şenliksiz üniversite mi olur ya.valla üzüldüm sevgili uludağ okurları(!)
şenliklerin yeri ayrıdır ya.şebnem ferahın her seneki gelişlerine pöf yapsam da üniversite anılarımın temel taşlarıdır onlar.Ama lütfen bu konuya sessiz kalmayınız.bu basit gibi görünse de bence çok önemli bir konu.yazık..
"hayatın çok frekanslarını yaşadım."
cümlesini tekrarlayan bi abimiz yarışıyor şu an.
bi amacın olcak.çalışacaksın.bla bla bla...
nedir ya
frekansçı abi
bu kadar rezil bir organizasyon gördüysem o da dünya basketbol şampiyonasının açılış gecesidir.ebru akel bayan anskiyeti olarak halkı selamlamıştır gece boyunca.kendisinin düştüğü aptal durumları saymaya kalksam burdan köye yol olur.bunca yıldır bu alemin içinde bir insan nasıl olur da böyle rezil ötesi bi sunum gerçekleştirir.engin altan düzyatan için ise şunu söyleyesem kafi olur sanırım;hani olur ya lisede böyle müsamere geceleri..tiyatroydu veda gecesiydi..sanki öyle bi yerde kendisi.ne zaman ağzını açsa aynı sözler..ajda pekkanın palavra palavra palavra şarkısı bile daha az tekrarlara sahiptir herhalde.bir de bu iki güzide insan hiç canlı yayın yapmamış gibi mikrofonların açık olabilitesini düşünmeden fısır fısır konuştular gece boyunca..ne anlattılarsa artık..bi ara gaz veriyolardı birbirlerine.
telefon bağlantısı vardı bi de hatırladığım.ebru akel'in "hello hello, you'are the best bıdı bıdı.."nidasıyla karşısındaki kişiye laf anlatmaya çalıştığı ki tam bi fiyaskoydu ama gece zaten o kadar berbattı ki bunu şu kadarla özetlemem bile fazla kaldı şimdi.
ödül alan sanatçıların bir kısmı emir kustirisa (ha geceden öğrendiğim bir şey varsa; o da kusturika değil kusturisa diye okunması malum ismin) abilerinin izinden gidip terk eylemişler antalyayı herhalde ki teşrif etmediler sahneye.
ödül alanların bir kısmı da kokteylde fazla kaçırmıştı sanırım alkolü ki "melaba bartu ben.." diye konuşan salınım etkisiyle sahnede pelte gibi devininen zat-ı muhteremin performansına tanık olduk tv başında.küçük bartu biraz daha konuşabilseydi herhalde "içmeye içmeye içmeye geldik!" gibi sözler sarfederdi diye düşünmekten alamadım kendimi a dostlar..
ödül verenlere gelecek olursak, daha doğrusu ödül verene, kadir inanır derim size.70küsur milyonda bir kadir inanır var çünkü.ondan bütün ödülleri o verdi.daha mantıklı bi açıklama bulamadım.
kadir inanır ve saz arkadaşları misali dizildiler kale bardağı gibi sahnenin göbeğne.kolçaklı sandalyeden bozma şeylere yerleştirdiler kaidelerini.ne kadar anlamsız bir düzen.
sonracııma ödül veren sarışın tanrıça hera edasıyla gezinen hostes kızlar vardı bir de.koşarak sahneye gelen aynı hızda gidip diğer plaketi almaya yetişen.kan ter içinde tanrıça heralar.sanırım organizayon bütçesi çok kısıtlıydı onlar için ki bu kızcağızlar-sayıca azlar gece boyunca koşturdular aman kimse plaketsiz kalmasın diye.
sonracıma zaman zaman erkek isimleri anons edildi sahneye gelip ödülünü alsın diye.ama bi baktım kadınsı varlıklar gelip gidiyor.bazı kişilerin daha önemli işleri varmış o gece.Altın portakal abi boru mu diye düşünüyo insan ama sanırım boru ki sette oldukları için bazı ödül alan arkadaşlar katılamamışlar bu geceye.korkuyolar sanırım ödülü almazsak şimdi bulamayız maazallah diye.asistandı neyimdi göndermişler ödülü sağ salim evlerine getirsinler diye.ne bekliyodun ki..senin binbir skandalla içine ettiğin sıçık organizasyonunun oskar ödül töreninin üstüne çıkması mı hadi bilemedin yanından geçmesini mi?yo yo derim sana o zaman ben.
velhasıl sen zaten önem vermiyosan.kötü hatırlansın istiyosan.başardın sevgili sorumlu.
türkler 2 şeyi bilmiyo evet.
birincisi korku filmi yapmak.
2.si organizasyon..
tabi bu türkler..dayısı olan beyaz türkler:)
dizi izleyen ve evlenme merakı içinde, kıskançlıklarıyla ünlü tipik türk kızlarında "kaptanla evlenilmez" etkisi yaratacağını düşündüğüm, en kısa zamanda kaptanlardan kınama almasını beklediğim dizidir.şöyle bir söz de duymuştum vakt-i zamanında; "kaptanın parası bol karısı dul."
dizi ilerleyen bölümlerde bunu doğrulayacak mı bakalım.bekleyip görelim efenim.
öyle bir geçer zaman ki dizisinin sevimli ötesi o dönemlerin deyimiyle kısa bacaklı pantolonunu askıyla kullanan yaratık.yirim onu ben.seslendirme de şahane tabi.tam bir çocuk.çocuk dediğin böyle olur.olmalıdır:)
son 5 dakkadır düşünce sınırlarımı zorlamama sebep olan başlıktır.
abicim "where u from" a "turkey" diyince "which city" demek
deseydiniz buna hiç lüzum kalmayacaktı.
gelinen süreçte benim çıkardığım sonuç şudur ki;
eğer sınav iptal edilmezse arkasında düşünülenden daha büyük şeylerin döndüğü ve bu yüzden örtbas edildiği, yok iptal edilir ve olaya bulaşanlar ciddi cezalar alırlarsa tr'de BAZEN, ZOR da olsa adalet yerini bulabiliyormuş.
"adam müfettiş gecıt gibi kolları uzuyor, hala hücum sayısı yemedik, ispanyol doğru karar da verebilir, brezilyalı sadece izliyor, " sözlerini duyduğum beni sürreal diyarlara sürükleyip oradan endülüs topraklarına götürmüş final maçı.
açılışını hiç beğenmediğim organizasyon.spordan sorumlu devlet bakanının konuşması içler acısıydı.olimpiyatları 1 oyla kaybettik demenin tam yeriydi evet(!)ne kadar talihsiz açıklamalar onlar öyle.Mevlana ve buna benzer değerlerimizi insanların gözünün içine sokmaya ne gerek var.Konumuz spor yani.Ne alaka arkadaş.Müslüm gürses meselesine ise hiç bişey demiyorum diyemiycem.Dünyanın yarısı türkleri arap zannederken müslüm gürses ve arabesk m
üziği cuk diye oturdu(!)mehmet ali alabora ve tülin şahinin sunumu amatörce bile değildi.Amatörlere haksızlık olur bunu demem.Yahu hiç mi çalışmadınız.çok mu önemsiz sizin için.Madem hiç bulaşmayaydınız.Bütün bunlara rağmen.Milli takımıma yürekten tam destek.Yani şampiyonanın elle tutulur tek tarafı maçları olacak zannımca:)
bu şarkının bir de tuhaf bi versionu var onun gizemini bilen kimse var mı acaba.sözleri ingilizce diil tuhaf bir şey.nedir bilemedim.merak etmekteyim.
kestane kebap bilenlerden acele cevap
bunun için türk milletinin çocukluğuna inmek lazım.söz konusu çocukluk zamanlarının ilk okul çağlarına denk geldiği varsayılırsa ilkokul yani yeni adıyla ilköğretim okullarının kitaplıkları 100 temel eser adı altında bir sürü çocuğun gelişim seviyesine uzak zaman ötesi daha doğrusu gerisi kitaplarla doludur.bu kitapları 9-10 yaşındaki bir çocuk değil bir yetişkin bile sonuna kadar okumaz okumayamaz.hal böyle olunca geçmişin çocuğu şimdinin yetişkini türk insanı kitap okumamayı bir alışkanlık haline getirmiştir.şimdi hayretler içerisindeyim, o kitapların büyük bir çoğunu o yaşlarda okumuş biri olarak.