https://www.flaneire.com/verimli-ders-calisma/ blog yazımda son zamanlarda yapılan nörobilimsel araştırmalar ışığında öncelikle verimli ders çalışmak için ya da verimli bir şekilde öğrenmek için uygun ortamın yaratılmasına, odaklanmayı etkileyen faktörlere ve multitasking gibi konulara değinmiş daha sonrasında neden unuttuğumuz konusuna, hafızanın nasıl oluştuğuna ve buna bağlı olarak uzun süreli hafızanın nasıl geliştiğini tamamen bilimsel olarak açıkladım. son olarak tüm bu bilgilere dayanarak wisconsin üniversitesi’nden anthony greene'nin hafıza ve öğrenme konusundaki araştırmalarını madde madde sıralayarak örneklendirmiş ve açıklamış oldum.
umarım verimli ders çalışma ya da verimli öğrenme konusunda hayatınıza az da olsa bir katkı sağlamış, sonuna kadar okuyabildiğiniz eğlenceli bir yazı yazmayı başarabilmişimdir.
2016 dgs mağdurlarından ve konya 3. olarak size anlatacaklarım var; 2016 dgs sınavına nasıl hazırlandığıma dair bir blog yazım mevcut herkesin özellikle 2018 dgs sınavına hazırlanacakların mutlaka okuması elzemdir. yardımı dokunacağına kalıbımı basarım. neden derseniz sınava hazırlanmadan evve yaklaşık 4 yılın dgs, ygs ve lys birincilerinin çalışma yöntemlerinin özetini çıkarmış ve bunları uygulamaya nasıl koyarım diyerek düşünmüş, bu birinci olan arkadaşların ise söylemediği diğer bazı konular hakkında kendi tecrübelerimi de paylaştım. ayrıca 2 haftaya bir video ile de destekleyeceğim. herkese şimdiden başarılar dilerim.
stanford üniversitesi psikoloji bölümü profesörlerinden.
kendisinin ted konuşmasını 2016 yılında dgs sınavına hazırlanırken dinlemiştim. beni bir hayli etkilemişti bunun üzerine kitabını almak istemiştim ancak türkçe çevirisi o yıl bulamamıştım. internetten ingilizce pdf olarak indirmiş ve ingilizcesi iyi olan bir arkadaşa okutmuş hem kendisinin faydalandığı hem de bana özet çıkardığı bir karşılıklı yarar sağlamıştım. sınavı 1014. sıralama ile kazandım -aslında ilk 100 e girecek potansiyele sahiptim ama o başka bir konu- ve gerçekten kitabı ve konuşması kendim hakkımdaki fikirleri büyük ölçekte değiştirmişti, bu sayede çözemediğim sorulara artık farklı bakmaya başlamıştım. bu da bu dgs denen zamazingoyu kazanmamdaki en büyük motive kaynaklarından biriydi.
bunu herkese duyurmak istedim ve dgs sınavına nasıl hazırlandığımdan, nasıl bir yol izlediğimden, motive eden şeylerden ve kaynaklardan bahsetmek için bir blog sayfası açtım. bu blogda da kendin hakkında fikirler başlığında bu konudan bahsettim. ancak ilgililere duyurulur blogda bahsettiğim çalışma yöntemleri sadece dgs için geçerli değildir ösym nin hemen hemen her sınavı için uygulanması gereken yöntemlerdir, zira 4-5 yılın ösym birincilerinin çalışma yöntemleri dinlemiş ve bir özet çıkartıp çalışma planı yapmıştım, siz bi' okuyun belki şaşkın olur sonrası
2016 DGS sınavında Türkiye 1014 ve Konya 3. olarak sınava nasıl hazırlandığıma dair bir dizi blog başlıklarını paylaşmak isterim. Umarım bu konuda muzdarip olan arkadaşlara bir yardımı dokunur:
öfke duygular içinde kullandığım en iyi silah. belki keder ya da sevinç gibi sibopça şeyler öngörülür ya da engellenebilir ama öfke öyle mi? intikamın sonunda vaad edilen öyle huzur verici bir duygu vardır ki tuzağa hep düşerler. hakkımda gerçekleri öğrenmek istediğim kişileri hep kışkırtırım ve gerçekleri kusuverirler
Sırtımda, kaburgalarımın arasında bir bıçak var, çıkaramıyorum. Biraz daha uyku, biraz daha zaman. Kendime artık aynı soruları sormuyorum; neydi bu kadar üzen seni? Cevabını bulabilmiş değilim ama bugüne kadar hep daha kötüsü olamaz diyordum. Anladım. Oldu, olacak.
Gardımı aldım, bekliyorum. Bugün ‘eski ben’in yabancısıyım. Sırtımda hâlen o bıçak var ama bu gece anladım; alışkanlıklarım, ailem, dostlarım, sevgilim, işim, kitaplarım, nefesim olduğundan daha fazlası değiller.
Bıçak hâlen sırtımda fakat bu gece hepsini terk ediyorum.
Gücenmeyin, söyleyin. Gardımı aldım, bekliyorum. Anlamsız güvenişlerimi, adresimi, boktan alışkanlıklarımı, dogmatik inançlarımı, gereksiz hassasiyetlerimi, sahip olduklarımı ve olduğumu sandıklarımı, kendimi kandırmalarımı, uykusuz geceleri, hepsini terk ediyorum bu gece ve hiçbirinden, hiçbir şeyden sadâkat beklemiyorum.
Bugün yakın bir arkadaşımın babasının vefat ettiğini öğrendim. Yaşadığı kederi izledim. Bir narsistin dikkatleri toplayamadığı için yaşadığı kederden fazlası değildi nazarımda ve belki yanılıyorum fakat çekinmiyorum, dinleyin; hiçbir keder diğerinden daha az ya da fazlası değil.
Hep daha kötüsü olamaz diyordum. Anladım. Oldu, olacak. Hiçbiri olduğundan daha az ya da fazla değil.
Günahlarımı affediyorum.
Bu gece tüm taş kalbimle yeniden yazıyorum. Beklentisiz. Aldatabilir. Aldatılabilir. Terk edilebilir. Terk edebilir. Sizden daha az ya da fazlası değil. ‘eski ben’in yabancısı ama sizden, içinizden biri olarak. Yazdığım, yazacağım şeylerin olduğundan daha az ya da fazla olmadığını bilerek. blog
yürüyüş yapmak istiyorum ama feci bir fırtına var dışarıda, hayal kırıklığına uğradım ve rüzgar bildiğin camları tırmalıyor. dinlediğim en güzel şarkıyı da o rüzgar sesini de bastıran yeni aldığım bilgisayarın fan sesi bastırıyor, bu beni daha çok hayal kırıklığına uğratıyor. geçen yıl üniversiteyi bitirip memleketine dönecek olan yakın bir arkadaşımdan almıştım bunu ve hayal kırıklığına uğradım. bu hissi tanıyorum, biraz kendine olan öfke var ama en çok da kırılıyor ve küsüyorsun bir şeylere.
ilk küstüğüm zamanlar da böyleydi;
sene bilmemkaç, mahalle çocuklarında 18 vitesli bisiklet var. o dönemler pek moda bu bisiklet ve hemen hemen herkes de var. bende istiyorum bundan bir tane ve her akşam dile getiriyorum bizim aileye. 4. sınıf filanım, peder beyin maddi durumu güzel, okulu takdir ile bitir sana alayım diyor bi' 18 vitesli bisiklet. hani herkes alıyordu o sene takdir filan ama herkes gibi almadım o belgeyi. gerçekten hakketim, çalışmıştım çünkü. peder bey almadı. bir kaza filan olur aman allah korusun daha küçüksün dedi. aslında zaten kardeşimin kullandığı benim bmx bisikletim vardı. hem o benden daha küçüktü ve benim arkadaşlarımla sürüyordu bisikleti o nu neden bu kadaar düşünmüyordu? yalandı. küçüksün dedi daha olmaz. seneye getir bi' takdir söz bu kez alacağım dedi. çalışmadım o sene ama herkes gibi almıştım takdiri. küsmüştüm babama, hiç konuşmayacaktım artık onunla ama sonraları daha az sevmeye karar verdim. 26 yaşındayım, halen bir 18 vitesli bisikletim yok ve babama halen küsüm, onu herkesten daha az severim. insan çocukluğunda kalan bir bisiklet yüzünden küser mi hiç?
küser.
insan bir zamanlar çok sevdikleri tarafından kazıklandığında yaşı kaç olursa olsun küser. eski bir sevgili, mahalle bakkalı ya da baba, anne... kim ve hayatındaki yerinin ne oldukları önemli değil, kazıklandığında küsersin. bazen kazıklanırken atılan kazığın farkındasındır ama yine de susarsın, çünkü akıllınmaya bir adım daha yakınlaştığını anlarsın böylece.
en son, sevdiğim bir arkadaşım mesafe olarak koşullarında uygun olmasıyla, beni hiç görmemeyi planlayıp, birkaç yüz lira fazlası için bozuk fana sahip bilgisayar satmasıyla kazıklandım. kazıklanmak ya da o bir kaç yüz lira değil de beni en çok 'bir daha hiç görmemeyi planlamak' üzüyor.
bu seferlik anketi, kazıklanmış bir kafanın, fan sesinden ağrıması yüzünden bitiriyorum.
Henry Miller'in üçlemesinin ilk kitabıdır Seksus .. (bkz: seksus) (bkz: pleksus) (bkz: neksus)
Henry .. Ah Henry ! isyankar Henry !
Henry nin çok iyi bir gözlemci olduğunu apaçık görürsünüz bu kitapta , kitap amacı itibari ile tamamen cinselliğe odaklıdır.Kötümserlikten iyimserliğe doğru sürekli dalgalanırsınız , içinizdeki duyguları sunduğu gibi bunun çözümlerinide sunar mistikliğe olan özentisini ve iflah olmaz bir romantik olduğunu anlarsınız ..
Kitap yazılış biçimi öyle güzeldir ki asla sıkılmazsınız bir film izlermiş gibi ya da karşınızda bu serseri herşeyi anlatıyormuş gibi hissedersiniz.
Felsefeye dalışları sırasında sıkılmaya başladığınız anda yeni bir konuya geçişi sağlar ve bu konu yine sekstir.
Güçlü bir adamı simgeler Henry .. Güzel kadınların karşısında teslim oluşu anlatır.
Bir böcek gibi arzulamayı gösterir.
La Femme Fatale kadınlarıdır onun sevdiği kadınlar. Henry önce zihniyle sevişir kadınıyla sonra bedene dokunmak ister..
Aklı olmayan kadınlar ise sadece seks içindir ..Bu benzetmeleri öyle ağır yapar ki feministleri kızdırır ..
Velhasıl ; modern roman türlerinin başlangıcıdır kanımca ..
Ve şöyle der ; "Hayal ürünü kişilere ihtiyaç duymadım ben , yaşamım yeterliydi yazmak için .. "
--spoiler---
Kitabı okumayanlar entariyi okumamaları kendi açılarından iyidir.
---spoiler---
ana tema olarak gençliği alır. tüm anlatılanlar tüm yazılanlar gençlik üzerinedir ! Dorian gençliğini ve güzelliğini hiçbir zaman kaybetmek istememişti , bir anlık duası kabul görmüş portresi günahlarını taşımış ve yaşlanmış ama kendisi temiz ve genç kalmıştı ...
oysa
lord henry wotton sürekli genç kalmanın çaresini biliyordu .. Dorian a da bunu anlatmak istemişti .. Peki neydi ?
" yaşlılığı atlatmanın tek yolu vardır gençlikteki günahları işlemek " ... *
toplumdaki haksızlıkları gözüne kestiren tevfik, siyasetin yanısıra; dini baskı, çıkarcılık gibi konuları işledi ,
gericiliğe karşıydı.islamın yozlaştırılmasına ve anti atatürk deyişlerine sinirlenir ve hazır cevap verirdi .
ayrıca;
arkadaşı, tevfik'i meyhaneden çıkarken görmüştü. eski bir dostu olarak sitem edip ona çıkışmak istedi."vallahi tevfik efendi, seni meyhaneden çıkarken görmek, beni son derece üzdü." neyzen tevfik cevap verir; "hemen geri döneyim öyleyse!"