Geçen ay keşfettiğim yazar.Bazı yazarlar Türk edebiyatına ait değilmiş gibi gelir insana:Bilge Karasu,Yusuf Atılgan gibi. Erhan Bener de o kadar etkili olmasa da benzer bir hissiyat uyandırdı. Kim bilir daha niceleri var.
Özdemir ince'nin Emre Kongar'a hitaben yazdığı şiir:
Korkma, sev bayağı sözcükleri,
kağıt çiçekleri, taşbasmalarını,
aç bütün pencereleri
ya deniz göreceksin
ya dağlar ya da ova,
korkma sağır duvarlardan
asker çantasından
polis palaskasından,
hergün bir başka yanını vursalar da
eksilmeyeceksin,
kim çalarsa çalsın aç kapını,
korkma,
bu aşkla, bu gülüşle, bu yürekle,
ya sonsuz bir deniz bulacaksın karşında
ya da bir ay en olgun çağında.
Haberler: bir yanımızın daha
vurulduğunu söylüyorlar;
bak akıyor, kanıyor her şey,
büyüyor onları boğacak olan kan. *
ahmet hamdi tanpınar'a ait olduğunu az evvel korkunç bir mahcubiyetle öğrendiğim şiir.
bestesi, neredesin firuze'de özcan deniz'e olan yargılarımı kırmıştı zamanında.
lisede arkadaşlarımdan birisi yazmıştı sırasına. tam olarak böyle bir cümleydi. boyu 185'e yakın olan,sosyetik ama pek güzel olmayan bir kızdı. ben 165 boyunda, taşralı bir gençtim,ikimiz de yalnızdık. çok yadırgardım o zamanlar.
Yetmişli yılların popüler şarkılarını söyleyen Yavuz (58) artık kariyerinde bir çöküş eşiğine düşmüş ve bir alışveriş merkezinin zemin katında, küçük bir ses sistemi eşliğinde, düzensiz aralıklarla müşterilere şarkılar söylemektedir. Bunun yanı sıra bir belediyenin düzenlediği ücretsiz müzik kursunda katılımcılara müzik dersleri vermektedir. Karısının ölümünden sonra iyice yalnızlaşmış ve sonrasında hiçbir kadınla ilişki yaşamamıştır.
Neşe (30),Yavuzun belediye kursundan öğrencisidir. Marketlerde sucuk standında müşterilere sucuk tanıtımı yapmaktadır. Sesi güzel, müziğe ilgili bir kızdır. Ancak yoksulluk şartları gereği ucuz işlerde hayatını geçindirmeye çalışmaktadır.
Yavuz alışveriş merkezindeki idareciye daha düzenli ve sık aralıklarla şarkı söylemek istediğini iletir. Ancak olumsuz yanıt alır. Fakat bir gazinoda müzik grubu arandığı haberini alır. Elinde bir telefonla dışarı çıkar.
Türkiyenin ortasında yer alan fakat her şeye uzak kalmış Yozgatta bir gazinoda kadın ve erkekten oluşan bir müzik grubu aranmaktadır. Yavuz, Neşeye birlikte gitmeyi teklif eder. Neşenin hayatında terk edemeyeceği hiçbir şey yoktur ve kabul eder teklifi. Yavuz ve Neşe, hayatlarındaki tüm umutsuzlukları bir kenara bırakarak, Yozgata doğru yol alırlar. Peki bu yeni ve tuhaf birliktelik nasıl devam edecektir? Hayatlarında ilk kez gittikleri bu taşra şehrinde nelerle karşılaşacaklardır?Yavuz ve Neşe Yozgatta teklif aldıkları gazinoda şarkı söylemeye başlarlar. Gazino patronu, eski gazino havasını değiştirip, modern bir hava yakalamak için istanbuldan şarkıcı getirme fikrini bulmuştur. Bu arada gazinoda fiziksel bazı değişiklikler yapmıştır.
Neşe, tavırlarıyla Yavuzun hayatına bir kadın sıcaklığı getirir. Bu sıcaklıkla Yavuz, hayatında bir heyecan duymaya başladığını hisseder. Yeni gittiği taşra şehrinde bir genç kadının ilgisini hissetmeye ve küçük de olsa karşılık vermeye başlamıştır.
ikili bir süre sonra Yozgatta yaşayan berberlik yapan Sabriyle (30) tanışırlar. Sabrinin hayatında iki amacı vardır; bir kızla evlenmek ve kendi kuaför dükkanını açmak. Ancak bugüne kadar görüştüğü kızlardan sürekli olumsuz yanıt alması Sabriyi iyice umutsuz hale sokmuştur.
Sabri ile Neşe arasında bir ilişki gelişmeye başlar. Yavuz bu durumu fark ettiğinde içten içe endişeye düşmüştür. Neşe ile Sabri gün geçtikçe yakınlaşmaktadırlar.
Ancak asıl durumu zorlaştıran şey; çalıştıkları gazinoda işler çok kötü gittiği için patronun sadece haftada bir gün çıkabileceklerini ve ne yazık ki bu aralar para veremeyeceğini söylemesidir.
Peki Yavuz ne yapacak? Bir yandan Yozgattaki gazinoda kötüleşen işler nedeniyle kovulma aşamasına gelmiştir, diğer yandan da Neşe, başka bir erkeğe doğru savrulmaktadır.
içinde harekete geçen aşkı ve yeni bir başlangıç umudunu kaybetmek tehlikesini yaşayan Yavuz ne yapacaktır? Neşenin dünyasına giren iki erkekten hangisini seçeceği, film boyunca izleyicinin merakını büyütecektir.
dünya tarihine geçecek kadar iddialı bir cahillik değil ama bir anımı paylaşmadan edemeyeceğim.
üniversite 2. sınıfta türk dili dersinde dillerin doğuşuyla ilgili teorileri anlatıyordu hoca,çocuğun biri kalktı " hocam geçen discovery'de izledim,çocuğu 5 yaşına kadar bir yerde bekletiyorlar,kendiliğinden arapça konuşmaya başlıyor" dedi. Hoca utandı,ben utandım oradaki aklı başında olan herkes utandı çocuğun yerine ama o utanmadı. Hoca ben pek ihtimal vermiyorum varsa link filan atarsın dedi ve çok şükür hızlıca geçiştirdi mevzuyu. bir oh çektik,acı hatırası kaldı.