melodram
95 (enerjik)
dördüncü nesil yazar 1 takipçi 3.20 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    gecmisi ozleten olaylar

    2.
  1. gitme vakti

    3.
  2. Sarı saçlı bir kadın geçiyordu yoldan, hızlıydı adımları... saçları uzun, benimki gibi. yüzü yoktu, arkası dönük. yüzüne tanıdığım tüm yüzleri yerleştirdim...oysa ben sadece bir kadın tanıyordum saçları sarı. o da şimdi yok artık...
    sonra bir çocuk geçiyordu özgürdü adımları. nereden diyeceksiniz, nasıl belli olur ki özgürlük; salkım saçaktı üstü başı, umarsız dünyaya meydan okuyordu duruşları...insan kendinde tutsak olmamalı...
    sonra bir kedi geçti, bir köpek sonra. uzandı kaldırım taşlarına... bakışlarını dikmekle dikmemek arasında kararsız, ve gözlerini açmakta.. korkusuz yanından gelip geçenlerden...
    tüm olanları izleyen bilincim yerinden oynamıs dakikalar önce...yerle yeksan sözcüklerin zelzelesinden... ve bir masa bulabilmişim alal acele.. akşamın ışıklarını devirmişim bir birrr, devrilen kalbime denk... kıpırtısız bakmışım pencereden, bir damla süzülüyor gözümün önünden; yağmur mu yağıyor ne! yok gözyaşlarım değil bunlar.. ıslaklık değil yüzüme düşen... kuru, kuru bir kırıklık olsa olsa yüzümün çizgilerine üşüşen...
    her dakikaya bir sigara sığdırsam iki saatte ne eder? kaç duman havalanır ve ben kaç nefes çekerim o-nu her sayıklayışımda... off ne saçma, matematiğin bir önemi yok oysa... dalgın-dargın denizler gibi gözlerim camın buğusuna yapışmış. taşıyamadığım başımı cama yaslamışım.. sigaraya bulaşmış parmaklarım halsiz, bedenim bir anda yorgun düşmüş ama birden... evet, kelimelerde devirirmiş insanı...
    yağmur yağıyormu anlamıyorum... ben şu masayı anlamıyorum, sandalyeyi de... garsonu da anlamıyorum, oysa kibar. küllüğümü boşaltıp, çay getiriyor... şimdi gece gece uçan şu kuşları da anlamıyorum... ben o-nu anlamıyorum asıl... anladığımı sanıp yanılmışım...her şey böyle kalsın...
    şimdi cümleler ordu gibi, kaleme uzanıp bitirmem lazım içimdekileri... iyi ki beyaz bir kağıdım var, aklamam lazım aklımdakileri...
    sonra yitip giden her şey gibi, bu zamanın dilimlerini bir bir harcamam gerek...
    biliyorum nasılsa bu da geçecek...
    insanlar hala yürüyorlar cadde kenarında... ve şehrin ışıkları yanıyor ve kapanıyor bazı kepenkler...
    şimdi gitme vakti...
    gitmişlerimden, gittiklerimden, gideceklerimden...
    2 ...
  3. simdi biz seninle

    6.
  4. şimdi biz seninle el
    şimdi seninle alem
    hiç bir farkımız yok
    şu yitip giden
    kayıp senelerden...
    0 ...
  5. cay fincani diye sarelle kavanozuna uzanmak

    1.
  6. açılan başlığın anlamını sorgulamaktan ziyade, göze çarpan çukulata ve çay mevzusuna istinaden : ikisinin de birbirini çağrıştıran renklerden oluşması ile bilinçaltında açığa çıkan çukulata yeme isteğinin baskın çıkması...

    hani : şahsen ben her ikisine de dayanamam, ayıramam. bir kavanoz çukulata ile yanında bir fincan çay *keyfine diyecek laf bulamam...
    1 ...
  7. hayat

    352.
  8. anlamını aramakla geçen bir ömür...
    1 ...
  9. öteki

    18.
  10. hep ötekilerdi
    yüzünden yüzümüzü esirgediğimiz
    biz esirgedikçe
    onlar öteki bildi bizi..

    diye diye, sana sana, öte öte
    öteledik, ötelendik
    ötelendikçe tanımaz olduk birbirimizi.........
    0 ...
  11. sacmalamak istiyorum o halde tercihim ulu sozluk

    1.
  12. saçmalamak için seçilmiş sözlük önerisi...
    saçmalanmış başlıkları gördükçe, bunlar nasıl gelir akla hayale diye düşündüren başlıklardır.
    saçmalanmış başlıkları ard arda sıralamak...
    tercih saçmalamak olmasaydı keşke...
    saçmalamak da iyidir de, mtemadiyen değil canım...
    yazdıkça saçmalıyorum sanırım...
    bu ne saçmalık..................
    1 ...
  13. kişinin yaşlandığını anladığı an

    228.
  14. 35' ine yaklaşırken aynada gördüğü çizgilerle dehşete kapıldığı an-dır. Hele ki o yaşına kadar her şeyi bomboş hissettiği, zamanın eksik ve anlamadan geçip gittiğine inandığı an-ise...
    1 ...
  15. kadinlara en cok yakisan kiyafet

    1.
  16. yaşamak

    53.
  17. insanlar yaşıyor ve sen ölüyorsun....
    1 ...
  18. asidi kacmis kola

    23.
  19. Asidi kaçmış kola gibidir hayat. Açtıktan sonra kapağını içini yaka yaka içmelisin. Asıl tadı buradadır. asidi kaçmış, vakti geçtikten sonra yaşanmış hayatın tadı hiçbir ..oka benzemez...
    0 ...
  20. saril bana

    17.
  21. "Sevgiden caydığım yerde darıl bana" der, metin altıok.

    sen gel,
    sevgiden caydığım yerde sarıl bana, sarıl ki sevgiye bir kere daha inanayım...........................
    0 ...
  22. nerelisin sorusuna alternatif cevaplar

    72.
  23. nerelisin?
    -dünyalıyım kardeşim
    dünyanın her yerinden
    kah yeryüzü, kah gökyüzü
    her-yer-liyim...
    ayazlar da sıcak ateş
    yalnızların gölgesi
    acizlerin yanındayım
    bir deniz mavisine
    yollar giderim
    bir kuş olur kanat çırpar
    bazen bir balık
    oltasız sularda
    bir yeşil renk uğruna
    gece gündüz
    bir sevda uğruna
    seneler deviren-im...
    dünyalıyım kardeşim
    dünyanın her yerinden
    kah yeryüzü, kah gökyüzü
    çok yer-de-yim..
    lazın, çerkezin, kürdün çingenenin
    afrikada yunanda
    uzak doğu
    yakın batı
    kuzey güney fark etmez
    ben güneşin doğduğu
    insanın var olduğu
    çok yer-de-yim
    sevgiye kapıları kapanmamış
    çula çaputa kanmamış
    mutluluğu çığlık çığlık kutlamışta
    hüznün kıymetini atlamamış
    değerleri bitmemiş
    savaş sevmemiş beyinlerin
    içindeyim...

    nerelisin ?
    dünyalıyım kardeşim..
    şu kısa ömrün dergahında
    bir minderlik yerim var
    bir de etten kemikten
    bir ben-im
    benliğine sarmalanmış
    kah gülmüş
    kah ağlamış
    insanlığın yitmediği
    her-yer-liyim...
    3 ...
  24. bon iver

    3.
  25. nick değişikliği yaparak; gruba ait güzel bir şarkı ve yeni nick-i ile hoş gelmiş yazarımızdır. Müzikle doludur, dop doludur seçtiği parçalar gibi...
    1 ...
  26. uykusuz

    172.
  27. gözlerinde gecelerin esrarı
    birde su katılmamış efkarı var
    sen uykusuz!
    kaç mevsim geçti bilir misin
    kaç çiçek soldu ve tekrar can buldu
    sen yokken
    sabahları hatırlar mısın
    saat kaçtı daldığın sıralar
    ve sen ne kadar dalgındın
    zamanı hep es geçtin
    ruhun öyle yerlerdeydi ki
    yaşamın anlamını kavrayamadın
    sonsuz bir uykunun koynuna doğru uyumayı gözledin
    ve göze aldın beklemeyi
    ve zaman geçti..
    söyle uykusuz!
    saat kaçtı
    gece nöbetlerini kıyasıya tutarken
    kaç şiire boyadın gözlerini
    ve kalbin sevginin aç yollarında
    kaç bin kere daha dolandı
    kaç bin kere eridin güneş görmeden
    saymadığın fakat çokca sayıkladığın
    gecelerin içinden
    hangi zaman sıyrılacak
    sebepsiz yüklerinden
    ne vakit kurtulacaksın
    kaçtığın dalgınlığın
    kaç yerde bulacak seni
    ve yakalanacak mısın yine
    yenecek misin bu sefer
    düşünce müptelası beyninin zaaflarını
    gözlerinin altında sakladığın
    uykuya hasret torbalarını
    dağıtabilecek misin
    ve sen bilebilecek misin
    hayatı beklemenin faydasız
    bekletmenin anlamsız olduğunu
    her şey gibi geçecek olan gecelerin
    ve gündüzlerin
    bir daha aynı gece ve aynı gündüz olmayacağını...
    hey uykusuz!
    artık uyan bu uykusuzluktan
    ayır gözlerini d(k)aldığı yerden
    su serp gözbebeklerine
    aklının oyunlarını bırak
    bilmelisin ki hayat
    sana sormadan
    hiç oyalanmadan
    öylesine yanından
    sen nöbetlere kalsanda
    sana umursamadan
    geçer, gider....
    0 ...
  28. değişim

    20.
  29. değişim, süre gelen zaman içerisinde yaptığı şeyleri artık yapmamak, yapmadıklarını yapmak, zaten oluşmuş bir kişiliğin dışına çıkabilmektir.
    değişmek, düzen denen zorlu oyuna adapte olabilmek için oynanan iyi yada kötü oyunlardır. siz değişmek ister yada istemezsiniz. çoğu siz farkında olmadan oluşur, değişen zamana karşın uyum için,kendimizce içinde olduğumuz durumdur...
    1 ...
  30. gece

    95.
  31. biz bu siyahın içinde beyaz çiçekler aramıştık
    kenarı sarı
    ve hüznün damgasını yemiştik daha en baştan
    bu yollar bizim değil demiştik evvela
    sonra çıkılmamış yol bizim hiç değil deyip
    kaptırdık kendimizi bildik yada bilinmedik
    bir yörüngeye
    şaşkın bakışlarımızın arasında sıkışıp kalmış
    bir hengameye...

    yolumuza çıkan her neyse biz ona takıldık
    engellerine çarptığımız kendimizdik aslında
    duygu sağanağının altında bilincimizi yitirdiğimiz
    kendimiz
    hep çıkmakta olan kuyularımızın duvarlarına tutunmaya çalışırken
    incindi bileklerimiz...
    "yaşanmamış şeylere kırılır insan" diyordu şair
    biz yaşayamadıklarımızı büyüttük hep içimizde
    yaşayamadıklarımızın hesabını sorduğumuz kimselerden
    almak istedik intikamımızı
    yaşamadıkça yaşamı bekler olduk
    yaşayamadıkça küser olduk herkese
    olur olmaz düşler
    olur olmaz ülkeler
    olur olmaz hüzünler yarattık
    çok değil az kalan ömrümüzün günlerini
    bir hiç uğruna savurduk
    çok değil az kalan zamanlarımızın en güzel anlarını
    tozlu raflara kaldırdık
    ertelenmiş her şeyi bir başka bahara sarmalayıp sakladık
    biz sakladıkça saklandık...
    artık görünmez bedenlerimizle dolaşırken
    bir değil, bir çok şehrin birbirine benzeyen yanlarında
    hep aynı hikayeleri yarattık
    bir kenara yazılmış gözden kaçırılmış
    aslında görmezden geldiğimiz duyguları anlatan sözcükleri
    hep müsvette yaptık...

    biz yol deyip çıktığımız yolculuklarda
    adını bilmediğimiz duraklar aradık
    aradıkça çıkmaz yollar, çıkmaz sokaklar
    biz hep birilerini ararken
    kendimize çarptık
    bu çarpmalar rastgele kazalardı
    çok yara bere aldık
    şimdi mevsim gece
    şimdi penrecelerde çiçeksiz saksılar
    çünkü mevsim kış
    biriktirdiğimiz tohumlara gebe susmuş topraklar
    çünkü gece
    adı gece
    adımız gece
    siyahın içinde bir sarı alev
    yüzümüz gibi...
    haydi yak ışıkları sönsün
    nasılsa yüzümüzde
    hep o sisli
    hüzünlü gölge...
    3 ...
  32. anlamsiz darginliklar

    6.
  33. en derin dargınlıklardır... su' dan sebeple başlar her şey ve bir çığ gibi büyür. birisi sorsa "neden dargınsınız" diye; anlatılacak, kaleme alınacak geçerli bir sebep çıkmaz açığa... yanlış anlaşılmaların, ihmallerin, çözülmeyen dillerin belki "iyiliğin içindi" denen tüm kelimelerin gazabına uğramıştır yürek. ve anlamsız bulunup çözülmemiştir düğüm. çözülmemiş, es geçilmiş her şey gibi biriktirilip, onarılamayacak dargınlıklara, kabullenilebilir kayıplara yol açmıştır.

    insan an-ı çabuk unutur. ama yüreği kabuk bağlasa da unutmaz, bir fırsat bulup açığa çıkaracak ve hiç umulmadık bir anda yanardağ gibi patlayıverecektir. siz tüm yaşananların başrol oyuncusu olduğunuz halde, aslında senaryoyu bilmemişsinizdir.

    bu durumda iletişim gerçekten çok önemli. karşınızdaki insanı dinlemek, anlamak, empati kurmak, saygı duymak... sizin önemsiz gördüğünüz bir şeye, karşınızdaki hayati önem verebilir.
    En büyük savaşlar anlamsız bir sebep yüzünden çıkmıştır, en büyük aşklar yanlış anlaşılmalardan bitmiştir, en büyük dostlukları kökten yıkan da budur. Çocukların yüreği hiç tahmin etmediğiniz bir sebepten kırılabilir...

    "anlamsız dargınlıklar" dediğimiz küçük sorunların altında karşınızdaki kişinin gözüyle pek büyük sebepler yaratılabilir...
    1 ...
  34. sozlugun kafasini bekaretle bozmasi

    1.
  35. bekaretle ilgili görülen bir başlıktan sonra, çağrışan düşüncelerle birlikte açılan başlıklar dizisi...

    erkek egemen bir toplumda yaşanabilecek durumlardan biridir. ülkemizdeki bu durum şartlanmış bir düşünce yapısından ileri gelmektedir. öyle ki her şeyin hesabını soran, her şeyin altında bir bit yeniği arayan, "kız" lafı geçtiğinde direkt beyin zarından önce, kızlık zarı arayan anlayışın eseridir.
    4 ...
  36. buz koy gecer

    7.
  37. her şeyi uyuşturmak, dondurmak için kullanılan en pratik yol.
    + canım yanıyor
    - buz koy geçer
    0 ...
  38. moralim sinirlendi

    1.
  39. sankim azeri bir çağrışım yapıyor bu hede..
    moralin tavan yaptığı durumda aynı ölçüdede gelen gerginlik hali...
    0 ...
  40. der ve uzaklasir genc adam

    124.
  41. bir ünlem bırakır...
    sen alın üstüne ve tamamla gerisini kurduğun cümlelerle...
    1 ...
  42. devrim

    291.
  43. kendim için yapabildiğim devrim, başkaları için de yapacağım devrimdir...
    0 ...
  44. haziran

    38.
  45. haziran'da
    bir güneşin gözleriyle doğmuşsun
    o yüzdendir ki
    güneş koymuşlar adını
    ve ne zaman aylardan haziran olsa
    gökyüzünün aydınlık havasına şaşırıyorum
    bir gülüşte kaybolabilecek insanların ülkesinden
    geliyorum
    bir gamzeye sığdırılmış dünyaların
    diyarından
    ve ne zaman haziran olsa
    ben kalbimdeki ülkeye daha bir bağlanıyorum...
    iyiliklerin kaybolmadığı, değerlerin yitirilmediği
    bir yer var
    o arayışlarda henüz kaybolmamış seyyahların
    adımlarıyla geliyorum...
    aylardan haziran
    ve ne zaman haziran olsa
    ben gamzelerine karşın
    gamzelerimle gülümsüyorum...
    0 ...
  46. hayatla mücadele etmek

    3.
  47. yorgunluğa, uykusuzluğa, ayrılığa, hasrete, üşümelere, kaybetmelere, kimi kalabalık, kimi yalnızlıklara, tüm zorluklara katlanmaktır...
    "her şey daha güzel olacak" demek için...
    ama hayat kök söktürür insan, pes etmemek cesaret ve güç ister. güç ise bazen kalkanlarını takıp yeryüzüne inmektir. yok kalkan değil de bir kanat takıyorsanız eğer çabuk kırılırsınız. yara bere almakta hiç zorlanmazsınız ineceğiniz yeri kestiremediğinizde...
    1 ...
  48. bir ulkucuyle tartismak

    16777215.
  49. bir ülkücü ile tartışmak kolay değildir.direkt yüksek ses tonu ile ve ileri giderseniz meşhur kavgasıyla bastırmaya çalışacaktır sizi... sürekli tarihten okuduğu iki bilgiyi kullanır ki bilgiler nedense kimsenin bilmediği bilgilerdir ama onlar bilirler. tarihte hangi dönem kaçtı gözümden diye bakınıp, anlattıklarını büyük şaşkınlıkla dinleyip, karşınızdaki gösteriyi bir süre daha izledikten sonra dayanamayıp tekrar konuya dahil olursunuz... aaa öyle mi elini kolunu savura savura anlattıklarını daha da savunur... sizin anlattıklarınız, savunduklarınız yersizdir. yaptıklarınızı içi boş şeyler gibi görürler.. kendileri ne yaptılarsa ülkeleri için yapmışlardır...
    evet bir ülke için çok şey yapılabilir. fakat çok az insan yada lider o ülkenin içinde bir halkın yaşadığını düşünür... unutulan kimliklerin hükmünü, kaybedişlerin bedelini o halk öder...
    1 ...
  50. icten pazarlikli insan

    1.
  51. sadece kendi çıkarlarını düşünen insan çeşididir, yüze yumuşak görünürler.. gözbebeklerine dikkatlice baktığınızda anlayabilirsiniz aslında; o yüzün ardında ki duruşu, sahteliği gözbebeklerinden algılayabilirsiniz dikkali bakarsanız.
    her işte onlar vardır. kendi işleri olana kadar bir eğrilir bir doğrulurlar, anlayamazsınız. işleri istedikleri gibi gittiğinde ve elde ettiklerinde, yüzlerindeki maskeyi düşürüp asıl kimlikleriyle kendi alanlarına aldıkları kişileri ez zayıf yönlerinden vurmaya başlarlar...
    1 ...
  52. 20 haziran 2008 hırvatistan türkiye maçı

    240.
  53. çığlık çığlığa, yeri göğü inleten bir maç.... sokaklara dökülecek fazla kimse kalmadı, herkes şimdiden sokakta zaten....düğün bayram...
    0 ...
  54. şehirler

    1.
  55. gidilen şehir mi sana aittir, yoksa geride bıraktığın şehir mi senin, bilinmez... yollar uzaklıklar hep bir umudun peşisıra gitmektir sonundaki bilmediğin ışığa doğru uzanmak... şehrin ışıklarıdır gördüğün, ne kadar gidilse hep başka bir ışık çıkar karşına... yollar uzadıkça şehirler kısalır, küçülür evler.. geceler uzar, gündüzler kesilir adeta....

    şehirler çağırır insanı (kalbinin sesini dinlemek bu olsa gerek)öyle çok çağırır ki buruk ayrıldığın bir şehirden, gittiğin başka bir hüzünlü şehir kucaklar seni... sen hiç bir zaman sana ait olmayan, aitliğini hissetmediğin bir yerin içinden sıyrılıp yerini aramaya gidersin; gitsem dersin, daha çok gitsem... kendimi bulsam, ruhumu arındırsam yollarda, şehirler bir bardak su verse bana yeter... oysa yanılır insan.. şehirlerin suları kesiktir, aç bırakır bazen... ve kalabalık dersin; kalabalık ruhunu alır götürür zannedersin ama yalnızdır şehirler ve daha çok terk edilmiş hissedersin...

    zamanın olta atıp durduğu, saatlerin sıra sıra geçtiği dilimler arası yolculuklarda molaları bile çok görürsün kendine, telaşlı bir hal vardır üzerinde hep biryerlere yetişmek istersin, oysa yetişmek istediğin kendin, yakalamak istediğin kaybetmiş yıllarındır...ne kendinden kaçabilirsin, ne de kaçırdıklarını yakalayabilirsin...
    her şey bir oyalanmadır, dönüp dolaşıp karşısına çıktığın kendin...

    bir şehir kurulurken, bir şehir yıkılır... ve hep topladığın enkazdır... toz toprak gezersin... gezdiğin yerlerde, gördüğün yüzlerde hep bir sen vardır... daha çok bakmak istersin ama yüzler o yüzler değildir... yüzünü düşürür gidersin...
    yine bir şehir çıkar karşına yok bu sefer gidip döneceğim dersin, gittiğin her yerde aklın kalır, her yerde kalbin... geri dönüp bıraktığın kalbinden damlayanları toplamak yerine, damladıkları yerde kurumasını yeğlersin...gidilen şehir mi senin, yoksa ardında bıraktığın şehirde mi yaşarsın, bilemezsin... aklın sorular sorarken sana, sen planlamadığın adımlarının peşinden gölge olur yine gidersin...
    1 ...
  56. sözlük için soyunurum

    9.
  57. bir kere soyundu mu, her yerde soyunan kişisi...
    1 ...
  58. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük