aquarius albümleriyle gönlümde taht kurmuş olan grup. 2011'de çıkan visions albümleriyle ise progresif metalin yeni kralları olduklarını aleme ilân etmişlerdir. Bayılıyorum.
toplasanız mantıklı tek bir cümlenin dahi çıkmayacağı, sözlüğün yaş ortalamasının 15 olduğuna kanaat getirdiğim başlık. lys'den yeni çıkmış ergen, kinayeli kelime oyunu yapmaya çalışırsa ancak bu kadar olur. sözde duyarlılığını küfrederek sergilemek de fikir acizliğinden başka bir şey değildir.
Haluk Bilginer, "tiyatrolar özelleştirilsin." dememiştir hiçbir zaman. Sadece Devlet ve şehir tiyatrolarının kapatılması gerektiğini söylemiştir. başından beri "özerkleştirmeyi" savunmuştur. haklıdır da. önce bir okuduğumuzu anlayalım.
şöyle bir bakış açısı da mevcut. önce okumak, sonra bir kez daha düşünmek lazım. bu olayın akp'nin gerici politikasıyla bir ilgisi yok. çok dar pencerelerden bakmayın. sürü psikolojisine kapılmayın.
imdb'ye göre, orson welles'in bir fikrinden yola çıkarak charlie chaplin tarafından senaryolaştırılmış, yönetilmiş ve başrolü oynanmış başarılı bir filmdir. şahsi fikrim, imdb'nin top 250 listesinde yer alması gerektiği yönünde.
metalin her türünde olduğu gibi kaliteli müzik yapan grupların olduğu bir tür. misal, bir novembers doom bence başarılıdır. saf doom'dan çok, death metal ile iç içe olanı daha bir damar gelir bana. bir de stoner ve atmosferik sludge türleriyle harmanlandığında da iyi sonuçlar verebiliyor. yeni nesil gruplardan çok var öyle.
- hacı bize ordan 1.5 doom çek. acısı bol olsun.
+ acımız büyük abi. hemen geliyor.
Dünyanın en iyi sprint atan atlarından biri. üstelik dişidir.* hani bayağı bir at izlemişliğim vardır; secretariat, seabiscuit, bold pilot, mirhat, turbo vs. ama bu bambaşka. izleyenleri strese sokmak için kasten gerilerden geliyor sanırım.
kimi gıdalarda koruyucu katkı maddesi olarak kullanılan, asit yağmurlarına sebep olan zararlı bir gaz. koruyucu olarak kullanılmasındaki amaç, -zannediyorum ki- ortamdaki oksijeni uzaklaştırıp gıdanın hava almasını önlemek, dolayısıyla da gıdanın daha uzun süre bozulmadan kalmasını sağlamaktır.
piyasadaki buğday ve mısır gevrekleriyle kıyaslanmaması gereken, faydalı karışım. nestle'nin tropikal meyveli müslisini örnek olarak verebilirim. nestle nesfit'e oranla çok daha faydalıdır. bir kere içinde glikoz şurubu bulunmaması ve doğal olması artısı. çok fazla yenilse bile ağızda acımsı bir tat bırakmıyor diğer ıvır zıvırlar gibi. sindirim sistemini düzenlediği de bilinen bir gerçek.
ben ise zayıflama amacıyla tüketmiyorum. çayın yanında çerez niyetine yiyorum. günde 1 paket bitiriyorum mk, bağımlısı oldum.
bana göre şu an piyasadaki en kaliteli çikolata markasıdır. sanset gıda tarafından üretilmektedir. son zamanlarda bir patladı, pir patladı. yeni bir yapılanmaya gitmiş olacaklar ki, son 2 senedir şimdiye dek hiç ulaşamadıkları kaliteye ulaştılar.
bir de king size'ı var ki, midemi bozmak pahasına eve stok yaptım. tad'ından yenmez tad'elle. (sanırsın tadelle'de çalışıyorum.)
görece pahalı olmasının sebebi ise, en kaliteli kakaonun özel olarak ithal edilmesiymiş.
(bkz: #14708070) nolu entryde bahsettiğim üzere, orphaned land konseri'nde görünüp zat-ı hâlimi epey şaşırtmıştır. aklım çıktı sandım bir an. çekingenliğimden ötürü yanaşamadım ama 2. kez görseydim gidip "bakkalsın sen bakkal, ne işin var metal konserinde?" diyip bıyıklarından tutacak; kafasını iki yana sallayacaktım.
bir de şöyle bir şey var: sözlüklerde yaptığım araştırmaya göre, erdal bakkal başlığında sayfalarca entry varken; cengiz bozkurt başlığına nispeten çok daha az entry girilmiştir. o artık halkın erdal bakkal'ıdır. biz onu öyle seviyoruz.
ayakta durmaktan bitap düştüğüm konser olmuştur. nasılsa tanıdık birilerini görürüm umuduyla gittim, sap gibi tek başıma izleyip döndüm. bu 3. orphaned land konserimdi. pek tadım yoktu aslında, yine de güzel konserdi. alt grup bilocate'in performansı da gerçekten iyiydi.
o değil de konserin asıl bombasına geliyorum; erdal bakkal'ı gördüm lan. bildiğimiz erdal bakkal. * 2. kez görseydim fotoğraf falan çekilecektim ama sonra hiç göremedim. yine de dev şaşırdım. metal dinliyorsa, kendisini 2 kat daha sevdim.
hayal gücünden beslenir. hayal gücü ne kadar geniş olursa, gerilla pazarlama yöntemlerinin uygulama alanı da o kadar genişler. mevzuya uzak olanlar için belki ilginç gelecek ama zekice planlandığı takdirde mizahi yönü kuvvetli olan örnekler de ortaya çıkabilir. ya da bazı yaratıcı fikirlerle herhangi bir sosyal sorumluluk projesi şeklinde de karşımıza çıkabilir.
müşteri hizmetleri dandik olan, hâlâ gelişmekte olduğundan turkcell'in tırnağı dahi olamayan, kullanmaktan pişman olduğum operatör. gerçi 2 yılı geçti avea'yı bırakalı. yine de içimde kalmasın, yazayım dedim. bir aralar turkcell'e göre her tarifeye uygun kampanyaları olduğundan bayağı iş yaptılar. sonra turkcell'in de aklı başına gelmiş olacak ki onlar da değiştiler. tabii çelik de değişti.
sizi çok önemsiyoruz imajı vermeye çalışan fakat hiç de göründüğü gibi olmayan, zırt pırt arayıp rahatsız eden sözde müşteri hizmetlerine sahiplerdir. sözde diyorum çünkü hatalı oldukları hâlde gerekeni yapmamak için kırk takla atarlar. klasik "gerilla pazarlama"nın ekmeğini yemeye çalışıyorlar, ama iş uygulamaya geldiğinde sınıfta kalıyorlar.
gerilla pazarlamayı da beceremiyorlar aslında. tek yaptıkları rakiplerini aşağılamak. yaratıcı değil, komik değil. ben gülmüyorum.
videolarını bu kadar şaşırarak izlediğim başka bir insan daha yok. her seferinde yüzümde anlamsız bir ifade beliriyor. ne kızabiliyorum ne de gülebiliyorum. çok acayip ya, cidden çok acayip. ateşe vereceğim bütün felsefe kitaplarımı.
you always needed people like me
directions for your fingers to point
a crooked dealer's blaming spree
i'm guaranteed to disappoint
you're weak and scared and cutting raw deals
but fortune always favours the bold
i'll bet it all and crush your bluff
i'll never yield nor ever fold.
and i won't shoulder the blame.
i am the one who's left to take the fall
i fight the constant undertow.
you always needed a distraction
a target for the stones that you thrown
to draw attention to your actions
i'm tailor made so lock & load
oh, you're telling tales you spineless coward
your word's not worth its weight in shit
back against the wall, belligerent.
i won't shoulder the blame
so high and mighty but when the bottom drops out
you're gonna find me standing where you left me.
deal the last hand, let the cards fall where they may
from your castle made of sand you're looking down at me
so high and mighty but when the bottom drops out
you'll have to face me waiting where you left me.
- iğrenç sesiyle varoş şarkıları söyleyen piyanist şantör
- düğün boyunca hiç oynamayan masa. *
- gözü sürekli dağıtılan pastada olan açgözlü tip.
- alakasız bi kıyafetle zorla getirilmiş havası vermeye çalışan, "burası benim yerim değil siz beni bir de metal konserinde görün." dercesine sert bakışlar atan genç.
aptal insanların "birinci" kelimesine, aklı başında insanların "smste" kelimesine odaklanıp farklı anlamlar çıkaracağı istatistik. bazı yerlerde bunu iyi bir şey gibi sunmaları da işin komik tarafı. refah sıralamasında sonuncuyuz, ama sms'te birinciii, yihhuuu *
camel'ın efsane mirage albümünden yıllanmış şarap tadında bir parça. ömür boyu dinlemekten bıkmayacağım, her dinlediğimde farklı şeyler hissettiren, ruhumda farklı tatlar bırakan nadir şarkılardan biri. sözleri şu şekilde:
when he rides, my fears subside,
for darkness turns once more to light.
through the skies, his white horse flies,
to find a land beyond the night.
once he wore grey, he fell and slipped away
from everybody's sight.
the wizard of them all, came back from his fall
this time wearing white.
he has a certain air, as if he's never there,
but somehow far away.
and though he seems afar, like a distant star.
his warm he can convey.
camel'ın en iyi albümü. rush'ın moving pictures albümüyle beraber beni en çok etkileyen progresif rock albümü. 1974 senesinde böyle bir albüm nasıl çıkabilir, böyle bir müzik nasıl var olabilir diye düşündürür durur.
kuyumculara, çiçekçilere, bilumum hediyelik eşya satan yerlere ve de gsm operatörlerine yarayacak olan gündür. benim için özel değildir. aslında kimse için özel olmamalıdır. ne yazık ki insanlar çok kolay manipüle edilebiliyor. akıllının biri demiş ki: bugün anneler günü, bugün babalar günü, nah bugün de sevgililer günü. bunları sadece bu günlerde kutlayacaksınız. bizim saf insanoğlu da aynen denileni yapmış. (aslında tam böyle olmamış ama olayın mantığını anladığınızı umuyorum) fakat geri kalan günlerde sevgisini, saygısını unutmuş.
bazı şeyler taa içerden kopup gelmeli; aksi takdirde eğreti duruyor. sevgiyi tek bir güne sıkıştırma ve bu güne gereksizce özel anlamlar yükleme fikri bana aptalca ve zorlama geliyor.
ilk dinlediğim in flames şarkılarından biri. daha doğrusu ilk "severek" dinlediklerimden. tabii sonradan tanıdık the jester race, whoracle, colony albümlerini falan. tipik bir in flames şarkısı değildir. in flames'in sadece son dönemlerini dinleyenler belki bu yorumu yapabilir. esasında gayet deneysel bir in flames çalışmasıdır. ayrıca davulları kolaydır.