ak parti'nin anayasa profesörü miletvekili mustafa şentop'dan, hatip dicle'nin yeniden milletvekili seçilebilmesi için ortaya attığı akıllara zarar öneri.
şentop'a göre, bir ilden seçilen tüm milletvekiller milletvekilliğinden istifa ederse, o ilde yeniden seçim yapılabilirmiş.
şentop da, hakkaride seçilen tüm bdplilerin istifa etmesi halinde, diclenin yapılacak anayasa değişikliği sonrası yeniden vekil seçilebileceğine işaret etmiş.
iyi de kurnaz adam, bdp zaten hakkari de 3'te 3 yaptı. dicle oradan yeniden seçilse bile, bdp'nin bir milletvekili eksik kalacak; akp de beleşten bir milletevekilliğine * konmuş olmaya devam edecek.
hakkaniyet ve samimiyet, akp ve bdp'nin eşit sayıda milletvekili çıkardığı ildeki * milletvekillerinin istifa etmesini ve ak partinin de bir milletvekili eksik aday çıkarmasını gerektirir. isminde adalet kelimesi geçen bir partiye bu yakışır.
ama işte ak parti neylerse güzel eyler. benim iktidarım işini bilir, değil mi?
Avusturya iktisadına methodolojik olarak benzeyen, içerik ve etik açıdan benzemeyen bir hareket olmakla birlikte, 3h hareketi üyesi alper akalın'ın avusturyan bir paradigma ile yazdığı aşağıdaki yazı ile de aynı tespitte buluşan ve bu açıdan gayet de haklı olan hareket..
"Burada sosyalistinden liberaline, Keynesçisinden klasik iktisatçısına uzlaşılması gereken bir noktaya işaret etmek istiyorum: iktisadı son 50 yıldır batmış olduğu bu "doğa bilimi olma" hevesinden bir an önce kurtarıp, onu ait olduğu yere, insan faktörünü merkeze oturtan sosyal bilimler alanına getirmek için alternatif teorilere ihtiyaç duyulmaktadır. Teorilerin içerikleri aynı olmasa bile, en azından yöntemsel olarak matematik ve istatistiğin o basitleştirici ve yanıltıcı betimlemelerindense, politik kurumlar, toplum sosyolojisi ve birey psikolojisini de içine alan yeni bir anlayışla ekonomi biliminin zedelenen itibarını yeniden o şaşalı günlerine taşımak hiç de zor olmayacaktır."
babamın pinti dayısının yanında yapınca, dayının mahcubiyetinden olsa gerek 10 yıllık geleneğini bozması ve cebinden 20.000 TL'lik banknot çıkararak, cebimi daha da kabartmasına neden olmuş eylem türü..
sene mi: sene, 20.000 TL'nin 3. veya 4. büyük banknot oldugu yıllar. Varın gerisini siz hesaplayın:)
edit: aynı numarayı muteakip senelerde de denedim ama dayı yemedi.. işlerinin kesatlıgına verdim..
hakkındaki tek entrynin bugun girildiğini görünce şok olduğum politikacı..
eski insan hakları aktivsti, şimdikinin diyarbakır milletvekili..
zamanında ergenekonun suikast girişiminde bulunduğu, aldığı 8-10 kurşun sonrası bile hayatta kalmayı başarmış 9 canlı..
bir de dün, dtp etnik değil kitle partisi diyerek benim kopmama neden olsa da fena bir siyasetçi değil kanımca.. bir yamuğunu görmedim şimdiye kadar, hoş bi yararını da görmedik ya o ayrı..
"ne hakla, benim paramla zengin mahallesinde gıda dağıtırsın be adam" diye çıkacak olanları alnından öpmeme sebep olacak durum. "kaldı ki, soğan ve patatesi satamayacak manav, bakkaliyelerin işini de ne hakla bozarsın be adam" diye de üstüne ben ekliyorum.
belediyeler, organize suç örgütleridir. kömür, patates, soğan ve belediyenin görev tanımı dışına çıkan bir çok beleş dağıtım * de en büyük suç aletleri.
iktisattan bir gram çakmayanların, özelleştirmeyi ancak kahve muhabbeti düzeyinde eleştirebilmelerine sebep olan algı..
ya bilmiyorsanız konuşmayın; biliyorsanız da , özelleştirmeye alternatif iktisadi model getirin diye sorarlar bunlara.. Sorarlar da; ne yazık ki cevap alamazlar.. Çünkü teori de, empirik bilgiler de; devletin ekonomide berbat bir performans sergilediğini yüzyıllardır göstermektedir..
Bu üniversite, türbanlı kızlara; "üniversite hayatım boyunca başımı örtmeyeceğim" tarzında belge imzalatıyormuş.. Böylelikle, kampuste türban sorununu kökten halledecekler..
işte şekilciliğin geldiği son nokta.. Bence eksik bile kalmışlar.. Bundan sonra saçlarım kepeksiz ve cap canlı, gözlerime sürme ellerime kına; hatta dilerseniz kıçıma da yakayım, tarzı belge imzalatmaları lazım ki, başları göğe ersin bu üniversite sahiplerinin..
Erkeklere de, asgari 3 kıza çıkma teklifi etme şartı getirilsin ki; kampüsde yobaz ve abaza dolaşılmasın.. Herkes çağdaş yaşamın gerektirdği şekilde takılsın.. Kamu otoritesinde hakim olan modernist algı; en özgür olması gereken yerler olan üniversitelerde bile, bireysel farklılık denemeden, herkesi aynı hizaya çeksin..
Ne kadar güzel bir evrensel kent * portresi çizdim değil mi diye sorası geliyor insanın
edit: bu iğrenç uygulamayı savunamayacağını bildiğinden başlığa entry giremeyen ama kendini eksi oy vererek tatmin eden aklı evellere öneri: kendinizi fikirlerinizle ifade ediniz..
galatasarayın beni mest ettiği bir transferi daha..
bu sene dükkana baya güzel et getirdik de; eti ciğer yapan da kasap, ciğeri et yapan da; bizim kasabın * etten sakatat yapma potansiyelini yüksek görüyorum..
liberalizmin nimetlerine özenen solcuların mastürbatif avuntularının bir sonucu olarak ortaya çıkan deli saçması oksimoronik kavramdır..
liberalizm, hem siyasi hem ekonomik özgürlüğü vaadededer. bunun birisini kabul edip, birisini reddetmek; bir insanın ayaklarını kesip ellerini serbest bıraktıktan sonra "işte ideal insan bu" demeye benzer.. işte bu yüzden klasik liberalizm sapasağlam bir ideolojiyken, liberal sol, ancak yarım yamalak doğrular içeren bir düşünce demeti olabilir..