bahçeşehir üniversitesi'nin ilkini düzenlediği güzel eylem. katılımın 500 civarı olduğu söylendi. herkes çok yaratıcıydı sanırım. Abraham Lincoln'den Lady Gaga'ya, vampirler, Batman, Dartanyan, Cinderella, çakmaktaş ailesi, Daltonlar ve daha sayılamayacak kadar güzel kostüm oradaydı.
Los Angelas, New York gibi şehirlerden ünlüler canlı bağlanıp şarkılarını söylüyorlar. Hepsi siyahlar giymiş ve şarkılarından sonra derin bir sessizlik oluşuyor. O acıyı hissedebiliyoruz emin olun.
Peki bizim o entellektüel medyamız niye hala suskun. Büyük uğraşlar sonunda mucizevi olarak enkaz altından çıkan insanlar bu sefer çok acı bir şekilde açlık ve ilaç ihtiyacından dolayı hayatlarını kaybediyor. Düşününki bir ülkenin %65i işsiz. Ve günlük kişi başına düşen gelie ortalama 2$.
insanlık için, insan olabildiğimiz için sessiz kalmayalım uludağ.
ülkemizde genellikle akdeniz ve karadeniz bölgelerindeki dağlar denize paralel olarak uzanır. bu da denizden gelen rüzgarın dağlara çarparak yağmur oluşturmasına sebep olur. bu bölgelerde daha karasal bir iklim görülür.
gibi yıllardır kullandığımız ve ezberlediğimiz bir kavramdır bu. dağlar denize paralel uzanırmış.
banane yav bundan. annemlerin zamanında da bunu öğretiyodunuz, bana da bunu öğrettiniz.
final dönemleri de dahil olmak üzere fazla siklemezler dersleri. işleri güçleri internette surf yapmaktır. ancak status kısmına "off sınavlar" demekle yetinirler, kendilerine acınmasını isterler ama götünü kaldırıpta çalışmaz bu sözde öğrenciler.
siktirin gidin ders çalışın yahu.
bugün bahçeşehir üniversitesi kütüphanesinde 3-5 adet bulunan orospu çocuklarıdır bunlar. sözde birbirlerine ders anlatmak için aynı masaya oturup, haldur huldur konuşurlar. sonrasında aynı şeyi 10. defa okuma noktasına geldiğinizde ne diyor lan bu hayvanlar diye kulak verirsiniz. "melikşah da almış ya o gözlükten, ahaha" dediklerine şahit olursunuz.
orospu çocukluğundan ödün vermeden kahkaha atmaya, dedikodu yapmya devam ederler bu tipler.
dersleri ingilizce işlemenin faydalarını bilen ve bir o kadar güzelde anlatan tatlı marketing hocası. işletmeye giriş dersi de verir. sınavlarında mutlaka essay yazdırır. essay olmazsa olmazıdır, yazmayı bilmeyen hiç dersini almasın, almışsa da bıraksın.
bahçeşehir üniversitesi bünyesinde bulunmaktadır. ortaöğrenimini robert koleji, lisans ve yüksek lisansını boğaziçi üniversitesi'nde yapmıştır. ah birde şu pop quizleri olmasa.
istanbul piyasasına cafe pi yi sokmak gibi bir akıllılık yapmış ve yedi sülalesine yetecek kadar güzel para kazanan yakışıklı insan. adam önce taksim cafe pi ile başlamış bu seriye bir bakmışız ki, asmalısı, küçük beyoğlusu, bistroları ve bronx u ile inanılmaz bir alternatif sunmuş bizlere.
girişimci ruhunu teneffus etmek de genç bünyelere iyi gelir.
isim kargaşası yaşanıldığından dolayı belirtmek isterim ki, ismi zeytinli rock fest değil "rock tatili 2009" olan festivaldir.
katıldık antalya grubu olarak. 35 kişi otobüs kaldırdık antalyadan açılış günü vardık foçaya. inanılmaz kurak, güneşin olduğu saatlerde pişiren, ama güneşin kaybolmasıyla beraber rüzgarında etkisiyle üşüten bir havaya sahipti. ulan peki o coğrafya nedir. ingiliz burnu dedikleri o ne idüğü belirsiz araziyle 5 gün boyunca boğuştuk. çadır kurmaca oynadık.
neyse tekrar başa dönelim. giriş yapmak, çanta aratmak gibi büyük bir eziyeti aştıktan sonra taktık kollarımıza turkuaz renkli bilekliklerimizi. sonra arkalarında "crew" yazan çalışan arkadaşlarımız sağolsun bizi kapıda karşılayıp çadır kurmamıza yardımcı oldular. bu arada çadır kurarken yardımcı olan bakır renkli saçlarıyla beni kendine hasta etmiş birde bayan çalışana sahipti bu crewler.
açılış günü gelmenin verdiği hatayı çekerken foçayı keşfetmenin, daha doğrusu foçada zaman geçirmenin güzelliği yaşadık aynı zamanda. aynı zamanda gelen punkçı 15-17 yaş kitlesinin yanından paralel olarak geçmeye çalıştık. uzak dursunlar.
akşamında trance felan çaldılar, gereksiz bir açılış günü oldu.
1. günü konuşucak olursak onlarında dediği gibi tam bir "head bang günü" oldu. meteboy dinlenmeliydi. blacktooth adındaki izmir grubunun cover parçaları ve "amına koyuyomuyuz arkadaşlaarrr" adlı seslendirmelerinden sonra çilekeşin orta kararında performansı, epica ve pentagram ın kendilerine hasta bırakması, lordi den banane diyip gidip çadıra uyumak.
2. gün kesinlikle en güzel gündü denilebilir. gothic tiplerin biraz daha popülasyonda azalması, karapaks ın mavi sakal şarkıları, hayko cepkin süprizi, ogünün festivaldeki en iyi perfomanslarından birisini sergilemesi ve dumanın 3 buçuk - 4 saatlik uzun mu uzun performansıyla geçti. ha bu arada festival bittikten sonra ogün ü foça merkezinde yemek yerken bulduk, sohbet ettik. duman son albümü çaldıktan sonra "eskilere dönelim" dedi, dönüş o dönüş. çoşturdu, yıktı geçti. festivalin en kalabalık hali oydu sanırım.
3. gün de en az 2. gün gibi geçer diye düşündük. kuran dedik yasemin mori dedik. baba zula nın da eğlendireceğini biliyorduk ama festivalin en iyi performanının baba zula olacağını tahmin edemiyorduk. teşekkürler baba zula!!
kurban beklenin baya gerisinde kaldı, ses sistemiyle baya sorunlar yaşadı, yasemin mori baba zula nın gölgesinde kaldı, çok slowdu. mor ve ötesi ise "çok alternatif" olarak düşünenleri şaşırttı etkileyiciydi.
4. gün ise uzun bir maratonun son günü olması sebebiylen düşük katılımla geçti. zaten bir çok kişi bu güne kalmadan toplanıp gittiler bile. kolpa iyiydi. tibet ağırtan öyle bir rock and roll yaptı ki, sanki o kadar punkçı o kadar gothic yokmuş gibi herkes 70's rock'N roll cu oldu. yüksek sadakat böhh. moğollar süperdi. bu arada sosyal mesajlarla süslemeleri de cabasıydı. teoman çok triplerdeydi, eh işte denilsin işte.
tabiki birde myspace sahnesi vardı, çoğu kişi dinlemedi bile ordaki amatör grupları ama bana kalırsa ana sahnede çıkması gereken bir grup vardı ki oda anemi. dinar bandosu isimli grupla yer değişebilirlerdi. anemi çook iyiydi.
festival alanı-
fiyatlar gerçekten ucuzdu. yemek alternatifi çoktu. ağız tadıyla doyduk diyebiliriz. 2. günün akşamından itibaren tuborg bira + çerez 3 liraya düştü. memnun kaldık yani fiyatlardan. kredi kartı problemi olmadı. sürekli müzik vardı. konser öncesinde içtik, konserler bitti içtik. o carlsberg alanını yapanlara, orada çalışan ve güzel muhabbetiyle eşlik eden güzel dorock insanlarınada teşekkürü borç bilirim.
tuvaletler & duş-
tek kelime ile rezaletti. yine festival çilesiydi. herkes birbirinin üstüne sıçtı işedi. bizde sıçabilmek için 6-7 kilometre yürüyüp tuvalet aradık, cafelere girdik. son gün tuvalet çatısıne sıçıldığının farkına vararak dumurlara gark olduk.
6 tane duş koyup 50 000 kişiyi sırada beklettile, hemde her saat. bu konuda çok eksik vardı.
birde foçayı anmadan geçmek istemiyorum. mükemmel bir yer. insanları çok sıcak, yaş ortalaması baya büyük olsada insanlar hor görmedi, 4 gün süren gürültü patırtıyı anlayışla karşıladılar. en kısa sürede yeniden gelicem.
böyleydi işte rock fest 2009 çook eğlendik. çok dağıttık. arkadaki vurulduğumuz birde dorock elemanı kız bıraktık. emeği geçen herkese teşekkür ederiz.
öğle saatlerinden itibaren çok alçak uçuşlar yapan ve kuvvetle muhtemel bir yangına müdahale için denizden su alan 2 adet askeri görünümlü uçaktır. sorti yapıyorlar lan bildiğin. bütün mahallenecek balkonlara dökülüp geçerken alkış felan tutuyoruz. öyle.
bahçeşehir üniversitesin 4. dönem öğrencilerini alacağı çeşitli vakıf üniversitelerinde iktisadi ve idari bilimler fakültesinde bulunan bir bölüm.
Dil ve bilişim teknolojilerine yoğunlaşılan bu lisans programlarından mezun olan öğrenciler bir çok uluslararası kuruluş, dış ticaret müsteşarlığı, imkb, spk, hazine müsteşarlığı gibi kurumlarda iş bulabiliyor.
bakalım vakıf üniversitelerinin sağlayacağı sağlam yurt dışı bağlantılarıyla bu bölümün ne kadar geçerliliğinin olacağını önümüzdeki senelerde göreceğiz.
bahçeşehir üniversitesi hazırlık okulu müdürü olarak birkaç yıldır görev yapan ingilizce öğretmeni. cana yakın, bizzat öğrencilerle sürekli iletişim halinde olan aynı zamanda disiplini elinde bırakmayan bir öğretim üyesi.
gamze özçelik ile bir dönem nişanlanan, daha sonra porno talihsizliğinden dolayı yollarını ayıran. bu sıralar ise melisa tokgöz isimli bir bayanla evlenecek olan sosyetik bey.
ne taraftan olduğunu anlamadığım güzel sesli, güzel zeybek oynayan sanatçı. kendisinin gerçek bir atatürkçü olduğunu biliriz ama kanal 7 de niye program yaptığını anlamayız bir türlü.
antalya anadolu lisesi nin uzun bir süredir müdürlüğünü yapan, otoriter, öğrenciler arasında sevilmeyen ama mezun olunduktan sonra aslında tepkilerin yersiz olduğu anlaşılan kişi.
karşısına üçüncü sefer disiplin suçuyla çıktığımda "vay vay.. yine aynı yüz" diyerek bana olan sevgisini göstermekten çekinmez.
dinlerken manyak derecede eğlendiğim the virgins şarkısı. şarkının altyapısındaki bass gaz veriyor, kendiniz ibiza sahillerinde güneşlenir hissediyosunuz.
belki herkes için bir anlam ifade etmez maraş dondurmacıları. genelde insanların kendilerini akın akın sokağa attığı şehirlerde bir parçasıdır şehirlerin. iş, okul vs. koşturmasından daha çok yazın o sıcak günlerinden bunalan aileler akşamları dolaşmaya çıktıklarında değişilmez bir parçadır o maraş dondurmacıları.
antalyada doğdum, antalyada büyüdüm. yazın şehiri turlamak nedir iyi bilirim. misafirlerle çıkılan, anne ve babanın ellerinin emniyetinde çıkılan o şehir turlarını bilirim yani.
bizimkilerde dondurma yemek istediklerinde algida, panda veya diğer sikko dondurma markalarını seçmek yerine her zaman maraş dondurması almayı tercih etmişlerdir. ne varki bu dondurmacı abilerimiz her seferinde bir dondurma vermek için türlü taklalar attırırlar bize. çekeriz külah boş çıkar, ikinci defa uzatır bir türlü tutamayız dondurmayı, çünkü sürekli artislik sirk hareketleri yapmaktadır. sonra noluyoz lan diye maraş dondurmacısı abinin suratına bakarız. ifade edilemiyecek bir haz vardır suratında. bu tür numaraları üşenmeden herkese yaparlar ve herkeste aynı yüz ifadesiyle mutlu olduklarını belirtirler.
yada elindeki demir saplı dondurma çubuğuyla çeşitli müzikler çıkaran 8-4 lük ritmler tutan abilerimizde yok değil. işte o an işini severek yapmak olayının ne olduğu kafanıza dank eder. niye bu adamlar bir keresindede, kafa aşağıda bir şekilde hiç muhatap olmadan dondurmayı vermezler anlaşılmaz.
maraş dondurmacılarının bitmek bilmeyen, her daim devam eden mutluluklarının sırlarını çözebilen beri gelsin. *
(bkz: kimseyi ilgilendirmeyen tespitler)
yaz tatilinde ürgüp göreme taraflarına gittiğimde nevşehir şehir merkezinden geçerken gözüme gözüme sokulan, iyi mimari edilmiş, büyük bir araziye sahip küçük okul. evet okul. çünkü ne adam akıllı bölümü vardır bu üniversitenin, nede hocası, labaratuvarı. harcanan paraya yazık.
sanki, arabası çalınsada, çizilsede, birisi takıp geçsede çok sikine takıcakmış gibi alarm taktırıp, saatlerce alarmının çaldığını duymayan dolayısıyla susturmayan orospu çocuğudur bu. e be adam gecenin 3 ü olmuş, araba taciz edilir gibi bas bas bağırıyo, bakıyorum etrafa bir benmi tırlattım diye, ışıklar yavaş yavaş açılmaya başladı, hiç mi acıman yoktur.
yediği küfürden sonra bir daha envai çeşit alarma tövbe edicek orospu çocuğudur ayrıca.
yeraltı edebiyatı ile yeni nesil kitap tutkunlarına mükemmel seçenekler sunan, chuck palahniuk abimizin kitaplarını türkçeye çevirilerindeki başarı ile taktirimi toplamış yayın. candır, alınmalıdır kitapları.
ilk dakikasındaki temayla beni benden alan inanılmaz güzel melankolik bir bliss şarkısı. çok hoş hakikaten. buyrun buda sözleri.
Sometimes we're not facing what we fear
Life goes on without no thoughts
Sometimes we're not seeing very clear
Then we wonder what is wrong
But I am glad to tell you how I feel
Long life to you my friend (tekrar)
You find reality deep within yourself
Expect no clarity this is the way
You can't give in to what you feel is right
No game to win without a fight
Long life to you my friend (tekrar x2)
Long life to you
Long life to you my friend (tekrar)
(Long life)
Long life to you my friend (Long life)
Long life (tekrar)
bütün gece uyumadan geçirilirse eğer, günün son öğünü belki de öbür günün ilk öğününü sabah ezanından sonra yiyen bir bünye kendini latin müziklerine kaptırmış bir şekilde saatlerin su gibi akmasına şahit olurken, ansızın pencereden içeri doğru akan kuş cıvıltılarıyla o derin yalnızlık uykusundan uyanır. kapalı olan perdeyi sonuna kadar açar huzurun içeri dolması için. soft sigara paketinin içindeki son sigarayı saklandığı yerden çekerek yakar bu huzuru tadarken.
bu yeni bir güne başlamanın dayanılmaz hafifliği, tadılamaz mutluluğudur. güzel bahar geride kalmışken, yazın ilk ve en güzel günlerinin değerini bilir. winampta çalan ispanyolca bir buena vista social club şarkısı meze olur kuş cıvıltılarına.
kendinizi hemen dışarı atmak istersiniz. ortaköy sahilinde oturmak, heniz ilk ışıklarını göremediğiniz güneşin yuvasından çıkışına şahit olmak istersiniz. bu sabahın, günün ilk saatlerinin dayanılmaz huzurudur sözlük. herkesin kesin uykuda olduğunu bildiğiniz saatte dolan bir enerjidir.
ankaralı bir memur ailenin 3 çocuğunun küçüğü. odtu işletme mezunu, bir süre ingilterede çalıştıktan sonra ülkesinden kopamadığı için türkiye dönmüş, daha sonra çeşitli firmalarda çalıştıktan sonra, koç holding tarafından işe alınmamış daha sonra hiç sevmemesine rağmen bankacılık sektörüne atılmıştır. pamukbankta başlayan bankacılık yaşamı garanti bankasının genel müdürü olana dek sürmüştür.
kariyerine başlarken çokda çalışmaması gerektiğini düşünmüştür. ve kendi anlatımıyla, sevdiklerine zaman ayıramadığı için elli küsüründe emekli olup, bu muhteşem kariyeri sonlandırmıştır. bu yaşından sonra yelkencilik ve çeşitli dünyevi zevklere vermiştir kendisini.
harvard üniversitesinde örnek lider olarak yaşamı derslerde okutulmuştur. ek bilgi: 27 defa libya'ya gittiğini söylemişti. çok zorlu ve yoğun bir iş yaşamına sahipmiş "emekli" olmadan önce.
ilk edebiyat tarihçimiz olan zat. hayat özeti alıntı.
(1866 istanbul - 21 Temmuz 1905 Folkstone/ingiltere), şair ve yazar. Babası, kaymakam Ali Ragıp Bey’dir. Düzgün bir öğrenim görmedi. iki yıl okuduktan sonra Hukuk Mektebi’nden ayrılarak Hariciye Nezareti’ne girdi. Bir yandan da Mizan gazetesine yazıyordu. II.Abdülhamid yönetimince gönderildiği sürgün yerinden kaçarak beş yıl kadar Tunus, Fransa ve ingiltere’de yaşadı. ingiltere’de öldü. Vasiyeti üzerine cenazesi Tunus’a getirilerek oraya gömüldü. Aruz ve hece vezniyle yazdığı şiirlerin yanı sıra edebiyat tarihi üzerine çalışmalar ve çeviriler yaptı. Yaşadığı dönemde en önemli hizmeti, Türkçe şiirlerden meydana getirdiği bir antolojiyi Fransızcaya çevirerek yayımlaması ve edebiyat tarihi türünde ilk örneklerden birini hazırlamasıdır. Başlıca Eserleri: Tasvir-i Vicdan (şiirler, 1884), Tasvir-i Hissiyat (şiirler, 1886), Burhan (Kara Süleyman Paşa’nın zaferlerini anlatan manzum tarih, 1886), Reşid Paşa (Biyografi, 1886), Tarih-i Edebiyat-ı Osmaniye (bu adla yayımlanan ilk kitaptır; 1887), Bedriye (manzum oyun, 1886), Abdülhamid ve Genç Türk Bir Harem Ağası (oyun, Refik Nevzat’la, 2. bas., 1909), Türk Eş’ar-ı Garâmı (Türk Aşk Şiirleri Antolojisi, Fransa’da Edmond Fazy ile birlikte hazırladıkları bu antoloji, daha sonra Antologie des Poèmes d’Amour Turcs adıyla yayımlandı, 1905).
belgesel seslendirmesinde profesyonel olan karizmatik sesli abimiz. planet earth / yeryüzü belgeselini türkçe seslendiren kişidir. bu sene içerisinde yayınlanana yuva belgeselinide olağan üstü yorumlamıştır. çok çok güzel bir sese sahip.
ek bilgi: cnbc-e ve ntv kanallarında çokça duyabiliriz ustayı.