assist. prof. dr. tanfer emin tunç hacettepe üniversitesiamerikan kültürü ve edebiyatı bölümünün değerli hocalarından biridir. Kendisi üç kuşak amerikalıdır. ingilizcesi oldukça akışkandır, ayrıca çok hızlı konuşur. Ders anlatımı gayet iyidir. Derste ne anlattıysa mutlaka sınavda sorar. Türkçe anlar; ama konuşmaz.
Tarihçi, sosyolog ve roman yazarıdır. Siyahlar ve beyazlar arasındaki eşitliği savunmuştur. Siyahların yaşadığı zorlukları, imkansızları, etiğim eksikliklerine, onlara karşı işlenen suçları ele almış ve the souls of black folk de bunları işlemiştir. Bir erkek olarak kadın ve erkek eşitliğini ve kadının toplumdaki önemini vurgulayan ilk yazarlardandır.
1892 yılında otuzlu yaşlarındaki siyahi Plessy Homer'in otobüste beyazlara ayrılan yere oturması ve bu yüzden mahkeme tarafından cezalandırılması olayıdır.
eşit ama ayrı ilkesinin sona ermesine neden olan olay, davadır. 1951 yılında Linda adında siyah evine uzak olan siyah okulu yerine, mahalli bir okul olan ve evine yakın olan beyaz okuluna gitmek için mahkemeye başvurur; ama bu başvuru reddedilir.
Bundan sonra bu durumda olan aileler naacpa başvurmaya başlarlar, naacp avukatlar tutarak davayı almak için uğraşır, yerel olarak davayı gene kaybederler. Ardından olayı anayasa mahkemesine taşırlar üç senelik bir mücadelenin ardından 1954 yılında davayı kazanırlar. Mahkeme her ne kadar eşit olunsa da ayrı olarak siyahların eşit olanaklardan yararlanamadığına karar verir.
Aşırı ırkçı olan bu kanunlar, köleliğin Abraham Lincoln tarafından 1863 yılında yasaklanmasından sonra 1876-1960 yılları arasında etkin olmuştur. Bu yasalar siyah ve beyazların aynı ortamda bulunmalarını yasaklar. Eşit ama ayrı gibi bir düşünce etrafında dönen bu ırkçı bir sistemdir.
thomas rice tarafından siyahları aşağılamak amacıyla yaratılan bir karakterdir. Bu karakter beyaz olan thomas rice tarafından yüzüne siyah kömür sürülerek ve aşırı makyaj yapılarak oluşturulmuştur. Saçma sapan, salak bir karakter olan jim crow siyah şarkıları söyler ve insanları eğlendirir.
Bu klişe yıllarca siyahları aşağılamak amacıyla kullanılmıştır.
1800'lerin başında özellikle Amerika'da ve Britanya'da köleliği durdurmak amacıyla oluşan harekettir. Bu hareketin amacı köleleri liberya'ya yollamaktı. Bu hareket amerikanın kuzeyinde ilerlemeye başladı; fakat güney bunu desteklemiyordu.
Bu dönemde köleliğin kaldırılmasından yana olan bir çok insan çıktı ortaya, bunların arasında kadınlarda vardı.
Köleliğe karşı olan bu insanlar siyasete girmeleriyle birlikte, direk olarak protestolarda yer aldılar ve hatta kanada'ya kaçmaya çalışan kölelere de yardım ettiler. Amerikan iç savaşını başlamasıyla köleliğe karşı olanlar * kuzeylilerin * yanında yer aldılar ve Abraham Lincoln'un köleliği bitirmesiyle de amaçlarına yavaş yavaş ulaşmaya başladılar. **
1960 ve 1970 yılların başında Amerika'da ortaya çıkan bir harekettir. Afro-Amerikanlar bu hareketle beraber, siyahların gücünü ön plana çıkarmayı amaçlamışlardır. Sloganları; "siyahlar iyidir, siyahlar güçlüdür."
Kısacası, siyahlar ekonomik ve siyasal olarak özgürlüklerini kazanmayı amaçlamışlardır.
thornton wilder'ın 1938 yılında yazdığı tiyatro eseridir. 1901'den 1913'e kadar oyun üç perdeden oluşmaktadır ve Grovner's Corners adlı bir kasbada geçmektedir. Perdelerde sırayla, günlük hayat, aşk ve evlilik, ölümü anlatılır.
ilk perdede kasabadaki rutin olaylar anlatılır. Oyun başlarda okuyucuya aşırı derecede sıkıcı gelmektedir kanımca, bu ikinci perdenin sonuna kadar devam eder. ikinci perde aşk ve evlilik üzerinedir. Emily Webb ve George Gibbs'in aşkları ve evlenmele töreni anlatılır. Oyunda stage manager, anlatıcı vardır. Anlatıcı oyuna istediği yerde müdahale edebilir ve seyircilerle de diyalog içine girebilir. ikinci perdenin sonuna kadar olaylar sakin bir şekilde tüm sıkıcılığını koruyarak devam eder. Üçüncü perde ise tamamiyle farklıdır. Konusu ölüm olan üçüncü perde de Emily Webb doğum sırasında ölmüş olarak karşımıza çıkar, ölüler arasında konuşmalar oyuna ayrı bir çekicilik katar.
Oyun genel olarak yaşarken göremediğimiz ayrıntıların önemine vurgu yapmaktadır. Hayatın geri gelmeyeceğini ve yaşadığımız anları dolu dolu yaşamamızı öğütler.
Bu ayrıma bir de son dönemde evet-hayır tartışması eklenince, en yakın arkadaşlar bile birbirinin düşmanı olmuştur. Peki bunlar neden? Bu nasıl bir nefrettir? Nedir bizi böyle kılan? Kimdir yıllardır ayıran bizi, sağcı-solcu, Alevi-Sunni, Türk-Kürt diye? Nerde kaldı Nazım'ın dediği, hani nerede? "Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, yaşamak bir orman gibi kardeşçesine." Kim kaldı yaşayan böyle?
flört adlı grubun demli albümünden şarkısı. sözleri de şu şekilde:
Canım ister bazı bazı,
konuşamam.
Kelimeler yetmez canım,
anlatamam.
Kime sorsam ne fikir alsam,
Hiç çaresi yok.
Beyhude muhabbetlerle kaybolamam
Çünkü ben,
Ben iyi değilim.
O ceylan gözlerini hiç görmez olaydım.
O tatlı sözlerini hiç duymaz olaydım.
O masum bakışları hiç bilmez olaydım.
Nerden sevdim ben seni hiç,
Sevmez olaydım.
Kadehimde senin tadın var içmesem olmaz.
Yastğımda senin kokun var duymasam olmaz.
ince ince eser ruhum bütün yanda.
Kaçmaya çalışsam da hiç mecalim yok.
Çünkü ben,
Ben iyi değilim.
O ceylan gözlerini hiç görmez olaydım.
O tatlı sözlerini hiç duymaz olaydım.
O masum bakışları hiç bilmez olaydım.
Nerden sevdim ben seni hiç,
Sevmez olaydım.
1 eylül dünya barış günü kapsamında 4 eylülde ankara'da düzenlenen binlerce insanın hep bir ağızdan ey özgürlük diye bağırdığı muhteşem konserdi. saat dokuz gibi zülfü livaneli'nin sahneye çıkmasıyla başlayan konser aşağı yukarı bir buçuk saat sürdü.
önce kalabalığın yola taşması ardından "önemli değil, biz devrimciyiz yol da kapatırız." demesi. daha sonra: "türkiye'de ki bütün insanları şu alandaki kalabalık gibi yapsak." sözleri alanda bulunan insanların gururlarını okşayan sözlerdi.