zaten her şeyi telefon uygulamalarından hallediyoruz, eski usül bankacılığa neden ödeme yapalım ki bankacılığı.
birkaç ay içinde adıma 2 ağaç diken,
çözemediğim bir konu olduğunda zınk diye müşteri temsilcisine bağlandığım,
yatırım hesabıma attığım 3 kuruşa gelen faize her gün tek tuş ile baktığım,
çulsuzlara da haram faizi tattıran,
hiç şubesine uğramayıp mesai harcatmadığım garanti bankasıyla hesap işletim saçmalığı sebebiyle kavga edip geçtiğim "oh be" bankacılık sistemi.
çok güzelsin,
de
bağış kolaylığın yok.
öneri yazdım, "teşekkürler ama şimdilik böyle bir şey üzerinde çalışmıyoruz" dedin, beni hayal kırıklığına uğrattın.
bak şimdi buradan yazıyorum.
yap bunu.
(bkz: iş görüşmesi diyalogları/#12073258)
burda karşılaştığım yazar,
güldüm, sonra baktım neyin nesidir diye,
başlığı açılmamış yazar görmemiştim hiç. hoşgelmiş demek adettendir ama kimse demediğinden midir bilmem, gitmiş gibi sanki.
seçime kadar özel hayatındaki karmaşayı düzeltip, sütten çıkmış ak kaşık haline gelmesini gerektirir.
sadece görüntüde tabi,
nitekim mevcut durum teamüllere uygun.
gayet güzel bir program olan her şey tadındada bir aldatma konusu konuşulurken,
"demek ki neymiş her kadın aldatılırmış çünkü bu erkeklerin doğasında var"
cümlesini sarfedip inatla savunması içimdeki feministi delirtmekle kalmayıp kendisinin
fena halde aldatılmış ve acısını kompleks haline getirmiş kadın olduğunu belgelemiştir.
kendimi tutamıyor ve;
esin hanım, aldatan erkeklere bahane bulmak aldatılan kadınlara mı kaldı?
diye seslenmekten kendimi alamıyorum.
yersiz kullanımını engellemek amaçlı patentini almak istediğim isim.
malum diziyi* seyrederken bi ara duydum sanki,
yok artık dedim, duymazdan geldim.
ama zerrin tekindor öyle bir çınlattı ki kulaklarımda,
durumun inkar edilecek tarafı kalmadı.
acı gerçekle yüzleştim. ah dedim ya, cemreye bak!
orda taş gibi bade "banu" olmuş, cemreye bak!
hayıflanma sürerken birden güneş doğdu ekrana ve konuştu;
müthiş fiyatları,
yastıkları istendiğinde kaldırılan deri koltukları,
koltuk aralarındaki sehpaları ve
salon içine kadar uzanan şık dekorasyonuyla tercih edilen sinema zinciri.
fakat dublajlı film alışkanlıkları insanı delirtiyor!
bu tutumlarıyla genel yaklaşımın aksine 7 den 77 ye aralığını değil de,
(0-7) + (77-sonsuz işareti) yaş aralıklarını hedef müşteri kitlesi olarak belirlemiş gibiler.*
günlük sütlerin kralıdır.
asla plastik ambalaja girmemesi tercih ve saygı sebebidir.
çocukluğumuzun kırmızı alüminyum kapaklı cam şişelerinden gelen alışkanlıktır.
ayrıca yeni şişesi hem şık hem de açılışı çok pratik,
karton kutuları açma yeteneğinden yoksunlara min. plastikle kolaylık sağlıyor.
işte http://www.sekgunluksut.com/
vh1ın bu aralar hortlattığı şarkı.
çok ilginç, hipnotize ettiğini düşünmeye başladım.
klip mi nakarat mı bilemiyorum,
belki de böceklerin ritmik hareketlerindendir.
"nasılsın" dedin ya, böyleyim işte;
bu başlığa yazacak haldeyim.
hatta onlarca, yüzlerce yazı yazsam kesmez haldeyim.
"blog mu lan burası" başlıklarına içimi dökesim var,
"anket" başlıklarına en damar ayrılık şarkıları kişisel listemi döktüresim var.
ne prensipleri yedirdin bana, bunu mu yedirmiycen.
bi defter buldum,
ilk sene yaz tatili için ayrıldığımızda sen yazmışsın,
senin ben bu yazıyı sana yazdım defterin.
gerçi sen hatırlamazsın, 10 yıl olmuş.
hatırlamadığına eminim çünkü bana nasıl aşık olduğun yazıyo.
ben de o deftere yazmaya başladım,
seninle konuşur gibi,
delirmiyim diye.
söylemek istediklerimi yazdım,
çünkü biliyorum bunca yıla rağmen bi daha konuşmıycaz seninle,
çünkü asla özür dilemiyceksin,
çünkü köpek gibi pişman olsan bile özür dileyecek yürek yok sende.
yaptıklarını temizliycek güç yok sende.
gerekir.
yeni düzenlemeyle olumlu düşüncelerini yansıtma hakkını alan okurların
olumsuz düşüncelerini de aynı şekilde belirtebilmesidir. suistimal her türlü olacak.