çok içmektir, haddinden fazla içmektir. gözünü kapatırsın yatak döner, açarsın tavan döner. yatamaz oturursun gece boyu. fena bişey. kararında yapmak lazım her bişeyi.
Muthis bir memleket bana sorarsaniz. Konya'ya bir bucuk saat mesafede. Konyadan cok farki olmayan, kucucuk, arabayla yarim saat mesafedeki ihlara vadisiyle beni benden alan ilimiz. Her bi taraf yesil, her bi yan tarih, oyuklu delikli kayalar. Severim.
Söyle ayın bile ışığını söndüren sen, söyle,
Bilmiyor muydun karanlıkta uyuyamayacağımı,
Uykusuz geçen gecelerin bitkin sabahlarında,
Bilmiyor muydun hayallerinle dolu bir güne uyuyacağımı.
olay ne zaman ki son bulur, polis o vakit olay yerine intikal eder. fixtir bu. la bi kere de erken gelin, işinizi yapın, yok biz kahve içelim donut yiyelim. bu ne la. yaratıcılık da polislik de ölmüş memlekette..
"soysak da soymasak da hayvan olacağız" diye düşündürten bir önermeymiş. soymasak da derler ki hayvana bak soymadan yiyor muzu. kafam karıştı biraz. önermeyin yahu böyle şeyler.*
çok bir şey farketmezdi bu olasılıkta bizim için. roma'da sokaklara tükürülür, şanzelize'de abazan erkek gruplarının aktiviteleri görülür, ibiza'da donla denize girmenin keyfi sürülürdü. tabi yol kenarında mangal yakanlardan bahsetmiyorum bile. farketmezdi kısaca, bizim için en azından.
çayı şekerli içenleri bayağı görme durumudur aslında o. üzerine basa basa anlatmak için şeker geri verir. yani çay böyle içilir demek için. böle baş ve tek kaş yukarıda, ayar verir. nasıl içiyorsunuz çayı öyle. gerçek tadını bilmiyorssunuz çayın diyerek fiks muhabbetini tamamlar. çayın tadına bakar. çayı da beğenmez.
keyifli bir haftasonu aktivitesidir. elde fotoğraf makinesi, kulaklıktan gelen bir fon müziği. hava kararınca yalnız başına bir kaç bira nevizadede. keyifle eve dönülür bacaklarda biraz ağrı ile.
orospu çocukluğudur. o personelle çalışmak istemiyorsan haklarını verip çıkartırsın, çalışmazsın. ama dersin ki şirket de para ödemesin, kendisi ayrılsın işten. para ödenirse kendisi sorumlu olur ya hani. akabinde türlü ipnelikler.. ulan oynadığın bu oyun o insanın ve baktığı insanların hayatı ! başkaca bir tanım bulamadığım için üzgünüm bununla alakalı ama maalesef ilk noktaya kadar yazdığım o şey buna en uygun tanım gibi geliyor bana.
karıncalar iyi bir örnek olabilir kanısındayım. evin içinde yol yapıyor ilaçlamazsanız, laftan da anlamıyorlar. çekil olum ayak altından, yok ! e siktir git haliyle. kibar kibar bahçede yaşasa olmaz. seviyorum da kerataları, çok sevimliler ama yaptıkları çok ayıp !
bir boka yaramayan bir özellikle övünen tiptir, bir kutu birayı da bir dikişte içebilir bunlar. sonra gelsin tabi karaciğer yağlanması, büyümesi vs. maldır efenim, kendimden biliyorum. gençlik işte.
kıyafetten karakter analizi yapmaya, bunu da bir sistematiğe oturtmaya çalışan insanların yanılgısı. ne mini etekliler gördüm ki namus timsali, ne uzun etekliler gördüm ki gözü dışarıda. kıyafetten olmaz o, tanımak lazım o kişiyi. tanımaya zaman ayırmadan insanları böyle kategorilendirmek elbet zaman kazandırır. ancak yanlış yargının da önünü açar. gönül elbet miniden yana şimdi onu da inkar edemem. şöyle içimiz açılsın di mi ama.
kaçınılmaz sonu acınası hale düşerek ertelemektir. bu hale düşmek kötü elbette ancak bu hale düşürmek.. bir tabir bulamadım bunun için ben. küfür falan da kesmiyor.
durduk yere adamı moda sokan şarkılardandır. gayet normal iken salya sümük ağlatabilir bile gizlediğiniz, unutmaya çalıştığınız bir derdiniz varsa. keyifliyken pek bulaşmamak lazım düş sokağına.
en öğrenilesi olan koca popolarıyla önünüzde duran mal mal sağa sola bakan insanların arasından ilerleyebildiğiniz, vücudunuzu bir sağa bir sola çevirerek hız yaptığınız yürüme tekniğidir. tabi küfürü de eksik etmemeli.
zaten kendi kendilerine de gayet güzel ölebiliyor yurdum insanı. trafik, terör, başka ülkelerde rastlanmayacak aptallıkta kazalar.. ölmek bu kadar kolay olmasaydı, hayatın bir ederi olsaydı farklı olabilirdi bu durum. değerli olanı ister insanoğlu.
boş derste dayak yiyen sayılı insanlardanımdır herhalde. psikopat deli manyak edebiyat örtmenimiz necmettin yakalamıştı beni gülerken, sağlı sollu üç tokat aşkedip gitmişti. bir süre sonra kendime gelip gülmüştüm sınıf arkadaşlarımla düştüğüm duruma. böyle de aptal sebeplerden dayak yemişimdir ben. bir de arkadaşımın bacağına pergel sapladım diye bir dayak yemiştim, o da güzel bir anımdır hani.
aklındaki kurtulmaya çalıştığı şeyden kurtulamayan erkek olabilir kendisi. bazı düşüncelerden ne yaparsa yapsın kurtulamaz insanoğlu. hor görmemek lazım.