bir gün ki çıkagelip yoklayacağım sevdanı bütün bu katlanmak zorunda kaldıkların zorlayıcı bir testin test olmaktan çıkarak gittikçe içinden çıkılmaz bir hal almasıyla olanlardır kararımdı arkasında duracaktım
ya sen
nasıl hesap edemedim etme gel ay karanlık.
zamanlar boyu konuşup bir faydasını görememiş kişioğlunun kendi suskunluğuyla birlik kurduğu kendi idaresini anlatır. (çünkü suskunluk kurulan bir şeydir kısmen.) Sessizliği derinlendikçe kuvvetlenen saltanattır. Susmak hüküm sürmektir bazen.
Dile yeni yeni girmekte ve türkçe karşılığı bulunan batı dillerinin kelimeleri için desteklenebilir ve fakat bu topraklarda asırlardır kullanılagelen, hali hazırda da kullanımı yaygın arapça veya farsça kelimelerin türkçe'den çıkarılması lazım değildir.
söz gelimi; mümkün kelimesinin yerine olanaklı kelimesinin kullanılmasının bir gereği yoktur. mümkünkelimesi türkçe'ye yerleşmiş köklü bir kelimedir. aynı hesabı; kelime ve sözcük kelimeleri içinde yapılabilir. sözcük, kelime'nin karşıladığı anlama gelmeyen zorlanmış bir kelimedir.
Şehir içinde veya çevresinde bulunan, etrafı sınırlanmış, büyük ağaç topluluklarına veya küçük ormanlara koru adı verilmektedir. Şehrin kirliliğini temizleme açısından oldukça önemli olan korular, ayrıca oluşturdukları ses duvarıyla da ziyaretçilerine huzurlu bir alan sunmaktadır. Barındırdğı canlı türleri de bulunduğu çevre için özellikle çok önemlidir.
istanbul'da bulunan korulara örnek olarak fethi paşa korusu, boğaziçi üniversitesi korusu sayılabilir.
Önce sesin gelir aklıma
Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm
Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli
Sonra cumartesi günleri gelir
Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum
Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak.
Kırk kere söyledim bir daha söylerim
Savaşta ve barışta, karada ve denizde,
Düşkünlükte ve esenlikte
Zamanımız apayrı bize göre
Yanyana olduk mu elele
Aç kalsak ağlamayız biliyorum.
içim güvercinleri okşamış gibi rahat
Sen yanımdayken ister istemez
Geniş meydanlarda akşam üstleri
Üstüste üç kere deniz, üç kere çınarlar.
Sen yanımdayken ister istemez
Uzak ırmakları hatırlıyorum.
Arasıra düşmüyor değil aklıma
Yabancı kadınların sıcaklığı
Ama Allah bilir ya, ne saklıyayım
Yanında ihtiyarlamak istiyorum...
Bütün pencerelerde bekleyen benim,
ve
o çalmayan bütün telefonlarda
aylardır konuşan da.
Kabul.
Bir kez yolda karşılaşalım
onunla da avunacağım.
Adımı sesince duymaktan vazgeçtim,
sesini duysam, susacağım.
Yel esiyor ama
değirmen dönmüyor.
Kuraklık bu,
adın ekmeğe dönüşmüyor.
'ne kalır benden geriye, benden sonrası kalır, asıl bu kalır'
diye yazmıştı, çok tanınmış şairin biri. -güzel şiirler sahipsizdir demişti çünkü, az tanınmış şarin biri-
sanki böyle ne diye yazmıştı? geçen gece az, kestirmeden düşünürken hakkını teslim ettimdi gerçi.
haklı çıkmıştı çünkü, yolum yoktu anladım bilmeden sonrası kalmıştı.
başlığa özenle düşülmüş bütün yazıları hızlıcana okudum da m.cevdet'in isanın güncesi adlı romanına yer açılmadığını gördüm. isa olmayan isanın güncesi. bu kere romancı m.cevdet, yoz bir toplumun anlatıcısı olarak karşımızda.
çok geçmeden Buradaki bahis, Türkiye ile başka bir yaşam yerini mukayese bahsine dönüşür. konuyu az mütereddit bir bakışla ele alırsak bu kıyası; tam anlamıyla yapabilecek kişiler, başka yerlerde bir bu kadar yaşamış olan kişilerden ibarettir denebilir.
baş ucu kitabı cemal süreya olan kimselerin; içlerinde, derhal ezberlemek ve bunun yanında neşeyle uyanılan sabahlarda yüksek sesle okumak isteğini duyduğu şiir.
Melih cevdet anday'ın ilk basımı adam yayınları'ndan 1976'da çıkmış olan muthiş değişik romanı. yeni basımı olmayan unutulmuş
-fakat daima hatırda kalması gereken-
bir roman.
terfi ettirme manasında kullanılmasının yanında 'yöneltmek' anlamında kullanıldığına rast gelinir. mesela, ' a. bu sitemkar sözlerinin bütününü b.ye tevcih etmişti lakin neye yarardı! ' cümlesinde rast getirildiğimiz üzere.
matematikte, 'Bir yüzey üzerindeki bir noktadan bir başka noktaya giden ve yüzey üzerinde kalan en kısa yol' ifade etmek için kesel kelimisin lafı edilir.
Günlük dilde de uyuşukluk, iş yapmadaki isteksizlik anlamlarında kullanılır.
arapça kesel den türetilmiş ve Tembellik etme, üşenme, kayıtsızlık, ihmâl gibi anlamları ifade etmek için kullanılır. söz gelimi, hukukta 'hizmette tekasül suçu' şeklinde ihmal anlamı kastedilerek kullanılırdı.
Mecelle'den alınma olur ve 'kuşku, gerçeği ortadan kaldırmaz' anlamına gelir. eskiden itibar gören, avukatların ve diğer hukuk çalışanlarının çalışma duvarlarını süslediği rivayet edilen bir nevi hukuk ilkesi.
amak kelimesi, derin anlamına gelen amik kelimesinden gelmedir. Aslen amik'in çoğuludur(mütereddidim biraz) ve fakat çoğun derinlikler manasında kulanılır.
Tecessüs kelimesi genellikle, 'Muazzez ise bir zamanlar kendini oyaladığını zannettiği şeylerin çocukça bir merak ve tecessüsten başka bir şey olmadığını görüyordu.' cümlesinde görüldüğü üzere yoklamak anlamında kullanılır.