herkese ve inanışına göre farklı farklı 3 gün kuralı vardır. bildiklerimden örnek olarak;
-how i met your mohter'da barney'nin bize sunduğu; bir kızın telefon numarasını aldıktan sonra ilk üç gün onu arama.
-anlaşamadığınız birine kalmaya gittiğinizde 3 günden fazla o evde kalmayın.Bu kuralın ihlali gerçekleşecekse kesici aletleri ve ağır eşyaları kaldırın.
2010 avrupa kültür başkenti kapsamında bgm yapım tarafından yapılan hat belgeseli 22 ekim 2010 tarihinde tim maslakta saat 20:00'de gösterime sunulacaktır.
detaylı bilgi :
"Hat sanatına her açıdan ışık tutan belgesel, ünlü hattatlar; Hasan Çelebi, Hüseyin Kutlu ve Fuat Başar ile Araştırmacı Fettah Aykaç'ın danışmanlığıyla hazırlandı. Yönetmenliğini Gökhan Ateştürk'ün üstlendiği belgeselin yapımcısı Vahit Özdemir, Metin Yazarı Savaş Ş. Barkçin, Sanat Yönetmeni ise Koray Kasap. Belgesel, istanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projeleri kapsamında hazırlandı. Proje, Ajans'ın Sinema Yönetmenliği Direktörü Yusuf Kaplan'ın önem verdiği yapımlar arasında yer alıyor.
Hat: Bir Medeniyet Çizgisi; hat sanatının üzerinde pek durulmayan medeniyet boyutuna odaklanıyor. Yazı ile uygarlık arasındaki ilişkinin sembolizmini sergiliyor. Güzel yazı ve hüsn-i hat medeniyeti; yani insanı, mekânı, zamanı nasıl temsil ediyor? Dünya ve insan tasavvurumuzu nasıl yansıtıyor? Belgesel bu sorulara cevap arıyor ve bizi büyük yazı geleneği olan dünyanın belli başlı medeniyetlerinin merkezlerine götürüyor. Yazının insanın zihnindeki, gönlündeki ve eserindeki macerasının izini takip eden belgeselde; Hattatlar, kaligraflar, düşünürler, sanatçılar bu yolculukta yol gösteriyorlar.
Yapımı, Birleşik Görsel Medya tarafından gerçekleştirilen belgeselin yurtiçi çekimleri; istanbul, Konya, Kayseri, Ankara, Bursa, Sivas ve Edirne'de tamamlandı. Türkiye'nin yanı sıra Suudi Arabistan, Özbekistan, Mısır, Çin ve Hindistan'da yapılan çekimlerde hem islam Medeniyeti'nin izlerine ulaşıldı hem de o ülkelerin caligrafi gelenekleri araştırıldı. Tüm bu çalışmalar sonucunda hazırlanan belgesel, kültürümüzü oluşturan en değerli sanat dallarından birini yani hat sanatının derinliğini tüm dünyaya anlatmayı hedefliyor.
Belgesel, galanın ardından, 2011 yılının ilk aylarında televizyonlarda yayınlanmaya başlanacak."
marion cotillard'ın nine filmi için seslendirdiği şarkıdır efendim. ayıca en iyi müzik dalında oscara aday olmuştu.
sözleri;
YOU WANT MY LOVE
TAKE IT ALL
YOU WANT TO WATCH IT ALL COME OFF
TAKE IT ALL
COME ON NOW
SHOW ME HOW
YOU TAKE IT ALL
YOU WANT MY GLOVE
ARE YOU ENTHRALLED?
YOU WANT TO SEE IT SLIP AWAY AND WATCH IT FALL
OH WE KNOW
ITS YOUR SHOW
SO TAKE IT ALL
YOU WANT THE MOVEMENT TO
SEE WHAT THE HIPS CAN DO
COME WATCH THE SLINKY GIRL
SEE HOW THE PASTIES TWIRL
TO MAKE YOUR BELLS ALL RING
FULFILLING EVERYTHING YOU EVER WANTED
SO GO AHEAD
TAKE IT ALL
YOU WANT MY SOUL
TAKE IT ALL
ITS TIME TO LEAVE
IF IM TO LIVE
BECAUSE I HAVE NO MORE
THERES NOTHING LEFT TO GIVE
I WATCH YOU RISE
I WATCH YOU FALL
WHILE I AM STANDING WITH MY BACK AGAINST THE WALL
NOW ITS YOUR TURN TO FINALLY LEARN
YOU HAD THE WORLD
YOU HAD YOUR FLING
YOU WANTED MORE THAN EVERYTHING
YOU GOT YOUR WISH
YOU GOT YOUR PRIZE
NOW TAKE IT RIGHT BETWEEN YOUR THIGHS
YOU GRABBED FOR EVERYTHING MY FRIEND
BUT DONT YOU SEE THAT IN THE END
THERE WILL BE NOTHING LEFT OF ME *
spencer day'in Vagabond albümünden çıkma şarkısıdır. sözleri için;
A sleepless night in the city
No peace and quiet in the city
It's hotter than the water from a boiler in
The basement of Hell
In this low rent, walk-up, broken-down hotel
Counting the cracks on the ceiling
Flat on my back, and I'm feeling
Lower than the roaches in the tunnels of the one and the nine
And the clock says that I'm half past losing my mind
Through the tick tock tick, I can hear the faucet drip
When the neighbors brawl, I can hear 'em through the wall
But I'm waiting, I keep waiting
'Cause I want you
I want you back again,
I can remember when you and I were one
And I want to
I wanna change your mind
So I'm gonna bide my time, bearing my misery
Till you come to me
High noon, same room
This is when it gets so suffocating the air sits
Heavy, like the weight of my regret for ever
Letting you go
And it don't matter whether the windows are opened or closed
There's a beep, beep beat from the traffic in the street
And a bang, bang, bang, like a hammer in my brain
As I'm fading, going crazy
ankara'da antares armada arcadium galleria da bulunan ev tekstili üzerine satış yapan bi mağaza.
kanaatime göre çok s*ktiri boktan bi yer olup kazık yemek isteyenler için harika bir yerdir...
1 senedir daimi eleman bulamamışlardır gelen gider gelen gider elemanlarına eşşek yüküyle iş yaptırıp kuş kadar maaş verir ha işe başlamayı düşünüyorsanız günün 12 saati mağaza temzilk yapmayı kabullenmeniz ve size öngörülen ara ve yemek saatlerinden de vazgeçmeniz gerektiğini vurgulamak isterim. size patron tarafından satış yaptığınızda sizin göreviniz şimdilik satış yapmak değil paket yapmaktır satış yapmadığınızda ise arkadaşlar buraya satış yapmaya gedik denir*
sözlükten öğrenilen küfürler (bkz: siktiri boktan).
orandadır ve genelde cumartesi günleri 10.00-14.00 arası japonca dersleri verilmektedir.aynı zamanda binasında hafta sonları mutlu çiftleri evlendirmek için nikah salonu da bulunmaktadır.
sene de bir defa yapılan japon film festivali de orda gerçekleşmektedir.
yeni bir uygulamayla arada sırada sushi günleri düzenlemekteymiş. denk gelmedim dedikoduların yalancısıyım valla
miss platnum peter fox ortak söylemli ucundan azcık almanca bir şarkıdır
Come closer, Peter
Come here, come, come here, Peter
Listen, you're my husband now
Peter, I know you don't love me
We have to do this
Today's my wedding, everybody's coming
They can't wait to celebrate
All my uncles, aunts and cousins
Even the neighbours came to say
"We're so happy that you marry
It was time 'cause soon it's too late
You getting older, you know we told ya
You should have a baby before it's too late"
Oh, leave me alone
I'm so glad I can leave home
Oh Peter, will you marry me?
Carry me away from the family
It's killing me, can't stay another day
Peter will you marry me?
Carry me away
We can leave this place, you don't have to stay
We can go our separate ways
Das ist der Deal, du brauchst 'n Ehemann
Ich brauch' 'ne Frau, die gut kochen und nahen kann
Du lebst im Bauernhaus, Kuhstall nebenan
Ich hol' dich raus, du fangst 'n neues Leben an
Aus dem Wollrock ins Negligee
Ich schick' dich jeden Tag shoppen in dei'm neuen Carree
Dein Vater kriegt 'n second hand neues Coupe
Bei der Hochzeit glanzt er unter sei'm neuen Toupe
Wir feiern mit Fleisch und Selbtsgebranntem
Ich mache auf reich vor allen dein'n Verwandten
Die Onkels und Tanten sind am saufen und zanken
Und die Dorfmusikanten spielen auf und wir tanzen
Schnapsleichen liegen auf dem Rasen
Und die Blaskapelle ist zu blau zum Blasen
Man soll immer gehen wenn's am Besten ist
Madchen, ich zeig' dir wo der goldene Westen ist
Oh, let's get it on
I'm so glad I can leave home
Oh Peter, will you marry me?
Carry me away from the family
It's killing me, can't stay another day
Peter will you marry me?
Carry me away
We can leave this place, you don't have to stay
We can go our separate ways
Everyone's too much, some are puking
Even the ladies are drunk, they are singing
The men are starting to fight or are they dancing
How we gonna get to the night, let's keep on drinking
"We're so happy that you marry
It was time 'cause soon it's too late
You getting older, you know we told ya
You should have a baby before it's too late"
Oh, leave me alone
I'm so glad I can leave home
Oh Peter, will you marry me?
Carry me away. This family
It's killing me, can't stay another day
Peter will you marry me?
Carry me away
We can leave this place, you don't have to stay
We can go our separate ways
Come and marry me
Carry me away
From this family
It's killing me, can't stay another day
Come and marry me
Carry me away
We can leave this place, you don't have to stay
We can go our separate ways
moonlight dizisinin vampiri olarak gönüllere taht kurmuştur. 01.08.1975 avusturalya doğumlu olan loughlin'in evli olup olmaığı bilinmemektedir*
2003 yılında White Collar Blue dizisiyle ekranalra merhaba demiş 2004'te Oyster Farmer filminde jack rolunü canlandırmıştır.yeni bond erkeği olmayı Daniel Craig'e kaptıran O'Loughlin'in şansı yaver gitmiş moonlight dizisinin başrolune seçilmiştir.
miami ink'in ortağı ,dükkanın yeşil gözlü top sakallı dik jöleli saçlı kişisi ve bölümlerde nunez'in parasını ayakkkabılara giysilere harcamayı çok seven 30'lu yaşlarda olmasına rağmen 18'lik hayat yaşantısına sahip bir çapkın olduğu görülmüştür.
(bkz: miami ink izleyenlerin nunez'e aşık olması)
edit: bir bölümde müşterinin popusunu öpmüştür.
bu kadarını beklemiyordum... diyordunuz ,eziyordunuz hoş görün diyordum ama yok olmaz tahammül sınırlarını zorlamışız..
bu yeni nesil okumuyor arkidiş gördüğü başlığa yumurtluyor gidiyor oku be kardeşim az biraz oku hele bi de nick altı giriyorsun .tanrım sen geride kalan yazarları koru.
zoraki tanım: 6.nesil yazarın 4. nesil yazarın nick altına hoşgeldin diyerek entry girmesi durumudur. aynı zamanda enrty girilen nick sahibinin dumurudur.
edit: sorun saygıda kusur edilmemesi değil efendim enrtyleri okumadan ortama bodoslama dalınmasıdır. bu soruna dem vurulmuştur bu enrtyde... iyi okuyalım iyi anlayalım...
(bkz: altıncı nesil isyanda)
japon severler japonca öğrenmek isteyenler ya da sadece üyelik bulundurmak isteyenler işte beklediğiniz an geldi
hey sen sadece japonlar mı var zannediyorsun? tabi ki hayır her çeşit ülkeden her çeşit insanla tanışmak için bir tık yeter.
kendileri bir japon arkadaşlık sitesi olup seviyeli sohbet için birebirdir* seviyeli derken herşey bi smile ve mail kutusundan ibaret değildir bilesiniz.
yönetmenliğini ve senaristliğini guy ritchie'nin yaptığı filmde Gerard Butler, Thandie Newton, Mark Strong, Idris Elba, Tom Hardy başrollerdeyken filmin konusu;
--spoiler--
Bu öyle bir Londra'dır ki emlak en büyük pazar olarak uyuşturucunun yerine geçmiştir; ve suçlular da bu pazarın en ateşli girişimcileridirler. Ama bu piyasa girmek istiyorsanız, ister Bir iki (One Two) gibi küçük bir sabıkalı (Gerard Butler) ister Uri Obomavich (Karel Roden) gibi şaibeli bir Rus milyarderi olun, görmeniz gereken tek bir adam vardır: Lenny Cole (Tom Wilkinson).
Eski ekolden bir gangster olan Lenny hangi ipleri çekeceğini bilmektedir ve önemli konumdaki her bürokratı, simsarı ya da gangsteri avucunda tutmaktadır. Lenny tek bir telefonla bürokrasiyi ortadan kaldırabilmektedir. Ama sağ kolu Archy’nin (Mark Strong) de dediği gibi, Londra değişen zamanların sıfır noktasıdır çünkü Doğu’nun büyük gangsterlerinden, sokaklardaki aç suçlulara kadar herkes, ticaret ve suçun kurallarını değiştirmek için birbirleriyle yarışmaktadır.
--spoiler-- http://www.sineport.com/vizyon/2009/rocknrolla.html
ayrıca gerard butler'in gel beni ye dedirttiği filmdir.
duyma yetisini kaybedenlere halk arasında verilen isim. aynı zamanda arazda denilir.
duymadıkalrı için konuşma kabiliyetlerini kaybetmektedirler ve bu yüzden dilsiz ifadesi kullanılıyor..yani sağır dilsiz denmesndeki amaç konuşamaması değil duymamasından dolayı kelimelerin nasıl söyleneceğini bilememesidir *.
coyote ugly,heavenly creatures,abandon,away we go,say uncle, leaves of grass filmlerinde rol almıştır. cnbc-e'nin çapkın amca dizisinde yani two and a half man'de rosy rolündeydi.
bangemann raporu(1994) ab'nin abd'nin o güne kadar ürettiği politikayı özünde yeniden üretti
1. madde:Ab ile ilgili tüm metinlerde görsel işitsel kültürel uzam oluşturulması.yani Avrupanın kültürel uzamını sağlayabilmek.
2. madde: Ab ve üye ülkeler arasındaki enformasyon ağının ortak omurga oluşturması*
3.madde: Serbestleşme sürecinin önünde durulmaması, set çekilmemesi
4.madde: ilerleyen önemlerde ortak düzenleyici güç kurulması
5.madde: Ab genelinde enformasyon* alt yapısı oluşturulmalı.
6.madde: Ortak enformasyon örgüt çalışmaları yapılmalıdır.
ancak 6. maddedeki bu oluşum Ab'de yeni yeni oluşmaktadır.* gereken kaynaklar vardır ancak oluşamamasının nedeni medya alanındaki politik farklılıklardır bu yüzden medya yararlanamıyor. yani ; ortak avrupa kamusal alanı için dil, milliyet, kamusal alan, enformasyon teknolojilerinin gelişmişlik oranı, kültürel uzamın gelişmesine, ülkler arasındaki sayısal dengeye, ortak haber ağına sahip olunduğunda kamusal alan kullanılabilenecektir..
bangemann raporundaki ;
Yeşil metinler: kanun seviyesine yakın yasalaştırılabilen metinlerdir.
Beyaz metinler: çalışmayı yapan kişinin adıyla yayınlanmış ancak yasalaştırılamayan metinlerdir.
Mavi metinler: medya üzerinde alınan kararların yazıldığı metinler
Sarı metinler: konseye gelen ancak orda takılıp kadük* olan metinledir.
uluslararası iletişim 4 yolla iletilir; diplomatik yolla , uluslararsaı örgütler tarafından, kitle iletişim araçları ile ve özel kurum ve kuruluşlar arasındaki iletişim aracılığıyla...
bu iletişimde bilgi gelişen ülkelrden gelişmekte olan ülkelere aktarılmaktadır. bilgi tek yönlü gönderildiği için dengesizdir bu dengesizlik teknolojik gelişme, ekonomik sorunlar,engellemeler ve haber üretim ve yaymındaki yetersizliklerden kaynaklanmaktadır.
gelişen ülkeler tekel ilan edildikleri için gelişmekte olan ülkelere engellemeler ve sansürler uygulanıyor.
japoncası nagai kishite' yani tam türkçe anlamıyla 'uzun git'tir. lakin japonlar tarafından pek fazla kullanılmaz. onlara göre yaşarsın yaşamazsın ne farkediyor zaten nüfus fazla.
edit: başlık başıma kalmış..benden önceki 6 entrye noldu?*
malum 50 karakter sınırı asıl açmak istediğim başlık ise istikbal mobilya reklamında mobilyalarının ambalajlarını yırtan aile..
ilk bakışta tam türk ailesi gibi görünüyorlar baba gzete okuyor anne evin çiçek böceğiyle ilgi ve alakalı çocuk desen yerde elini koymuş yanağına kendince oyun oynamakta bildiğin çekirdek aile modeli..ancak an geliyor baba koltukta bir tuhaflık görüyor ve bilindik türk halleri içinde merakla yırtıyor ve birden o bildiğimiz türk ailesi çılgınca önüne gelen her şeyi yırtmaya başlıyor.hadi reklam yapıyorsun biraz inandırıcı ol..evet bizde evimizde hergün deli gibi koltuklarımızı üstümüzü yırtıyoruz ve yenileniyoruz...
2004 yapımı bir japon filmdir. filmin konusu ise yaz okula kalan kızlar bando takımına yemek götürürler. havanın sıcak olmasından dolayı yemekler bozulur bu yemekleri yiyen bando takımı rahatsızlarır. gelecek maçlarda gerekli olan takım için yemek götüren kızlar gönüllü olur ve hiç br şekilde enstrüman çalmayı bilmeyen bu kızlar enstürümanları çalmayı öğrenir ve caz yarışmasına katılırlar.
nokia'nın n96 ardından 2009'un ilk çeyreğinde piyasaya yaklaşık 550 euro olarak süreceği yeni telefon..
Nokia'nın multimedya bilgisayar olarak tanımlanan n 97'nin Sürgü mekanizmasının altında Q klavye bulunuyor.
Yüksek çözünürlüklü ekranı, gelişmiş bağlantıları, dokunmatik ekranı ve i'phone'daki gibi menüleri sıralama olanağı var. hava durumu, Facebook gibi binlerce gerecin yaratılmasını ve kullanılmasını sağlayacak.
trambolin, basketbol topu ve besket potası kullanılarak artistik haraketler yapan bir grup
21 kasım 2008de beyaz showa çıkmışlardır. uludağ üniversitesinden çıkma olduğu söylnemiştir.
bir rooney şarkısıdır. Calling The World abümünden çıkmadır. gossip girl dizisinde çalmıştır.
Love don't come so easily
This doesn't have to end in tragedy
I have you and you have me
We're one and a million why can't you see
I'm waitin', waitin' for nothing
You're leavin', leavin' me hanging
When did your heart go missing?
When did your heart go missing?
I treat you alike a princess
But your life is justa one big mess
When did your heart go missing?
When did your heart go missing?
Yeah
I meant every word I said
I never was lying when we talked in bed
I'm retracing every step in my head
What did i miss back that now is so, so misled? Oh
I'm waitin', waitin' for nothing
You're leavin', leavin' me hanging
When did your heart go missing?
When did your heart go missing?
I treat you alike a princess
But your life is justa one big mess
When did your heart go missing?
When did your heart go missing?
I don't understand
How could you forget
what we had?
Is so wrong
I'm waitin', waitin' for nothing
You're leavin', leavin' me hanging
When did your heart go missing?
When did your heart go missing?
I treat you alike a princess
But your life is justa one big mess
When did your heart go missing?
When did your heart go missing?
Yeah
Things were so good we had a little dream,
a little dream together, buy a house settle down, do are thing,
but you disappeared on me and your heart, your heart went missing and i don't how to find it,
i don't know where it is, I don't know where your heart went,
it was really just the other day now its gone,
I'm gonna call the police, call the in- investigator the heart investigator
When did your heart go missing? (background)
When did your heart go missing?
When did your heart go missing?
When did your heart go missing?
When did your heart go missing?
When did your heart go missing?
pencereyi yaz kış açmak isteyen kısacası pencere açma hastası olan bu arkadaşımız final dönemi sık sık pencereyi açarak pencereyi kırma şerefini göstermiş sınıfın çoğunu kışın ortasında hasta etmiştir**
yazarı tanıtan bu kısa yazıdan sonra sözlük hayatında ona başarılar diliyerek merakla enrtylerini beklemekteyim ^^