çıplak şölen
dram/ fantastik/bilimkurgu- 1991 kanada, japonya, ingiltere ortak yapımı david cronenberg amcamızın yönettiği william s. burroughs'ın kitabından esinlenilen böcek fobisi olanların izlemesini pek tavsiye etmediğim bir filmdir hatta fobimi yenerim belki düşüncesiyle hiç izlenmemelidir. böcek ilaclayıcısı olan bill(peter weller) karısıyla(judy davis) beraber böcek ilacının bağımlısı olur ve sanrılarla, konuşan hatta garip zevkleri olan böcekler, dev kırkayaklar, tuşlarına basılmasından cinsel haz alan (ayaklı)daktilolarla dolu bambaşka bir dünyada bulur kendisini (ya da bulmaz, kaybeder). vıcık vıcık sesler eşliğinde izlenen, et fetişizminin görsel ve algısal düzeyde tavan yaptığı bir film ki bu da çok normal yönetmen ve yarı-senarist david cronenberg ne de olsa. izlenilesidir.
milliyetçi,
sözde laik,
islamcı sol,
aşırı sağ,
liberal sol,
ortasını bulamayanların buluşma merkezi,
leyla zana,ahmet kaya, ermeni sorunu, kürtlük, hakların kardeşliği ve benzerleri hakkında tarafsız yorum yapılamayan,
"et parçası", "şerefsiz" gibi insana yakışmayan kelimelerin kullanımına izin verirken oluşturulan tabular çerçevesinde toplumun lincinden yakasını kurtaramamışlara getirilen yorumların ya da herhangi bir konu hakkında yazılmış tarafsız yazıların hazımsızlığını yaşayanların piyasa yaptığı,
düşünce yazılarıyla sözlüğün kalitesini ve prestijini artıran yazarların tu-kaka olduğu,
sen sus; ama sen konuş, senin düşünceni beğendikçilerin ağırlıklı olduğu,
bu başlık vatanı bölücü mesajlar içermektedir, silinecektircilerin cirit attığı,
onu bunu kafasına göre vatan haini, bölücü ilan edenlerin parsellediği,
koşun, vatan millet elden gidiyorcuları ekibiyle zevkten dört köşe eden,
gruplaşmaların, bulaşıcı hastalıkların merkezi sözlük. ***
yaşanmış onca olaydan, bu yolda * dökülen onca gözyaşı ve kandan sonra hala ırkçılığı bir erdemmiş gibi sürdüren insanların şuursuzluklarıyla bezedikleri tek tip düşüncelerini inatla sergiledikleri başlık.
antitez, tez, hipotez zart zurt fark eder mi şu andan itibaren?? aydın, demokrat,yurtsever ve halkların kardeşliğini savunan bir insanın, yazarın, düşünenin haince bir suikaste kurban gidişinin açtığı yaraları simgeler nitelikte bir başlıktır bu.
şovenist ruhundan zerre ödün vermeyen, gözü, kulağı ve her türlü alıcısı kapalı insanların fırsatçılıklarının vardığı kısır noktanın bildirisidir bu başlık.
"ne mutlu ki dünya insanıyım!" deme erdeminden yoksunların köhne zihniyetlerini ve çirkefliklerini bir bir ortaya döktüğü yerdir bu başlık.
caddenin bir kenarında öylece uzanmış üzeri bir parça kağıtla örtülü ölü bedene bakarken gizlice sırıtan, içten içe haz duyan bir insanın ikiyüzlülüğünden daha aşağılık olan bir hareket varsa o da bölücülükte sınır tanımayan beyinlerin yönettiği ağızların nifak tohumları saçmakta ısrar etmesidir.
ne mutlu türküm diyene!
ne mutlu ermeniyim diyene!
ne mutlu kürdüm diyene!
ne mutlu insanım diyebilene!
ne mutlu insanca yaşıyorum diyebilene!
bir kere alındığında önce kana karışan daha sonra beyne sızan, beynin kanallarında gezinirken dokuları eritip beyni likid bir maddeye dönüştüren, ortalığın ağzından, burnundan, kulaklarından hepsinden öte götünden beyin sıvısı akarken çekirdek çitleyen insanlarla dolup taşmasını sağlayan, ağzından salyalar akarak ortalığı kızıştıran seyircileri ve sunucularıyla, otururken bile bile frikik veren aklı götünde ünlüleriyle, giderek daralan dünyalara kucak açan, kapitalizmin elinde bir koz olarak kullandığı arac
1.bir görüş biçimi, bir düşünce sistemi olmayan; olamayacak olan.
2.(başa dönüyorum)faşizmi bir düşünce sistemi olarak ele almamak gerekir. faşizm düşünce özgürlüğüne aykırı olmasıyla düşünce kapsamına sokulmaması gerekendir; bu bağlamda insan haklarına da aykırıdır ve bu yönde düşünen insan bir suçludur; aman dikkat düşünce suçlusu değildir,insanlığa hakaretten suçludur.
bu kadar entry yi okuduktan sonra an itibariyle bende ahmet kaya dinleme isteği uyandıran başlık. (başlıkta bir şey yoktur fakat sonrasında yapılan genellemeler son derece kokuşuk bir ortamın oluşmasını sağlamıştır.)
(bkz: zevkler ve renkler tartşılır)
(bkz: zevkler ve renkler tartışılmalı)
(bkz: biraz düşünce kitabı oku)
(bkz: estetik)
(bkz: felsefe)
edit: genelleme derken... bu, başlığı açan için de geçerlidir.
toplumun zamanla çarpıttığı, bambaşka kılıflara soktuğu sözde etik ve adalet anlayışı doğrultusunda ilan ettiği şuçluyu kanunları, mahkemeleri hiçe sayarak yargılayıp cezalandırma şekli olan linç eylemi, toplumun bozuk psikolojisinin bir çeşit dışa vurumudur. kafatasçı kültürle beslenen vurun kahpeyeci zihniyetler var olduğu sürece ülkemizde devam edecek olan furya, vahşetin çağrısı.
ezgisi ve sözleriyle insanı hüzünlendiren mosquito song adlı şarkısıyla dinleyenlerine birkaç dakikalığına keman ve piano ziyafeti çektiren, hemen her şarkısında melankolik bir kaç nota barındıran, dinlenilesi grup. (bkz: foofighters ın şimdiki elemanları)
boş ev, fedakar kız, yay gibi filmleriyle sinemanın bir sanat dalı olduğunu izleyicilerine aktarabilen nadir insanlardan; yönetmen. son filmi time dır.
massachussetsin salem kasabasında 1692 yılında yaşanan, 162 kişinin yok yere cadılık suçundan yargılandığı, 19 unun asılma ve 1 kişinin de ezilmeyle cezalandırıldığı histeri dalgasının tarihteki,tarihin kara defterindeki adı.
(bkz: engizisyon mahkemeleri)
(bkz: cadı)
air e ait ( virgin suicides soundtrack) mükemmel bir şarkı
i m a high school lover,
and you re my favorite flavor.
love is all,all my soul.
you re my playground love.
yet my hands are shaking.
i feel my body leaning(remain(?)).
time s (terms(?))(themes(?)) no matter, i m on fire
on the playground love.
you re the piece of gold,
that flushes all my soul.
extra time, on the ground.
you re my playground love.
anytime, anywhere,
you re my playground love.
donnie darko filminde geçen mad world adlı şarkıyla girmiştir pek çok insanın hayatına. yumuşacık, hüzünlü sesiyle insanı büyüler. şimdilerde albüm çıkarttığı söylenmektedir.
26 mart 1949 doğumlu,insan içine çıkmaktan hoşlanmayan, kendisine verilen edebiyat ödüllerini almayan hatta reddeden, kitapları yirmiden fazla dile çevrilmiş pek çok kez sinema ve televizyona uyarlanmış olan ve tabi ki koku (das parfüm) adlı romanın yazarı.
diğer eserleri:
die taube (roman)- güvercin 1981, die geschichte vom herrn sommer (roman)- yaz bey in hikayesi 1991, monaco france(senaryo)1982, kir royal(senaryo)1986 *
1985 tarihli, patrick süskind i hem dünya çapında şöhrete kavuşturan hem de kendisinin ilk romanı olma özelliğini taşıyan eser.1987 yılında tevfik turan tarafından dilimize çevrilerek can yayınları tarafından yayınlanmıştır. bugüne kadar 33 farklı dile çevrilen roman, alman yönetmen tom tykwer tarafından sinemaya uyarlanmıştır. kokunun, koku algısının dahiyane bir üslupla betimlendiği romanda, jean-baptiste adında kendi kokusu olmayan; fakat diğer her şeyin kokusunu kilometrelerce öteden alabilme ve istediği kokuları üretebilme yeteneğine sahip, bu uğurda ardında failimeçhul cinayetler bırakmaktan çekinmeyen bir caninin, bir dahinin parçası olduğu insanlık trajedisi anlatılmaktadır.
çeviri yapmak, bir dili başka bir dile çevirmek değildir; bir dili ve dilin ait olduğu kültürü, diğer dillere ve kültürlere aktarabilmektir. ingilizce seviyesi ileri olan her insanın çeviri yapabileceği gibi yanlış bir düşüncenin çoğu kişilerce bilinçsizce benimsendiği,her önüne gelenin kendisini çevirmen ilan ettiği türkiye de çok basit bir olaymış gibi algılanan, fakat nitelikli, işin uzmanı çevirmenler tarafından emek verilerek uzun süreçlerde gerçekleştirilmesi gereken, bilgi birikimi ve geniş bir vizyon gerektiren eylemdir.
vahşi (wild) sözcüğü gibi cadı (witch) sözcüğü de giderek aşağılayıcı bir anlam kazanmıştır; ancak çok eskiden cadı, yaşlı ya da genç şifacılara verilen bir addı ve kökeni akıl, bilgi anlamına gelen wit sözcüğüydü.
daha bismillah demeden(!) * buzdolabından battal boy bir tetrapak * çıkarılır, bankonun üzerinde her daim hazır bulunan cornflakes'e saldırılır. ama dikkat o cornflakes hiç bir zaman yenmez, yense de bitmez.
müziği pek çok metal, rock grubuna ilham vermiştir ki metal müziğin doğuşunun ardında yatan karanlık melodilerin sahibinin aslında wagner olduğu rivayet edilir.