moonwalkyapanzebani
0 (düz adam)
on birinci nesil yazar 8 takipçi 24.16 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    fitne fesat bakanlığı

    1.
  1. çalışmlarını toplumun her kesimine indirgemiş, üyelerini her yerde bulabileceğimiz, toplumu ayrıştırarak otoriteyi elinde tutan bakanlık.

    siyaset dünyasının meçhul ismi fırat avanak'tan bakanlığın işleyişi hakkında birkaç sızıntı aldım, bunları derleyip sizinle paylaşmak istiyorum.

    bakanlığın görevi
    insanların arasına nifak tohumları sokmak. bu yolla da otoriteyi güçlendirmek. insanların içindeki sağ duyuyu yok ederek toplumun kesin kutuplara çekilmesini sağlamak.

    bakanlığın işleyişi
    bakanlık daha çok piramit sistemiyle işliyor. üstteki yöneticiler ayrıştırıcı söylemlere bilinçli olarak yer verirken, piramtin çoğunluğunu oluşturan alt tabaka ise neye hizmet ettiğinden habersiz. günlük yaşantılarında her konuşmalarında nefret söylemlerini çekinmeden kullanıyorlar. bunu kendileri için bir hak olarak görüyorlar. örnek vermek gerekirse;

    "bunları meydanda sallandıracaksın, cümle aleme ibret olsun."
    "şerefsizler, itler, haysiyetsizler."
    "bunlar hep böyle zaten."

    günlük hayatta sıkça duyduğumuz bu serzenişvari hakaretler toplumu gün geçtikçe geriyor, ayrıştırıyor ve birlik olmasını engelliyor. daha sağduyulu yaklaşıp da empati yapmaya çalışanlar ise asıl olayın faillerinin gördüğü tepkiden daha az bir tepki görmüyor. birbiriyle her fırsatta tartışma içinde olan bir toplumun istenilen yöne yönlendirilmesi de haliyle çok zor olmuyor.

    ayrıca bu tür söylemler o kadar içselleştirilmiş ki çocuklara dahi aşılanıyor.

    "bak senin kitabını almış, yakala onu."
    "senin topunu aldım vermicem. topun artık benim."
    "aman evladım kimseye güvenme."

    bu tür öğütlerle yetişmiş bir çocukta da güvensizlik oluşuyor. kimseye güvenmiyor. etrafındaki herkes onun için potansiyel bir düşman. ama o çocuk da insan sonuçta ve güvenmek istiyor. böyle bir durumda da ulaşılmaz olan ve hakkında en az şey bildiği devlete güveniyor, iktidarın her yaptığına bir bildikleri vardır yorumu getiriyor. tabi kendisine öğretilen söylemleri başka nesillere aktarark fsb'nin amacına hizmet etmeyi de ihmal etmiyor.

    bakanlık hiyerarşisi
    diğer bakanlıkların aksine, bu bakanlığa çok önem verildiğinden olacak, ülkenin en yetkili ismi bu bakanlığı kontrolünde tutar. bakanlık çalışanları ise bu kişinin danışmanları ve onların yetiştirdiği halktır.

    ülkelere göre bakanlığın çalışma alanı
    süper güç olarak tabir ettiğimiz ülklerede bakanlık, kendi ülkesinde faaliyet göstermez. daha çok dış ülkeleri ayrıştırmakla uğraşır.
    gelişmiş ülkelerde ise bu bakanlık genellikle bulunmaz ya da gerektiğinde kullanılmak üzere pasif durumda bırakılır.
    gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde ise bakanlık iktidarların emirleri doğrultusunda otorite için kendi toplumunu ayrıştırır.

    işin en vahim durumu ise fsb'nin ortaya çıkardığı kutuplaşmanın nesiller boyu devam etmesi. ülkeyi kendi içinde bir çıkmaza sokan bu bakanlık, iktidar için sadece niteliksiz bir çoğunluk gerektikçe güç sahiplerlerinin en büyük kozu olmaya devam edecek.
    0 ...
  2. davranışlarımızın ego ile bağıntısı

    1.
  3. oldukça güçlü ve ayrılmaz bir bağıntıdır. insan egosyula beraber yaşayan bir varlıktır. egosu onun için vazgeçilmez ve değiştiremediği bir parçadır. egomuz için yaşar, bencillikle hareket ederiz. bunlar ne kadar kötü şeyler olarak aksettirilse de insanın varoluşuyla beraber varolmuş kin, nefret, sinir minvalinde duygu ve davranışlardır.

    belirli bir topluluk ve başkaları tarafından çizilmiş bir medeniyet sınırları içinde yaşaması zorunlu kılınan insan, gün geçtikçe egosunu törpülemeye çalışmıştır. alçokgönüllülük, mütevazilik gibi davranışlar hep iyi gösterilmiştir. bunun doğrultusunda da bu "medeni toplum"da bu davranışları sergileyen bireyler övülmüş, ön plana çıkarılmış, örnek gösterilmiştir.

    ego insanın değişmez ve vazgeçilmez bir parçası olduğuna göre biz halen egomuza hizmet etmeye devam ediyoruz, daha açığı egomuz için bir şeyler yapıyoruz. pek belli olmasa da bu yaptıklarımız "medeni toplum"da, alçakgönüllülük başlığı altında toplanıyor. zıt kavramlar olsa da, ilk düşünüldüğünde mantıksız gelse de alçakgönüllü olmamızın nedeni de egomuz. iyi şeyler yapmamızın nedeni de egomuz.

    alçakgönüllü olmak bizim dimağımıza iyi olarak yerleştirilimiş. biz mütevazi bir şekilde davrandığımızda başkalarına örnek gösteriliyor, hemen "ne iyi insan" diye damgalanıyoruz. sonucunda ne oluyor? iyi oluyoruz, ve egomuz tatmin oluyor. sonuçta alçakgönüllülüğün kime ne faydası var? kendi alemimizde, kendi ruhumuzda, kendi zihnimizde kendimizi iyi olarak bilmek; egomuzu tatmin etmek için en iyi yol.

    kendi görüşüme verilecek en saçma ve açıklaması zor olan örneklerden biri de "iyilik yap denize at" düşüncesi. iyiliği, tam olarak olmasa da bir yerde kendi egomuzu tatmin etmek için yaptığımızı belirtmiştim. siz iyilik yapıp kimseye söylemezseniz eğer, bunun çok çok iyi bir davranış olduğunu düşünecek ve egonuzun tatminini katmerlendireceksiniz. sonuçta en tasvip edilen davranışı yaptınız, sizden iyisi yok!

    tüm bu his, hırs, ego gibi kavramlardan arınmış zihniyetler olsa da, günümüz dünyasında yaşanan durum tamamıyla bu. benim görüşüme göre bu o kadar da yanlış bir davranış değil, sonuçta ego ile büyüyor, yetişiyoruz. hayatımız egomuz ekseninde dönüyor. aşkı bile egomuza alet ediyoruz. en güzel kızlara, en iyi giyinen kızlara aşık oluyoruz. egodan kurtulmak, günümüz dünyasında hayalleşiyor.

    kendi iç dünyamızla, kendi benliğimizle yüzleştiğimizde; kendimize sorduğumuzda, hangimiz egomuz için yaşamıyoruz ki?

    siz yazmadan ben yazayım;

    (bkz: bir egoistin günlüğü)
    1 ...
  4. 09 eylül 2014 litvanya maçını kazanacak olmamız

    1.
  5. Yaptığım totemler sonucunda vardığım kanı. Parka basketbol oynamaya gittiğimde ısınmadan üçlük denerim ve girmez. Bu sefer girerse kesin alırız bu maçı diye attım girdi. Allah Allah, bir yanlışlık olmasın diye bir daha attım, yine girdi. Bu maç bizim demedi demeyin.
    0 ...
  6. üç büyüklere transfer olan futbolcu söylemleri

    1.
  7. çok fazla çeşitlilik göstermeyen, kopya sözlerdir. gelir gelmez ellerine tutuşturuyorlar herhalde bu yapmacık açıklamaları.

    şampiyonluklar yaşamaya geldim.
    türkiye'nin en büyük kulübüne geldiğim için çok mutluyum.
    "hebele" çok büyük bir camia.
    hocama ve takıma şimdiden alıştım.
    "hübele"ye goller atmaya geldim.
    avrupa'da başarılar yakalamaya geldim.
    doğuştan "hebele"liyim ve hayalimin takımına geldiğim için çok mutluyum.
    her futbolcuya böyle bir kulüpte oynamak nasip olmaz.
    şl'de oynamak her futbolcunun hayalidir. bu yüzden "hebele"yi tercih ettim.
    çok kaliteli bir takımımız var.
    "hoppala" hocamızın katkılarıyla kendimi geliştireceğime inanıyorum.
    "hübele" dünya çapında tanınan bir takım.
    "hoppala" çok büyük bir teknik direktör vs vs...

    ayrıca bu entry, üç büyüklere transferi gündemde olan oyuncular için de bir rehber niteliğindedir. buyrun efendim atın kafaya, sıkıntı çekmeyin sonra.
    3 ...
  8. sürekli oytunkaran la ilgili başlık görmek

    1.
  9. Bıktıran, usandıran, sözlükte yazma isteğini kaybettiren durumdur. Yeter abi bir bitmediniz.
    1 ...
  10. sadece hüzünlüyken yazı yazma isteği gelmesi

    1.
  11. Çok defa, çoğu kişi tarafından yaşanılan durumdur. O kalbindeki lanet sızıyı söküp buralara akıtma isteğidir belki de. Gözlerin yaş dökmeye hazır, ağzın haykırmaya hazır, kalbin parçalanmaya hazır... Ama hiçbiri yapmaz bunları. Tek çare yazmak. içindeki her şeyi boş bir duvara haykırır gibi yazmak. Mutluluğu yakalamaya çalışan ama hiçbir zaman yakalayamayacak bir şair gibi yer yer usul usul yer yer fırtınalar koparırcasına yazmak.
    1 ...
  12. düşünebildiğin kadar varsın

    1.
  13. yaşadığımız hayatın düşüncelerimiz olduğu düşünüldüğünde desteklenebilecek yargıdır. ne düşünürsen sen osun.

    insanlar çok farklıdır, çok değişiktir derim hep. bu düşüncemin kaynağı da budur belki. düşünebileceğin şeylerin sınırı yokken, bunun böyle olmasının nedeni düşünemediğin şeyleri zaten bilmemen bu da demek oluyor ki düşünemediğin şeyler de olabilir ama düşünemediğin ve düşünecek çok fazla şeyin olduğu için düşündüklerini sınırsız kabul ediyorsun (yazamadım, anlaşılmadıysa affola), yani çok değişik şeyler düşünüyorsan ve düşündüklerin senin hayatınsa sen çok değişiksin, herkes çok değişik. düşündüğün şey var olur. düşünmediğin şey ise yoktur. ne kadar çok düşünürsen o kadar sen olursun. var olmak için farklı olmak şarttır. farklı olmazsan sen osun, busun, şusun. bir önemi kalmaz sen olmanın. çok düşündüğünde farklı şeyler düşünürsün. ama çok farklı şeyler. şu an benim yaptığım gibi. farklı olursun, sen olursun. kendine göre düşünürsün. ne kadar derin düşünürsen kendi derinliklerine dalarsın. kendini bulursun. kendine yüzleşirsin. düşündükçe kendine daha çok yaklaşırsın. sen zaten farklısın, bunu düşünerek kendini ortaya koyarsın. ne kadar düşünürsen, o kadar sensin.
    0 ...
  14. rte simitçiyi zarar ettirdi

    1.
  15. son derece trajikomik olaydır. Recep Tayyip Erdoğan, bugün bir simitçiden 150 simidi 100 liraya alarak ihtiyaç sahiplerine dağıttı. Sorun şu ki: simitçi zarar etti. Piyasa fiyatıyla zaten 112.50 liraya 150 simidi satabilirdi.
    1 ...
  16. demba ba ya demamba demek

    1.
  17. kısa süre içinde ertem şener'in başına gelecek olandır.
    0 ...
  18. neşeli bir günün sabahı

    1.
  19. hafif hafif güneş ışığının gözlere vurmaya başladığı sabahtır. onu neşeli yapan belki de yeni bir başlangıç olmasıdır. güneş her günkü gibi sıkılmadan yeniden doğar ve her günkü gibi aynı güzelliğindedir. ışıldar, senin de ışıldamanı ister. yeni heyecanlara gebe yeni bir gün doğar karşına. derin bir nefes alıp hazırlanırsın, henüz kirlenmeyen havayı içine çekersin. kendini her şey için hazırlarsın ve yüzüne o tatlı gülümsemeni yerleştirirsin. her şey hazır. boş bir sayfa açılır ve yavaş yavaş aydınlanır. kalemi alırsın eline dolduracağım diye, ama bir bakarsın ki silgin yok...

    silgin yok, evet. ama bu senin hata yapacağın anlamına gelmeyecektir. pencerenden içeri giren ışık süzmeleri halının desenleri aydınlattığında içine bir rahatlık dolar. neşeli günün neşeli sabahında neşeli bir kahvaltı. kulağa hoş geliyor değil mi? sanki bir şeyler eksik gibi ama. hm, neşeli günün neşeli sabahında neşeli insanlarla çok neşeli bir kahvaltı. ne dersin, oldu gibi?

    kahvaltın biter, çayını içersin, neşene neşe katarsın. için kıpır kıpır, dışarı çıkarsın. neşen diğer insanlarla paylaştıkça büyür. somurtan insanların suratına, gülücük dalgaları yollarcasına, bir bakarsın. bakarsın ve somurtan insanın yüzünde ne yapıyorum ben ya, ifadesi oluşabilir. hayat kısa, niye somurtarak harcayayım ki? ve belki böylece o da yüzüne güzel bir tebessüm yerleştirir. domino etkisi, neşeli bir toplum! ne kadar da kolay değil mi?

    tabi, bu neşeli günleri bolca yaşamak için gerekli olan şey, rahat bir hayat, stressiz bir hayat. derdin tasan yok, o zaman sana her gün neşeli, hayat neşeli!
    0 ...
  20. çilek tatlısı

    1.
  21. kabağın bile tatlısı varken olmamasına hayretle bakılan tatlıdır.

    internette birkaç şey görsem de öyle bir şeyin olmadığına kanaat getirdiğim gönüllerdeki tatlıdır. çilek hep kamera arkasındadır, çok tatlıya yakışır, tatlıların onlusu sevilir ama çilek hep bir adım geride durmayı yeğlemiştir. her başarılı tatlının arkasında tatlısından bir çilek vardır.
    0 ...
  22. katiline aşık olmak

    1.
  23. tüm egolarından, hayattaki fani isteklerinden arınıp, karşılıksız tüm benliğini verebilme durumudur. hayatın anlamıdır belki de katiline aşık olmak, tüm hırslardan kurtulup, huzuru yakalamak isteyenler için bir örnek teşkil edecektir belki de.

    senin bu hayatta en çok önemsediğin şey nedir? garip bir soru değil mi? çeşitli cevaplar verilebilir, ailem, ben, eşim vs vs. ama bakın soruda ne diyor, "hayatta." hayat olmazsa önemseyemeyeceksin yani. hayat senin için ön koşul dolayısıyla en çok önemsediğin şey hayattır o zaman. ideallerim var, amaçlarım var, fikirlerim var, var da var. e peki ya hayat olmasaydı? onların hiçbiri de olmayacaktı.

    tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda, senin o her şeyden önce önemsemen gereken hayatı elinden alacak olana aşık olmak, onu sevmek tam bir arınmışlık gerektirir. hayattaki asıl amacımız da belki bu olmalıdır. arınmışlık. katilini affedebilmekten de daha yüce bir duygudur katiline aşık olabilmek. belki de o yüce mertebeye erişebildiğimizde tüm bunların boş olduğunu, asıl gerekenin tertemiz bir kalp ve tertemiz bir mantık olduğunu anlayabiliriz. ne kadar ütopik gelse de...

    katiline aşık olmak, bazılarına göre aptallık, bazılarına göre saçmalık bazılarına göre de psikopatlık olarak görülebilir. ama katiline aşık olabilecek kadar bu dünyadan arınmış olmak, kendini egona değil de kendini kendine adamak belki de bu dünyada gelinebilecek son noktadır.

    hayatı önemsememek, duyarsız olmak, umursamaz olmak, ne dersen de. bu dünyada bulamayacağınız kadar büyük bir kalp gerektirir katile aşk, ölümüne aşk, aşkına aşk...
    0 ...
  24. hakemlerin kaleciye dokunulduğu anda faul çalması

    1.
  25. dünya kupası finali'nde rizzoli'nin yaptığı olaydır. neuer'in bodoslama higuain'e dalması sonucu faul yine higuain'e çalınmıştır. modern furbolun en önemli sorunlarından: kaleci dokunulmazlığı...
    0 ...
  26. dwight howard ın 180 derece dönmesi

    1.
  27. filistin'e destek mesajı atan dwight howard'ın tweetini "özür dilerim, bu bir hataydı" diyerek silmesi durumudur, dönekliktir. sebebi ise uluslararası meseleymiş cart curt. bir şey yazıyorsan arkasında durmasını bileceksin.
    1 ...
  28. bizim borumuz var

    1.
  29. ilkokuldan beri her nesile aşılanan, geleceğin yakıtı bizde, fiçuvv düşüncesinin hafiften tiye alınmış halidir. he var borumuz var. *
    0 ...
  30. başlıkta formata uygun tek bir entry olmaması

    1.
  31. (bkz: bazen dicek tek bir şey kalır) burada karşılaştığım durumdur. iyice inci sözlük havasına bürünen ulu sözlüğün ulu yöneticileri hiç mi rahatsız olmuyor diye düşündüren durumdur ayrıca.
    1 ...
  32. duy sesimizi ulu yönetici

    1.
  33. sözlük moderasyonuna seslenen hafiften kafiyeli hitap, yakarış cümlesi.
    0 ...
  34. nesnellik ve öznellik arasındaki ilişki

    1.
  35. birbirine çok uzak iki kavram gibi görünse de çok sıkı bir birlikteliktir. öznellik, nesnelliğin kaynağıdır, ve sürekli nesnel olmaya çalışır. çünkü nesnellik kabul görendir. öznelliği bir tekere, nesnelliği de onun orta noktasına benzetebiliriz. öznellik sürekli nesnelliğin etrafında döner ve nesnel olmak ister. nesnellik ise öznelliği yönetir. çoğu kişinin kabul ettiği öznellik nesnellik olmaya hak kazanmıştır. gerçek hayatta da böyledir. bir görüş etrafında toplanılmasının nedeni güçlü olmak ve bunu herkese kabul ettirmektir. çünkü kabul edilen görüş, diğer kabul edilecek görüşlerin yol haritasını çizer. ya iyi bir etki bırakır ve kendi doğrultusunda nesnel görüşler bırakır arkasında ya da ters etki yaratarak tam aksi bir öznelliğin nesnel oluşunu izler. birbirinden ayrılması mümkün olmayan bu iki tezat kavram, birbirlerini destekler. öznellik nesnelliği oluşturandır, nesnellik ise onları yöneten. öznellik kendini yöneteni kendi içinden çıkarmaktadır, tıpki gerçek hayattaki gibi. en çok benimsenen görüş, herkesin görüşüymüş gibi kabul ettirilimeye çalışılır ama bir köşede kendi başına dönen öznellikler her daim vardır, var olacaktır.
    2 ...
  36. yokluğun tanımlanmaması gerekliliği

    1.
  37. çelişkilerle dolu gerekliliktir. yokluğa bir tanım yaptığında veya, benim şu an zorunlu olarak yaptığım gibi, isim koyduğunda yokluğunu savunduğun şey var olur. tanımsız da diyemezsin çünkü tanımsızlık da bir tanımdır. tanım koyduğun şey soyut alemde her zaman vardır. bir şeyin gerçekten yokluğunu savunuyorsan onun hakkında tanım yapamaman veya görüş bildirmemen gereklidir. örneğin, zebani diye bir şey yok dediğin anda zebani var olur. olmasa nasıl söyleyecektin?

    bu düzende hiçbir şeye yok diyemeyiz sözünü de beraberinde getirir bu düşünce. çünkü bir şeye yok diyebilmen için önce var olması gerekir. daha önceden bilmediğin bir şeyin yokluğundan bahsedemezsin. buradan yola çıkarsak yokluğu bilinmezlikle değerlendirebiliriz. bir şeyin yok olduğunu söylemen için o şeyi daha önce hiç düşünmemiş olman gerekir. düşündüğün anda var olur.

    yukarıdaki paragraftan da varlıkla yokluk arasında çelişkili bir ilişkili çıkarılabilir. bir şeye yok diyebilmen için var olması gerekir ama var olursa da yok diyemezsin. bu durumda yokluk durumunu kullanmamak en doğrusu olacaktır. yokluk dediğimiz şey de bir varlıktır. bir şeyin olmama durumudur. sonuçta bir durumdur ve yokluğunu savunamazsın. velhasıl kelam, bizim mantığımız yokluktan bahsedemeyecek kadar sığ.
    1 ...
  38. 12 yıldır dünya kupasında başka ülkeleri izlemek

    1.
  39. her 4 senede bir tutacak değişik takım aramaktan halkımızı helak etmiş durumdur.

    (bkz: bu sene şililiyim bir dahakine de çekleri düşünüyorum)
    0 ...
  40. yazarların açmadığı anket sıçmadığı bok kalmaması

    1.
  41. aşağıdaki isteklerin gerçekleşmesi ile durdurulabilecek vahim durum. duy sesimizi ulu yönetici!

    (bkz: günde 3 başlık açma sınırı)
    (bkz: yazarlara günlük başlık açma sınırı getirilsin)
    2 ...
  42. 1293

    1.
  43. son iki rakamının çarpılıp, birinci ve üçüncü rakamları toplanıp, çarpım sonucuyla toplandıktan sonra, son rakamının da bu sonuca eklenmesi durumu sonucunda 40'a ulaşabilecek sayı.

    9x3=27
    1+9=10
    10+27=37
    37+3=40 yaparr.

    yukarıdaki işlemler sinsilesi ile 40'a ulaştırılaibilecek güzide sayı.

    edit: asıl amacım sözlükte 2000'e kadar tüm sayılarının başlığı olması. sonra bunun da başlığını açıp, tespit yapmak.
    0 ...
  44. © 2025 uludağ sözlük