1 yaşındaki andremiz için herkesten yardım istediğim kampanya. bebeğimize her gün kan veriliyor ve AB+ pozitif kan bulmakta zorluk cekiyoruz ve çaresiz kalıyoruz. Bu kan grubundakilerin Allah rızası için Yeni yüzyıl üniversitesi özel Gaziosmanpaşa hastanesi ne gelmeleri yahut 0554 326 76 42 Numarayla irtibata geçip kan vermelerini rica ediyorum.
Başlık aykırı mı bilmiyorum. Ama kana ihtiyacımız var. şimdiden herkese teşekkür ederim.
milletvekillerinin yıllardır beklediği 3. personel desteği de nihayet kendilerine verildi. birer danışman ve sekreter çalıştıran milletvekilleri 1 ekimden itibaren en az lise mezunu olması koşuluyla artık 3. personelle çalışma olanağına da kavuşacak.
bu uygulamanın tbmm başkanı cemil çiçekin tbmm personelini, personel sayısının çok arttığı gerekçesiyle emekliliğe teşvik ederek norm kadroya geçiş için hazırlık yapmasıyla aynı döneme rastlaması dikkati çekti.
kimi zaman sabahın ilk saatlerine kadar tbmmde çalışan milletvekilleri seçim bölgelerine giderken yorgunluk nedeniyle kendi kullandıkları özel araçlarla kaza yapınca 3. personel gerekliliği gündeme gelmişti.
3. personelin lise mezunu olması halinde 2 bin 200 lira, üniversite mezunu olması halinde ise 2 bin 300 lira civarında maaş alacağı öğrenildi. milletvekili, şoförlük dışında, hak tanınan personeli, ikinci danışman olarak da kullanabilecek.
olayın medyatik hadisesi şu; bakan fatma şahin, şiddet yasası çıkana kadar, kadını erkeğin şiddetinden koruyacak bir projenin hayata geçirilmesi için düğmeye bastı. bu projeye göre sığınmaevlerine başvuran kadınlara hemen yeni bir kimlik verilecek. polis, bu kadınları isim isim takip ederek koruyacak.
öncelikle şunu belirteyim kadın olarak küfür etmeyi sevmem, edeni de sevmem. hele abuk sabuk mevzularda etmeyi hiç sevmem.
eeeee..niye size bu açıklamayı yaptım. şundan ki;
ben bu fikri bulanın aklını sikeyim.
böyle dangalakça fikir mi olur. hangi manyak gerçekçilikte yaşıyorsunuz siz. ceymis bond izleyip izleyip meclise mi giriyorsunuz ne yani.
projeye bak. sığınma evine sığınan kadının kimliğini değiştirecekler. sıfırdan kimlik. kimse bilmeyecek onu. abi kadın koruması değil sanki özel harekat timi. oldu olacak estetik operasyon yapın.
yani biz bu sorunun kökünü nasıl kuruturuz yok. sanki şiddet gören, tecavüz edilen kadın suçluymuş gibi bir de kimliğini siliyorsun.
sanki o kadın yokmuş, hiç var olmamış gibi. adamın ego tatmini yüzünden tüm hayatı cehenneme dönen kadının sorununa kökünden çözüm, o hayatı komple silmek.
bu mu koca koca adamların ürettiği süpersonik fikir. annesinin babasının verdiği ismi de elinden almak.
onu da geçtim. kadın sığınma evlerine sığınan kadınlar kafalarından giremiyorlar zaten, nüfusu 50.000nin üstü olan yerlerde ki belediyelerin açmak zorunda olduğu evlere sığınıyorlar.
yani adam kadını bulduğunda kimliğine bakmayacak, yüzüne bakacak. yani sorun kadını yok etmek değil adamı yok etmek. artık terapi mi verirsiniz bilmem. ama çözüm bu değil.
ya da senin 50.000 nüfusu olupta kaç belediyen bu evleri açmış onlara bak önce. sen onları açtır. gerisi gelir. ama kolaya kaçmak işinize gelen.
sorunun kökünden çözmek. kadını yok etmek.
tanım mı; fatma şahinin bulduğu proje. sanırım en acısı da bu projeyi bir kadının desteklemesi. utandım lan.
ateizm'i din sanan mal'ın bir level üstü insandır.
ateizm din değildir (söylerken eshef duydum), ateizm dinsizlikte değildir. ateizm metafizik kavramlara inanmamaktır.
mesela. tanrı, melek, lucifer, şeytan, ra, asgard, zeus, iştar, zümrüdü anka kuşu, tek boynuzlu at, ruh, cin, vampir, kurtadam. bunların hepsi bu familya'ya girer. ve birinin diğerinden farkı yoktur bu kavramların. bu kavramlardan birine inanan insan sayısının fazla olması bizim için kavramın özniteliğini değiştirmez.
siz nasıl vampir var diyenlere gülüyorsanız biz de gülüyoruz.
gel gelelim ateizme;ateizmin cevaplarını maddeler halinde verelim madem:
1- türkiye ve ateistlik
türkiye ateizm kavramı ile yeni tanışmamıştır, ateizm kavramı zaten hep vardır. ha sözlük denen popüler kültür hedesi 1999 'da kurulduğundan ve insanların kendi nick yani takma isim altında oldukça rahatça düşüncelerini dile getirdiğinden dolayı bir bakılmıştır ki cafe de, restoran da rastlanmayan ateistler patlama yaratmıştır. genç ergen ve asi güruhu bundan ayırarak söylüyorum ki sözlüklerde fink atan ateistlere dışarda rastlanmamasının tek sebebi toplumsal baskıdır.
2- tek tanrılı dinlerin arasında en çok müslümanlığa zıt giden kavram olarak ateistlik:
yanlıştır. türkiye'de ki ateistler müslüman bir ülkede olduğu için normal olarak kendi normlarına karşı gelmektedir. bu karşı gelişin sebebi sürüye uymama psikolojisi değildir bu karşıgelişin sebebi okuyalım bakalım belki başka tanrı vardır diyebilmek yani sorgulayabilmektir. ama bu müslümanlık dininin aman aman örümcek olduğundan değildir, dağda ki çoban darwin'i bilmemektedir ama amerikan devlet ilk ve liselerinde darwin'in kitabı müfredata girip girip çıkmıştır. hatta hatırlarsanız the simpsons denilen çizgi film bir bölümde bu konuya odaklanmıştır. yani amerika'nın monistliğinin türkiyeden farkı yoktur. hatta ve hatta amerikalı dindarlar akıl almayacak kadar olayı abartmaktadır. bunu kürtaj merkezlerine yapılan saldırılardan hatırlarsınız veya her otel odasında ki incilden. bu anlamda ateistlik türkiye'de hede hödö olduğu için revaçta değildir, richard dawkins ateizm ile ilgili en khraretli kavgaları amerika'da yapmaktadır. onların teknik olarak ilerlemelerinin tek sebebi tanrı kavramını bir kısmın geri plana atıp bilime yön vermeleridir. yoksa bilinir ki papa bile klonlama teknolojisine burnunu sokmuştur.(burda papa'yı dememin sebebi hristiyanların en yetkili din adamı olmasıdır)
3- ateizm kendi içinde çelişir:
hayır. ateizm metaryalizmin ayağıdır. yani bir şey ya vardır, ya yoktur. ama bu varlık ve yokluk bile koşulsuz değildir. ateizmin dayanağı bilimdir, bilimin teorik olarak ispatladığı ve kurama çevirdiği her olguya inanılır. ama bilimde bilinir ki bir şey yüzde yüz doğru değildir. bu da ateizmin en büyük dayanağı olan şüpheciliği doğurmuştur. şüphecilik üstüne kurulan bir akımı koşulsuz bir akımın karşısına oturtup ateizm çelişkilidir demek sadece komiktir.çelişki kesin kabul gören dogmalar arasında yaşanır ancak. din gibi.
ateizm tanrıtanımamazlık değildir, böyle bilen de ne yazık ki ateizmi ancak darwin'den ibaret sanır ki darwin ateizm'i de tartışılır. bazı kaynaklarda darwin'den agnostik diye bahsedilmektedir.
ateizm tanrı/tanrılar kavramının bilim çerçevesinde olmadığını savunur ama bu teist ve deist dinlerde ki gibi koşulsuz bir yok saymak değildir. tanrı ispatlanana kadar yoktur. mesela bertran russell ölüp de tanrıyla karşılaşırsa ne diyeceği sorulduğunda yeterli kanıt yoktu tanrım, yeterli kanıt yoktu diye cevap vermiştir. bertran russell'ın verdiği cevap ateizm'in anlaşılması için verilen en güzel cevaptır belki de .
belki uslu bir çocuk olursanız rüyanızda şirinenin kıçını görebilirsiniz ne diyeyim.
herkesi istiyoruz sözlükte. kendi kulaklarını tıkayıp, tek benim söylediğim doğru diyenler zaten okumuyorlar karşıt görüşleri ki neyi istemiyorlar.
tek blinen hakaret etmek, herkes herkesden çok biliyor her şeyi. herkes kendi egosuna oral yapmakla meşgul. basınç oluyor tabi kafada.
v for vendetta'dan alıntı değil diyeceğim.. fikirlere kurşun işlemez.
yazın..saçma sapanda olsa yazın, adam gibi olsa da yazın. içinizdekini böyle kusun, size muhaliflerden bir şeyler öğrenirsiniz belki gerçi öğrenmeseniz bile kusun lan.
gerçek dünyaya kusmazsınız belki.
tanım: sözlükte herkesin yazma hakkına saygı duymaktır (küfür ve hakaret edenler hariç).
"yae baen renkli gözlüyüm"...renkli derken? renksiz göz mü var biz mi bilmiyoruz. ama yok hacı durum o değil. durum renk olarak söylenmek istenenin mavi, yeşil ve ela olması.
kahverengi bu adamların ütopik dünyasında renk değil.
hayat ne tuhaf vapurlar filan. tabi bu yazıyı daha iyi bağlardım ama mesele zaten saçma. neyse.
türkiye hükümeti beklenmedik bir şekilde 27 ağustos'ta kararname ile ulusal araştırma politikalarını sarstı. hükümet daha önce özerk olan tüba'nın başkan ve başkan yardımcılarını da belirleyecek. akademinin 14 üyeden oluşan karar konseyinin de 4 üyesi hükümet tarafından belirlenecek. kararname, akademiye yeni temel bilimler enstitüleri kurma ve finanse etme görevi veriyor. kararname aynı zamanda türkiye'nin araştırma fonlandırma kurumu tübitak'ın en üst seviye yöneticilerini seçme yetkisi veriyor."
bu değişiklik nüket yetiş başkanlığındaki eski tübitak yönetiminin sönümlendirmek için canla başla çalıştığı feza gürsey temel bilimler enstitüsü'nün durumunun karara bağlamasının tüba'ya mı bırakılacağı sorusunu akla getiriyor
tam olarak kurduğu cümle şuydu " işsizlik niye artıyor bilmiyor musunuz? çünkü kriz dönemlerinde daha çok iş aranıyor. özellikle kadınlar arasında kriz döneminde iş gücüne katılım oranı daha artıyor"
örnek:"molla said çok genç yaşta iken siyasî hayata atılır, vatan ve millete hizmete başlar. ilk hayat-ı siyasiyesi (siyaset hayatına) mardinde başlamıştır. bunun üzerine bir sorumlunun kahretme amaçlı uygulamasıyla, elleri bağlı, muhafız nezaretinde bitlise nakledildi. jandarmalarla yolda giderken namaz vakti gelir. namaz kılmak için, kelepçelerin açılmasını jandarmalara ihtar (hatırlatır) eder. jandarmalar kabul etmeyince, demir kelepçeleri bir mendil gibi açarak önlerine atar. jandarmalar, bu hali keramet addedip (mucize olarak görüp) hayretler içinde kalırlar. teslimiyetle, rica ve istirham (özür dileyerek) ile: biz şimdiye kadar muhafızınız idik, bundan sonra hizmetçiniziz! derler. bir gün bediüzzamana soruldu: kelepçeyi nasıl açtın? dedi: ben de bilmem. fakat olsa olsa namazın kerametidir. (tarihçe-i hayat, 42)"
şahsi yorum eklemeyeceğim. benim diyeceğimi stephen hawking dedi.
kadın budu köfte eşliğinde orgazm olma durumudur. zira bu bünyeler kadın budu köfteyi görünce şevke gelir, libidoları artar hatta yeşil elma programı bu toplumsal çöküşümüzü hızlandıran önemli konuya parmak basmış ve ayıp yemek isimlerini değiştirme kararı almıştır.
cern deneyine katılan ülkelerin sıralamasıdır. 1954 yılında 12 Avrupa ülkesi ile ( Belçika, Almanya, Fransa, Danimarka, Hollanda, ingiltere, isveç, isviçre, italya, Norveç, Yugoslavya, ve Yunanistan)başlayan deney daha sonra 1959'da Avusturya, 1961'de ispanya, 1986'da Portekiz, 1991'de Finlandiya ve Polonya, 1992'de Macaristan, 1993' te Çek ve Slovak Cumhuriyetleri, 1999'da Bulgaristan'ın katılımı ile üye sayısını 20'ye çıkarmıştır. Son yıllarda, ABD, Rusya, Japonya ve Çin gibi üye olmayan ülkeler de CERN hızlandırıcılarına ve projelerine büyük parasal katkıda bulunmaktadırlar.
fransız matematikçi blaise pascal, tanrının varlığına dair olasılıklar ne kadar az olursa olsun, yanlış tahminde bulunmanın daha da büyük asimetriye sahip bir cezaya sebep olacağını öngörmüştür. tanrıya inansan iyi olur, çünkü eğer haklıysan ebedi mutluluk seni bekliyor; ancak hatalıysan zaten bir şey farketmeyecek. diğer taraftan eğer tanrının var olmadığına inanıyorsan ve hatalıysan o zaman ebedi azap seni bekliyor, ancak haklıysan zaten bir şey farketmeyecek. görünürde hangi tarafı seçmemiz gerektiği gayet açık : tanrıya inanmalıyız.
ancak bu argümanla ilgili temel bir sorun var. bir şeye inanmak siyaset icabı ya da tedbiren yapılabilecek bir şey değildir. en azından benim özgür irademle karar verip uygulayabileceğim bir şey değil. camiye gidip namaz kılmaya karar verebilirim. oda dolusu kurana el basıp içerisinde yazan her şeye inandığımı söylmeye karar verebilirim. ancak bunların hiç birisi gerçekten inanmıyorsam benim inanmamı sağlayacak şeyler değil. pascalın kumarı, ancak tanrıya inancı taklit etmeye yarayabilen bir argümandır. ayrıca inandığınız tanrının her şeyi bilen bir tanrı olmaması gereklidir zira eğer inanmadığınız halde inanıyormuş gibi yaparsanız tanrı sizin sahtekarlığınız görecektir.
peki niye tanrıyı en memnun edecek şeyin tanrıya inanmak olduğunu düşünüyoruz? inanmak niye bu kadar özel? tanrının şefkati, cömertliği ve mütevaziliği de ödüllendirmesi olası değil mi? ya eğer tanrı bir bilim adamı gibi düşünüyorsa ve en yüksek ahlaki değer olarak gerçeği aramayı görüyorsa? eğer bu evreni tasarlayan tanrının bilim adamı olması gerekli değil midir? bertran russell ölüp de tanrıyla karşılaşırsa ne diyeceği sorulduğunda yeterli kanıt yoktu tanrım, yeterli kanıt yoktu diye cevap vermiştir. tanrının russellın cesur şüpheciliğine pascalın korkak kumarcılığına duyduğundan daha büyük saygı duymayacağı ne malum? unutmayın, bir iddiadan bir kumardan sözediyoruz. siz iddiaya girecek olsaydınız paranızı tanrının dürüst olmayan sahte inanca mı (hatta dürüst inanca da) yoksa son derece dürüst şüpheciliğe mi kıymet vereceğine yatırırdınız?
daha da ileri gidelim, öldüğünüz zaman karşınıza çıkan tanrının allah, yahveh, ya da isa-baba-kutsal ruh değil ra ya da baal olduğunu düşünün. baal de en az eski ahitteki tanrı kadar kıskanç olsun. pascalın bu durumda yanlış tanrı yerine hiç bir tanrıya inanmaması daha iyi olmayacak mı? diğer olası tanrı ve tanrıçaların sayısı aslında olasılıkları tümden değiştirmiyor mu? pascal muhtemelen bu iddayı söylerken şaka yapıyordu, aynı bizim de iddiayı çürütürken şakayla karışık çürüttüğümüz gibi. ancak bir çok insan bu iddiayı çok ciddiye alarak tanrı inancı için bir koz olarak kullanıyor bu sebeple de değinmek yerinde olacaktır.
richard dawkins the god delusion / tanrı yanılgısı 3. bölüm s 103 ten tercümedir.
