasını ısıtabiliyorum. Gereksiz. Fişi çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz. Ütü mesela. Kızdırmadan, kalmayacak izi.
Kalmıyor izi.
-Zamanla geçer.
Zamanla olan tek şey; kendini kandırmak, o kadar. Hiçbir şeyin geçtiği yok. Unutmak... Belki de insanoğluna verilmiş en büyük hediye, bir sihirli değnek. Hafıza denen loşluğun göz, kulak ve dil eşliğinde koca bir labirente dönüşmesi. Hudutlarının genişlemesi. içine aldığı her belgeyi öğütüp, yok etmesi. Ve yine diyorsun ki;
Kalmıyor izi.
Seni bir gün özlediğimde mesela, olmaz ya hani! Nereden gelecek bu kalbimin unutulmuş mazisi. Hangi belgeyle düşecek önüme imzalayayım diye? Yani diyorum ki;
Ah be canım!
Olmaz olmaz ama
Sen yine de özledim sayma
Sen yine de unuttum bil
Sen yine de okuma beni.
Kendi halinde cisimden uzak bir harfler bütünü olarak gördüğün değersiz namım zamanla kendini imha etmeyi de bilir elbet. Fazla zamanını almayacağım. Karanlık sokak, varoş evler... Ve açılıyor daha büyük dehlizler. Burası bir mahalle ise eğer. En düşmüşlerin yolu hep birbirinden geçer.
Cepte sustalı, kelebek. iz bırakmak için hep bekleyecek.
sözlük formatına aykırı herhangi bir başlığın uçurulma anına kadar geçen sürenin genel ortalamasıdır. bazen 1 dakika olur, bazen 20 dakika olur, bazen 3 saat olur.
allah ne verdiyse.
duygusal tanım; yazılacak hiçbir şey kalmama durumu.
sıradan ve sırasız şekillerde yaşayan mikroorganizmaların, hani düşmüşsünüz de dizinizde asfaltın açtığı o sürtük yaradan içeri girerek, kemirmeye başlamasının bir olması gibi oluyor hayat bazen. vahşi ve eğlenceli. oldukça hararetli. iltihaplı ve ağrı verici.
yaranın ya havayla temasının kesilmesi ya da merheminin ivedilikle elde edilmesi gerekiyor tıp dilinde. oysa, el çek tabip yaram üstünden, sen benim yaremi sarabilmezsin demiş bir kere can. artık gelse neye yarar canan?