bugünkü yazısında tan baskını ile ilgili isimleri sayarken, ilhan selçuk, cüneyt arcayürek ve orhan birgit'i nedense unutan ya da işine gelmediği için unutmadığı halde yazmayan yazar-yazmaz.
mucizelerin, insanlar arasindan sadece peygamberlere mahsus oldugunu hatirlarsak, fethullah gülen hocaefendi'ye has bir keyfiyetten bahsedilemeyen bir durumdur.
zira,peygamberlerin mucizeleri, velilerin de kerâmetleri söz konusudur.
vakit gazetesi'nin, diger kuruluslar gibi, hatadan kusurdan yoksun olmadiginin kanitidir.
vakit gazetesi'ni elimden geldigince okumaya calisiyorum. yapacagim yorum, okuma sonrasi olusan intiba ile ilgilidir. yaniliyor da olabilirim.
bu gazeteye, ''kati bir müslüman profili '' hâkim. yazarlarin bazilari iyi yazsa bile, yanlis tutumdan dolayi kaybetmektedirler. sadece, kendi gibi düsünenlerin yüregine su serpmektedirler.
örnegin; hasan karakaya'nin, ahmet hakan'a ''sidikli'' fatih altayli'ya ...(yazmaya terbiyem müsaade etmiyor.) demesi onu (her ne kadar ahmet hakan ve fatih altayli haksiz da olsa, bu tavir ve uslup, kanaatimce itici gelmektedir) direk olarak (belki de yazisinda cok hakli bir elesitiri yapacakken) haksiz duruma düsürmektedir.
örnekleri, cogaltmak mümkün.
bu arada, olan, köse yazilarinda yer alan / yer alabilecek derin bilgilere oluyor.
bu uygunsuz usluptan bagimsiz olarak gazeteyi okumaya devam etmek isteyenin direnci, belli bir noktadan sonra kirilmaktadir.
eminim ki, bu gazetede, yazilarina, fikirlerine deger verilecek degerli insanlar da vardir ama; gazetenin politikasi böyle olunca, diger kesim tarafindan ön yargisiz okunamiyorlar.
ha bir de, vakit gazetesi okuyan önemli bir kesim, gazetenin sert ve bazen de abartili daha dogrusu, marjinal yayin yaptigini kabul etmekteler ama; en azindan, bu yayin politikasini benimsemeseler de desarj olduklarini söylemekteler.
bu düsüncelerim, ''cumhuriyet gazetesi'' icin de gecerlidir.
cumhuriyet gazetesi'nin, diger kuruluslar gibi, hatadan kusurdan yoksun olmadiginin kanitidir.
cumhuriyet gazetesi'ni pek fazla okumuyorum. yapacagim yorum, sadece bir kac okuma sonrasi olusan intiba ile ilgilidir. yaniliyor da olabilirim.
bu gazeteye, ''kati bir laik anlayis'' hâkim. yazarlarin bazilari iyi yazsa bile, yanlis tutumdan dolayi kaybetmektedirler. sadece, kendi gibi düsünenlerin yüregine su serpmektedirler.
örnegin; cüneyt arcayürek'in, basbakan'a ''rte'', cemil cicek'e ''cicek cemil'', abdullah gül'e, c.baskani olmdan önce ''gül abdullah'', c.baskani olduktan sonra ''11.'' demesi (evet, hakaret yoktur ama; itici bir usluptur. belki, kötü niyet olmadan yaziyordur ama; kanaatimce itici gelmektedir böyle bir hareket)onu direk olarak (belki de yazisinda cok hakli bir elesitiri yapacakken) haksiz duruma düsürmektedir.
örnekleri, cogaltmak mümkün.
bu arada, olan, köse yazilarinda yer alan / yer alabilecek derin bilgilere oluyor.
bu uygunsuz usluptan bagimsiz olarak gazeteyi okumaya devam etmek isteyenin direnci, belli bir noktadan sonra kirilmaktadir.
eminim ki, bu gazetede, yazilarina, fikirlerine deger verilecek degerli insanlar da vardir ama; gazetenin politikasi böyle olunca, diger kesim tarafindan ön yargisiz okunamiyorlar.
ha bir de, cumhuriyet gazetesi okuyan önemli bir kesim, gazetenin sert ve bazen de abartili daha dogrusu, marjinal yayin yaptigini kabul etmekteler ama; en azindan, bu yayin politikasini benimsemeseler de desarj olduklarini söylemekteler.
bu düsüncelerim, ''vakit gazetesi'' icin de gecerlidir.
filmi her seyredisimde, cocukluk yillarim, gözümün önünden sinema seridi gibi gecmektedir. ilk defa, ilkokul ücüncü siniftayken seyretmistim.
senaryosu (elestirilecek yönleri de var tabi) temelde güzel olsa da, teknik acidan aksaklik ve eksiklikler göze carpmaktadir. o zamanki imkânlarla belki de bu kadar cekilebilmistir, bilemiyorum.
ayrica, serap akincioglu, bu dizinin senaryosundan etkilenip, gercek hayatta tesettüre girmistir.
cafesiyaset.com'un iddiasina göre, subat 2001 krizi öncesi operasyon yönetmis ama; bu konuda uzman olan bazi kimseler sayin sezer'i tuzaga düsürmüsler.
insallah, sayin sezer, bu olayin perde arkasini aciklar.
akp'nin (baska bir hükümet de olsa fark etmez) iktidar olup, muktedir ol(a)madiginin somut kanitidir.
ayrica, (yanlisim varsa düzeltin) 2002 secimlerinden önce, akp, parti olarak bu sorunu cözeceginin garantisini vermemistir.
sadece, bülent arinc, bir mitingde, ''bu sorunu cözmek, seref meselemizdir...'' anlamina gelecek aciklamalarda bulunmustu.
ayrica tayyip bey, ntv'de ali kirca'nin (ali kirca o zaman ntv'deydi kisa süreligine) programinda, ali bey'in bu meseleyle ilgili sorusuna ''öncelikli sorunumuz issizliktir...'' demisti.
öyle ki, 30 haziran 1996'da, tunceli'de istiklâl marsi okundugu sirada intihar eden ve 6 askerin sehit olmasina sebep olan canli bomba, zilan kod adli terörist zeynep kinaci icin, onu öven ve göklere sigdiramayan besteye de imzasini atmistir.
hakkini da teslim etmek lâzim. sesi güzel ve yorum tarzi oldukca farkli birisidir.
ic hukuk yollarinin tüketilmesiyle basvurulan yoldur, hak aramadir.
hayrunnisâ hanim'in davayi geri cekmesi, biraz da davada taraflarin konumuyla ilgilidir.
söyleki, davaci taraf hayrunnisâ hanim'dir. davali taraf da türkiye'yi temsilen dis isleri bakani abdullah gül'dür.
bizim hukuk sistemimizde de buna benzer düzenleme özellikle hâkimler icin var.
hâkim, davada taraflardan birinin yakiniysa, babasi, esi vb. ise davadan cekilir. cünkü, hissiyâtina engel olamayip, objektif davranamayabilir.
zannedersem hayrunnisâ hanim da bu nedenle davasini geri cekmistir. aslinda, üzerinde esas düsünülmesi gereken, bu yasaga karsi olan akp'nin hükümette olmasina ragmen bu tür davalarda bu yasagi destekler mahiyette savunma yapmasidir.
kisaca, akp, iktidârdir ama; muktedir degildir...
zaman gazetesi yazari tamer korkmaz'in timas yayinlari'ndan piyasaya cikan yeni kitabi.
kitap, oldukca derin konulari islemesine ragmen akici bir özellige sahip. tamer bey'in daha önceden kösesinde degindigi konular da alintilanmis.
kitabin tanitim yazisinda sunlar yazmaktadir.
"abd kontrolünden çıkan adnan menderes'in infazına, 27 mayıs darbesinden önce karar verilmişti. menderes, içerideki abd'nin bizi yönetir hale gelmesi gerçeğine ilk itiraz eden ve sırf bu itirazı yüzünden hayatını kaybeden kişidir."
"o yıl, tarihte ilk defa yerli ve milli çizgide bir isim türkiye cumhuriyeti'nde genelkurmay başkanı olacaktı. gelgelelim, 1 haziran 1977'de film koptu!"
"turgut özal ve adnan menderes'in amerikancı oldukları yönündeki yorumlar, tamamen bir tezgahtır. john f. kennedy'nin suikastının izini sürenler, adnan menderes'in idamını sorgulamalıdır. çünkü aynı isme ulaşacaklar: edgar hoover."
"... sonuçta, 2006'nın 15 mayıs'ında ankara, yıllardır türkiye'ye hükmeden abd'yi devreden çıkarmış ve ankara'nın tam bağımsız stratejik kimliğini kazanması sağlanmıştır."
araştırmacı yazar tamer korkmaz, türkiye'nin abd ekseninden çıkıp, bağımsız bir devlet olma yolunda attığı adımların perde arkasını ilk kez anlatıyor.
büyük olasilikla, bir hafta icinde cumhurbaskani secilecek olan akp kayseri milletvekili abdullah gül'ün hanimi.
ülkesini aihm'ye sikâyet ettigi, basörtüsü taktigi icin elestiriliyor. elestiriye bir sey demiyorum. hakli veya haksiz bir sekilde de olsa, hakaret olmadigi sürece elestiriye kimsenin bir sey diyecegi yok sanirim.
aihm'ye sikâyet ettigi icin yerden yere vurulmasina gönlüm râzi degil. türkiye, avrupa insan haklari sözlesmesi'ne(aihs)taraftir.
ülke icinde, ilk derece mahkemesinin verdigi karara karsi, karardan memnun olmayan taraf, gerekli sartlarin da gerceklesmesi durumunda bir üst mahkemeye basvurabilir. bundan da memnun olmayan taraf, icerde, tüm hukukî yollari tükettikten sonra, aihm'ye basvurabilir. bu, bir haktir ve ülkemiz de bu hakkin kullanilmasina engel olmamistir.
siz, bir hakkinizin ihlâl edildigini kabul ederek, ic hukukta bütün yollari tükettikten sonra aihm'ye basvurmazsaniz, bu haktan feragat etmis olursunuz. basvurursaniz, bu hakki kullanmis olursunuz. bir hakkin kullanilmasinin elestirilmesinin yerinde bir elestiri olmadigini düsünmekteyim.
unutmayalim ki, bugün-yarin bizim isimiz de aihm'ye düsebilir.
kaldi ki, bu sorunun kendi icimizde cözülememesi, hayrunnisâ hanim'in aihm'ye basvurmasindan daha cok elestirilmeye degerdir.
basörtüsü ile türban arasindaki farki, net bir sekilde ifâde etmemiz mümkün müdür? siyasal simge deniliyor. basörtüsü ya da türban takip da ''siyasal islâm '' diye nitelenen düsünceye sahip olmayan bir cok insan var hâli hazirda. siyasal simge oldugunu sadece niyet okumayla aciklamaya kalkmamiz, yerinde olmayacaktir. kaldi ki, insanlarin niyetleri bu olsa bile, niyetlerine göre insanlari yargilayamayiz. elimizde somut veriler varsa, hukukî yola basvurursunuz, kamu adina dava acarsiniz neticeyi mahkemeye birakirsiniz. mahkemenin sonucundan memnun olmadiysaniz, yüksek mahkeme, ordan da memnun degilseniz aihm'ye gidersiniz olur biter. laik cumhuriyet, böylece tehlke(ler)den korunmus olur.
gönül isterdi ki, hayrunnisâ hanim'in kisisel tercihinin yerine sayin abdullah gül'ün secildigi takdirde nasil bir cumhurbaskanligi vazifesini yerine getirecegini ve ne kadar tarafsiz (gerek atamalarda ve gerekse diger görevlerini yerine getirirken) ve kucaklayici olacagini gündeme getirseydik.
gizli vasiyeti oldugu iddia edilen ilk cumhurbaskanimiz.
ne kadar dogrudur bilinmez ama; kenan evren ve turgut özal'in bu vasiyeti 1988'de okuduklari belirtilmis ve henüz ülke sartlarin elverisli olmadigi gerekcesiyle 25 yillik serh konulmustur ilgili vasiyete
senaryosu aydemir akbas'a ait, ibrahim tatlises, neslihan acar, kadir savun ve hüseyin peyda'nin rol aldigi 1985 yapimi film.
tâcir olan urfali hasan'in (ibo) bir hayat kadinina (neslihan acar) olan tutkusu sonucu, esini, isini ve ailesini ihmâl etmesi ve bunun sonucunda yasananlar ekrana yansimaktadir.
filmin sonunda, ibo, urfa'ya döner ve zannedersem halîlu'r-rahmân câmiinde mevlid okuyarak, gecici dünya zevklerinden duydugu pismanligi gözler önüne serer.
petit'in ücüncü golü atarak, kendi rüyasinin gerceklesmesini engelledigi mac. kendisi, 1994'te rüya görür, fransa ile brezilya finale kalmis ve fransa, brezilya'yi 2-0 maglup ederek kupayi kazanmistir.
1998'de, petit'in dedigi gibi gerceklesmis ve fransa 2-0 öndeyken, petit, macin skorunu belirleyen golü atmis ve fransa 3-0 kazanmistir.
tövbe filminde(kanâatimce, ibrahim tatlises filmleri icinde bir elin parmak sayisini gecmeyecek kadar az olan kaliteli filmlerden biri) ibrahim tatlises ile basrolü paylasmis oyuncu.
vefâsiz bir sevgili karakterini canlandirmisti. hattâ, ibo bicaklandiginda bile hic orali olmamis ve rolünün hakkini vermisti.