Çiçeği burnunda sözlük yazarlarımızdan Mesut Yar'ın "ulan baktık kimse televizyonun başından kalkıp dışarı çıkmıyor" deyip televizyonu tiyatro sahnesine taşıdığı bambaşka bir format. Mesut Yar'la uyan türkiye ekibi kanlı canlı, 3 boyutlu, çok yönlü, fazla sözlü ama yine de görüntülü bir show hazırlamış.
Ne tiyatro denilebilir ne de kabare. Dünyada ilk defa denenen bir garip oyun. Daha fazla bilgi için şöyle de bir siteleri var:
istanbul merkez ve ilçe belediye başkanlıklarına dilek, istek, şikayet ve her zaman söylemek istediklerinizi iletebileceğiniz umuma açık bir sosyal ortam.
tuyleri diken diken eden turden bir seyler var bu iste.
kocaman cumhuriyetin sectigi basbakan kalkip bir oda dolusu gazetecinin habercinin kameranin onunde hem de canli yayinda diyor ki; "biz oraya cok hizmet goturduk, neler yaptik neler, demek ki karsiligini alamadik".
bu muydu sizin isimiz hizmet gucumuz millet dalavereleriniz? hani isniz hizmetti? ne oldu? birden bire sandiktaki pusulalarin rengi mi degisti yoksa?
bundan sonrasi anlayana kalmistir artik. yahu diyorlar ki biz oy karsiliginda calisiriz. bak kardes, ac gozunu, duy soylediklerini. oy onlar icin satin alinan bir sey. komurle, beyaz esyayla olmazsa baska seylerle satin aliriz diyorlar. rusvet degil mi bunun adi? yoksa birilerinin soyledigi gibi adi mi degisti bunun?
oy ver ki sana hizmet vereyim... hizmet verdim ki bana oy veresin!
Fransa'da kurulmuş, dünya gazetecileri ve derneklerini koruma, haklarını savunma, global platformda gazetecilik örgütlerini temsil etmek gibi düsturlar güden topluluk. 5-6 yıl evvel bir metroda, yere dünyadaki savaşların başlamasına neden olan liderler ve diktatörlerin resimlerini bir dünya haritası üzerinde yerleştirmişler ve o zamanki genel kurmay başkanının* fotoğrafı da Türkiye haritasına oturtulmuştu. Bir sürü olay falan çıkmıştı da fotoğrafı kaldırmışlardı.
o kadar duygunun arasından bir tanesini seçip yapıştıramadığın bazı durumlar vardır. yaşamanın amacını gerçekten anlamlı bir hale getiren kişidir aslında o ama bir türlü aşk diyemezsin. çünkü herkes aşıktır, herkes seviyordur, herkes tutkundur. ama ona karşı hissettiklerin sadece bunlar değildir. bu yüzden duygulardan sıyrılıp ona ne kadar "şey" olduğunu düşünüp durursun. aklına gelen hiçbir şey olmasa bile aklından çıkmayan her şey seni ona yazar. o ise sana ait olduğunu söyler ve sen çoktan onun olmuşsundur. yeryüzünde ne varsa anlam taşımaz ondan başka. varsa yoksa o'dur asıl olan. kendini adamışlığın ile başka hiçbir şeyi ona layık görmezsin kendinden başka. ve işte hayat kalın çizgilerle altı çizilmiş olarak anlam bulur senin gözlerinin önünde; sen ve ben hepsi bu!
bu aralar cidden yardıma ihtiyacı olan, ülkemizin, yaptığı işi sonuna kadar hakkını vererek ifa etme peşinde olan nadir kuruluşlarından biridir. kimse unutmamalıdır ki engelliler bizden farklı insanlar değildir. Engel bedende değil nedende gizlidir.
Geriye bakıp çokça zaman yaptıklarından utanan erkekler vardır. aslında erkeklerin çoğu bunu yapar. en azından bunu yapacak kadar gururludurlar da diyebiliriz. her ne kadar gurur duyulmayacak işlere bakıp "keşke"ler ile cebelleşseler de erkeklerde ciddi bir duygusallık mevcuttur. bilinmez, belki de doğmadan önce göreceli olarak uzun bir zaman* bir "kadın"a bağlı yaşadıkları için olabilir. çoğu kadının o sihirli bağın hiç kopmamış olmasını dilediğine şahit olabilirsiniz.
Zaman geçer, o ilk kadın ile bağlar kopar ve cenin artık bir bebektir. uzun yıllar boyunca çevresindeki ağaçlara, kuşlara, böceklere, insanlara hatta Erman Toroğlu ile Şanşal büyükA'ya bile oksijen sağlayan o büyük fanusun bir sakini olur. ancak o da nesi? bacaklarının arasında şimdilik ufak da olsa bir şey var! muhakkak çok daha haşmetli olduğu günler gelecektir ama olsun biz şimdiden erkek olarak adlandıracağız bu yeni sakinimizi. Gün ışığı ya da hastanenin projektörleri... farketmez, ışığa ilk baktığında bacaklarının arasındaki sana bir kimlik kazandırır. yokluğu kadınlık, varlığı ise erkeklik. hep var etmesi üstüne yakışan kadına, bir eksiklik ile teşekkür edilmiş sanki. ne acı ne ironi. aslında böylesi daha iyi olmuş tersi bir durumu düşününce belki biraz da alışmışlık var ama garip geliyor kafada canlanan sahneler. kimine göre fantezi durumu var ama olsun garip işte... Erkek bebek doğdu, erkek bebek emekledi, erkek bebek anne ya da baba dedi, erkek bebek yürüdü ve erkek bebek artık önündekini kullanıp ilk defa tuvalete işedi. karizmatik ve ergonomik olduğu kadar işlevseldir de penis. her lafta geçer, ağırdır bazen küfür içinde, komik de olur... sağda pek durmaz sola atarsın karizmayı çizdirir, bazen yumuşak bazen de serttir, bazen uzun bazen de kısadır... suyu sevmez küser çekilir, sıcakta mayışır genleşir... duvara işetir, masaya vurulur, çocuk yapar, prezervatif şirketlerini zengin eder bazen de kesilir. ama en nihayetinde erkek yapar erkeği! Kadınlar için aslında sadece bir eğlence kaynağıdır.
Ama ne yazık ki pek çok erkek bilmez aslında kendisini erkek yapanın tek gözlü pantolon balığı olmadığını. erkek olduğu için doğuştan kadınlara hükmetme hakkı olduğunu varsayar. neler düşündüğünü umursamadan erkekliğini dener üstünde kadınların. aslında içinden, temelinden, başlangıçtan, taa derinlerden bir kadının emeği vardır onda da. üzmemelisin kadınları, kötü davranmamalısın, sevişmek için değil sevmek için kadınlara yaklaşmalısın, elbiselerini değil ruhlarını çıkarmalısın, eteklerinin altı ile değil tenlerinin kokusu ile ilgilenmelisin, sütyenlerini değil sırlarını çözmelisin, söyledikleri ile değil söylemek istedikleri ile tanımalısın, temas ile değil hayaller ile canlandırmalısın ve bacaklarının arasındaki ile değil onun öpücükleri ile erkek olmalısın.
aşkta esas olan aitliktir. bir kadın bir erkeğe ait olabilir. bir erkek de bir kadına... bunun yanında bir erkek bir kadına çok kolay bağlanabilir. çünkü mevzu bahsi geçen eksiklik bir sorumluluk ya da nam yüklemez kadına. ama bir kadın çok zor ait olur bir erkeğe. çünkü sadece göstermek değildir o fazlalığı taşımak. bazısı aynı uzvu kullandığı için aşık olmayı işemek kadar kolay sanır. aslında kolaydır da... aralarındaki tek fark işerken hissettiklerini bir dahaki tuvalet sefasında da hissedebilirsin. ama aşkların her biri farklı bir sonbahar gösterir adama...
maganda denilen yeni bir insan türedi bu yüzyıl. maganda sapiens... işte bunlar mükemmel örnek teşkil ederler erkek olmaya. penisleri olması gereken yerlerinde değil sürekli ağızlarındadır. nedensiz yere "erkeklik" gösterilerinde bulunur, sağa sola tükürür, kendi arkadaş grubundaki hemcinslerini çeşitli pozisyonlarda düzme tekniklerini dile getirir ve kadınlardan korkarlar. evet korkarlar... çünkü bunlar hayatlarındaki ilk kadından yani annelerinden çok şey almışlardır. artık DNA mı dersiniz Allah'ın takdiri mi dersiniz bilmiyorum. ne yazıktır ki bunlar penisleri ile sadece duvara işeyebilirler. kesin bir şey var ki bazısının "şey"ini kessen bile yine erkek kalır, bazısı da hayata pantolonun içinde beslediği balığın gözünden bakar. her iki durum için de ortak bir nokta vardır; dışardan bakınca ikisi de erkek gibi görünür!
the mars volta grubunun gayet başarılı olan davulcusu. abartılı ve parlayan bir çalış stili vardır. otoriteler tarafından kendi dalında en yetenekli ve yaratıcı davulculardan biri olarak görülmektedir. john bonham'dan esinlendiğini her fırsatta dile getirir. davul setup'ında ise zildjian zillerini kullanmaktadır. davulu ludwig, kick pedalı dw 5000, derileri ise remo'dur*.
tek ve gerçek pozitif bilim olan fizik'te, etki tepki ve ortam bileşenlerinin uyguladığı kuvvetlere karşı vermiş olduğu cevabı en iyi şekilde yorumlayabilmek için var olduğu düşünülen cisimdir. bu cisim adı üstünde rijittir. yani şekil değiştirmez, deforme olmaz, yaylanmaz, esnemez.
the blues brothers'dan çok bilindik ve eğlenceli bir parçadır. filmde, hapishanede kader mahkumlarına güzel dakikalar geçirtmektedir.
sözler ise şu şekilde gelişiyor;
Were so glad to see so many of you lovely people here tonight, and we would especially like to welcome all the representatives of illinois law enforcement community who have chosen to join us
In the palace hotel ballroom at this time. we do sincerely hope youll all enjoy the show, and please remember people, that no matter who you are, and what you do to live, thrive and survive, there still some things that make us all the same. you, me them, everybody, everybody.
* best of the blues brothers albümündeki giriş versiyonu;
(Were so glad to see so many of you lovely people here tonight, and we would especially like to welcome all the representatives of the california highway patrol, who are waiting for me and jake
The show. we sincerely hope that you all will enjoy the show, and please remember people, that no matter who you are, and what you do to live, thrive and survive, there are things that make all
S the same. you, me, my brother jake, wilson picket, solomon burke, everybody people, everybody.)
Everybody needs somebody
Everybody needs somebody to love (someone to love)
Sweetheart to miss (sweetheart to miss)
Sugar to kiss (sugar to kiss)
I need you you you
I need you you you
I need you you you in the morning
I need you you you when my souls on fire
Sometimes I feel
I feel a little sad inside
When my baby mistreats me
I never never never have a place to hide
I need you
Sometimes I feel
I feel a little sad inside
When my baby mistreats me
I never never never have a place to hide
I need you you you
I need you you you
I need you you you
I need you you you
I need you
You know people when you do find that somebody
Hold that woman, hold that man
Love him, hold him, squeeze her, please her, hold her
Squeeze and please that person, give em all your love
Signify your feelings with every gentle caress
Because its so important to have that special somebody
To hold, kiss, miss, squeeze and please
Everybody needs somebody
Everybody needs somebody to love
Someone to love
Sweetheart to miss
Sugar to kiss
I need you you you
I need you you you
I need you you you...
1974 lübnan doğumlu müzisyen. batı ezgilerini keman ve doğu sazları ile sentezleyerek değişik bir tarz elde etmiştir. bunun yanı sıra pek çok klasik eseri de kendi tarzında yorumlayarak iyi bir müzisyen olduğunu da kanıtlamıştır. kemanı ile harikalar yaratmakta.
özellikle erik satie'nin gnossienne'sinden 1 numaralı parçanın yorumunu herkes dinlemelidir.