yukarda hakkımda atıp tutan yazarı tanımıyorum, amacının ne olduğunu da anlamış değilim... gelmiş entrylerime bulaşmış. ne demiş; sözlüğün kalitesini düşürüyormuş linka. vay be; gören de sanır ki hakkında atıp tutan kişi; modern tıbbın temellerini atıyor hasbam!
bir atasözü vardır bilir misiniz; kendi bahçesinde ağaç olamayan gelmiş bahçemde ağaçlık taslıyor diye...
Ben çoluk çocukla uğraşmıyorum, giriyorum entrylerimi kimseye sataşmadan çıkıyorum ancak; buna rağmen kuş beyinlinin biri gelip de nickaltımda gereksiz kirlilik yaptığı zaman, neye gülüp neye ağlayacağıma dair kendini karar mercii sanan, sebepsiz yere sataşan, kişiliksiz canlıların varlığı asabımı bozuyor. böyle bir sözlükte yazmak istemiyorum! ben buraya eğlenmek için geliyorum, asabımı bozmaya değil!
bazı geceler, zaman bir yerlerde takılıp kalır.
Bazı şarkılar sadece böyle zamanda dinleyelim diye vardır.
Bazı şiirler ancak böyle zamanlarda anlaşılabilir.
Bazı hikayelere sadece ve sadece böyle zamanlarda katlanılabilir.
Bazı geceler, zaman buzdan bir bıçak kadar sert, soğuk ve şeffaftır.
Görünmez bir el onu ruhumuzun en hassas noktasına batırır...
Baba... sığınaktır kızı için. yaşamın fırtınalarından, yıpratıcı gerçeklerinden, canını acıtan bütün her şeyden uzaklaşmak istediği zaman sığınabileceği sessiz ve güvenli bir liman. Kızı hangi yaşta olursa olsun, çaresizlik içinde boğulurken dahi, elini uzatıverirse babasına, babasının elini tutacağını bilir. Asla bırakmayacağını da...
Bir gün hayat ikiye ayırırsa bizi, dilerim benden kopan sen, kalan benden daha mutlu olursun diye başlar hikâye... Ve hayat kaybettiklerimizi de ikiye katlar birden bire. Bitmezler biter, gitmezler gider...