muharrir
89 (hoş sohbet)
beşinci nesil yazar 1 takipçi 3.47 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    ne ülen bu

    1.
  1. kemal kırar'ın 'kelimelerdeyim', 'anekdotlar/fıkralar', 'biyografler', 'üçlemeler' bölümlerinden oluşan; 'merhaba'dan başlayarak kelime ve deyimlerin etimolojik incelemelerini anlaşılır bir biçimde anlattığı kitabı.
    0 ...
  2. yeni çıktı

    5.
  3. masai barefoot technology

    1.
  4. perküsyonist

    1.
  5. perküsyonist şakir

    1.
  6. 15 aralık'ı 16'ya bağlayan gece nublu'da dinlediğim müzisyen. ilhan erşâhin ve bora uzer'e eşlik etti, sololar yaptı.
    http://www.youtube.com/user/perkusyonistsakir#p/u
    0 ...
  7. mülhit

    1.
  8. 1. dinsiz, îmansız. 2. doğru yoldan çıkmış.
    "onlara bâtınîler deniyor, zındıklıkla, mülhitlikle suçlanıyorlardı."
    (amin maalouf - samarcande [semerkant] 38. baskı sayfa: 110)
    1 ...
  9. half asleep in frog pajamas

    1.
  10. tom robbins'in ikinci tekil şahıs kullanarak yazdığı tek romanı. diğer romanları gibi, çok güzeldir...
    türkiye'deki baskısının ismi: sirius'tan gelen kurbağa'dır.
    0 ...
  11. harika üsluplu yazarlar

    1.
  12. nike air max 360

    1.
  13. 2007 yazında aldığım ve 2010'a kadar giydiğim (oldukça sık giydiğim için eskidi), bugüne kadar ayaklarımın hissettiği en büyük rahatlığı -verdiği havada yürüme hissiyle- sağlamış ayakkabı.

    2010 yılında türkiye'deki satış fiyatı 311 tl'dir. aşağıdaki sitelerde çok daha ucuza bulunabilir:

    http://www.new-shoes-stor...x-360?sort=20a&page=1

    http://www.nike-air-max.org/air-max-360.aspx

    http://www.airmaxbox.com/nike-air-max-360-c-53.html
    0 ...
  14. carlito dalceggio

    1.
  15. buzz restaurant

    1.
  16. hakiki ses sanatkarı

    ?.
  17. sezer yılmaz

    1.
  18. https://sezeryilmaz.com

    kanun sanatkarı.

    on yaşında müziğe başladı. 2001'de iTÜ Türk Müziği Devlet Konservatuarı lise birimi'nin sınavlarına girip kazanınca hayatına istanbul'da devam etti.

    ilerleyen senelerde türkiye, portekiz, danimarka, japonya, kanada, ispanya, hollanda, italya, isviçre, almanya, ürdün, birleşik arap emirlikleri ve avustralya'daki mercan dede konserlerinde sahneye çıktı. usta ses sanatkarı haktan* ile bazı sahne ve stüdyo çalışmaları yaptı, istanbul'da çok sayıda solo konser verdi.

    2017'de çıkardığı 'detay' isimli solo albümünde haktan'ın yanı sıra volkan öktem, yurdal tokcan, serhan yasdıman, alp ersönmez gibi müzisyenlerle çalıştı.

    son yıllarda ağırlıklı olarak kaliforniya'da yaşamaktadır.
    0 ...
  19. hipnozcu

    1.
  20. hypnotizing maria

    ?.
  21. bir richard bach kitabı. Aslında 'bir' de richard bachkitabı ama bu başka.
    0 ...
  22. anthony jackson

    1.
  23. wild ducks flying backward

    ?.
  24. tom robbins'in 2005'te yayınlanmış romanı.
    tercümesi aysun babacan tarafından yapılmış olan roman, ülkemizde geriye uçan yaban ördekleri ismiyle aralık 2009'da ayrıntı yayınları tarafından basılmıştır.
    0 ...
  25. geriye uçan yaban ördekleri

    ?.
  26. tom robbins'in aralık 2009'da yayınlanmış romanı. çevirisinin aysun babacan tarafından yapılmış olması ayrı bir güzellik.
    (bkz: ayrıntı yayınları)
    Yazarın kitaba verdiği isim: wild ducks flying backward
    1 ...
  27. alelıtlak

    1.
  28. mısırlı ahmet

    1.
  29. http://www.misirliahmet.net/
    http://www.misirli-ahmet.com/

    hakkında çok şey yazılabilecek insan.
    trt 2'de mısırlı ahmet belgeseli yayınlanmıştı bir dönem.
    izlemek isteyenlerin aşağıdaki linklerden açılan videoları sırasıyla açması önerilir.

    http://www.youtube.com/watch?v=dv3jcxz1msy +
    http://www.youtube.com/watch?v=vcd3x4-nlkw +
    http://www.youtube.com/watch?v=qezdnok6lga +
    http://www.youtube.com/watch?v=jydrkxtkoiw +

    Ayrıca bir ropörtajı için:
    http://hurarsiv.hurriyet....r.aspx?id=8097554&p=2
    0 ...
  30. sunnetullah

    1.
  31. allah sisteminin Değişmez Yasaları

    ismi "ALLAH" olanın, yeryüzündeki en büyük mucizesi MUHAMMED MUSTAFA aleyhisselâmdır!. O'nun beyni, hakikati ve beyni ile hakikati arasındaki iletişim, yeryüzünde açığa çıkmış en büyük mucizedir!
    Allah kulu ve rasûlü Muhammed aleyhisselâmın en büyük mucizesi ise Kur'ân-ı Kerîm'dir!.
    Niçin?
    Çünkü ALLAH Rasülü ve Nebîsi olarak, ne kendisinden önce, ne de sonra (kıyâmete kadar) hiç kimse O'nun açıklayıp bildirdiklerini açığa çıkaramayacaktır da ondan! Bu yüzden de O'ndan sonra nebî gelmeyecektir.
    Nedir bu mucizevî olay?
    Kur'ân, iki ana fikir veya bölümdür birbirine girift halde:
    1. "Tanrı ve tanrılık kavramı"nın geçersiz olduğunu vurgulayıp; ismi "ALLAH" olanı bildirmek ve tanıtmak. (Bu Risâletin konusudur)
    2. "SÜNNETULLAH" adıyla bildirilen evrensel sistem ve düzeni açıklamak; buna dayalı olarak, nelerin yapılmasının veya yapılmamasının insana yararlı olacağını bildirmek (bu da Nübüvvetin alanıdır).
    Yaşadığımız dünyada otomatik olarak tâbi olduğumuz yasalar ile, tüm evrensel yasalar Kur'ân-ı Kerîm'de "sünnetullah" olarak isimlendirilmiştir..
    Stringlerin hareketinden; holografik gerçeklikten; evrenler arası ilişkilerden; evrenin enerji bütünselliğinden; kozmolojik ilişkilerden; insanın kendi yapısı ve özündeki Arş'ından Kürsî'sine, semâvâtına ve yedi kat arzına kadar, tüm ilişkiler yumağı hep "sünnetullah" kapsamında gerçekleşir!.
    "Sünnetullah" öncelikle şöyle bildirilmektedir:
    "Sünnetimiz" başka bir şekle dönüşmez!." (isrâ: 77)
    "Sünnetullah"ta değişme olmaz."(Fetih: 23)
    "Sünnetullah"ta tahvil (sapma - yön - amaç - tarz değişimi) olmaz"!(Fâtır: 43)
    Şimdi bir evrensel gerçeği vurgulayalım; bazılarının havsalaları çok zorlansa veya alamasa da... Zirâ gerçek gerçektir!.
    Nokta'dan ilk açılımın olduğu andan, genişleyen evren gerçekliğine dayalı bir şekilde sonsuza dek tüm olan ve olacaklar, Yaratıcı Kudret indinde bellidir ve asla değişmez!.
    Bu vurguladığım olay yanında, insanlık tarihinin yeri ise düşünebilenlerce takdir edilir ki, bir hiç mesabesindedir!.
    Evrende muhakkak ki insan aklının alamayacağı kadar canlı, şuurlu değişik türler mevcuttur;ve bunların tamamı dahi bu "sünnetullah" kapsamında değerlendirilir!.
    Bir Allah Rasûlü uyarısını hatırlayarak konumuza girelim:
    "Siz eğer benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız!.. Rahat yataklarınızda yatamayıp "Allah, Allah" diye bağırarak dağlara kaçardınız!."
    Acaba Allah Rasûlü ne anlatmak istiyordu burada dersiniz?
    "sünnetullah"ı eğer "OKU"yabilirsek...
    Evren Anayasası'nın şu ilk maddelerini fark etmeye başlarız:
    1. Tüm yaratılmışlar, bilinçli veya bilinçsiz şekilde mutlak kulluklarını yerine getirmektedir; yaratılış amaçlarına hizmet eder şekilde yaşayarak!.
    ...
    2. iblîs denilen varlığın isyanı dahi mutlak kulluğunun eseridir! Ne var ki mutlak kulluk ifâsı, tard edilme veya lânete (uzak düşmeye) engel olmaz!
    ...
    3. Sünnetullah'ta, ismi ALLAH olanın "kudret" sıfatı hakimdir. ismi "ALLAH",olanın "Kadir" sıfatı gereği, Sünnetullah denen evrensel sistem ve düzen, her dem güçlünün güçsüzü yok etmesi şeklinde işler! ismi "ALLAH" olan, var ettiği sistemde "kudret" sıfatını ortaya koyar."Acz" ise sistemde yok olmak içindir!. Dolayısıyla, sistemde duygulara ve beşeri değer yargılarına dayalı değerlendirmelerin hükmü yoktur!. Acımak veya acınmak sistemin işleyişini etkilemez. Korunmak isteyenler için içinde bulunulan ortamın gerektirdiği tedbiri almak zorunludur. Duygularına ve beşeri bakış açısına göre yaşayan, bu kararlarının sonuçlarını da yaşar!
    ...
    4. Her birim, her bir anda, kendisinden daha önceki süreçte açığa çıkmış olanın sonuçlarını ve gereğini yaşamaktadır; farkında olsa da, olmasa da!. Bu, yaptıklarının cezasını (yani karşılığını) almasıdır. "Bugün", "dünün" sonucudur; "yarın" ise "bugün"ün sonuçları yaşanacaktır!. "Bugün",yaşadığın andır!. "Yarın" ise yaşadığın anın sonrası! Zerre kadar hayır yapan anında karşılığını alır; zerre kadar zararlı fiil ortaya koyan bunun da anında karşılığını alır. Ancak, alınan bu karşılık, beyindeki alındığı devre itibariyle, kısa veya uzun zamanda belirgin olabilir!. Çünkü ortaya konulan fiilin beyindeki hangi devrelerin faaliyeti sonucu oluştuğu, fiilin feedback şeklinde beyinde nasıl bir geri etkileşim oluşturduğu, ve dahi bu geri etkinin beyinde ne zaman hangi şartlar sonucunda devreye gireceği bizim tarafımızdan bilinemez.
    ...
    5. Her birim için sonsuza kadar sadece yapabildikleri ve yapabildiklerinin sonuçları söz konusudur. Yapmamış olduğunu veya karşılığından mahrum kalmayı getiren bir yanlışı telâfi edebilecek hiçbir mazeretin geçerliliği yoktur.
    ...
    6. Sistemde geçmişin telâfisi yoktur!. Sistemde oluşlar sürekli bir ileriye gidişi oluşturduğundan ve yaşanılan hiç bir anın tekrarı söz konusu olmadığından geriye, DÜNE dönmek de imkânsızdır. Dolayısıyla geçmişin telâfisi yoktur!. Yalnızca, yaşanılan anın değerlendirilmesi söz konusudur!. Geçmiş geçmiştir!. Geçmişin (ve dahi namazın) kazası da olmaz!
    ...
    7. Dünyada â'ma (kör) olan âhirette de â'ma olur; hatta daha da şaşkın!. (isrâ: 72) Burada basireti açılmayan, ölüm denen dönüşümden sonra ebediyen kör kalır!
    8. ismi "ALLAH" olan, bu konuda yeterli bilgiye ve tefekküre sahip olmayanların sandığı gibi, uzayda bir gezegende yaşayan bir tanrı olmadığı için bir gün tanrının karşısına geçip neden türünden soru sormak da kesinlikle mümkün değildir!
    9. insan, sonsuz yaşama dönük ne elde etmek istiyorsa, dünyada iken bunun gereklerini yapma ve ruhuna bunu yükleme şansına sahiptir. "Ölüm" denen "boyut değiştirme" sonrası, ibadet denen beyin geliştirme çalışmaları söz konusu değildir. Ölümle buna dayalı tekâmül yolu da kapanır!. Dolayısıyla yaşam, ibadet denen beyindeki Allah isimlerine dayalı özellikleri açığa çıkarmak için tek ve eşi bir daha gelmeyecek yegâne şanstır. Bahanesi veya mazereti ne olursa olsun bunu değerlendirmeyen sonuçlarını ebeden değiştiremez!
    ...
    10. Her birim, incir içindeki çekirdek ya da spermdeki insan gizliliği gibi, kendisinden sonrakini içinde barındırır içinde bulunduğu boyuta göre. Velev ki, açığa çıkmasa...
    11. insanın farkı, kendi semâvâtında yükselerek veya özündeki hakikat noktasına urûç ederek beşeri değer yargıları ve duygulardan arınmış bir halde, "halife" olmayı başarabilme olanağına sahip olmasıdır!.
    ...
    12. Hedefine ulaşarak yeni bir boyuta sıçrama yapan bir tek spermin yanısıra, milyonlarcası hedefe ulaşamamanın sonucunu yaşamaktadır ve onlara hiç acıyan da yoktur!
    Bu arada bir de ekleme yapalım konumuza, "sünnetullah" ile "sünnet-i Rasûlullah"ı ayrı şeyler diye öğrenmiş olanlar için.
    Bazıları Allah Rasûlü'nü, yetişme şartlanmaları ile "baba" gibi kabul ediyorlar. Hâlâ hiçbir şey anlamış değiller!. "RASÛL"ler birimizin, babası amcası falan değillerdir; Allah Rasûlleri'dir... Ta o devirlerden beri bu mahalle yaklaşımı ne yazık ki hâlâ devam etmektedir. Bunun ne demek olduğunu düşünemeyenlere zaten bir şey anlatmak mümkün değildir!. işte âyet:
    "MUHAMMED sizden birinin BABASI değildir ve lâkin ALLAH RÂSULÜ ve SON NEBiDiR!"(Ahzâb: 40)
    Umarım artık O'nu baba gibi kabul etmeyi bırakıp, gerçek hüviyetiyle değerlendirirsiniz!.
    Tasavvurundaki tanrısına, "Allah" adını etiketleyip göğe oturtan, sonra da yerde peygamberi olduğunu sananlar için, elbette ki "sünnetullah" diye bahsedilen ile "sünnet-i peygamber" ayrı ayrı şeylerdir!. Biz, tasavvufun "vuf" eremeyip "tasa"sında kaldığı için vahdet hikâyeleriyle uğraşan nîce kişide dahi bu ayırıma rastladık... Bırakın, her şeye sırf zâhir gözüyle bakanları bir yana...
    "O kendi hevâsından konuşmaz!" (Necm: 3) ayeti başlı başına yeterlidir düşünebilen beyinler için "Allah Rasûlü ve Nebisinin sünneti"nin "sünnetullah" üzere olduğunun. Ayrıca bu konudaki değişik hadislerle konuyu detaylandırmaya gerek duymuyorum. isteyen araştırsın bu konudaki hadisleri.
    Kim olursa olsun, her birim "zerre" dir "kül"e ayna olan; ve kendisindeki Hakikatin özellikleriyle (esmâsıyla) O'nun muradını zâhire çıkartır!. "TEK"ten "çok"a bakma yetisi kendisinde açığa çıkmayanların bu sırrı anlamaları mümkün değildir; velev ki taklit yollu kabul edebile..
    "Kelime-i şahadet"in anlamını idrak ederek söyleyebilen cennete girecek olandır!. Ne var ki Muhammed Mustafa aleyhisslâm'ın "tanrı peygamberi" değil, "ALLAH kulu ve RASÛLÜ" olduğunun idrakinde olarak buna "ŞEHADET" edebilecek "iNSAN" sayısı da galiba o kadar fazla değildir yedi milyarlık dünyada!

    http://www.ahmedhulusi.org
    1 ...
  32. anladigim islam

    ?.
  33. "...
    Dünya üzerinde, iki ana farklı yapıda anlaşılan islâm Dini ve Hazreti Muhammed aleyhisselâm anlayışı vardır.

    Bunlardan birincisi ve yaygın olanına göre:

    Yukarıda, gökte bir yerde bir tanrı; vardır!. Müslümanlar, o tanrının adına "allah" derler!. Yukarıdaki o TANRI, insanların görüp-bilemediği bir yerlerde cehennem; ve cennet; adında iki mekân yaratmıştır.

    O tanrı önce cennet denilen yerde, çamuru elleriyle insan suretinde şekillendirip, içine kendi ruhundan "üflemek" suretiyle insanı yaratmış, sonra da onu cennetten dünyaya indirmiştir. Zamanla bu insan nesli dünya üzerinde çoğalınca kendisiyle insanlar arasında postacı; aracı türünden bir elçilik yapması için peygamberler seçip, yanındaki Cebrail isimli melek aracılığıyla o elçilerine kitaplar yollamıştır. Peygamberler de o tanrıdan kendilerine melek aracılığıyla indirilen kitaplara ve getirdikleri vahiylere dayanarak, gökte Allah var, öldükten sonra kıyamet günü o sizin hepinizi diriltecek, sonra karşısına alıp yaptıklarınızdan dolayı hesaba çekecek" diye insanlığı uyarmışlar, buna göre o tanrının emirlerini ve insanlardan neler istediğini tebliğ etmişlerdir. Tanrının, bu elçi peygamberleri vasıtasıyla insanlara duyurduğu günahları işlemeyenler ve sevapları yerine getirenler sonuçta cennete gidecekler, buna karşılık peygamberleri dinlemeyip tanrının emirlerine uymayanlar da cehenneme atılacaklardır.

    "yukarda Allah var ve Hazreti Muhammed O'nun peygamberidir." diyen dünyadaki önemli çoğunluk ana hatları böyle; detayları ise toplumlara göre farklılık gösteren bir anlayışla yaşamlarını sürdürmektedir. Bu anlayışta olanlar genellikle din konu olunca hiç bir kelimeyi sorgulamaz, araştırmaz, kelimelerin anlamını birebir kabul ederler. "Biz, bize söylenenlere inanırız ve gerisini araştırmayız; yap denileni yapar ötesini düşünmeyiz. Bize inan denmiş; biz de bunlara inanırız, ötesi bizi ilgilendirmez" derler.

    Buna karşın Muhammed aleyhisselâm ve bildirdiği Kurân-ı Kerîm'i içindeki mecaz ve benzetmeleri deşifre ederek derinliğine anlamaya çalışan Hazreti ÂLi ve Hazreti Ebu Bekir gibi o devrin bazı derin anlayışlı kişilerince oluşturulan "DERiNLiKLi iSLÂM" anlayışı ise hakikat ehli tarafından (ehlullah), "islâm Tasavvufu"; adı altında, ana hatları şu olan bir anlayışı günümüze kadar ulaştırmışlardır.

    ismi 'allah' olarak bildirilen, her türlü beşeri anlayış ve kapsamsal kavramın ötesinde olarak, yalnızca "HU" yani sadece "O" olarak tanımlanır (ki bu boyuta "âlemi lâhut" da tabir edilir).

    "HU" evren içre evrenleri, ilminde, ilmiyle, bir "NOKTA"dan yaratmıştır!

    O nokta, "HU" zamiriyle işaret edilenin, ilminde açığa çıkardığı özelliklerinin varlığıyla var kılınmış şuurlu bir çekirdektir (heyûla); "Hakikati Muhammedî"dir (âlemi ceberûttur)!.

    Algılanan ve algılanamayan, bilinen ve bilinmeyen her şey, bu şuurlu ve bilinçli "nokta"nın varlığındaki isimlerin işaret ettiği özellikler ile gene ilimde varolmuş "ilmî sûret"lerdir.

    Bu "nokta"nın ilim mertebesinde ilmî açılımı ile "melekût âlemi"; meydana gelmiştir ki bu mertebe, evren içre evrenlerin meydana geldiği "salt enerji okyanusu"dur. Burada çokluktan, çokluğa ait sayısallıktan ve birimsellikten söz edilemez!.

    Buraya kadar açıklanan durum, Hazreti ÂLi'nin "bu AN o AN'dır" işaretinin ihtiva ettiği "nokta"dır; ki bu, ezelden ebede böyledir ve hiç değişmez!.

    işte bu "nokta" içinde, "nokta"nın varlığındaki Allah isimlerinin, değişik bileşimler hâlindeki açığa çıkışları ve bunların yapıları gereği algılamaları, "GÖRESELLiĞi" ve çokluk (kesret) kavramlarını oluşturmuştur (nâsut âlemi).

    Burada konunun iyi anlaşılabilmesi için, çok önemle dikkat edilmesi zorunlu olan husus şudur:

    Olay, yukardan aşağı, gökten yere değil; bir tekillikten açılan, gelişen, oluşan, meydana gelen algılamalara dayalı "çokluk" tarzında düşünülmelidir.

    Her birim, aynı TEK'ten (melekût) meydana gelmiştir!. Melekût, birimin dışından gelen değil; birimin derûnundan zahirine (bilincine) açığa çıkan, birimin varlığını meydana getiren mertebe anlamındadır!. Kurân-ı Kerîm'deki "b" sırrı, kişinin hakikatindeki bu mertebeye işaret eder!.

    "Melekût", evren içre evrenlerin varlığını meydana getiren şuurlu enerji-kudret sıfatının açığa çıkışıdır!.

    Evren içre evrenlerde meydana gelen her yapı ve birim, evrensel enerji ve şuurla meydana geldiği için de, aslında cansız ve şuursuz hiç bir şey yoktur evrende!. Belki algılama sınırları ötesini inkâr edenler tarafından cansız ve şuursuz yakıştırması yapılır bir kısım yapılara.

    Tümüyle canlı ve şuurlu olan evren ve içindeki tüm yapılar "evrensel sistem ve düzen" içinde oluşmuştur ve yine sonsuza dek o sistem içinde her an yeni bir şan alarak yaşamını sürdürecektir.

    insanlık içinde açığa çıkan RASÛL ve Nebilere gelince...

    Bu zevât, yukarıda denilen gökteki ve "allah" ismiyle etiketlenen tanrı tasavvurunun seçtiği aracılık işiyle görevli postacılar veya elçiler olmayıp, hakikatlerinden bilinçlerine "nâzil" olmuş, kendi derûnlarındaki isimlerin özelliklerinden kaynaklanan ilmin, şuurlarında açığa çıkmasıyla, Hakikate tercüman olan ve o evrensel hakikati dillendiren zevâttır!. "irsâl", "açığa çıkarma" anlamındadır... "Rasûl" ise Türkçe karşılığı itibariyle "açığa çıkarılmış yakînî bilgi kaynağı" anlamına gelir. "Semâ" yalnızca gök katları anlamına gelmez; bilinç (nefs) mertebeleri anlamını da ihtiva eder!. "Nüzul"ün anlamı mekânsallık ifade eden "inme"-"indirilme" değildir. "Gök'ten "kitap" inmemiştir!. Kurân'da geçen "kitap" kelimesinin Türkçe'deki anlam karşılığı "bilgi"dir.

    Bunlar gibi pek çok kelime dilimize veya yabancı dillere yanlış anlamlarla çevrildiği için, eciş bücüş bir "din" anlayışı ortaya çıkmakta; o yüzden de pek çok aklıbaşında insan bu anlatımlardan yüz çevirmektedir.

    Artık bu yanlış anlatımları yeniden sorgulama zamanı gelmiştir!.

    Vahiy meleği, gökteki bir mekânda yerleşik tanrının katından; Rasûl veya nebinin yanına gelmemiştir! Varlıklarında bilkuvve (potansiyel) olarak bulunan melekî özelliğin (ilmin), bilfiil (aktive) oluşudur. Beynin algılama mekanizması bu "bilkuvve" olanın "bilfiile" dönüşmesini sanki dışarıda (afakta) meydana gelen bir olay gibi değerlendirmektedir!.

    Bu suretledir ki, Rasûl ve Nebîler, evren içre evrenleri yaratanı, hakikatiyle, derûnlarında vahiy denen suretle (özlerinden gelip şuurlarında açığa çıkması suretiyle) yaşamışlardır. Bunun sonucu "sunnetullah"ı "OKU"muşlar (ikra) ve bu "OKU"duklarını insanlara aktarmışlardır!.

    Onların bize aktardığı bu "OKU"nan verilere göre...

    Bugün yeryüzünde var olan insan sonsuzluk için varolmuş bir yapıdır ve asla "ölüm" ile yok olmayıp yaşamına sonsuza kadar ve de geriye dönüşsüz hep ileriye şekilde devam edecektir. "Ölüm" bildiğimiz biyolojik bedenin yaşamının son bulup kişinin ruh adı verilen bedeniyle yaşamına devam etmeye başlamasının adıdır.

    Yeryüzünde yaşamış o en muhteşem beyin ve sonsuzluğun en muhteşem RUHU'nun, gelmiş geçmiş tüm beyinlerden üstünlük yanı ise öncelikle şudur:

    O, hem ismi "ALLAH" olanı en mükemmel ve kapsamlı şekilde anlatmıştır; hem de 'sistem'i bütün incelikleriyle gözlerimizin önüne sermiştir vahyolan Kurân-ı Kerîm'de!

    ...

    O'nun bildirip açıkladığı Kurân-ı Kerîm tümüyle mutlak gerçeği vurgular!.

    insanlık, bildirilen bu gerçeğe göre, dünya yaşamından sonra bir başka boyutta yer alacak; herkes, dünyada kendisinden açığa çıkanların kendisine ne getirdiğini veya neler kaybettirdiğini o ortamda görüp sonuçlarını yaşayacak, yaşam mahalli ya azap ve sıkıntı mahalli olacak ya da huzur ve mutluluk ortamı olacaktır.

    'evrensel sistem'in bireyi ilgilendiren yönü itibariyle, herkes kendisinden açığa çıkanların sonucunu kesin bir şekilde yaşayacaktır bu dünyada ya da devamı olan boyutta.

    "Sünnetullah" denilen Allah yaratısı sistem ve düzen, her an, varlığını oluşturan Allah isimlerinin oluşturduğu özelliklere göre, yeni bir oluşla varolmakta ve evren her an yenilenmekte; yaratış her an değişerek, yenilenerek sonsuza devam etmektedir.

    ismi "allah" olarak tanıtılanın, algıladığımız boyuttaki en büyük mucizesi bana göre "beyin"dir!. insanlık henüz bu mucizeyi değerlendirmekten çok uzaktır!.

    ...

    Zaman ve mekân esasen insan beyninin algılama sistemine göre vardır!. insan gerçekte salt bir düşünceden ibarettir!. "Allah" yaratısı veri tabanının kendisinde açığa çıkarttıklarının sonuçlarını her an yaşamakta olan bir kuldur insan!.

    Herkes kendisinden açığa çıkanların sonuçlarını âhiretinde kesinlikle yaşayacaktır!. Bu çok önemli gerçek dolayısıyla da herkesin "sünnetullah" denilen ve "din" olarak tanımlanmış olan değişmez evrensel sistem ve düzeni, değişmez evrensel yasaları çok iyi öğrenmesi gereklidir, kendi geleceği dolayısıyla.

    ..."

    http://www.ahmedhulusi.org
    2 ...
  34. ahmet hulusi

    1.
  35. levent yildirim

    ?.
  36. darbukada ileri derece teknik seviyeye ulaşmış müzisyen.
    0 ...
  37. darbuka ustadi

    1.
  38. hazreti muhammed neyi okudu

    1.
  39. ahmed hulusi'nin evrensel sistemi anlattığı kitaplarından biri.
    internetten tamamı okunabilir, indirilebilir.
    http://www.ahmedbaki.com/turkce/kitaplar/oku/
    4 ...
  40. o karanlikta biz

    1.
  41. attila ilhan'ın 1940'lı yıllardaki karanlığı anlattığı romanı.*
    0 ...
  42. haco hanim vay

    1.
  43. cinselliği ele alan bir attila ilhan romanı. fena halde leman isimli romanındaki bir karakterin hikayesidir.*
    0 ...
  44. zenciler birbirine benzemez

    1.
  45. attila ilhan'ın ilk romanı sokaktaki adam'dan sonra, birinci baskısı 1957'de yapılmış olan romanı.
    2 ...
  46. sırtlan payı

    1.
  47. attila ilhan'ın en az diğerleri kadar okunası romanı.*
    0 ...
  48. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük