(resim:#1)
sma hastası olan beyazıt'ın tedavisi için son iki ayının kalması. beyazıt'ın kampanyası maalesef aşırı derecede yavaş ilerliyor. bütün sma hastası bebekler çok önemli bizim için ama bazıları şanslı oluyor, bir ünlü el uzatıyor ve bağışların gerisi geliyor. bazıları ise beyazıt'ın ailesi gibi sesini duyuramıyor. bu çok acı bir şey aile için. üstelik beyazıt'ın ablası da sma yüzünden hayatını kaybetmiş. hastane anne babaya taşıyıcı değilsiniz raporu veriyor. ikinci çocukları gayet sağlıklı olurken üçüncü çocukları olan beyazıt bu hastalıkla doğuyor. lütfen sesini duyurmaya çalışan bu aileye kulak verin. görmezden gelmeyin. ayrıca diğer tüm sma hastası bebekler için bir sma iyilik platformu sayfası var. yardımlarınızı oradaki bilgilere göre yapabilirsiniz. beyazıt'a bağış yapmak için bilgiler aşağıda.
iban: tr690001500158007312090821
alıcı: saadet eser
açıklma: beyazıt yürüyecek (açıklama çok önemli lütfen aynı bu şekilde yazın)
bir de bu cümleyi kurup ilaç kullanan insanlara ilacı bıraktırmaya çalışanlar var ki gel de delirme. nasıl bir çok bilmişlik, nasıl bir gereksiz özgüven, nasıl bir egodur bu. antidepresan tek başına her şeyi çözmez fakat psikiyatrik tedavi için şarttır.
en son iki entrysini iki yıl önce yazmış, tüm sözlüklerle ilişkisini okuma düzeyinde tutan birini bile yazmaya zorlayan entrylerdir. şimdi değil ben, dünyadaki tüm vicdan sahibi insanlar size hakaretler yağdırsa,ahlak dersi de verse, yüzünüze de tükürse azdır biliyorum. 14 yaşında çocuk nedir onu da çok iyi biliyorum. onlar benim öğrencilerim. her gün karşımda sıralarında oturan hala oyun oynayan, ağladıklarında küçük çocuklar gibi dudaklarını büzerek ağlayan. onlar ne çocuk ne de yetişkinler aslında. sadece hepimizin geçirdiği zorlu dönemleri geçirip kendilerini bulmaya çalışıyorlar. büyümeye çalışıyorlar. hepimizin yaptığı gibi hatalar yapıyorlar üstelik ve hiçbir şey bundan doğal olamaz. ama bazılarının mayası bozuk bunun farkındayım. kendisiyle yaşıt bir kızla birlikte olup videosunu çekmeyi akıl eden o şerefsiz haysiyetsiz pislik gibi. ama bir o kadar mayası bozuk olanlar da sözüm ona ahlak bekçileri. istediğiniz kadar hakaret edin o kıza, içinizdeki bütün pislikleri kusun, yine de arınamayacaksınız. o kadar iğrençsiniz çünkü. son olarak anlayacağınız dilden konuşmam gerekirse; hepinizin allah belasını versin!
gerçekçiliği bir kısım insanlar için sıkıcılık olarak adlandırılan film. herhangi birinin hayatından bir kesit izliyormuş hissi bırakıyor insanda. sanki film olmaya layık bir hikayesi yokmuş gibi. oyunculuk adına bu hissi verebilmesi oldukça başarılı olmakla birlikte tekrar izlenmesi çok da mümkün olmayan bir film maalesef. izlenir,oyunculuklar takdir edilir ve geçilir.
tavada kızartılanı aşırı yağlı olup mideyi bozmakla beraber fırında yapıldığında enfes bir lezzet olmaktadır. ayrıca umut sarıkaya'nın da böyle inanılmaz bir karikatürü vardır. depresyona girmiş bir grup insanı yumurtalı ekmek, yeni demlenmiş çay ve tv'deki türk filmiyle iyileştirebileceğini düşünen bir karakter barındırır bu karikatür ki kendisine sonuna kadar katılmaktayım. *
notre dame de paris müzikalinde rahip söyler esmeralda'ya bu şarkıyı. sahne dekorundaki duvarlar üzerine gelir rahibin, sıkışır duvarların arasında. iter, uzaklaşır ama duvarlar gelir hep. o kadar hüzünlü ve çaresizdir ki. esmeralda ise bir o kadar kendinden emin ve şuh dolaşır ortalıklarda. umrunda değildir bu durum sanki. o tüm güzelliğiyle ve ihtişamıyla salınmanın derdindedir. ve işte hayat da tam olarak böyledir.
yemin ediyorum şu dünyada benden mutlusu olmazdı. o sevimli tatlı dilli şen gülüşlü anne, o gurur timsali, o mağrur şefkatli baba... o değil de allah'tan anam babam okumuyor sözlüğü.*
garip olarak nitelendirilen görünüşünün ardında naif bir insan olduğunu düşündüğüm şahsiyet. basbayağı sevimli bir adam işte. konserinde sahneye kusması hariç epey coşturmuştu bi zamanlar.
reklamlarında abartıldığı kadar lezzetli olduğunu düşündüğüm tek ürün. evet arkadaşım bu gofretse diğerleri nedir? aslında inceden de kıllanıyorum bu kadar lezzetli olmasına.
1.sürekli gülen, şirinlik abidesi insanlardan kesinlikle kıllan.
2.sırlarını kendine sakla.
3.özgüveni düşük insanlardan uzak dur tam bir baş belası oluyorlar sonra.
çoğu zaman kaçınılmaz sondur. kötü bir şey gibi algılanmasına rağmen düşünüldüğünde insanın en yakınındakine, tanıdığı bildiği birine aşık olması normaldir. tanıdıkça sevmek, ortak noktaları bulmak o hayranlığı pekiştirmek için iyi bir yol olsa gerek.
eğer o ordu demokratikleşmenin önündeki en büyük engelse, toplum kaos içinde debelenirken "şartların olgunlaşmasını" bekleyip darbe için kendine bahaneler yaratıyorsa başka bir sıfatı da hak etmiyor demektir.
otobüsteki tüm insanların iyice kaynaşmasını, hücrelerinin dahi birbirine geçmesini sağlayan sevgi otobüsü 93'e binmek, evet ayrıcalıktır. (bkz: sarhoş olsak ya, tek vucüt olsak ya)
sözlükte gördüğümde "haha yazık lan bununla kalana" diyip güldüğüm, başıma geleceğini hiç düşünmediğim fakat sonunda beni de bulan arkadaştır. hatta arkadaşlardır. kulaklık takmaya zorlayınız belki acınız hafifler.
erkeklerin artık "ayy ben bir yumurta bile kıramam" diyen kızların peşinden ayrılmadığını görmüş ve yemek yapmamayı kendine ilke edinmiş kızdır. malum her yemek yapmayı bilmeyen kraliyet ailesine mensup zaten.
baskı altındaki toplumlarda felsefenin gelişmeyeceğini biliyoruz. çünkü felsefe birincil ihtiyaçlarını karşılamış özgür insanların uğraşıdır. herhangi bir baskı altındayken düşünme üzerine etkinlik pek mümkün değildir. bu yüzden ortaçağ avrupa'sı felsefenin karanlık tarihi ilan edilmiştir. bilim için de aynı şey geçerli zira maddi açıdan desteklenmedikçe, uygun ortam oluşturulmadıkça bilimin gelişmesi pek de mümkün değildir. baskı altındaki toplumların olumlu herhangi bir şeyle karşılaşmadıkları aşikar. karşılaştıkları tek şeyin sınırlanmak, engellenmek ve kısıtlanmak olduğunu düşünüyorum. **
yazmak ve kaliteli yazmak arasındaki farkı biliyor olma ihtimali yüksektir. çok yazanların bazılarının yazdıklarının içler acısı haline üzülmektedir belki de. okuyordur, düşünüyordur, kafasına eserse yazıyordur kimseye de hesap vermesi söz konusu değildir.
kaynağı hürriyet olduğu için büyük ihtimalle asparagas olan haberdir. haber yapmak artık kolaylaşmış. içine biraz dinsel öğe, biraz marjinallik al sana habercilik gibi bir şey çıkmış ortaya. kendilerinin bir kez bile doğru haber yaptıklarını gördüğümde ruhum huzura ulaşacak. evet o gün.
yazarı olduğum fakat uzun süredir giriş yapmadığım için şifremi dahi unuttuğum sözlük. ayrıca kırmızı gözleri yoruyor. haa bir de ilk gittiğimde bir hoşgeldin diyenim bile olmadı. kısacası samimiyetsiz ve soğuk yer.