normal insanların sıkça birbiriyle karıştırdığı iki farklı terimdir. asosyal insan kendi isteği çerçevesinde kalabalık ortamlarda, toplumda bulunmayı sevmeyen bireye verilen ad, sosyal fobi ise istem dışı yaşanılan; insanların bulunduğu ortamlarda yer almaktan korkan, devamlı halde kaygı duyan kişilerin sahip olduğu bir anksiyete bozukluğudur.
kendimden biliyorum, ileri derecede bir sosyofobik olarak, dışarı dolaşmaya, yemek yemeye vs. gittiğimde fazlasıyla sıkılır, bunalırım. bir arkadaşla herhangi bi' ortama oturup sohbet etmek veya kız arkadaşla* el ele dolaşmak yerine genelde elleri cebinde, sürekli olarak düşünceli bir şekilde sakin ortamlarda yürümeyi tercih eder bu tipler**
asosyal şahıslar ise sırf kendi zevkine uymadığı için, ısrarla, belki de götünü kaldırmaya üşendiği için bu tarz ortamlardan kaçarlar. çok acayipler lan. hiç normal bir davranış mıdır bu?**
uzun lafın kısası; ikisi de zordur ulu ahali. ama şikâyetçi misin bu durumdan derseniz, ''haaayır!'' kendi halimde, kendi istediğim şeyleri yapmak varken, neden diğer insanların yapmak zorundaymış gibi, sanki zorunluymuşçasına katıldıkları eylemlere eşlik edeyim kardeşim? normal olan işte budur, siz pislikler sevimsiz, sığlığın dibine vurmuş, sıkışmış eğlencelerinize devam ederken, sosyofobik yaratıklar dünyayı çözecekler. hiç bakmayın, elbet bir gün çözecekler. belki kaygılarıyla, belki normal insanlara çaktırmadığı fikirleriyle, belki de tek başına eşlik ettiği o yalnızlık kokan şarkılarıyla, öyle ya da böyle çözecekler. bekleyin, anlamsız ve içi boş zevklerinizde göremediğiniz, bulamadığınız matematiğin çözüleceği günü bekleyin.
ayrıca, bir de özgüven eksikliği var ki ona başka zaman değineceğiz.
edit: bir özel mesaj sayesinde aldığım bilgiye göre, sosyal fobi, asosyalliğe neden olan etmenlerden biriymiş. moralim bozuldu vallahi.
sagopa kajmer'in sayısız mahlaslarından sadece bir tanesi. bir pesimistin gözyaşları albümünün limited edition kitapçığının içerisinde bol bol geçer bu. mic check'den sonra en çok hoşuma gidendir ek olarak*
behzat ç dizisinin behzat amirinin asıl soy ismidir. yok öyle ''behzat ç.'' falan. adı ve soy adı bu şekildedir kendisinin; behzat çüksündüren. hatta şöyle de bir şey vardır bu tezi güçlendiren:
sagopa kajmer'in, sahtiyan ve ceza'yla birlikte söylediği piston* isimli çokça eski bir şarkısında kullandığı yaratıcı* küfür modeli. nereden bulur, nereden çıkartır da yazar böyle manyak manyak şeyleri bilemem. lakin harika şarkıdır, bilhassa sagopa'nın verse'ünü hiç dinlememiş olanların dinlemesi gerekir. iyidir, hoştur, samimidir bi kere. dinleyiniz!
ayna'nın geçtiğimiz yıl içerisinde çıkardığı mavi şarkılar isimli albümünün en sağlam parçalarındandır. tarz olarak, ilk kuruldukları zamanı hatırlatır dinleyiciye; daha sert ve bayağı bayağı rock yaptığı zamanları. can güney'in solo attığı bölüm özellikle çok çok iyidir.
sözleri de şu şekildedir:
bir ılık meltem ve bir mehtap,
sen yanımdayken yeter bana.
yokluğu da gördük varlığı da hayatta.
hiçbir şey ayıramaz bizi bu dünyada.
bulutlar, bulutlar...
hiçbir zaman terk etmedi bünyemizi umutlar.
hâlâ söyleyecek bir türkümüz var,
hâlâ parıldıyor yaz gecesi yıldızlar.
sen dünyada her şeyim oldun,
birlikte gülecek günlerimiz var.
fuat ergin'in hassickdir isimli seri albümlerinin 3.versiyonunda ceza, sagopa kajmer ve sahtiyan ile birlikte seslendirdiği şarkı. türkiye'de rap müziğinin dostluk içinde yapıldığı yıllardı, gerçek anlamda rap icra edildiği zamanlardı tabii o vakit.
reha muhtar'ın, zamanında kanal d'de haber spikerliği yaptığı sırada beğenmediği bir haberin ardından kullandığı ilginç söz öbeği. tam olarak şöyle başlamış ve bitirmiştir cümleyi;
''profesör doktor, üstelik de ilahiyat fakültesinde dekanlık yapıyor. ama bu adam galiba kafayı yemiş durumda! yok türban cinselliği engeller miymiş, engellemez miymiş... bak hocam, hoca olduğun için sana böyle fazla birşey söylemek istemem, koskoca profesör doktorsun. benim babamda hoca, onun için hocalara karşı böyle sert laflar etmek istemem ama insanların inançlarıyla böyle dalga geçme! yok cinselliği öldürüyormuş öldürmüyormuş, böyle saçma salalaaak(?) salak! laflardan vazgeç!''
ayna'nın 2004 çıkışlı denizden geliyoruz isimli albümündeki şarkılardan birisi. sözleri için;
halim berbat, istiklaldeyim.
üç beş dostla karşılaştık, bin kederdeyim.
ayrılık çoktan kabullenilmiş...
sen söylemişsin herkese, aşkın küllenmiş.
sızım sızım sızlıyor içim adın geçince ya da düşününce.
ne kadar zormuş giden hala seviliyorsa.
bir yangın içimde,
sönmedi hala,
sönmedi hala...
hangi şarkılarla ağlamıştık korkuyla?
hangi türkü söylenir ayrılıklarda?
hangi insan vazgeçer aşktan böyle sevmişken?
hangi insan eyvallah çeker gider?
eyvallah, eyvallah, eyvallah diyen diller dayanmaz, tövbe eder inşallah.
bir şair veya bir orospuya,
uğruna canını vereceği aşkını neden aldattığı sorulur mu?
zedelenmemiş bir ruhtan şair,
zedelenmemiş bir ruhtan orospu olunur mu?
daha önce entalpi, ayna, destan gibi gruplarda solistlik yapan cemil özeren'in şu anda müzik hayatını devam ettirdiği hard rock grubu. ara ara konserlere çıkmaktadırlar. albüm projeleri vardı bir ara, sonra yalan oldu.
artık hiç sabah olmayacak yavrum
çok uzun sürecek bu siyah gece
ta zaman durunca, ömür bitince
alış karanlığa, gözlerini yum
artık hiç sabah olmayacak yavrum
bilirim bu mor sükutu bilirim
beyaz olmalı geceler, bembeyaz
karanlıklar üstünedir şiirim
bilirim, bu mor sükutu bilirim
dağlar gibi deryalar gibi sonsuz
karanlık, karanlık ölümden beter
bir yol ki hayatla beraber biter
taştan bir sükut ki hissiz ve ruhsuz
dağlar gibi deryalar gibi sonsuz
artık hiç sabah olmayacak yavrum
bitkin gözlerime son bir defa bak
bir daha o yerden gün doğmayacak
bu mor gecelerde kayboldu ruhum
artık hiç sabah olmayacak yavrum...
nihat doğan'ın şu an konuk olduğu medya kralı'nda kendisine dergi çıkaracağını söylediği andan itibaren twitter'da tt olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir.
az önce fox tv'nin haber bülteninde gördüğüm garip hastalık. ilkin midede oluşan yanmalardan sandım. yok, değilmiş. bulaşıcıymış bi'de. vallahi yeni yeni hastalıklar ürüyor. yaşını başını almış insanlar derler hani; ''bizim zamanımızda her şey daha iyiydi. bir kere her şey daha sağlıklıydı.'' o değil, bizler küçükken bile böyleydi. hatırlıyorum 5-6 yaşında olduğum zamanları, yoktu böyle acayip şeyler. geçen günde kulak ağrısıyla hastanaye gidip, hayatını kaybeden birinin haberini yapmışlardı. e yani hastalık hastaları var bi de canım, bu haberler yaşarken öldürüyor böyle insanları.
ayna'nın 2010'da çıkardığı asmalımescit albümünün 7.şarkısı. sözleriyle, müziğiyle derinlere götürür insanı. albümdeki en karamsar, en hüzünlü temaya sahip olan şarkıdır ayrıca. sözleri şu şekilde:
ölümün ve aşkın karşısında insan
ne kadar güçsüz, ne kadar çaresiz,
ne kadar yalnız, ne kadar cevapsız...
senelerin acısı yağmur olmuş yağarken,
pencerede son bakışın gitmiyor gözümden.
senelerin peşinden çaresiz ayrılırken,
pencerede son bakışın gitmiyor gözümden....
ne hasta bekler yatağı,
ne bir ölüyü mezar,
nede şeytan günahı,
seni beklediğim kadar.
geçti, istemem gelmeni.
yokluğunda buldum seni,
bırak hayalimde gölgeni.
gelme artık, neye yarar?
artık herşey bitti, sakın elimi tutma.
artık herşey bitti, gözlerime bakma.
artık herşey bitti, dinleme kapıları.
artık herşey bitti, nasıl inandırayım?
ellerinde yok sıcaklık,
gözlerin bak hep karanlık.
herşey bitti, herşey bitti!
artık herşey bitti, unuttum o tatlı sözleri.
artık herşey bitti, unut sende geçenleri.
artık herşey bitti, yaktın mı anıları?
artık herşey bitti, nasıl inandırayım?