objektif olarak yaklaştığımızda, ortalama insanın ömrünün 20 yılının uykuda geçtiğini bilen bilinçli, sinsi, ufak hesaplardan büyük işler başarmaya çalışan bir insan.
rihanna'nın göt adının mine olduğuna delalet eder. türkiye'de göbekli insanlarımızın uydurduğu göbek adı, rihanna'da göt adı olarak vuku bulmuştur bence. ya da arkadaşı mine'ye "götsün olum" mesajı vermek istemiş de olabilir. bilemiyorum.
sözlüğün izin verip vermemesi sikimde olmayan eylemdir. bir teröriste de küfür edemeyeceksek kime küfür edeceğiz allah aşkına? ayrıca üçüncü şahıs falan değil bunlar, ben genel bir kitleye hitap ediyorum. bunun için yasal hiçbir yükümlülüğü de yok sanıyorum.
kısacası, terörü klavye başında da olsa, zihninde de olsa, destekleme biçimi farketmez, herhangi bir şekilde destekleyen orospu çocuklarına sesleniyorum; o bombalar bir gün götünüzde patlayacak.
nedensiz bir şekilde gelen ve nedensiz bir şekilde gitmek bilmeyen, istenmeyen, sevilmeyen duygu. biraz da acıyorum buna ben.yani her duygunun bir şiirselliği var az çok da, bu şu esprinin öğesi olmaktan öteye geçemiyor maalesef; "sıkı can iyidir kolay çıkmaz."
muhtelif ortamlarda "burası kasıyo msn var mı?" diye soran insandır. bir zamanların vazgeçilmez tiplemesidir. google'daki kutucuğa "en komik msn nickleri" yazar.
msn'deki nikleri şöyledir, ara ara değiştirir, ben komik bir insanım imajını tazeler;
"Pamuktan prenses mi olur?? Prenses dediğin taş gibi olur!.."
"Eğer dünya delikanlı olsaydı yuvarlak olmazdı..."
"i'm the best, Alayına Rest..." *
"Ben Mevlana değilim... Adam ol da gel!..." *
"Düzeyli bir sohbete var msn ?.." *
"Aşk bir sabunsa köpürt beni pakize..." *
üzüldüğüm insan. klavyesine kahve dökülmesinden korkar, içmez o kahveyi bilgisayarının başında. içseydi de en fazla 25 kuruşluk nescafe üçü bir arada içecekti 7 yıllık, tüplü monitöre sahip, disket yeri bulunan bilgisayarının karşısında.
fakirdir.
hala o disket yerine bir gün disket takabilme umuduyla yaşar.
şimdi bak hüseyin, yanaş yanıma. senin de başına geldi bu, biliyorum. kandırmayalım birbirimizi.
sokakta gördüğün tezgaha yanaştın önce usul usul. bir sürü güzel kapaklı cd dikkatini çekti önce. işte o an karar verdin, işte o an düştün o büyük hataya...
yılların film eleştirmeni, elinde sigarası ve üzerinde vazgeçilmez satıcı yeleğiyle duran satıcı abiye sordun sonra; "abi hangisi güzeldir bu filmlerin, ne tavsiye edersin?"
"hababam sınıfı vereyim sana? bak bak daha yeni çıktı, her yerde bulamazsın bunu."
eveet, topladın sonra arkadaşlarını hüseyin. toplaştınız televizyonun başına. sen de yaptın bunu necati, sen de yaptın ahmet. bakma öyle. kınama.
o siyah çerçeveli ekranda gördüğünüz ise sadece şuydu bunca çabanın sonunda;
sinemada oturmuş film izleyen düzinelerce kafa. arkadan sesler geliyor ve o sesleri bastırırcasına hayvani gülüşmeler.
ulan diyosun, aslında şu herif az daha sağa yatsaymış...
bence üzerinde derin tahliller yapılacak bir film değil. evet, izlerken sırıtıyorsunuz ama öyle aman aman komik bir film de değil.
bence bu filmi güzel yapan şey, eğlendirmesi. cidden. izlerken sıkılmazsınız, düşünmezsiniz. sadece izlersiniz. şimdi gelse biri filmden ne anladın lan diye sorsa, tek kelimeyle cevap veririm;
"siktiret"
ha bi de söylemeyi unuttum, acayip güzel şarkılar çalıyor lan bu filmde.