buraya ilk adım atmamdan itibaren 10 yıla yakın zaman geçmiş sözlük. (27.03.2013)
hayatımda yaşadığım yer dışında pekte değişen bir şey olmadı. o zamanlarda da içimde boşluk, tutunamama hissi vardı. şimdi de. bu süre içinde ne beklediğim insanlar geldi ne de hayallerim gerçekleşti. kaybettiğim insanlar oldu hatta, hala çok özlediğim. 9 yıllık ilişkimi bitirmem de kendime vurduğum son darbe oldu sanırım. yaklaşık 2 ay oldu. ben bitirdim. istemedim daha fazla devam etmesini. daha fazla yalan ve güvensizlik hissi yaşamak istemedim. ilk bitirdiğimizde iyiydim. hatta -umarım başka birini bulur, çok daha mutlu olursun derken- içimde, tek bir kıpırdanma olmadı. konuşalım, görüşelim tekrar -lütfen- derken, sesini bile duymaya tahammül edemedim. oysa şu an en çok özlediğim o sesi oldu. keşke silmeseydim her şeyi. en azından sesini bir yerlerden bulur; tekrar tekrar dinler, fotoğraflarımıza -anılarımıza- bakardım. belki böylesi daha iyidir diye avutuyorum kendimi ama keşke demekten de öteye geçemiyorum. belki o içimdeki -bitsin artık dayanamıyorum hissi- geri gelirdi. en iyisi her şeyi silmemekmiş sanırım.
ona geri dönmeyi veya ona çok kötü durumda olduğumu bir şekilde iletmek istemiyorum. ama hala devam etmekte zorlanıyorum. boş attığım her adımda, kendimle kaldığım her vakit, aklıma geliyor. yaşanmışlıklar, kırgınlıklarım ve kırdığım konular.
başka birini bulmuş olduğunu da öğrendim bu 2 aylık süreçte. öğrenmem üzerinden 20 gün geçti ama o ilk öğrendiğim anda ki his hala taze ve devam ediyor. geçmedi. kendi yoluna bakmış. ben bakamadım ve hala bakamıyorum. denedim de. olmadı. içimdeki bu his ne zaman geçer bilmiyorum ama alkol bunu geçirmeye yetmiyor. ilaç belki.
bu arada kariyerim ve çalışma hayatım desen iyi gidiyor. onunla bitirmemizin yan etkilerinden olsa gerek, yeni yıla girerken bir terfii daha aldım. ona ayırdığım her vakti yaptığım işe verince, birden diğer arkadaşlar arasından sıyrıldım sanırım. onun hayatımdan çıkmasıyla kaba saba diyebileceğim, insanları kırıcı konuşmalarım da düzeldi diyebilirim. artık sürekli sinirlilik, ondan kaynaklı gerginlikte hissetmiyorum. kendim hissetmediğim için de başkalarına yansıtma durumum olmuyor. beni görünce acaba şimdi nerden giydirecek deyip kaçan insanlar, artık yüzüme gülmeye, kendileri gelip benimle konuşmaya başladı. şimdiye kadar ısınamadığım insanlara içim ısındı.
ne olur, hayat benim karşıma neler çıkartır bundan sonra bilmiyorum ama, içimde hala yer alan bu his, beni yok etmeden kurtulmalıyım. kurtulduğum zaman da yazarım yine. kurtulamamışsam da zaten artık buralarda yokum demektir.
25 li yaşlarda bunun ameliyatını olan veya olmuş olanı tanıyan birileri varsa mesajlarsa beni çok mutlu olurum.
not: kataraktımın doğuştan olmadığını, sonradan oluştuğunu biliyorum. sarı nokta hastalığım da göz tansiyonum da yokmuş. şeker hastası da değilim. retinam da uygunmuş. bunları bilerek yazarsa birileri sevinirim. bilmem x yakınım oldu da kör oldu gibisinden mesajlar atmayın, zaten korkuyorum, daha da şaapmayın.
şimdiiii, söyle güzel bir rakı sofrası düşünürsek endüstri mühendisliği anca mezedir, mezeleri hazırlayandır. mesela havuçları ince ince doğrar, tüm havuçlara yetecek kadar yağı tavaya damla damla döker, ocağı gerektiği kadar açıp havuçları tam piştiği anda tavadan alarak kararında bir mayonezle masaya serviste komilik edendir. malum garson olanlar işletmecilerdir.
ama gelelim makine mühendisliğine, rakı masasını kuran, insanları etrafında toplayan, fazla kaçırınca rahatsızlık veren, adabına uygun içilmesi gereken masadaki sek rakıdır. patron kişisinin kafası attığında, mali durumu krize girdiğinde önce masadaki mezeleri temizlemekle başlar kendini sakinleştirmeye. bu durum daha da ciddileştiğinde, rakı sofrasını devam ettirmek adına sadece sek rakıyla da yetinebilir. ama ne zaman ki sofradan rakıyı kaldırır, adına rakı sofrası denilmemeye başlanırsa buna iflas etmek, yana yatıp çamura batmak denir.
kısacası makine mühendisi bir işletmenin demirbaş unsurlarından bir tanesidir. fakat patronun kıçına, cüzdanına keyif katmak uğruna işçiyi, mühendisi sömüren, tabirle sinekten yağ çıkarmaya çalışan, temel mühendislik derslerini arka sıradan izleyip, kendini mühendisim zannederek her şeyi çok iyi bildiğini sanan, işletmede elleri cebinde dolaşan tipler, genelde endüstri mühendisleridir. yine de ne olursa olsun bir rakı sofrası düşünüldüğünde rakının keyifli içilmesi, mideyi rahatsız etmemesi açısından sofradaki mezenin bolca rakıya eşliği görgüdür, bir zenginlik unsurudur.
allahümme inni erudi, vel kaz eti, vel kuzu eti, vel tavşan eti, el bulguri pilaveten, 150 lahmacune ilaveten. el helva el bakla, elem tera maruli ve salatahüm elleziz salcalu makarnehüm, keba bellenize dolmahüm. allahümme ver lena, zira açlık çok fena. amin.
e ne yapıcaktı anasını satiim. soruyor işte bu atayiz arkadaş. allah'ın neden filistin'e yardım etmiyor, üzerine ebabil kuşlarını salmıyor diye. ne cevap vericekti ki sana? -windows xp'nin bile bu sene güncellemesi bitti, sen 1400 yıllık dinden mi bahsediyorsun diyecekti. tabi ki küfür edicek. te allam ya.
budur.
Şimdi geçmiş ve geleceğin çarpıştığı ansa; kosmos-kaos arasında zaman- uzam birimlerince açıklanamayacak zerredeki sonsuzlukta, tam da o an ve o yerde, çarpışan sözcükler... iletişim için konuşmaya ihtiyacımız var, peki ama ne kadar iletişim kurabiliyoruz, niçin anlaşamıyoruz, birbirimizi anlayabilmiş olsak dünya bu halde olur muydu; nazik sorular bunlar... iki 'satır' laf belimizi kırabilir, böyle bir tehlike daima var... Sözcükler bu şanssız gezegeni daha iyi bir yer yapamadı, değiştiremedi; abartalım, pek işe yaramazlar; ama söz ben- gidir; eylemler tarihte, sesler evrende kaybolmaz, çırpınır kaçışır ve sığınırlar bir boşluğa... Kim daha iyi kelam eder, kim daha iyi yazar, sözcükleri kim ne kadar iyi kullanır; bu önemli değil; sadece yukarıda olanın sesi duyulur sözü geçer, gerçek hayatta da, oyunlarda da... Öleceğimizi bile bile, örneğin başarı için uğraşmamız, hayatı ironik kılar. Keza, oyunun oyun olduğunu ve biteceğini, dahası bir işe yaramayacağını bile bile; her anlamda, beklentileri karşılamaya çalışmak da, bana kalırsa, aynı şekilde ironik ve saçmadır. Bu temsiliyet düşüncesiyle tiyatro hayatın değil ölümün aynası oluyor bu oyunda
yunus öztürk-fanzindan.
bugün yaptıklarıyla hor görülen insanların, kurmayı hayal ettiği.
ulan sanki islam, arap istilası şeklinde yayılmadı da, farklı bi şekilde iyilik ve güzellikle yayıldı. adamlar da aynısını yapıyor işte. onlardan çok daha önce yaşamış adamlar gibi. kafa kesmeler, bebek öldürmeler, sözde yanlış anlaşıldığı idda edilen şeyleri kullanarak birbirlerine saldırmalar vs. bunlar hep vardı, hep olucak da. dünya'nın sıkıcılığına tatsız bir tat katıyorlar.
avrupa'dan aldığı, sözde modernleşme olarak saydığı şeyleri kullanarak ''onlar gerçek müslüman değil yea'' diyenler bugün şeri hukuk gelse ne diyecekler acaba.
-ALLAH gözle görülmez, cisim olarak algılanamaz, o herkesi görür, bilir ama kullar onu göremez ve tam hakkıyla bilemez.- derler. bu kadar insansı bilinemezlik içinde evreni (belki de evrenleri) bi kuantum bilgisayarı olarak görüp, tanrı olmayı isteyen kafayı yemiştir arkadaş.
yapılacak ilk iş, yeniden basit bi insan olmaktır. zor da değil. '' ol '' der, hemen olursun.
Biz erkekler paranoyak, şerefsiz, orospu çocuğuyuz.
Siz çok namuslu, çok dürüst, çok iyi varlıklarsınız. Bravo.. Alkış..
Size birşey söyleyeyim mi? Zavallısınız. Hayatınız erkek olmuş. Yakışıklı bir erkek görünce ağzının suyunu akıta akıta bakan aciz yaratıklarsınız. Biz erkekler niçin sizin gözünüzde şerefsiz orospu çocuğuyuz biliyo musunuz? Sizin o beş para etmeyen egonuzu ve karakterinizi kullanmayı çok iyi bildiğimiz için. Hadi biz orospu çocuğuyuz diyelim, yanlış yapıyoruz. Peki size soralım sevgili kızlar. Ne yapmamız gerekiyor? Size sadık kalalım, sizi sevelim, sizde gidin alışveriş merkezlerinde, orda, burda, yolda, sokakta yakışıklı birini görünce 'oyşş çocuğa bak' deyin. Hatta bilinç altınızda hayaller kurun. Whatsapp'ta 'kardeşim o benim yea' adı altında 9736482 tane erkekle konuşun. Onlara osbir malzemesi olun. Biz de sizi sevmeye devam edelim. Bu mudur?
Afagsgahshssg yazması bile komik.
Hani derler ya kadınlar çok zekidir falan filan. Tam aksine aga, kadınlarda erkekte olan zekanın %1'i olsaydı, inanın ben bu yazıyı yazmazdım. Yazamazdım.
selamunaleyküm diyerek kendine selam verdiğim, şah damarımdan yakın yakınlık;
sana inanıp, senin yolunda ibadet eden müslümanların gece hayatı olmaz diyorlar*, sayende her gece sahurdayız elhamdülillah. bizlere gece hayatı yaşattığın için ibadullah teşekkürler. allah senden ra...*