kapıdan adımını attığı andan itibaren kendini bütün mağazanın sahibi sanan insandır. terbiyesizin önde gidenidir. ne diğer müşterilere, ne de mağaza çalışanlarına saygısı vardır bu kişinin. çalışanları hizmetlisi zanneder, "işleri ne?" gibi hastalıklı bir zihniyete sahip olduklarından çıkardıkları kıyafetleri yerlerine koyma zahmetine girmedikleri gibi -ki bir çok mağazada kabinlerin yakınında bu denenmiş kıyafetlerin asılması için askılıklar mevcuttur zaten; fakat söz konusu kişi oraya dahi bırakma girişimde bulunmaz.- ters düz ettiği giysiyi düzeltmeye, yere düşen askıyı almaya dahi tenezzül etmez.
bi de yolda falan gördüğünüzde kılık kıyafetiyle adam zannettiğiniz kişiler yapar bunu. 3 parça eşya ile mağazayı satın alıyorum sanır.
özellikle indirim dönemlerinde inlerinden çıkar, mağazalar arasına karışırlar. parayla adam olunamadığının resmi belgesidirler efendim.
"ve karşınızdaaağ okaannnn bayülgeeeğnnnnn" deyişleri zaga sonrası yayınlanan her programda kulaklarda çınlayan sevimli kemancı. uzun zamandır ortalıkta görünmemektedir.
genelde ilkokul yıllarında yazılan hatıra defterlerinin daimi veda cümlesi. tabi bunun sonuna genellikle "dilerim" fiili de eklenir ama karakter sınırı sözlüğe sağ salim ulaşmasını engellemiş bulunmakta sayın yazar.
"sevgili munise;
hayatın bu uzun ve engelli yollarında ** hedee hödöö zödöö.
özel hayatında mutluluklar iş hayatında başarılar dilerim.
elma armut portakal
arkadaşım hoşçakal."
şeklinde üstüne düşünülüp yazılanları olduğu gibi;
"sevgili munise;
seni iyi ki tanımışım. sen en iyi arkadaşlarımdan birisin.* sana özel hayatında mutluluklar iş hayatında başarılar dilerim. kendine iyi bak. bayyyy."
gibi son dakika toparlananları da vardır.
ha unutmadan, bi de bunun "beyaz gelinliğinle mutluluklar mavi önlüğünle başarılar" modeli de mevcuttur. **
facebooku olan her bireyin görme olasılığının hayli yüksek olduğu, bıktıran, tiksindiren, kusturan olaylardır. şöyle bir listeleme yapacak olursak;
- aynı videoyu zilyon kere izlemek zorunda kalırsınız.
- 10 arkadaştan 1'inde mutlaka "ben nerdeydim bu fotoğrafı çekerken yaa? :(" yorumu bulunan bir fotoğraf vardır. *
- arkadaş listesi 500 dayanmış kişiler vardır.
- "bu fotoğrafta daha bi değişik, daha bi güzel" çıkan arkadaşlarınız vardır.
- kendi fotoğrafını çeken, bir de bunu profil resmi yapan arkadaşınız vardır. o fotoğrafta çok değişik çıkan arkadaşınızın olma ihtimali yüksektir.
- profil resmini gün aşırı değiştiren arkadaşınız vardır.
- birileri mutlaka beyin ağırlığını hesaplar. *
- mor formayla ilgili geyiğin bini bir paradır.
- her arkadaşınızın ucundan bucağından da olsa görünen içki bardaklarıyla kafa bi dünya pozları vardır.
- henüz bir kaç aylık ilişkisini "evli"liğe taşıyan arkadaşlarınız vardır.
- "ne ara tanışmışlar? nerde tanışmışlar? ne konuşurlar?" anlam veremediğiniz birileri, birbirlerinin arkadaşı oluvermiştir.
- paylaşılan videoların yanına çok zekice ve çok komik olduğu zannedilen notlar düşülür.
- xD gibi yeni çığır ifadelerle tanışırsınız.
- 4 şık üstünden karakter tahlili yapan testlerle kafayı bozan arkadaşlarınız vardır.
- tüm bunlara kıl olmanıza rağmen gene de siteye girmeden yapamazsınız. ** *
sokak ortasında başka gruplarla kapıştığı çok olan, an itibariyle facebook'ta * sanıyorum diğer bayan taraftar grubu dişi timsahlar ile birbirlerine girdiği videoyu izlediğim, ortaokul yıllarından tanıdığım arkadaşımı başka bir kıza tekme atarken ve kızın saçını yolarken gördüğüm oluşum.
edit: aldığım özel mesaj doğrultusunda düzeltmem istenmiştir ki diğer grup dişi timsahlar değil legend imiş. hatta dişi timsahlar diye bir grup yokmuş bile. ben bilmem sözlük. açıkçası çok da umurumda değil yani.
şahsıma sanki diğer albümlerine ve emeği geçen herkese ihanet ediyormuş gibi gelen şarkıcılardır. sevmediğim biriyse; "farklı olsa ne olmasa ne. bu daha da kötüdür allah bilir." diyorum; ama sevdiğim biriyse eğer "diğerleri de iyidi be abii." diye vicdan hesaplaşması yapıyorum kendimle.
açıyorum mesela bi kanalı, başlıkta bahsi geçen şahsın katıldığı programda şöyle bi diyalog;
- evet sayın seyirciler, bugünkü konuğumuz yeni albümünü geçtiğimiz günlerde yayınlayan x y. sevgili xcim, öncelikle hoşgeldin. 2 yıl aradan sonra 4. albümün asd dsa'yı çıkardın. istersen burdan başlayalım.
- evet. 2 yıldır çok emek harcadım, çok iyi müzisyenlerle çalıştım ve böyle bir albüm çıktı ortaya. açıkçası çok içime sinen ve tam beni anlatan bi albüm oldu. diğer albümlerden çok farklı. umarım dinleyenler de böyle düşünür.
e be arkadaş, her şarkıcıda mı aynı geyik olur. yahu yapmayın, etmeyin. o kadar zamana, o kadar uğraşa, o kadar dinleyene yazık. senin yerine seni dinleyen desin be arkadaş; "tamam ya, bu adam dinlenir." diye.
mesela bi de bazen sunucu tahrik ediyor "bu albümün farkı ne?" diye. işte o zaman tokatlayasım geliyo o sunucuyu.
eğer birisi de derse, "vallahi aslında bi fark yok. büyüdüm, olgunlaştım belki; ama her zamanki gibi kalbimden gelen müziği yaptım ve elimden gelenin en iyisi için uğraştım." diye, öpücem kendisini.
rahatına bu kadar düşkünse araba al ya da taksi tut be insan, demek isteyip de diyemediğim insanlarla dolu, kuaför önlerine* telefonla dolmuş çağırtan insanların avuç avuç olduğu yer.
karşılaşmayan çocuk olduğuna inanmadığım durumdur. misafirliğe gidilir, hoş beş esnasında aile büyüklerine içecek bir şeyler ikram edilir. akabinde evin ufaklığına da "bir şeyler içer misin yavrum? çay, kola, meyve suyu..." şeklindeki soru daha tamamlanmadan anne araya girer; "yok menkibe hanımcığım, içmez o bir şey." bakakalınır anneye. bi de bazen sorarlar da; "içmez aslında o ama; içer misin çocuğum?" der anne. nasıl bir psikolojik baskıdır bu, hala daha yenemedim sözlük bunu. bi yere gidicem mesela, içecek bir şeyler ikram edicekler diye aklım çıkıyor. hala da annemin "içmez o." diyen sesi yankılanıyor kulaklarımda "yok efendim, ben almiyim." diye savuyorum insanları başımdan.
ha, mesela konuya şu açıdan da bakabiliriz; teklif edeceğine getir bi bardak di mi teyzecim? bi bardak meyve suyuyla ne sen fakirleşirsin, ne ben zenginleşirim. çok içimde kaldı be sözlük, hüzünlendim gene.
defalarca baştan sona dinlemeye gayet uygun oğuzhan koç'un çok hoş parçası;
geçiyor günler çabuk, geçiyor yine aklım sende
çırpınsam da çok geç artık ayrılık varmış serde
kurumuş gözlerimden akıyor yine gözyaşlarım
sen gibi mavi değil ama ben de bazen ağlarım
bir gün aksam da görsen kalbim senin sevgilim
belki bir gün sen de sevsen dünyalar benim; göreceksin
bir gün olsun bulabilsem gerçek aşkı, sevgiyi
buldum da ne oldu sanki, ayrılık vakti
aşk ağına zamansız düşüyorum
ah bir başıma çaresiz eriyorum; bile bile
bir gün açsam da görsen kalbim senin sevgilim
belki bir gün sen de sevsen dünyalar benim; göreceksin
bir gün olsun bulabilsem gerçek aşkı, sevgiyi
buldum da ne oldu sanki, ayrılık vakti
bir gün açsan da görsen kalbim senin sevgilim
belki bir gün sen de sevsen dünyalar benim; göreceksin
bir gün olsun bulabilsem gerçek aşkı, sevgiyi
buldum da ne oldu sanki, ayrılık vakti
evet sözlük; zerre umrunda olmadığını ben de biliyorum. ama her şeyden çok sevdiğim güzel annem küs bana. sanırım farketmeden kırılacağı bir şey söyledim. özür dilemedim de sonra. özür dilemeyi hiçbir zaman beceremem kii... istedim ama yapamadım işte.
babam da şehirdışında. -ki "baba ben az önce kayan bir yıldız gördüm biliyor musun? hem de ilk defa." desem ne der ki? hoş, acaba daha önce hiç yıldız kayması görmediğimin farkıda mıdır acaba?
o çocukluğa ait sanatçı ruhunun apartman dairelerine sıkıştırılmasından kıl payı kurtulmuş, mahalle havası solumuş kuşağın son örneklerinden biri olarak en güzel anılarımda kocaman yer eden eylemdir.
allah'ım ne büyük zevkti o çamuru karman çorman yapıp, dirseklerime kadar pisliğe batmak. her şeyden bihaber, kendi dünyamda mutlu olmaya sebebiyet verirdi. ufacık yaşımda acayip özgürleşirdim o an.
her anne de çamurdan kirlendiğimizi söylerdi. halbuki çamurda oynamayı bırakınca kirlenmeye başladık biz ya, o da farklı bir tartışma mevzusu olsa gerek...
havanın kararması, zamanın ilerlemesi ile baş gösteren durumdur. gece yarısından sonra ise en belirgin anlarını yaşar.
3 şey 'ettiğin' zaman dilimidir gece.
-kavga
-itiraf
-teşekkür
artık sessizlikten midir nedir?
önce kafanı toplarsın düzgünce. kendinle kalırsın. duygu ve düşüncelerini cümleleştirirsin. sonra, hesaplaşırsın çok uzun zamandır kaçtıklarınla. ne gizli aşk kalır bu arada ne de söylenmemiş herhangi bir şey. "keşke demeseydim"lerin "iyi ki yapmışım"lar olur bazen. bazen de suratlarına haykırırsın ne denli kızdıklarının. aynı sahneyi defalarca tekrarlarsın kafanda. repliği beğenmez yepyeni diyaloglar yazarsın.
hemen hemen herkese, mutlaka, payına düşen cesaretle her şeyi yapabilek güçte hissettirir gece. acayip gaza gelir, hemen ertesi gün uygulayacağın çok büyük kararlar alırsın. "yarından sonra her şey şahane olacak." duygusuna kapılır, tarifsiz mutluluklara bürünürsün.
sonra sabah olur. ne o dünkü hayat değiştiren kararlardan eser kalır, ne de dünyayı parmağında oynatacağın hissi veren cesaretten. güneş sanki senin üstüne doğar. ve geceleyin gizlediğin o güvensizliğin de yeniden ortaya çıkar.
yol arkadaşım adlı dizinin, özge özberk'in kızı, eylül karakterini canlandıran pamuk helva kıvamlı şepşeker ufaklığı. diziyi izleme sebeplerinin arasındadır da aynı zamanda. gülmesini telefona kaydedip zil sesi yapmak lazımdır, o derece.
t-box'ın yeni ürünü. plastik bir fanus içindeki yeşil kurbağa, suladıktan 72 saat sonra prense dönüyor-muş. **
talimatnamesine göre;
"yıllardır her gördüğü kurbağaya bir ümit girişen çok hoş bayanlar! kuyruğum yok, kuyruğum yok diye kompleks yapan sevgili kurbağalar! işte tavşandan şapka çıkartan t-boxtan şimdi de kurbağadan prens çıkartan muhteşem icat şipşak prens! üstelik o pek kıymetli kıraz dudaklarınız da yorulmayacak. nasıl mı? kurbağanızı çiçek sular gibi sulayın, o size 72 saatte prens olarak geri dönsün! beyaz atlı değil ama beyaz etli nur topu gibi bir prensiniz olsun. apıştınız mı? apışmayın, bu gerçeğe alışın hatta size böyle bir hediye verenin üzerine atlayın. yeter ki kurbağanız suluyken çorba niyetine içmeyin. her duyduğunuz masala da inanmayın. bir dahaki sefere horuldayan güzel ve pamuk cüceler sorunsalında buluşmak üzere." *
2004 yılında bursa/çekirge'de 5 branş öğretmeni tarafından açılmış, ilk senesinde oks öğrencisi olduğum dershanedir. açıldığı yıl tek binada verilen eğitim daha sonra yandaki binanın da alınmasıyla öss-oks şeklinde ikiye bölünerek yürütülmüştür. dershane * geçen sene kükürtlü'ye, pembe çarşı'nın karşısına taşınmıştır.
tam bir tiki yurdu olmasının yanı sıra çok kaliteli öğretmenlere sahiptir **. bir hakan hoca vardı ki, hayatımdaki en eğlenceli ve anlaşılır matematik derslerini kendisiyle işlemişimdir. bana * sayıları ve işlemleri sevdirmiştir. *
hayatı zindan eden durum. sakız çiğneyemezsin, gizli kapaklı bir şeyler yiyemezsin; hapşırırken, öksürürken, tıksırırken ve en çok da esnerken ağzını çok açmamaya dikkat edersin.
bir de nalet şey, ağrı da yapıyor.
ayrıca çıkan ses "küt"leme şeklindeyse artık hastalık mıdır değil midir bilemediğim bu şey henüz başlama safhasında olduğundan tedavi daha olumlu olur. fakat gelen sesin kar hışırtısını andırması durumun biraz daha ilerlemiş olduğuna delalettir. *
böyle bir problemi olanların en yakın zamanda bir ortodontiste görünmelerinde yarar vardır. zira iş sadece çeneden gelen bir sesten ibaret değildir. *
(bkz: sözlüğü sağlık bilgisi dersine çevirmek)