Ahmet Necati Hancıoğlu 1312 yılında Silifke' de doğdu. Babasının adı Hasan, annesinin adı ise ismahan' dır. ilk ve orta tahsilini Silifke' de yaptı. Babasının rızası olmadığı halde 1926 yılında Mersin' e giderek ticaretle meşgul oldu. 1941 yılında istanbul' a gitti. ithalatçılık yapmaya başladı. 1979 yılında istanbul' da öldü.
diye yazıyor http://www.hancioglu.8k.com/TARIH.HTM adresinde.
tekme tokat dövülmesi gereken kızdır. tabi bunun için bir kaç neden ortaya konulabilir:
-babaya göz koymuştur
-kız haliyle erkeği tehdit etmektedir
-saçma bir şekilde zeki, çevik, güldürüklü olmaya çalışmaktadır
ama bunların ötesinde bir neden var ki kamyon dolusu dayağı haketmektedir. o da zeki olmaya çalışırken mide bulandırması, insana öğürtmesidir. insan içine çıkarılmaması gerekir.
sanata ve sanatçıya saygı gösterebilen, kendi kültüründen haberi olan insandır. şayet zamanının ilerisinde senaryoları olan filmlerdir kemal sunal filmleri. filmlerde insan gülerken arkasında yatan trajediyi görebilir. bunu gördüğünde de filmin değerini biraz daha anlamaya yaklaşmış olur.
başlık sahibinin takvimi var sanki namaz fotolarından oluşan*. atatürk'ün başka bir çok durumda fotoğrafı yok. hatta araştırdım face ve twitter hesabı da yokmuş. evet evet bence kınamalıyız atatürk'ü.
sevgili sözlük.
elazığ'ın benden alıp götürdüklerinin en sonuncusu kendimden çok sevdiğim sevgilim oldu. daha 3 senem var belki bunun için elazığ'ı suçlarım ya da suçlamam bunu bilemem ama yaptığım hatayı unutmayacağımdan eminim.
özet geçmeye çalışacağım.
izmir de okurken melike adında bi kızla tanıştım. halk oyunları ekibimizin son gösterisinden sonra kuliste birbirimizi farkettik. sonra da yakınlaşmalar oldu daha doğrusu ben yavşadım. sonunda da kabul ettirdim kendimi. bir süre sonra izmir hayatımın içine eden eski sevdiğim izmir e geldi ve bir gece beraber olduk. o kız da o gece benim için tamamen bitti. melike ile 2-3 ay olmuştu. bu olay eskisini kafamdan tamamen silmişti. sonra da babam lösemiye yakalandı. o zamanlarımda da melike yanımdaydı ve onun sayesinde bir şekilde ayakta kalabildim. çok çektirdim kıza ama çok da seviyordum ve yanımda sadece o olduğu için ve beni sevdiği için dikenime de katlanmak zorunda bıraktım onu.
sonra ertesi sene yine ekipten bir kız arkadaşımın bana aşık olduğunu gördüm ve büyük bir hata: itiraf etmesini sağladım. sonra da beraber bu durumu halletmesine uğraşalım dedim. uğraştı nitekim olmadı ve şu anda hala seviyor. bir süre tedavi görmesine rağmen bi şey değişmedi.
ben tabi aramızda saklı kalmaması için iki olayı da anlattım sevilime. çünkü artık kaldırabileceğini düşünüyordum ki o da çok ısrar etti anlatmam için.
bir süre idare edebildi hatta unuttuğunu aştığını söyledi. elazığ da ilk senem de bu şekilde geçti.
bir de izmir'i bırakıp elazığ'a geldiğimde yine moral veren ve bir şeyleri kafama takmadan derslerime yoğunlaşmamı sağlayan melike oldu.
son dönemlerde de çok kavga eder olmuştuk. her ne kadar kabullenmiyor olsa da kavgaların çıkmasının nedeni genelde o oluyordu hatta direkt kavgayı çıkaran.
sonunda da ara verelim dedi ama kamyon çarpmışa döndüm. onu kaybetme korkusunu hiç bu kadar yakından yaşamamıştım. tabi ben onu yalnız bırakmadım her gün aradım ve benden tek istediği biraz zaman vermemdi. ama korku ya işte bu sürenin benim lehime geçmesini istiyordum. o yüzden de kendimi hatırlatıp moral vermeye aramızı iyi tutmaya çalışıyordum.
neredeyse 10 gün aramadım. bu 10 günü de bana döneceği ümidiyle mutlu olarak geçirdim.
bugün aradığımda ise geçmişi unutamadığını söyledi. benimle tekrar olmayacağını, ne kadar sevse de bi şeylerin değişmediğini söyledi ve bugün onu artık beklememem gerektiğini anladım.
şimdi içimde bunun acısı, bazen nefes almakta bazen de yutkunmakta zorlanıyorum. çünkü o aldığım nefes, baktığım insan, attığım adım, kan dolaşımımı sağlayan kalbim, içtiği sigara ve çıkan dumanı, geleceğimde sabit olan tek hayalimdi. ben de onun için çok şeydim. bir çok konuda ilkiydim, bazen her şeyi, bazen de söylemesine eskiden kızdığım ama içten içe mutlu olduğum aşkıydım.
şimdi birbirini çok seven iki insan, sevgilisinin geçmişteki bu iki hatasını unutamayan ya da aşamayan bir kız, depremi yaşayıp her şeyini kaybetmiş bir erkek ve erkeğin hayatının en güzel günlerini içeren 3 yıl var.
böyle bir 3 yılı yaşatabilcek başka bir insan gelmiyor aklıma olmasına da ihtimal vermiyorum. istemiyorum da. biliyorum unutmayı denediğimde unuturum silmek de zaman gerektirir ama olur.
ama sözlük unutmak istemiyorum. onsuz olmanın hayalini bile kuramıyorum tıkanıyorum bi yerde.
içim yanıyor be sözlük. akan her göz yaşıyla çoğalıyor ama bir o kadar da uzaklaşıyor sevdiğim, engelleyemiyorum. ne gitmesini ne ağlamayı. ikisini de istemiyorum çünkü bugüne kadar çok sallandım ama ilk defa birine sırtımı yasladım. ilk defa kendi başıma ayakta durmaya çalışmadım. bir çok konuda güçlü olan ben bu konuda müthiş zaafa sahipmişim onu anladım. o çekilince de yıkıldığımı hissettim. kendimi yeniden inşa etsem eksik olurum, çürük olurum. olmasa daha iyi bi şey olurum.
bu kadar sözlük. kelimeler bazen her şeye yetemeyebiliyor. işte o anlardan birisi.
acı sözlük, sadece acı. dibine kadar, tıklım tıklım, boğazına kadar acı.
ve hayatta ilk defa pişmanlık ve zayıflık.
çok seviyorum sözlük.
kotun altına sivri burun kösele, üstüne de gömlek veya pembe v yaka tişört giyen erkekten daha iyi olan erkektir. kendine yakışanı bilendir de genelde. olayı çok abartmayan nadiren de çirkin olmasından mütevellit görüntüye önem vermeyen erkektir*.
-aaaaaa marmelamet bak mango da indirim varmış **
+ya hayır hayatım ya sıkıldım ordan artık başka biyere gidelim *
-ya bak fazla durmicam hemen bakıp çıkcam *
+off tamam madem sen gir ben sigara içim
-yok olmaz sevgililer beraber girer mangoya *
+saçmalama hayatım benim ne işim var
-yaa :( *
+ya sıkılıyorum hayatım nolur yapma hadi gir bak sen
-olmaz senin de gelmen lazım
+bak çabuk çıkcan ama tamam mı
-yaşasın!
içeri girilir ve sevgili kendinden geçer. er kişi de etraftaki manyak karıları kesizler ve ne kadar delirebildiklerini görür. tam sevgilisinin onlardan biri olmadığına şükredecekken şu dialog yaşanır:
+tatlım bunlar delirmiş
-bunun medium u yok mu ya
+:O+^&3
-hayatım şunun siyahı var mı baksana bi *
+yok hayatım :/
+aa bak hayatım şu kadın ölmüş hala mağaza dolaşıyo bu bershkadaki kadın değil mi haha
-bu nası hayatım
+iyi
-ama burda düğmesi varmış beğenmedim
+peki
-dur ben şunu deneyip geleyim
+iç ses: eyvah! *
+iç ses devam: lan beğenmesi yarım saat kabine girmesi 45 dk giyip beğenmeyip çıkarıp kendi elbiselerini giyip kabinden çıkması 10 dk. yenisini beğenmemek için reyonlara artçı çaldırı ve kısır döngü. burdan çıkmak paha biçilemez.
+iç ses hala: uu sarı iyiymiş.
+iç ses: çıkmadı mı lan hala.
+iç ses: mk yerinde ayakta bile durcak yer yok ya insan içeri erkekler için bir iki bank atar hayvanlar ya
+iç ses: ahan erkek ahan hemcins ahan da kader arkadaşım
+iç ses: ne şanslı lan herif çıktılar hemen
+iç ses: of terledim klimayı açmıyolar mı lan burda hiç aa açık ama koşuşturan haşereler dükkanın soğumasına izin vermiyo ki :(
+iç ses: hadi be hatun ya
+iç ses: bidaha gelmemenin bi yolunu bulmam lazım
+iç ses: aha çıktı
+nasıl oldu hayatım
-beğenmedim ya dar geldi
+tamam*
-gelsene hadi ne bekliyon
+ne çıkıyoz mu yoksa *
-yoo şuraya bakmadım daha *
+offf
-dur hayatım az sonra çıkarız
+tamam hadi bak sinirlenmeye başladım çabuk yap napcaksan
-tamam tamam bitcek şimdi
aynı olaylar tekerrür eder ve sonunda hatun beğenmiştir erkek kişi ise kasa kuyruğunda çoktan yerini almıştır. önünde kadın arkasında kadın. tabi kadınlar bu kısımda biraz sakinleşmiştir çünkü alacaklarını almışlardır ve milletin elindekileri kesmekte yorum yapmaktadır. neden sonra önlerinde veya arkalarında bir erkek olduğunu anlarlar ve kısa bi bakıştan sonra her şey yine normale döner.
sonunda çıkılmıştır mağazadan.
+hayatım bidaa girmicez buraya öldüm ya
-tamam hayatım ama dur sigara içme nolur
+yaklaşma seni de yakar içerim
-ihihi tamam tamam iç hakettin
+lan :@
+nereye gidioz
-marks & spencer da da mı indirim var baksana ne yazıyo
+(sevgiliye manidar bir bakış atılır)
-ehehee şaka şaka hadi kahve dünyasına gidelim
+tamam ***
medeni olmaya çalışırken ufak bir abartıya kaçarak çorbayı çatal bıçakla yemeye kalkan, medeniyeti götten anlayan insanın yerine tercih edilmesi gerekli insan. pizzayı çatal bıçakla yiyen öküze de medeniyet dersi vermesi gerekir yeri geldiğinde.
ayrıca o medenileşme değil batılılaşmadır. ama pizzayı italyanlar elle yiyor. demek ki onlar bir şeyleri yanlış yapıyor. demek ki öyle buluş yapıp elle dalmayacakmışsın. öküz zaten bu italyanlar da. bulmuşlar pizzayı ama nasıl yenmesi gerektiğini bilememişler.
medeni olmak adına ekmeğe de çatal bıçakla dalar bunlar yakında. tehlikenin farkında mısınız?