belki dinleyecek müzik bulamamak veya şarkıcıları beğenmemek evet de, kitap geniş bir yelpaze.
tıpkı filmler gibi, daha önce bitirilip sevilmiş kitaplar çok kere okunulabilir. roman, felsefe ve şiir gibi yazımlar sevilmiyorsa eğer, dergilere, belgesel yazılarına geçilebilinir. okumak zevkli bir uğraş.
tutumluluk adı altında cimririlik yapan, sürekli mantığı ile hareket ettiği için aşkı yaşayamayan kadınlardır. arada bir zincirlerini kırıp aşık olsalar bile çok fazla randıman aldıklarını görmedim.
Karşıt görüşlü kişilerin fikirlerini dinleyen, tahrik unsuru göstermeksizin kendi görüş ve düşüncelerini savunmaktan vazgeçmeyen, olaylara diğerlerinden daha olumlu yaklaşan bireydir. Diğer ateistlerden farkları yoktur çünkü onlar da görüş konusunda katı ve ketumdur. Allah, peygamberler ve bilimum melek ve şeytan gibi öteberilere inanmazlar. -inanmazlar derken bile sanki varlarmışta onlar inanmıyormuş gibi oldu. Hayır, onlar yok sayarlar-
Ama yine de en temizi agnostik olmaktır. Ki en mantıklı olanıdır. Allah'ın varlığı ve ya yokluğuna dair belli bir ispat yoktur. Bilim bile bir yerde tıkanır durur çünkü. (Buradan açıp kuran'ı okumamı tavsiye edecek olan bıçkın çocuklara şimdiden selam ederim. Öpüyorum sizi)
yaşam döngüsüne katkı.
nasıl ki oksijensiz yaşayamıyorsak, karbondioksite ihtiyaç duyuyorsak, güzel böbrekler için yeterince su tüketiyorsak, büyüyüp gelişmek için de bünyeye az biraz azot vakumlamak gerek.
bitki ve hayvanların üretmiş olduğu atıklar, yine biz insanlar dahil olmak üzere tüm canlıların ölü bedenleri toprakla birleştiğinde, tabiat ananın gözleri kalp kalp olur. toprakta bulunan denitrifikasyon bakterileri, nitrit ya da nitratı azot gazına çevirir. böylece azot atmosfere karışıp canlıların gelişmesine destek olur. azot, özellikle bitkilerin mihenk taşıdır ayrıca. onlar bu sayede büyür, bizler bu sayede nefes alır veririz.
satanist ilahisi dinleyip, aynı zamanda çok hümanist olan insanlar tanıyorum.
rastlantılar ve tesadüfler. bir kişinin hatasını, tüm kitleye yükleyip genellemek yanlış. bu adam metal müzik yerine klasik müzik dinleyebilirdi. rock dinleyen bir adamın insan öldürmeyeceğine kanaat getiremeyiz değil mi.
ölü bedeni ısıtmak istiyorsa neden nefes alan bir kadın tercih etmediği kafalarda sorudur çünkü düşünüyorum da, ben bir ölü sevici olsam, önümde olan tüm riskleri umursamadan bir mezar açıp mehrum kişiye hallensem, herhalde onun vucut soğukluğu ve ya ne bileyim olaylara tepkisiz kalışı beni şehvete tırmandırırdı.
bir kova kadınının bile sinirlerini bozabilen, bir günü diğerine benzemeyen, hep pohpohlanmak istenen, kıskanan ama kıskanılmayı sevmeyen hatta taviz bile vermeyen, çok yakışıklı, çok güzel gözleri olan, iç çamaşırı sıcaklığında elleri olan, yalancı, düzenbaz ve zekidir.
ha bir de ütopya'da dört nala uçan bir unicorn'dur.
-2 sene önce bir cesaretle ayrıldığım sevgilimi hala seviyorum. bu onu bilmiyor, o da beni seviyor. geri adım atamam. çünkü ben dediğim dedik bir kızım. çevremin bana empoze ettiği bu yakıştırmaya uymak zorunda hissediyorum kendimi. saçma ama evet. ha bu arada seviyorum diyorum ama, ne bileyim. belki de seviyorum zannediyorum. belkide bu düşünceye kapılmamın sebebi henüz onun kadar kimseyi sevmemiş olmamdır.
-çocukluğumuzu beraber geçirdiğimiz en yakın arkadaşım artık bana samimi gelmemeye başladı. sırlarını benimle paylaşmayıp içine attığını görüyorum. ayrıca babasından kalan mirasın onu değiştirdiği tartışılamaz bir gerçek.
-insanları çok fazla ciddiye alıyorum. uyuşuk biri olmasam onlar için elimden geleni yaparım. ama olmuyor. sadece insanların sorunlarını düşünüp kafa yoruyorum.
-hep, ben elmayı seviyorsam, elma da beni sevmek zorundaymış gibi davranıyorum. fazla sıkıcıyım.
hiç kimse kalmamıştı sanki dünyada
ve yalnız ikimiz kalmıştık
iyi, yerleş ve yok ağır bir birleşmektir.
titrek ellerle gecmisi anlatırken sen
gözlerinde gördüm ben senin gibi sapsaf olmayı
ama fotoğraf bırakmamayı da
buradan miydın?
buradan değil miydin?
öyle derin bir acıyla ve büyük bir saflıkla 14 yaşının gizemlerini
ya da anneanneni açarken bana,
onların geri gelmesini isterken besbelli benden
beni tanıyor muydun,
tanımıyor muydun?
yoksa her şeyi ama her şeyi mı biliyordun?
ben seni seviyordum ama
sevmiyordum da.
insan bir yokluğu sevebilir mi?
iyi, yerleş ve yok ağır bir birleşmektir.
en sevdiğim kadın şair olan lale müldür'e çok benzetmişimdir hep. tıpkı lale gibi şiirlerini mistik olaylarla süslüyor. bilmediğim çok şeyden bahsediyor. böyle kadınlar sevilir. çünkü dimağında sadece şiirlerinden mısralar kalmaz.
şiirlerini de geçtim aslında, sylvia'yi biraz da çekici kılan intihar etmiş bir kadın olmasıdır. nasıl ki çevrede intihar eden kişilerin gerilerinde bıraktığı mektup içeriğini hep merak ederiz, bu da öyle işte. aslında, her şiirinde biraz bahsediyordu zaten. nilgün marmara'nın ''sylvia Plath'ın Şairliğinin intiharı Bağlamında Analizi'' diye güzel bir tez kitabı da vardır, elinize geçerse okuyun derim. neyse, örnek olarak en popüler dizeleri;
--spoiler--
Ölmek bir sanattır,herşey gibi
Eşsiz bir ustalıkla yapıyorum bu işi
Öyle ustaca ki insana korkunç geliyor
Öyle ustaca ki insana gerçeklik duygusu veriyor
Bu konuda iddialıyım sanırım.
--spoiler--
ikinci seçenek daha çok görücü usulü evlendirilen kızlara söylenen ''yavrım hele evlen, sonra aşık olursun'' sözüne benziyor. öyle samimiyetsiz, öyle taşralı.
bakırköy'de oturduğumdan mütevelledit sıkça şahit olduğum bir durumdur. çiftler türbanlı ve ya türbansız olsun, genelde sahilin en tenha olduğu (07.00-09.00arası)saatleri seçerler. kızılacak ve ya ayıplanacak bir durum yoktur bunda. insanlar sevişmek ister. hem biz bakırköy halkına da sabah koşularında hd film keyfi oluyor. ellemeyin.