böyle bir iç sıkılması bir daralma esnasında ulu'nun eski yazarlarından bir arkadaşımla konuşuyoruz. pek yazmıyor şimdilerde. dedim ki ben çok bi daraldım, bişi sorucam, nası ünlü olunur ulu'da dedim. dedi ki o da, öyle doğru düzgün yazıyorsan ulu'da celeb falan olamazsın. ya troll olacaksın ya ona buna saracaksın.. hadi ya dedim. üzüldüm. bi içim parçalandı, o sıkılan içim.
ha yatmadan önce de sisteme, düzene, kocaman entrynizi tam göndermek üzereyken hatalı bir "tıklamanızın" ardından hepsini kaybetme bahtsızlığına sövdüm..
bir çamur şarkısı, adamı deler de geçer, delgeç mübarek..
sevdiceğin adı meliha olsa da olmasa da gitme meliha diye bağırtır adamı..
ne mahmut'lar, ne hamdi'ler çağrıldı bu şarkıyla..
ayşe'ler de çağrılabilir..
üç ayrı binadan oluşur bu müze ve asıl adı "istanbul arkeoloji müzeleri"dir..
çünkü alanda yapılmış ilk bina, bugün eski şark eserleri müzesi olarak bilinen ve şark eserlerinin yer aldığı binadır. onun ardındansa bugünkü klasik eserlerin sergilendiği "klasik" bina açılmıştır. o koca merdivenli bina o binadır işte..
bir de istanbul'un ilk osmanlı dönemi yapılarından biri, fatih sultan mehmet'in av köşkü de o müzeler kompleksi içindedir bugün ve çinili köşk adıyla ziyarete açıktır..
kötü bir türküdür bu. en öznel yorumla insanı kötü eden bir türküdür, kötüdür işte..
yalnızlığı, tekliği, uzaklığı beynine beynine, yüreğine yüreğine sokar adamın da çıkarmaz..
öyle de kötü işte, öyle..
genç amatörler için edebiyat dünyasına adım atmak üzere iyi bir giriş kapısı niteliği taşıyan, bir liraya satılan ve renkli bir edebiyat dergisi.. ayrıca carpe diem kitap'ın da yayın hayatına başlamasını sağlayan oluşum..