şu aralar pek cok/!) konuşulan(!) hudson enstitü'nde, strateji dehası vatansever türk askeri görevlilerinin amerikalılar'a söylediği rivayet edilen cümle. iki kaynak var.
kalbi, aklı, şefkati, ruhu, gülümsemesi güzel insan..tüm bu güzellikleri 60 küsür yıldır içinde barındıran ve karşısındaki ile de bunu paylaşmayı bilen insan. bir takım şuursuzların bok atmasına aldırmadan "çocuklar, benim zamanım dar, daha yapcak çok iş var" diyen insan.. fikir sahibi olmadan kanaat sahibi olunmaması gerektigini bilmeyen dallamalarla artık ugraşmayan insan.
hiç bir şeyi gizli degildir. aydınlığı da, hakikatperestliği de ayan-beyandır. anlamayan mallara cok da acıklama gerekmemektedir.
memleketim.. yolundan gecenlerin havasından suyundan azca nasiplendigi, içinde yaşayan insanlara ise bi araba sote yeşil alan bagışlayan güzel memleket. çoğu bolu'lunun piknik için hep bir yeri vardır. ama bu yerler oyle meşhur değildir. lakin bu yerler meşhurları kadar- bazen daha fazla- güzeldir. geceleri yıldızları ellerinize tutuşturan memleket. gündüzleri havası ile cigerlerinizi ihya eden belde.
beyoğlu tünel'in önü bir zamanlar türk mezarlığı imiş galata mevlevihanesine kadar. tünel projesi ile kaldırılmış itiraz edenler olsa da. hatta bir de havuzcuk yapılmıi mezarların üzerine..
göç efsaneleri içersinde istanbul kadar gizemli olmadığı için göç edenlerin geride bıraktıkları için de sevimsiz bir şehirdir ankara. bir yakınınız, cocukluk aşkınız ya da kankiniz ankaraya göçünce hiç de hoş hatırlamazsınız bu şehri. gıcık olursunuz ona. yahya kemal'in gıcıklığının esamesi bile okunmaz. ankara sizi sevidiginizden ayıran kara kuru bir şehirdir. kara deliktir. dipsiz kuyudur. düşenin bir daha görünmediği.
padişah ve devlet adamlarına saltanat terbiyesi almış eşler yetiştirmeyi hedeflemiş kurumdur harem. sadece ev ya da hane olma durumundan epey erken sıyrılmıştır. buraya giren cariyeler yaklaşık 10 yıllık bir egitimden gecerler. bu egitim sırasında, müslümanlaştırılırlar, musiki, linguistik, el becerisi ile ilgili egitim alırlar. içlerinden güzel ve basarılı olanlar gözde olarak secilirler ki padişah eşi olma yolu burdan gecer. geri kalanlar ise harem hizmetine girerler. 30 yasına geldiklerinde hala gözde ya da bir devletlü eşi olmadılarsa azad edilip, ikramiye ile emekliye ayrılırlar, eski saray denilen şimdiki istanbul üniversitesinin olduğu saraya gönderilirler.
sözlük semalarında henüz isminin anılmamasına şaşırdığım aktör. herkes benimle hemfikir olmayabilir ama ben izlerken iç geçiriyorum açıkcası. ve, yumurtaya can veren rabbim, moduna geciveriyorum..kısaca güzel adam..
son bölümündeki vapurlu, iskeleli, tehirli bölümleri insanı tanpınar romanı okuyormuş hissi hissetiren dizi.. sanki bir köşeden mümtaz ile nuran çıkacak, benim de kalbim yerinden çıkacak sandımdı..
doğu roma imparatorluğunu temsilen, papanın potinlerinin rengini verdiği çiçek. bir nevi "doğu roma ayak takımımızdır hüleyyn.." demek istemişler belki de.
içerisindeki potansiyeli nasıl bir yerlere fışkırtsam da rahatlasam, diyen yazardır belki de. ya adam cok şey biliyor belli ki ve de bunun için bir site yeterli gelmiyor. e o zaman çar-na-çar başka mecraları da tırtıklamak zorunda kalıyor belli ki. zeki ve akıllı olmak zor iş vesselam.
allahın özel şeyler bahşettiği bir insan olduğuna inaniyorum ben alatlı'ya. ama bu bahş yanında tüm hayatı boyunca yanında taşıyacagı laneti de getirmiştir. düşünür, farkeder, hisseder olma bahşi ve laneti sonunda onu acı ceken biri yapmıştır. mutluluk ve hüznünü medeniyetin kalp ritmine endekslemiş bir münevverdir alev hanım. hikmet denen cakıl taşlı yolda yalın ayak gitmeyi tercih etmiştir ki taşları teni ile hissedebilsin..allah uzun zinde bir ömür versin ona.. bizden alıp ona versin hatta..
kıldan nem kapmaya bedeldir. bildigin kıl işte. kişinin sanal alemdeki hali, varlığı bu kıl ise, kapılan nem de ona gösterilen hüsn-ü zan ve gereksiz ilgidir.
bugün derin bir şekilde hissettiğim şey. bu şehirde hem de sur içinde bunu acı bir şekilde hissedeceğim kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. kalabalıkların artık insanı buhrana sürüklediği, birbirilerini itekleyerek yürüyen insanlar meydanlarda volta atarken ben tek tek telefon rehberindeki isimleri yokladım. dost meclislerinin, muhabbetlerinin yarenlerinin bir kaç ay ara ile kırgızistan'a, almanya'ya, amerika'ya gittiğini beni, aynı zamanda bu şehiri sap gibi bıraktıklarını o halde iken farkettim. kimseye gel laflayalım diyememek o kadar ağır geldi ki.bir an dünya döndü sonra benim nevrim döndü. sonra actım, gene uzaklardaki lemur'u aradım derdimi anlatmak içi n. yalnızlık ömür boyu kardeş, dedi o da bana. ben de, eywallah dedim. paşa paşa kaderime razı oldum. bu şehirde yalnız kaldım.
ekşi sözlüğün şeker mi şeker, cin ali kıvamında akıllı mı akıllı, efendi mi efendi yazarı. nickinin hakkını veren bir elemandır allah için. genelde hayat minvali nezaket cercevesinde odaklanmıştır. ama gerektiginde sesini gürletir de. sohbeti de hoştur. son zamanlarda yol arkadaslığı da yapmaktadır bana benim zorlamamla. bir gün başı şişcek ama bakalım ne zaman.
eksi sözlüğün yarı emekli agır abisi. tıp tarihi hakkında hangi başlığa baksanız onun bir kaç satırı mutlaka vardır. gününe göre sirke gibi keskindir günene göre de bal gibi tatlıdır zatı-ı alileri. iyi bir reistir. her şeyi düşünür organize eder.