Dönemsel olarak nükseden türkçe pop krizlerimden birinde keşfettiğim gökhan türkmen şarkısı. Yalnızlık senden kolay yorma hiç kendini gibi bir laf ediyor bu şarkıda. ilk dinleyişimde kafama kafama vurmuştu. insan bazen de pop dinlerken aydınlanır maalesef ama sonrası güzel. Beklentilerden ve huzursuzluklardan kendini sıyırınca Bütün gün ayağına vurmuş durmuş ayakkabıyı çıkarıp atmışsın gibi oluyor, dehşet bir rahatlama fakat sızısı yine de bir süre seninle. vurduğu yer muhakkak iyileşir, bir ihtimal izi kalır ama o da kimin umurunda? inanılmaz sikko bir örnek, olsun yaşayanlar alakayı kurar. Nereden nereye ben yine ne anlatıyorum.
Bu parfüm mü bana benziyor ben mi bu parfüme benziyorum bilmiyorum ama aramızda inkar edemeyeceğim bir paralellik var Dışarıdan nemrut görünüp ısınınca bambaşka olmak konusunda. Açılışı biberli zencefilli sevimsiz bir koku bence sinek ilacına benziyor ama yarım saat sabrederseniz coconutlı kremsi yumuşacık bir kokuya dönüşüyor. Aynı zamanda zamk gibi bir parfüm teninizle iyi anlaşırsa sekiz saate kadar kalır. Evet ben de böyle kolay kolay kimseden gidemem gitmem.
Yaklaşık sekiz yıl önce hayatım henüz çok affedersiniz sikilmemişken analog makineyle çekilmiş bir fotoğrafım ulaştı elime. O günden bu zamana hayatımda değişmeyen tek şey fotoğrafı çeken kişi ve giydiğim bluz. insanlar karısına kocasına bu kadar sadakat göstermiyor sen napıyorsun be kızım be.
Mutfakta ikinci bir kişinin nefes almasına tahammül edebilen varsa helal olsun. Benim bildiğim sarma mental çöküntü sırasında fazla düşünmemek için tek başına bir tencere sarılır sonra tabak tabak komşulara gönderilir. Epeydir sarmıyorum maşallah diyelim.
220 derecede cayır cayır yapılan maşanın bile kalıcı olmadığı ultra düz ve yumuşak saçlarımda suya yazı yazmak tarzı bir performans sergileyeceğini bildiğim halde istediğim renginin stoğunu aylarca bekleyip aldığım alet. Ben buyum işte bile bile lades... Otuzumda sarıya geçecektim ama erkene çekeceğim gibi duruyor. bleach edilmiş, katır kutur hafif yanık, sabah çektiğin fönün akşamı gördüğü saç... benim rüya maalesef.
insanlar patır patır en derin sırlarını dökülüyor bana. Bin yıldır görüşmediğim biri benimle bir şekilde tekrar iletişime geçince geri sayıma başlıyorum acaba ne yumurtlayacak diye. Ne olursan ol gel ekolü biri de değilim vallahi çok enteresan.
Sevdiğin şarkıyı açtım. Artık Ne bugün ne gelecekte pastana mum dikebilirim. şimdi ben anca bir sigara yakabilirim sanırım. üstelik her ne yaparsam yapayım ellerimde hep seni görüyorum. iyi ki bilmiyorsun bunun ne zor bir şey olduğunu. Seni çok özlüyorum.
Son yıllarda küllerinden doğan kült ayakkabı. Tasarımı sebebiyle futbol izliyorsun diye krampon giymek zorunda değilsin gibi zorbalıklara konu oluyor maalesef. Trendi bitince dolaba kaldırırız bir yirmi yıla tekrar giyilir.
Her yaşımın şahidi bir şarkı. Büyüsü bozulur diye korkmuyor değilim, bütün büyük hisler sıradanlaşıyor ve nihayetinde bütün büyüler de bozulmaya mahkum.
Memleket, yaş, meslek fark etmeksizin bütün Erkeklerin bu tatlıyla duygusal bağ kurduğunu düşünüyorum. Ne yaparsam yapayım bir noktada o petibör paketi elime tutuşturulup muhakkak bu tatlı rica ediliyor. Çok enteresan bir fenomen, araştırmalara konu olmalı.
Kurutma makinesinde iç içe geçip düğümlenen nevresim takımımı ve pikemi açmaya çalışırken kollarım ağrıdığı için katıla katıla ağladım. Üstelik tam kurumamışlar.
Üzücü bir olay. 2016da makyaj yapanlar bilir wet n wild mochalicious vardı rengi ne kadar güzelse kapağı o kadar dandikti. Çantamın içinde kırılıp bütün eşyalarımı rezil ettiği günden sonra drugstorelara tövbe ettim. Artık cüzdanım hafif çantam temiz rujlarım sağlam.
Üzerimdeki etkisi hiç değişmeyen bir şarkı. Murat karahan versiyonunu açtığım an tuşuma basılmış gibi ağlamaya başlıyorum, şarkı bitince kendime geliyorum. insan bazı bakışları bazı anları unutmuyor, ilk günkü tazeliğinde hepsi.
Gidişinin beşinci yılı bugün. insan hiç geçmeyecek sanıyor. Geçti diyemem üzüntü stabil bir şey değil çünkü. Son zamanlarda yaşadığım olaylardan, karşılaştığım çirkin, hadsiz insanlardan sonra iyice fark ediyorum ki çok büyük şükür sebebi bende bıraktığı bütün izler.
Sevilmek, düşünülmek neye benzer senden öğrendim. Bazen pencerenin kenarına minik bir civciv getirilmesi bazen bavuluna tıkıştırılmış ceviz içi... seni anmak seni hatırlamak en az seninle uzun bir yolda yürümek kadar güzel. Önce bir fatiha sonra veda busesi. Ruhuna rahmet olsun babişko.
Çok enteresan bir meslek grubu. istediğin modeli 300 kelimeyle betimliyorsun, yirmi otuz tane aynı modelden oluşan pinterest panonu gösteriyorsun yine de senin istediğini değil kendi kafasındaki modeli kesiyor. Ben buna sadece saygı duyarım ya helal olsun.
Sanki suyum sıkılmış da içimde bütün güzel hislerin sadece posası kalmış gibi hissediyorum. idare ediyoruz yine bir şekilde ama allahım kalbimdeki kine, öfkeye de bir el atsan mı?
Bu çok nazlı bir şey. Aman içindeki mürekkep kurumasın da başıma iş çıkarmasın diye diye düzenli şekilde yazıp çizmeye mecbur kalıyor insan. ilgisiz kalırsa bedel ödeten cinsten bir varlık, çok tanıdık.
Kaba sabalık, kurnazlık murnazlık değil olay kesinlikle. Bu konuda en ayırt edici şey kişinin hizmet almak konusundaki tutumudur. Bir insan her işi kendisi halletmeye çalışıyor hizmet satın almak aklına dahi gelmiyorsa yüzde yüz köylüdür. Kendimden biliyorum maalesef.
Kendimi tanımlamak için laf arasında bu kelimeyi kullandığımda birileri aman estağfurullah tribine girince bana bir gülme geliyor. Hayır kardeşim free range tavuklarımın bahçede unuttuğum terliklerime sıçmasıyla ilgili bir derdim yok. Sence köylü olmakla ilgili bir kompleksim olabilir mi? Neyin estağfurullahı.
Bu o kadar aptalca bir şey ki yok tamam bitti kalmadı dediğin anda filizleniyor kendin de şaşırıyorsun. Tamam yeşerdi bir şeyler dediğin saniye bir bakmışsın kursağında. Böyle sonsuz bir döngü. Bunun bir de rüzgarına kapılmamaya çalışma garibanlığı var ki fark edince insanı bir tık kahrediyor, şöyle kendi sırtını sıvazlayasın falan geliyor.
Bu şehirde ne var bilmiyorum Ne zaman gitmem gerekse içime sıkıntılar fenalıklar basıyor üç gün öncesinden. Allah içinde yaşayanlara sabır versin diyeceğim de bazılarına vermesin.
Tanıdığım en çok yönlü insan. Tek başına babaanne, anne ve kaynana sahibi olmanın nasıl bir deneyim olduğunu yaşatıyor bana. Bunu duysa iki hafta küsüp finosu eder beni. Senle ben aynı kişiyiz nenem, sevmekten başka ihtimalim yok yani.
Geleneği bozmuyorum işte geldim burdayım. 24 için ebeminkini tersten gördüm demişim ama 25'e de sarktı o maalesef. Yüzümü güldürecek üç beş on şey istemişim, ufak tefek güzellikler olmadı diyemem şimdi yalan olmasın. 21.yy filozofu büyük üstat gülşen'in dediği gibi ben de yalnız değilim elbet titriyor birileri üzerime. Onca kayba rağmen yine de Şükür ya. Üç beş beyaz saç teli daha ve kaş ortası sinir stres kırışıklığımın birazcık daha derinleşmesi dışında 26 neler getirecek çok merak ediyorum. Hadi hayırlısı, dgko.
Bir şeylerden umudu kesip beklentiyi de sıfırlayınca gelen kafa rahatlığının öyle bir bağımlısı oldum ki bir süredir kimseyi o kadar da ciddiye alamıyorum ama temkinliyim kalp kırmamaya bir gayretim var. Aferin bana.
Yemeği pişirmekten daha ciddi bir efor harcatıyor insana. Ne pişireyim sorusuna fark etmez cevabını veren bireyler falakaya yatırılmalıdır. Teşekkürler, iyi günler.
kenan doğulu şarkısı. beş sene önce duysam burun kıvırırdım. şimdi yalnız değil yenik değil çaresiz hiç değilsin kısmı bana fiziksel bir hasar veriyor neredeyse.