My back's against the wall
As you float through the room with all
The things you brought
To make you feel at home
That look that's on your face
it leads me to assume there ain't
A chance in Hell
i know what i did wrong
Please, darling, just say something
i need to understand
Oh, tell me why it is you're leaving
i thought i was your man
Watching the tail lights fade
Up the street as the sun sinks low
Thinking baby, please don't go, go, go
it don't have to be this way
You know i hate to be alone
Baby, please don't go, go, go
i search the house and hope you left something
But i didn't find nothing at all
i thought maybe if there was something you'd forgotten
At least i'd have a reason to call
And as i pace around
i realize the only sound
is my heartbeat
Driving me insane
i reach for you but you're not there
Cry out to you but you don't hear
You promised you'd be there forever and always
Then left without saying goodbye
Watching the tail lights fade
Up the street as the sun sinks low
Thinking baby, please don't go, go, go
it don't have to be this way
You know i hate to be alone
Baby, please don't go, go, go
Watching the tail lights fade
Up the street as the sun sinks low
Thinking baby, please don't go, go, go
it don't have to be this way
You know i hate to be alone
Baby, please don't go, go, go.
Blacktop mojo isimli gruptan dinledik. içimizdeki radyo iyi geceler diler. Tabi öyle bir şey mümkünse.
Ev işlerini müzik dinlemeden yapamıyorum. Bir işi başka bir iş yaparken çok iyi yapıyorum da diyebiliriz. iki gün evvel ütü yapacaktım. Spotify önerilerinden 'emir can iğrek'in 'parti iptal' albümünü görüp açtım. Sevdiğim bir adam, arada çok sevdiğim şarkılar yazıyor. Sırasıyla dinlemeye başladım.
'ali cabbar' albümün dokuzuncu şarkısı ve albümün geneliyle son derece alakasız. iyi ki oraya gelene kadar işimi bitirmişim.
Balkan göçmenlerinden oluşan bir şehirde büyüdüm ben. Bizim olayımız 'gırnata'. Yüz yıllık metalciyim ama düğünümde saatlerce gırnata çaldı. Ne pop ne halay ne başka bir şey öyle de çok severim. Şarkı çok alışık olduğum o ritimle başlayınca hareketlendim ama bir şey var yani bir burukluk. Zaten de öyleymiş tamamı. Sözleri de şöyleymiş:
Ne ateş var ne de duman amma
Tutuşur alevler yanar ali cabbar
Ne ateş var ne de duman amma
Tutuşur alevler yanar ali cabbar
Sevdiğin kız başkasına varmış
Dayanabilirsen dayan ali cabbar
Sevdiğin kız başkasına varmış
Dayanabilirsen dayan ali cabbar
Baban der "al gırnatanı oğlum
Akşama düğün var, yürü ali cabbar"
Baban der "al gırnatanı oğlum
Akşama düğün var, yürü ali cabbar"
Sevdiği kız başkasına varmış
Oynar el oğluyla çalar ali cabbar
Sevdiği kız başkasına varmış
Oynar el oğluyla çalar ali cabbar
Bu ne derttir bu nasıl sınavdır
Anlayabilirsen anla ali cabbar
Bu ne derttir bu nasıl sınavdır
Anlayabilirsen anla ali cabbar
Yükün' almış buralara küsmüş
Askere yazılmış gider ali cabbar
Yükün' almış buralara küsmüş
Askere yazılmış gider ali cabbar
Gideli 6-7 ay olmuş
Haberi de düşmüş köye ali cabbar
Gideli 6-7 ay olmuş
Haberi de düşmüş köye ali cabbar
Sesi susmuş, gırnatası susmuş
Bir türkü bırakmış bize ali cabbar
Sesi susmuş, gırnatası susmuş
Bir türkü bırakmış bize ali cabbar
Sesi susmuş, gırnatası susmuş
Bir türkü bırakmış bize ali cabbar
Sesi susmuş, gırnatası susmuş
Bir türkü bırakmış bize ali cabbar.
Sonra ben bu şarkıyı tam olarak beş arkadaşıma yolladım. Birbirinden son derece alakasız zevklere sahip hepsi. Hepsine de aynı yerden dokunmuş. Sevdiklerinle kurduğun bağ böyle bir şey işte. Ummadık vesilelerle hatırlıyor insan.
Git hadi, git istediğin yere
Deryalar aş, gez alemi
Sonra belki bulursun
Bir anda her şey olup bitti
Kayboldum yollarda
Uğraş dur, aşk isyan edip gitti
Ben kaldım kabuslarda
Arzularım akar oluk oluk
Tam damarıma kazıdım
inan buna
Aşk yolunda koşar
Soluk soluğa kalp
inan buna
Arzularım akar oluk oluk
Tam damarıma kazıdım
inan buna
Aşk yolunda koşar
Soluk soluğa kalp
inan buna
Kaç hadi, kaç istediğin yere
Kahraman gibi karşıla beni
Sonra tekrar vurursun
Bir anda her şey olup bitti
Kayboldum yollarda
Uğraş dur, aşk isyan edip gitti
Ben kaldım kabuslarda
Arzularım akar oluk oluk
Tam damarıma kazıdım
inan buna
Aşk yolunda koşar
Soluk soluğa kalp
inan buna
Arzularım akar oluk oluk
Tam damarıma kazıdım
inan buna
Aşk yolunda koşar
Soluk soluğa kalp
inan buna
Ogün sanlısoy'un 14 nisan'da yayınlanan 'gel' ep'sinin ilk şarkısı olarak çalma listelerimize giriş yaptı bu şarkı. Spotify 'tekrar tekrar' listemin en başında çıktığı günden beri. *
Geçenlerde 2004 çıkışlı başka bir şarkı için bir yazar, duymamıştım çok güzelmiş, yazmış. Öyledir. Pentagram'da da karar veremem murat ilkan'ı mı severim ogün sanlısoy'u mu ama yok lan ogün sanlısoy <3
Müziğe başladığı günden bu güne ne söylemişse, ne söylerse çok sıcak bir yaz günü buzlu su içer gibi dinliyorum. Seviyoruz Ogün reis.
ihtiyacım yok
Kapıldığım büyük telaşlara
Teselli bulduğum bütün ilaçlara
Kendime yabancılaşmadan
Onların olsun
Yolun sonundaki madalyalar
inan bana bu mutluluk yalan, yalan!
Gel gidelim çok geç olmadan
Kaybeden yine senin benim gibi iyi birileri
Olduğum gibi yalın, derin bi' sevmedi beni
Kandırır yanıp yanıp sönen bütün şehirleri
Affeder mi ruh bunu?
Sevgilim, bura bize göre değil
Yıllarım geçer mi
Atmadan güzel bi kahkaha?
Burda herkesin mi kalbi kapkara
Yüzü asık, kanatları yara?
Burda kaybeden yine senin benim gibi iyi birileri
Olduğum gibi yalın, derin bi' sevmedi beni
Kandırır yanıp yanıp sönen bütün şehirleri
Affeder mi ruh bunu?
Sevgilim, bura bize göre değil.
Biz günahkarlar
Kimse sormadan
Savrulduk bu dünyaya
Bi' kadeh sana, bi' kadeh bana
Sarhoşuz mecbur
Mecbursak yaşamaya
Adı yoktu, kendi vardı
Kara bi' mizahtı
Doğduğu an her nefesi günahtı
Alnı kanla lekeli tanıştı dünyayla
Hayat bazen bi' duvardı, düşünene dardı
Oyun yoksa peki kuralı niye vardı?
Aklı dertle bezeli karıştı dünyaya
Bazen dediler, hayat adil değil, kabullen
Dedi, ruhum hiç razı değil, bu mu sizin teselliniz?
Sorun sende değil, bende
Masum yüreğimle
Anlamadım affet, bu nefretin niye?
Körkütük sarhoşsun dünya
Yordun döne döne
Anladıkça soldum bak göz göre göre
Göz göre göre
Tadı yoktu, gözleri yaştı
Daha yaşı kaçtı?
Sanki dünya kederine açtı
Ağlamak yok, dediler, alış bu dünyaya
Dedi, olmaz böyle, her şey toptan yanlış
Bu gemiyle herkes batmış
Kurtulan da derbeder
Sorun sende değil, bende
Masum yüreğimle
Anlamadım affet, bu nefretin niye?
Körkütük sarhoşsun dünya
Yordun döne döne
Anladıkça soldum bak göz göre göre
Göz göre göre
Biz günahkarlar
Kimse sormadan
Savrulduk bu dünyaya
Bi' kadeh sana, bi' kadeh bana
Sarhoşuz mecbur
Mecbursak yaşamaya.
Ben önyargılarımı kolayca yenebilen biri değilim. Bu yüzden korkunç insanları bile sevmeye devam edebiliyorum. Neyse bunun konuyla alakası yok. Nova norda'yı dinlemiyordum ama biliyordum. Bir gün instagram'da 'bize göre değil'i söylediği bir videosuna denk geldim. Karlı bir günde, bir köyün sokaklarında yürüyerek o şarkıyı söylüyordu. Kalbim şarkının ardına düştü. O günden beri sadakatle takipteyim. Seviyoruz.
pinhani lise yılları gibi şarkı yapmış. Aynı o yıllar gibi de bir klip çekmişler. Üzüntülü ama içinizin ferah olduğu zamanlar gibi. Teşbihte hata olabilir.
Bugün aramadım ama bilir o beni
Çok uzaktayım ama görür o beni
Eve dönemedim ama bulur o beni
Bana acımadı ama sever o beni
Bugün aramadım ama bilir o beni
Çok uzaktayım ama görür o beni
Eve dönemedim ama bulur o beni
Bana acımadı ama sever o beni
Karşıma geçsin, göğsüme vursun
Ben soru sormam, o bana sorsun
Kim daha yorgun, kim daha üzgün
Bilir o beni, bilir o beni, bilir o beni
Karşıma geçsin, göğsüme vursun
Ben soru sormam, o bana sorsun
Kim daha yorgun, kim daha üzgün
Bilir o beni, bilir o beni, bilir o beni
Karşıma geçsin, göğsüme vursun
Ben soru sormam, o bana sorsun
Kim daha yorgun, kim daha üzgün
Bilir o beni, bilir o beni, bilir o beni
Karşıma geçsin, göğsüme vursun
Ben soru sormam, o bana sorsun
Kim daha yorgun, kim daha üzgün
Bilir o beni, bilir o beni, bilir o beni
Bugün aramadım ama bilir o beni
Bana acımadı ama sever o beni.
evdeki saat'ten geliyor. Dans ederek kahrolanlar ekolünden.
Bir bilsem kaç duygu saklı
Yüzünde kaç şey gizledin
Ve benden saklama cevap ver
Göremiyorum
Dolandım ruhunun içinde
Kilitli bir sürü sebeple
Ve lütfen doğru bir sebep ver
Çıkamıyorum
Rüyadayım
Rüyadasın
Başım yine
Beladasın
Dokunmayın
Uyanmasın
Sonu yok yine başa sarasım
inan yok kimseye savaş açasım
Bıraktım onların adı yaşasın
Benim yok başka bir yere gidesim
Memnundum çok
Ve bana kal dersen
Gitmeyi göze alamam
Yanıldım böyle bir yere varamam
O yüzden dur deme bana duramam
Hiç halim yok
Rüyadayım
Rüyadasın
Başım yine
Beladasın
Dokunmayın
Uyanmasın
Sonu yok yine başa sarasım
inan yok kimseye savaş açasım
Bıraktım onların adı yaşasın
Benim yok başka bir yere gidesim
Memnundum çok
Ve bana kal dersen
Gitmeyi göze alamam
Yanıldım böyle bir yere varamam
O yüzden dur deme bana duramam
Hiç halim yok
inan yok kimseye savaş açasım
Bıraktım onların adı yaşasın
Benim yok başka bir yere gidesim
Memnundum çok
Ve bana kal dersen
Gitmeyi göze alamam
Yanıldım böyle bir yere varamam
O yüzden dur deme bana duramam
Hiç halim yok.
Ben ilk kez geçen hafta dinledim. ilk dinleyişte 'bu ne be'den spotify 'tekrar tekrar' listesine geçmesi arasındaki süre 0.78363782 gün.
Bu bebek poets of the fall'un 2018'de çıkan 8. Albümü ultraviolet'ten. Albüm baştan sona şiddetli bir aşk zaten ama bu şarkıya demir atmayanla sohbeti kestim. Sözlerinde marko saaresto bize şunları anlatıyor:
Getting lost singing their song
Caught up in all i've done
it's all I know but not what i need
Cut by my love, cut till i bleed
So i want to run to your shelter tonight
Run to the shelter tonight
United in silent resistance
Of bowing to false kings
So let me run to your shelter tonight
Run from this meaningless pantomime
i'll swallow my pride
Give up the pretence of bowing to false kings
Bought their smiles, liquid and smooth
Took their words for the truth
Edge of light and shade
My broken soul once more enslaved
So i want to run to your shelter tonight
Run to the shelter tonight
United in silent resistance
Of bowing to false kings
When there's no love in my embrace
Cold blood runs through my veins
if i soar without grace do i still soar?
i need the love in your embrace
Open doors, brand new ways
End my wars and erase and i'm yours
So i want to run to your shelter tonight
Run to the shelter tonight
United in silent resistance
Of bowing to false kings
So let me run to your shelter tonight
Run from this meaningless pantomime
i'll swallow my pride
Give up the pretence
Yes, i wined and, and i dined on, on that cyanide.
Kaçasım geldi bu dünyadan, bu derin karanlık rüyadan uyanasım geldi
Atasım eşyaları, fırlatasım bomboş bembeyaz sokaklara
Daldım yazdığın mektuplara
"Kıyamadım uyandırmaya, öpücük, öpücük."
Kaçasım geldi bu dünyadan, atasım geldi kazakları
Gözlükleri yakasım geldi, bomboş bembeyaz sokaklarda Bakasım geldi çiçek adı gibi pembe dudaklara
Kırasım geldi kadehleri kırdım
Kendimi bıraktım
Bu şehrin üstüne
Varmayın artık üstüme
Kaçasım geldi, uyanasım bu derin, karanlık rüyadan
Uyandırsana beni sevgilim
Yürüyelim yürüyelim denizin üstünde
Bak, Kız Kulesi gülümsüyor, neşesi üstünde
Kaçasım geldi seninle, son bir gece
Son bir gece
Buralardan
Buralardan*
bak, ne kadar hızlı yazıyorum
bak yazıyorum
ellerim
bak
sen istemiyorsan yazma
istemiyorsan
bakma da, yazma da
bir de sakın ha kızma
bekliyorum diye
bekleyecektim nasılsa...
bu durağın adı: bekleyeni şaşkın.
özlerken, belki de birkaç günü aşkın.
bakma! yazıyorum.
ilk cümlem ne saçma
anlamsıza sapladığım eğri kanca
yok yazmanın hızı, yok yazmamanın hızı
yok sevenin sevmeyene ters orantısı
burda diilim, saçmalıyorum
haritada denizi bulamıyorum
deniz?
yağmurda ipi kopuk bir balon
belki de uçan halıda karanlık bir salon
cihangir'den kiralanmış
gökyüzüne sıralanmış...
sevgilim, arkadaşınla karşıya mı geçtin?
ben mi?
ben de bugün peşinden uçmayı seçtim.
bulutlara bak, huuu, deliriyorum
aşağıya yanına inemiyorum,
dünkü çaylaktan...
yediğin dayaktan,
rüzgardan
adımı silemiyorum.
silmek için ne yapılır bilemiyorum.
arabanda, evinde ışıklar
kalabalıksın, misafirin var,
yerim yok, yokum, haklısın.
ben deliyim, benden farklısın.
rüyalarını bilmiyorum ki
niye davet bekliyorum ki
ve tattığım kadarı ile sanki:
ah o sarılmanın hızı
ah o terk edişin tarzı
öpücük sonrası boy abdestin farzı
benim için diil.
sadece yağmurdu
ama sıkı yağıyordu
bir balonun ipi koptu
duydu
dedin ki:
?bir anlamı yoktu?
aşağı inemedi
seni silemedi
bak ne kadar hızlı ?unutamıyorum?
bak ?unutamıyorum?
öyle ki: ?unutamıyorum?
bak aşkım, istiyorsan sen unut
unut o zaman
istiyorsan unut
dün unut
emir alamazsın ya sevgilim sen.
demeyeyim diye önceden
vazgeçmişsindir benden
unutmuşsundur evvelki günden.
grupvega.net diye bir site vardı bin yıl evvel. Orada taşikardi başlığında deniz'in onlarca şiiri vardı. Ben de o zamanlar oralardan bulup, çıktı alıp, duvarlarıma asmıştım. Özellikle bu başucumda asılıydı. Kelimelerin gücüne çok inanırım. Karşıma çıkan kelimeler ve takiben onları kullanma sıklığım hepsini bir şekilde tek tek karşıma çıkardı. Bu şiiri de olası beklentilerimden uzak da olsa sahne sahne yaşadım sonrasında. Ben kelimelerin gücüne gerçekten çok inanırım. Dünyaya ne bırakıyorsam sıcak, yumuşak, umut dolu ve bağışlayıcı olsun isterim bu yüzden. Gündelik hay huy yüzünden herkese benzeyip kıran, kırılan, sert sözler dökülüyor bazen dilimden. Hemen üstüne güzel bir söz söylemeye çalışıyorum. Bu yazdıklarımla çok kırılgan göründüğümün farkındayım ama aslında çatlaklarımı çok güzel dolduruyorum. Bu inşa eski halinden çok daha sağlam şimdi.
Setting sun to close the new day
Bring the moon, bring your moon
And if you rise, i'll hold the ladder
Help you rise, i'll help you rise
And if you fall, i'll lay myself down
To soften the blow, soften the blow
And i will hold you once again
i will hold you once again
The winds they blow south-east now
Cool things down, cool things down
And if you rise, i will hold the ladder
And help you rise, i will help you rise
And if you fall, i'll lay myself down
To soften the blow, soften the blow
And i'll hold you once again
i will hold you once again
The candle burns to the right now
And the wax it melts slowly down
And if you rise i will hold the ladder
And i'll help you rise, i will help you rise
And if you fall, i will lay myself down
To soften the blow, soften the blow
And i will hold you once again
i will hold you once again
i will hold you once again
i will hold you once again
There be my shelter in your arms
Away
There be my shelter in your arms
Away
There be my shelter in your arms
Away There be my shelter in your arms.
Şiir olma özelliği. Aynı zamanda bir osman konuk şiiri. Henüz keşfetmemiş olanlar için çok, çok yükseğe çıkaracak bir ilk basamak.
ve dünyanın en güzel adresine taşındım, senin yanına
kader renkli bir matematik gibi gerçekleşiyordu; senin matematiğin
ince abiler zemin katlarda ısrarla susuyordu
hiçbir kıza hiçbir soru ısrarla sorulmuyordu
gözlerinin adı ne?
aşkın en hoş şeklidir; yüz buruşturma siyaseti
geceleri gülümseme derslerinden sonra hiç uyunmazdı
ve sabah, sabah tetiği ilk çekenin hakkıydı, sonra
arkadaşlar için bir şarkı: ninna nanna: dünya
tek sıfır medeniyeti çift sıfır hayasızlıktı
isimler, sıfatlar, zamirler yerlerinden rahatsız
çocuklar çamaşırlarını sevinçle ıslatırdı
önce fotoğraflarda belirdi, belki adamları, bir dakikalık kadınlar
matmazel noralya ile filiz akın arasında aşk intikamını çok korkunç almaktır
evlerden güpegündüz sarışınlık gasp edilir
oltalar balık kurtarmak için değildir
söz kalpten kâğıda düşer, şiiriyet cehennemdir
ve yüzyılın en güzel adresine taşındım
senin yanına*
David Eddings'in Malloryon serisinin beşinci kitabı.
Kitabı satan yayınevi olsam arka kapağa kesin yazacağım bölümü ise:
"Beyim," dedi soğuk bir edayla, "sizin çehrenizi şebeğe benzetiyorum, vücudunuz da çarpıktır. Dahası sakalınız edebe bir tecavüz sayılır; bir insan çehresi için makul bir süs olmaktan ziyade kırma bir itin arka kısmını tezyin eden düğüm düğüm olmuş kılları andırıyor. Acaba valideniz çılgın bir şehvet müptelalığı esnasında, mazide, azgın bir keçiyle eğleşmiş olabilir mi?"
viza grubunun beni senelerdir dolaşan, beni kendine dolayan, akışı hiç ama hiç bozulmadan çağlayan bir şarkısı. Diyor ki:
if i should see you again would your eyes follow mine.
if i touch you again would you manage to lose your mind.
we can let our hearts be broken or let nature take its course.
sans red. if you won't be there for me.
sans red. i will be there for you whenever you fall.
if i kiss you again would your lips part from mine.
if i feel you again would your heart race like mine.
we can let our hearts be open or suffer through divorce.
sans red. if you won't be there for me.
sans red. i will be there for you whenever you fall.
sans red. if you won't await for me.
sans red. i will await for you whenever you fall.
i will await for you.
if this isn’t the end then why are we still upset?
no this isn’t the end, no we shouldn’t be holding back.
we can let our hearts be open and let nature take its course.
sans red. if you won't be there for me.
sans red. i will be there for you whenever you fall.
sans red. if you won't await for me.
sans red. i will await for you whenever you fall.
"...bir şu yalnızlığın bastırdığı kanlı geçiştirmeler…
büyük sofranın içinde ne diye küçük sofralar açıyorsun?
çiçekleri öldürülmüş sanıyorsun onlar zaten ölüler
çiçekleri canlanmış buluyorsun ki vallahi canlılar
ara vermeden solan renklerin arasında
benim giderek daha da kırmızı olan bir kırmızım var
senin de olsun!
Son sürat sana doğru koşarken beni vurdular
sen vurdun demiyorum ama beni vurdular
benim de bu kadarcık kurşundan geçmeyen bir yaram olsun
kimsenin olamadım
kimsem olmadı allah’tan ve anamdan başka
şartsız şurtsuz kim affettiyse hepimiz onunuz esasında
vurgunuz yarım kalana
kendimizle dargınız
ağlamak için insanın kendinden başka bir yari daha olmalı yarasında
her türlü galeyana hazırım
yeter ki düştüğüm zaman kalkmayayım
trensizliğimi yutuyor her defasında bomboş kalan bir gar
sabaha daha çok var ama biliyoruz ki bir sabah var
ölüp gideceğiz işte yetmedi mi o güzelim şarkılar
yetmedi mi bu kadar hayvanımıza bu kadar kafes
radyoyu açıyorsun kuşlardan kalma bir şarkı başlıyor yine
Onbinküsuruncukez."
Minas Ceylin yeni nesil müzisyenler arasında bile kendine has biri. Tanışın isterim.
Başlığa gelince, kendimce olağanüstü kararlar vermek üzereyken dinlemiştim ilk kez. Pek cesaret verici bir fon müziği olduğu söylenemez ama çok çok güzel. Şöyle diyor şarkıda:
Kimler kimler yakıştı yanıma
Senden kaçarken her yorulduğumda
Kime sarılsam küstüm, yarım bıraktım
Düşüp kalmak bana çok yakışmış
Niyet söylenmez ruhta saklıymış
Her yanım aşk kesiği, annem haklıymış
Ne bilir ne sorar halimi
Dünya onu içimden söksün
O sebep, günüme küstüren
Onu dilediğim yıldızım sönsün
Ne bilir ne sorar halimi
Dünya onu içimden söksün
O sebep, günüme küstüren
Onu dilediğim yıldızım sönsün
eşkiyaların kibar olduğu zamandan
adamların kadınları müjganından öptüğü sokaklardan
geçtim büyüyorum ara sıra yalanla
yazıyorum içimi şu odamda,
değiyor başka hayatlara
başıma bin bir bela gelir bu ruhumun yüzünden,
ben onun gönüllü işçisi
bu devirde söylenir mi böyle yangınlı şiirler?
ben o geçmişin misafiri.
yüksek kaldırım’da bir akşam
tanır felaketim seni
başında kasketin senin
içinde kasvetin
cadde-i kebir gibi,
yakarlar beni çaresiz
bakarlar ardımdan çocuklar
firari mahkum gibi.
wolverine denen isveçli metalli pislikli gruptan geliyor.
Sadly aware i'm part of what i concider nothing
Suffocating us while we pretend we're blind
Before tired eyes, those who cling to nothing
We embrace the echoes of our hollow souls
Values of life have changed currency somehow
Pockets lined with greed and shallow smiles of need
Somewhere we lost sight of who we are
Now more is more, less is nothing
All we need is 'need', a glass full of 'me'
As we toast to madness we find fulfillment in
All this wealth is deafening, deafening our minds
As we all stray further into the great nothing...
(Here's to health, here's to wealth)
Corroded, corrupted... i sell my soul again
(Here's to health, here's to wealth)
infected, dissected... i sell myself and die
Trapped in my addiction, outside looking in
The sound of silence, colours fade to grey
My remorse is not enough, i have gone too far
i've reached the end of my winding road
Now that i've bared my weakness to you
i beg of you to hear me; never follow me
See how my fragile shell is breaking
i beg of you to see me, see the great King Nothing
(Here's to health, here's to wealth)
Corroded, corrupted... i sell my soul again
(Here's to health, here's to wealth)
infected, dissected... i sell myself and die
(Here's to health, here's to wealth)
Corroded, corrupted... i sell my soul again
(Here's to health, here's to wealth)
infected, dissected... i sell myself and die.
bir nilay özer şiiri. kadın şair vardır, var olacaktır.
ömrüme zarar veren erkekler sevdim
cam kırıklarıyla sundular bana tenlerini
seviştikçe çoğalan ellerine inandım
uzun, çok uzun ayrılıklardan sonra
sabırsız bir çarmıh gibi açılan kollarına
çarmıh sarmaşığıydım usul usul dolandım
bana nazlı ölümler
korsan ürpertiler bana
bana aklı çelinmiş geceler kaldı
ömrüme zarar veren şiirler sevdim
aşka ait bir damar kesilmiş gibi
kızıl atlar boşandı içimin aynasından
kanadım sözlerde gözlerde pıhtılandım
infilaktı ihtilaldi laneti üstümeydi
sözlerin yalanından yılanından gözlerin
bana düş bana gizem
bana zehir zakkum zamanlar kaldı
ömrüme zarar veren şehirler sevdim
yıkılmayı sevdim hep o enkaz halimi
bir depremi tek başıma karşılayabilmek için
boşaltılmış şehirleri bekledim
harçsız kuleler örüp kaldırım taşlarından
gençliğimi felaket müjdesinde denedim
bana çığ bana boran
ve umarsız aysarı
ah! bunca zararına sevmenin
neresinden dönsem geçmiş zamandı.
çok, çok sevdiğim bir haydar ergülen şiiri. özellikle iki mısrasından çok güç almıştım zamanında.
Çocukların küllere karışması fena,
kendilerinin olmayan bir çocukluk
bulacaklar ve beni anlayacaklar orada!
Çocukların beni anlamasına dayanamam,
korkarım en çok anlayanın en zalim
olacağından, korkarım çocuklar da...
Sen küle bırak beni zalimlerin yağmuruna
kül insandan gelir, onu anlama, beni de...
Yağmuru anla, o, tanrının iyiliğidir,
senin yağmurlu tanelerin düşseydi aklıma
bahçeme de iyiliğin düşerdi, şimdi kül
bahçesidir, yağmuru gezdirme, kötülük gelir...
iyiliğin bahçesi: Yağmura bak!
iyilik bir bakışta kendini gösterir...
iyisin, hem yağmur, hem bahçe gibisin,
tanrıyı seninle sevindir, unutma,
sevindirmek yağmurun iyiliğidir,
tanrıyı benimle üzme, zalimlerin
eline bırakma onu, küle bırakma!
O, yağmurun ve iyiliğin bahçesidir,
üzümü iyiliğe bırakır gibi
tutar senin de üzgün elini...
Çocukların yağmura karışması iyi,
yeter ki beni anlamasınlar!
Korkarım çocukların zalim olacağından,
yağmur dururken külü anlamalarından
korkarım, her zalimde bir çocuğa
rastlamaktan korktuğum gibi...